Kiduş bardağindaki şarap

Luiza UÇKİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Salvator  biricik kızını evlendirdiği gün son derece mesuttur. Emekli de olmuştur. Hayatı sever. Mutlu ve huzurludur.
Düğünün ertesi günü apartmanlarında bir hareket vardır. Uzun zamandır boş olan yan daireleri nihayet satılmıştır. Yeni komşuları bir hayli kalabalık bir ailedir. Bir baba anne, oğlu gelini, kızı ve torunu bir arada yaşayacaktır. Torunları Yosef sevimli bir çocuktur. Salvator o gece uyanır. Su içmek için mutfağa gider. Bir ağlama sesi duyar. Ses uzun süre devam eder. Ertesi gece yine aynı olay yaşanır. Yan komşularından bir çocuk ağlaması duyulur.
Salvator suratlarından gülücükler eksik olmayan bu ailenin bir sırrı olduğundan şüphelenir ama bunu nasıl çözebilecektir ki!
Birkaç gece sonra Salvator sesin bu sefer balkondan geldiğini fark eder. Kafasını uzatır. Yosef, komşularının on üç yaşındaki torunu, hüngür hüngür ağlıyordur. Salvator çok üzülür. Bu çocuk neden her gece ağlıyor? diye düşünür. Bir dedektif misali sorunu çözmeye başlar. Önce komşularıyla iyi ilişkiler kurar. Onlardan damatlarının yani Yosef’in babasının geçen sene vefat ettiğini öğrenir. Şimdi yavaş yavaş Yosef’in gönlüne girmelidir. Onunla sohbet eder. Araları bir hayli iyidir. O gece Salvator usulca kalkar. Ses yine aynı balkondan geliyordur. Balkonları yan yanadır. Hemen balkona çıkar: "Yosef uyuyamadın mı?” Yosef koşarak içeri girer. Belli ki büyük bir sorunu vardır.
Salvator kafayı bu işe takmıştır. Ertesi gece yine dener. Bu sefer Yosef kaçmaz. Salvator’a "sizin babanız siz kaç yaşındayken ölmüştü?" diye sorar. Salvator: "O kadar küçüktün ki yaşını bile hatırlamıyorum. Verem hastalığı varmış o zamanlar. Ben henüz üç yaşındayken bu hastalıktan onu kaybetmişiniz." diye açıklar. Yosef "Yani siz de mi bar mitsvanızda babasızdınız?" diye sorar. Salvator eski günlere döner. Anıları canlanır. "Evet! Çok zor bir gündü. Hep kuzenlerim, arkadaşlarım babalarının yardımıyla hazırlandırdı bu kutsal güne. O gün babalarıyla sinagoga gelirlerdi. Onlara imrenirdim. Bar mitsva günümde hem sevinç hem de üzüntü bir aradaydı. Çok yoksulduk evlat. Annem, babam ölünce evlenmedi. Terzilik yapmaya başladı. Bar mitsva günümdü babaannemin evinde pasta ve limonata ikramıyla kutladık. Babaannem sürekli ağlıyordu bir köşede. Annemin gözleri hep doluydu. Babalarının ellerini tutup her cumartesi sabahı sinagoga gelen arkadaşlarımı görünce içimde tarif edilmez bir acı hissederim. Katlanması güç bir üzüntü bu!" derken gözyaşlarının yanaklarında süzüldüğünü hisseder. O günlerine döner. Aynı acıları yüreğinde hisseder.
Yosef: "Üzülmeyin. Dedim deki ki; her çocuğun bar mitsvasına mutlaka babası gelirmiş ve bir şekilde geldiğini hissettirirmiş. Biliyorum benimki gelecek. Mutlaka sizinki de o gün oradaydı" deyince Salvator: "Aslında çok enteresan bir olay olmuştu. Benim bar mitsva günümde kiduş bardağındaki şarap kimse döküp çarpmadan devrilmişti. Bana çok ilginç gelmişti. Belki de babam da oradaydı. Beni yalnız bırakmamaştı. Belki yanıbaşımdaydı" der.
Yosef: "Babam mükemmel biriydi. Beni çok severdi. Hep duygularını belli ederdi. Bana sarılıp defalarca öperdi. Birgün bana "Canım oğlum, bir babanın oğluna verebileceği en değerli şey Duasıdır" demişti. Babam hep benim için dua ederdi. Onu çok özlüyorum. Bazen nefes alamadığımı hissediyorum. Sanki hayat durdu. Yaşamım sona erdi. Mutluluğum elimden alındı. Hayatım ikiye ayrıldı. Babamı kaybetmeden evvelki mutlu günlerim ve sonraki acı günlerim. Onu çok seviyorum ve özledim çok!" diyerek yeniden hıçkıra hıçkarı ağlamaya başlar.
Salvator yan balkondan ona elini uzatır. Başını okşar. Onunla aynı kaderi paylaşmıştır. Bu duyguları bizzat yaşamıştır. Onun acısını hafifletmek için birşeyler yapmalıdır.
Kendini Yosef’in barmitsvasının organizatörü ilan eder. Bütün gün komşularındadır. Herşeyle ilgilenir. Yosef’e her konuda yardım eder. Konuşmasını birlikte hazırlarlar. Kıyafetini birlikte alırlar.
Nihayet o gün gelip çatar. Salvator Yosef’in yanında oturur babası gibi. Ona sürekli gözleriyle destek olur. Yosef konuşmasını bitirdiği sırada tam Salvator’a doğru gelirken bir ses duyar. Arkasına döner. Kiduş bardağındaki şarap devrilmiştir. Yosef o kadar sevinir ki koşarak Salvator’un yanına gelir: "Babam burada. Gelmiş. Benim için buraya gelmiş. İnanamıyorum. Çok mutluyum. Beni yalnız bırakmamış" diye haykırır. Salvator ona sarılır. Sanki ikisi de doyamadıkları babalarına sarılmışlardır. İkisi de baba açlığıyla ağlarlar hüngür hüngür. Davetliler bile gözyaşlarını tutamazlar.
Salvator herkes gittikten sonra sinagogun görevlisine "Teşekkür ederim. Zamanlaman çok iyiydi. Şarabı tam vaktinde söylediğim gibi döktün" deyince adam: "Yok canım! İnanın ki sizin söylediğinizi umutmuştum. Allah’dan kendi kendine döküldü" deyiverir.
Salvator Yosef’in yanına koştu. Kutlamalara katıldı. Kader arkadaşının yanında dimdik ayakta ve büyük bir gönül huzuruyla durdu.