Türkçe Off

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Yakup ALMELEK


Sevgili Okurlar
Bugüne dek her hafta yazılarını hazla okuduğumuz Avram Ventura bundan böyle on beş günde bir beni köşesine konuk edecek. Teşekkür ediyorum. Dileğim sıram geldiğinde onun yerini layıkıyla doldurabilmek. Kolay değil bu.
Bir hafta bana göre tatlı bir anı, başka bir hafta çok çok ciddi bir makale, olur a bir de çocuk masalı, bir diğer gün, kazara cıvık bir öykü de düşebilir bu sütunlara,Gönlümden ne koparsa sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu haftaki yazımın başlığı  TÜRKÇE  OFF. Feyza Hepçilingirler’in kitabına koyduğu ad bu. Türkçe öğretiyor ama gramer kitabı değil. Gramer kitabı asık suratlıdır. Ne kendi güler ne de okuruna hoş vakit geçirtir. Türkçe off’un ise en çarpıcı özelliği sempatik olması, eğlendirerek bazı önemli noktalara parmak basması.
Güzel yazmak bir yetenektir. Doğuştan gelir, ya vardır, ya yoktur. Sonradan kazanılamaz bence.
Doğru yazmaksa ayrı bir başarıdır. Kişi dikkat kesilirse, öğrenmeyi gerçekten arzu ederse, doğru yazabilir ancak yazdığı ne kadar güzel olabilir bu faslı diğer.
Hem güzel, hem doğru çift kaymaklı kadayıftır.
Yazının niteliğini de en iyi okur bilir. Yazarın kendisi değil.
‘’Türkçe Off”doğruyu gösteriyor, hem de şekerpare lezzetinde.
Hepçilingirler, Cumhuriyet Gazetesinin de köşe yazarı. Her hafta Perşembe günkü kitap ekinin son yazısı onundur.
Ben kaçırmamağa çalışıyorum.
Artık unutma dönemine girdiğimden not almağa da başladım.
Niye Türkçe Off
Niye Türkçe İn  değil.
Kişisel yanıtım şöyle; çok ihmal ediyoruz ana dilimizi. Neredeyse bazı kesimlerce dışlandı gibi. İstediğimiz gibi söylüyoruz ve  “ben yaptım oldu “ rehaveti içine giriyoruz. Konuşurken ve yazarken biraz daha fazla sorumluluk gerekiyor.
Kitapta öyle mantık yanlışlarına deyiniliyor ki teker teker bir içim su.
Örneğin, “Bu ırmağa girenler, kendilerini parçalanmış ya da ölü olarak bulabilirler” Ne oldu? Irmağa girdiniz, kader bu, birden kendinizi parçalanmış ya da ölü buldunuz. 
Bitmedi: Bir koltukta ölü olarak uyanmak istemiyorum.” Neymiş? Uyanıyorsunuz, bir de bakıyorsunuz “Aa! Ölmüşüm.”
Böyle giderse toprağı bol olsun Aziz Nesin’in pabucu dama atılacak. 
Sakın ha yaşamayan bir kimsenin pabucu olmaz ki dama atılsın demeyin. Pabucu varsa bile varisleri alıp saklamışlardır veya bir muhtaca vermişlerdir, büyük bir olasılıkla. Gördünüz işte, ben yaptım oldu.
Yazarken yanlış yapmamak için elimden gelen dikkati sarf ediyorum. Buna rağmen bilgi noksanlığım yüzünden varsa “Lütfen affola”.

Not: Bugüne dek Şalom’un ufukları kaç yazıma yer verdi, saymadım. Oldukça çok olmalı. Onları ve diğerlerini bir sepette toplayıp peyderpey sunmanın keyif verici bir uğraşı olduğunu tahmin ettiğimden bir site açtık. Adı: www.yakupalmelek.com Bu siteye siz de girebilir yorum veya eleştirilerde bulunabilirsiniz.