Mutluyum, mutluyuz, mutlusunuz

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Son zamanlarda "mutluluk" kavramları üzerine düşünmeye başladım. Bu aralar herhangi bir deneme yazamamıştım. Mutluluk ve mutsuzluk hakkında birkaç değini yazmanınsa güzel olabileceğini düşündüm.
"Mutlu olmak" ne demektir? Herhâlde herkesin farklı zamanlarda, çeşitli ruh hâlleri içerisinde bu soruya verecekleri değişik yanıtları vardır. Bana göre, bırakın resmini çizmeyi, kelimelerle bile ifâdesi zor olan bir kavram mutluluk. Kimi zaman insan karnı doyduğu için mutludur, kimi zaman sevdiğinin yanında olduğunda, kimi zamansa küçük de olsa bir şey üretebildiğinde… Mutluluk, bir yerde egonun doyumudur. Sonuçta hepimiz, hayat piramidinin basamaklarının birinde dururuz. Bu sene gözlemledim ki, bu piramit üzerinde dururken, aşağımıza bakar şükreder, yukarı bakar "ah keşke!" deriz. Kötü bir olay olduğu zaman elimizde var olanları hatırlar, beklentilerimizi kısıtlarız. İşler yolundaysa gözümüz yükselir, nelere sahip olursak hayatımızın daha iyi olabileceğini düşünürüz, düşleriz. Bu, her bireyin kendi içinde yaşadığı bir denge durumudur. Ne inatçı bir yükselme hırsı, ne de sürekli bir şükretme durumu içinde olabilir insan… Genelde alıcı ve açgözlüyüzdür; ama bu da sanki bize öğretilmiş olandır. Ne dersiniz?
Sahip olduklarımız ve arzuladıklarımız arasında hayatımızı sürdürürken, son zamanlarda birçok alanda "mutlu olmak" kavramı dikkatimi çekti. "Mutlu olun", "Always smile", "Pozitif olun" gibi cümleciklerle başlayan bu dürtme, "şunu satın alın, mutlu olun", "şunu yapın, iyi hissedin" gibi telkinlere kadar uzanmakta. Bize mutluluğa dâir bu kadar çok yol gösterilirken, sahiden o kadar da mutsuz muyuz? İkinci sorumsa, insan sürekli mutlu olabilir mi?
İletişimin çok hızlı olduğu ve doğru kullanıldığında çevremizde olanlardan fazlasıyla haberdar olduğumuz bir zamandayız. Bu güçlü iletişimin getirileri olduğu kadar, genelde aldığımız haberler karamsar olduğundan, bizleri pek mutlu etmediği bir gerçeklik olabilir. Ne var ki daha önceleri, son zamanlarda olduğu kadar  "mutluluğumuz" üzerine düşündüğümüzü sanmıyorum. Yeri geldiği zaman mutsuz, yeri geldiğinde mutluyduk. Kendi hâlimizde yuvarlanıp gidiyorduk. Şimdilerdeyse bu mutluluk ve mutsuzluk döngüsündeki yaşam, biraz çarpıtıldı gibi. "Siz hep mutsuzsunuz ve bu şekilde mutlu olabilirsiniz" şeklinde bir dayatmayla mutsuzluklarımız gözümüzde büyütülüyor; mutlu olabilmek adına daha çok alışveriş yapıyor, alternatif çözümler arıyor, mutsuzluktan yakınıyor, popülist bir "depresyon" anlayışı içinde özümüzü unutuyor, sanal bir insan doğası yaratmaya çalışıyoruz. 
İnsan bâzen mutsuz olmalıdır. Hep gülümseyemeyiz, her zaman olumlu olamayız. Mutlu olmanın yolu kimi zaman mutsuzluktan geçmekte… Allah kimseye keder vermesin; ama kimi zaman keyifsizliğin de verdiği mistik bir haz olabilir. Bâzen çökkün bir duygu hâli, daha güçlü çıkışlar, yaratılacak bir proje, fikir, eser için ilhâm kaynağı olabilir. Mutsuzluk da mutluluk kadar normâl ve gereklidir. Aslında bu döngüleri kendi içimizde hep yaşıyorduk, yaşıyoruz; ama mutsuzluklarımız bu kadar gözümüzün içine sokulmuyor, bize yanlış bir şekilde gösterilmiyordu.
Yarın da, hayatımız, değişik yönleriyle bizlere gösterilmeye devam edecek. Gösterilenlerin ne kadarı doğru, ne kadarı tüketim felsefesi için olacak, tartışmayı size bırakıyorum. Bu uzun hayat yolunda, en azından mutsuzluklarımızın tüketime değil de sanata ve bilime bir vesile olması dileği ile… 
Sevgi ve dostlukla…