Şalom`da çalişan pişman...

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

28 Ekim’i 29 Ekim’e bağlayan gece saatleri bir saat geriye aldık.
29 Ekim, ilkokul yıllarımdan başlayarak, yaşantımın daha ileriki dönemlerinde de saygın izler bıraktı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için önceden yapılan hazırlıklar; tören günü siyah önlük, beyaz yaka ve pırıl pırıl boyanmış ayakkabılarla okula gitmek, bizim neslin çocukları için daha farklı bir anlam taşıdı. O gün okula gitmemek gibi bir kavram ne aklımıza gelirdi, ne de ebeveynlerimiz böylesi bir isteğe izin verirdi.
Aradan zaman geçti. Şalom yıllarım başladı. 29 Ekim, Şalom için de farklı bir anlam taşır. Kurucumuz Avram Leyon, gazetenin ilk nüshasını 29 Ekim (1947)’de çıkardı. Tam ellidokuz yıl oldu. Her 29 Ekim’de gazetede ‘yıl’ değişikliği yapmak mizanpaj odasında çalışan bizler için ayrı bir heyecan, farklı bir ritüeldir.
Yine aynı tarih, 29 Ekim, Şalom’un geçmiş dönem Sorumlu Müdürü ve Judeo-Espanyol sayfasının yaratıcısı Salamon Bicerano veya yakın dostlarının hitap şekliyle -Bici-nin de doğum günüydü. “Yaşım Cumhuriyet ile eş” diye övünürdü...
* * *
Gazeteye ayak bastığım günden beri hiç değişmeyen bir söylemim vardır. “Şalom’da çalışan pişman, çalışmayan bin pişman.” Hala konuyla ilgili görüşüm değişmiş değil. Gelmiş geçmiş derken, günümüzden bir örnek vermek istiyorum.
Bu hafta gazetemizde iki köşe yazısı var. Biri, oğulunu henüz evlendiren bir babanın, yılların deneyimiyle, gençlere sağlıklı ve mutlu bir evlilik hakkında görüşleri. Diğeri ise, genç nesil yazarlarımızdan yaşama coşku ile yaklaşan, önce bekar olmanın nimetlerinden, derken evli olmanın ne denli renkli bir değişim olabileceğini irdeleyen yazısı. Önerim, Yakup Barokas’ın başyazısını ve ‘Yaşam’ sayfasında Batya Kebudi’yi muhakkak okumanızdır.
Aynı vesile ile bir süredir geçirdiği rahatsızlıktan dolayı yazılarına ara veren “İsrail Mektubu” köşesinin sahibi Erol Güney’i yeniden aramızda görmekten ayrı bir sevinç duyuyor ve gazetemizin en genç ‘şehr-ül muharriri’ne sağlıklı günler diliyorum.
İşte bu nedenle, farklı nesilleri denge içinde birarada tutmayı başardıkça, Şalom daha uzun yıllar yaşayacaktır. 59. yılda ve her zaman A. Leyon’un dediği üzere, ‘eğriye eğri, doğruya doğru’.
* * *
Saatlerin bir saat geri alınması, bu sene bende ‘jetlag’ tesiri yaptı. En büyük tesellim birkaç gündür yakın çevreminde aynı belirtileri göstermesi. Saat değişikliğinin ardından, güneşli havanın aniden yerini yağmura terketmesi, evin içindeyken hoş da, dışarı çıkana kadar ciddi bir güç sarfettiriyor.
Biyolojik değişimin topu topu ‘bir saat’le etkilenebileceğini düşünemezdim. Nitekim, pazartesi gecesi CRR’deki bir piyano resitalinde rastladığım eski bir dostla, devre arasında sigara içmek için dışarıya çıktığımızda, -bknz/bkmyz Perspektif sayfası David Ojalvo’nun köşe yazısı- arkadaşım: “Artık, rahat yüzemiyorum.” deyince yaz aylarını kastettiğini sandım. Meğer kış aylarından bahsediyormuş. Bir ürpermeyle aniden kendime geldim. Ne uyku kaldı, ne ‘jetlag’...