Gazete

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Gazetenin toplum için ne kadar önemli olduğu hakkında tahmin ediyorum ki tartışmamıza pek gerek yoktur; fakat günümüz gazeteciliği tartışmaya fazlasıyla açık bir konu. Ben, bir genç olarak, ne yazık ki yayınlanan gazetelerin büyük bir çoğunluğunu beğenmeyerek okuyorum (veya kimi zaman okumuyorum)! Evet, bir prensip olarak evime her gün düzenli olarak giren bir gazete var; fakat okuduklarım ne entelektüel olarak beni tatmin ediyor ne de bir şeyler üretebilmek adına heyecanlandırıyor… 
Çocukluğumdan beri büyük gazeteleri takip ederim. Benliğimde oluşmuş gazete anlayışı güncel haberleri yayınlamanın yanı sıra kültür, sanat, spor, edebiyat alanında da nitelikli metinler yayınlayan bir gazete. Diyebilirsiniz ki bu türde yayınlar zaten var; ama benim görebildiğim bu yayınlar ya çok az sayıdalar ya da bu türden haberlerin sayısı magazin ve ultra popülist tarzda metinlerin yanında gölgelenmiş durumda.
Magazin boyutunu bir kenara bıraksak da, hâlâ çok ciddî bir eksikliğin olduğu kanısındayım. Şöyle ki düşünce yapımızı geliştirecek, toplumu ileriye götürecek, onu kışkırtıcı yönde propaganda ve haberlere yer vermeyecek ve bilimsel düşünce yapısı üzerine temel alacak metinler, gazeteler eksik… Gidişat ise bu eksiği gidermenin tam aksi yönde gibi… Daha fazla magazin, daha fazla popülizm ile “düşünme” eylemine ket vurmak; insanlığı entelektüel olarak fakirliğe zincirlemek! Sadece gazetelerde değil, medyanın sahip olduğu çoğu yazınsal ve görsel güçte de bu şekilde…
Gazetelerle ilgili bir diğer önemli sorun ise Türkçe dilimizin gitgide ne kadar kötü bir şekilde kullanıldığı ve yabancı kelimelerin istilasına uğradığı… “Popüler” kalabilmek adına Türkçemiz harcanırken, yarın hakkında karamsar senaryolara girmek istemiyorum. Yazmadan edemeyeceğim; örneğin Perihan Mağden… O kadar kötü bir Türkçe kullanıyor ki merak ediyorum: biz yetişen gençlerin, yarının gazetelerine bu şekilde mi sahip çıkmamızı bekliyorlar?...  
***
Geçtiğimiz dönem gazetemizde düzenlediğimiz Perşembe Sohbetleri’nin konuklarından biri Mine Kırıkkanat idi. Mine Hanım gazetemizi dolaştığında hayran kalmıştı. Küçük bir gazete olabiliriz; “amatör” çalışıyor da olabiliriz; ama hevesimizin ve heyecanımızın “profesyonel” olduğuna inanıyorum. “Yazar”ı olduğum için değil, bizi sınırlayan koşullar ele alındığında “çok iyi” bir gazete olduğumuza inanıyorum. Okunuyoruz, takdir ediliyoruz, davet ediliyoruz, düşünüyoruz ve en samimî duygularla ilerlemek adına gayret gösteriyoruz. Birçok yayından farklı olarak önemli bir görevi üstleniyor; önce bir insan, Yahudi insanı olarak kendimizi tanıtmaya çalışıyoruz…
Yazıma dönüp baktığımda içimdekileri kâğıda dökmek adına henüz sadece bir başlık atabildiğimi görüyorum ve bu başlığımı taşıyacak gazeteleri, yayınları arıyorum…