Fas Yahudiliğinin izleri ve bugünü

İsrail Devleti’nin kuruluşundan sonra Fas’taki Yahudi nüfusu dramatik bir şekilde azaldı ancak mevcudiyetleri, bıraktıkları izler ve Faslıların misafirperverlikleri hiçbir zaman kaybolmadı.

Yusuf BESALEL Perspektif
8 Temmuz 2020 Çarşamba

Fas’ta güçlü Yahudi etkileşiminin 2700 yıllık bilinmeyen öyküsü -2

Fransız seyyah Chenier, 18. yüzyılda Fas İmparatorluğuna yaptığı ziyarette Faslı Yahudilerinin pratik zekâsına şahit olduğunu ifade etmiş:

“… Yahudilerin birçok avantajları var; ticari espriyi daha iyi anlıyor; borsa aracısı ve broker olarak vazife görüyorlar. Kendi uyanıklıklarından ve Faslıların cehaletinden yararlanıyorlar. Ticari pazarlıklarında Yahudilerin çoğu, ülkede üretilen malları tekrar satmak üzere satın alıyor. Bazılarının Avrupa’da muhabirleri var; diğerleri tamircilik, altın zanaatı, terzilik, ateşli silah imalatı, duvarcılık gibi işlerle uğraşıyor. Yahudiler, Faslılardan daha çalışkan ve sanatkâr, onlardan daha fazla malumatkarlar. İmparatorlar, Yahudileri gümrükleme, para basımı ve Avrupalı tüccarlarla tüm iş ve ilişkilerinde kullanıyor; hatta çeşitli Avrupa devletleriyle pazarlıklarda da onlardan yararlanıyorlar.”

Faslı Yahudilerin kültürel mirası

Yahudi halkı, gerek meslekleri, gerekse icatlara yatkınlıkları sayesinde, Fas kimliğini en yüksek işlevlerinde dahi siyaset, diplomasi, ticaret, bilim ve hatta ziraat gibi unsurlar vasıtasıyla derin bir şekilde etkilemeyi başardılar. Yahudiler, güvenilir olma itibarlarından yararlanarak, krala en yakın danışmanlar olmayı günümüze dek sürdürdü. Fas’ın İslamlaşmasından sonra kralın gölge kabinesi (Hukama/akil kişiler) oldular. Kral onların askeri ve diplomatik tavsiyelerini dinledi. Bu gelenek, Arap emirlerinin İspanya’daki hükümdarlıkları zamanında da (711-1492) süregeldi. Bunun haricinde Yahudiler, entelektüel ve güvenilir olduklarından, birçok krallık sülalesi boyunca siyasal güç içeren mevkilere atandı. Yahudi halkı ekonomideki başarılarını avantajları doğrultusunda kullanarak, Fas’ın diplomatik başarısında hem o zamanlarda, hem de şimdi, etkili olan birçok ünlü diplomat yetiştirdi. 1608’de Samuel PallacheHollanda’ya giderek Fas’la bir Hıristiyan ülke arasındaki ilk ortaklık anlaşmasını imzaladı. Isaac Nuves ve Isaac Pinto, 1787’de Fas İmparatorluğu ile genç Amerika Birleşik Devleti arasındaki dostluk anlaşmasının mimarları oldular.

Fes’teki Al-Qarawyyin Üniversitesi de, birçok Yahudi bilim insanı mezun etti. Bunlar, bıraktıkları kalıcı entelektüel birikimle bugünün toplumuna katkı sağlamayı sürdürmektedir. Rabbi Isaac Alfasi, bu üniversitede tahsil görmüş ve erken döneme ait en ünlü Talmudik yorumları yazmıştı. Moshe ben Maimoun, İspanya’da doğmuş olmakla beraber, Almohad Sultanının davetlisi olarak Fes’e gelmiş, üniversitede tıp ve mukayeseli din öğretmiş, ilahiyat ve bilimle alakalı en iyi eserlerini üretmişti. Moshe ben Maimoun, Maimonides adı ile tanınır ve Aristocu inanışları düzenlemesiyle bilinir. Yahudi teolojisine gelince, Mişna ile ilgili yazdığı 13 İnanç İlkesi ile ünlüdür ve bunu da Arapça yazmıştı. Maimonides’in eserleri, geniş çapta Müslüman - Yahudi bilim ve kültürlerinin uyumlanması olarak kabul görür. Nitekim o zamanın ve hatta günümüzün büyük deha ve diplomatlarının bir araya getirilmiş eserlerini ele aldığımızda, Yahudi halklarının Roma İmparatorluğu döneminde Fas’a göç ettiklerinde, getirdikleri deneyim ve uzmanlığın oluşturduğu biriciklik ve çeşitlilik içeren bilgi niteliği, ülkenin medeniyetine ve yaşam tarzına sağladıkları güdüm inkar edilemez.

II. Dünya Savaşı zarfında dahi Fas, Yahudi halkının sığınabileceği bir yer oldu. İsrail Devleti’nin kuruluşundan sonra Fas’taki Yahudi nüfusu dramatik bir şekilde azaldı ancak mevcudiyetleri, bıraktıkları izler ve Faslıların misafirperverlikleri hiçbir zaman kaybolmadı. Bu olgu, Fas’a mahsus çok yönlü kimliği, siyasal Amazigh aktivizmi ve hatta hoşgörü sahibi bir kral tarafından yapılmış anayasal reformlar vasıtasıyla yaşamını sürdürebiliyor.

ANDRE AZOULAY VE FAS KRALI

Günümüzün Fas’ında Yahudilik

Rabbi Abrahan Ben Zmiro’nun türbesinin olduğu kıyı kenti Safi, tüm dünyadan ziyarete gelen Yahudiler için bir hac yeri niteliğindedir. 1845’te ölen ünlü bir Rabbani hakimi olan Rabbi Pinto’nun türbesi de, Fas’ın batısındaki Essaouira’da yer alır. Bu türbe de, her yıl dört gün boyunca onu anmaya gelen yüzlerce Yahudi’yi cezbeder. Birçok Yahudi’nin 1940’lardan itibaren İsrail ve başka ülkelere göç etmiş olmasına rağmen, bu durum devam eder.

“Kendi açısından Fas yönetimi, kalan Yahudileri kucaklamış ve bu cemaate sağlanan destek, Arap uyumluluğunun ve hoş görüsünün bir simgesi olarak sunulmuştur.” (The Forward)

Fas’ta halen 3 bin Yahudi’nin yaşadığı tahmin ediliyor. KazablankaEssaouiraMarakeş ve Fez’de sinagoglar bulunuyor; Kazablanka’da 15 sinagog faal. Günümüzde, Fas Yahudi Cemaati’nin önde gelenlerinden Serge Berdugove André Azoulai, sırasıyla, büyükelçi ve Kral VI. Muhammed’in danışmanı olarak görev yapıyorlar. Büyükelçi Berdugo, aynı zamanda World Organization of Moroccan Jewry’nin (Fas Yahudilerinin Dünya Örgütü) seçilmiş başkanı. Nisan 2016’da Kazablanka, ülkenin ilk Yahudi film festivaline ev sahipliği yaptı. Yaklaşık 500 kişi, Fas Yahudi Diasporası ile ilgili konuları işleyen üç filmi izledi.

Fas, ülkenin özgün ve tarihsel görünümünü korumak için sinagogları ve diğer Yahudi anıtları restore etmek hususunda büyük çapta bir proje başlattı. ‘Houses of Life/Yaşam Evleri’ adlı, Nisan 2010’da devreye giren proje kapsamında ülke çapında 167 Yahudi mezarlığında 12.600 mezar onarıldı, 159 yeni kapı monte edildi ve yaklaşık 140 bin metre çit döşendi. Kral Muhammed, bu proje hakkında şunları söyledi:

“Bu proje, Fas Krallığının manevi mirasının zenginliğinin ve çeşitliliğinin bir kanıtıdır. Kimliğimizin unsurlarından biri olan ritüelleri ve belirgin yansımaları ile Yahudilik kültürü mirası ile de uyumlu bir şekilde harmanlanarak; bu manevi zenginlik, ülkemize 3000 yıldan beri devreden bir mirastır. Krallığın yeni Anayasasına da dahil edildiği gibi, İbranilerin devrettiği izler, kuşkusuz günümüzde ulusal kimliğimizin onur duyulan bileşenleridir.”

Fez’de, 17. yüzyıldan kalma Salat al Fassayine Sinagogu, iki yıl süren restorasyonun ardından, Şubat 2013’te tekrar hizmete açıldı. Açılış töreninde VI. Muhammed şöyle konuştu: “Müminlerin inancını ve cemaatlerini müdafaa etmeye; görünen tüm dinlerin inananlarının dinsel özgürlüğünü ayakta tutmaya kendimi adamış bulunuyorum.”

Arap aleminde bir örneği daha olmayan Fas Yahudiliği Müzesi Nisan 2013’te Kazablanka’da açıldı. Bu müze, kraliyet kapsamında yer alan sinagogları, Tora rulolarını, hanukiyaları, altınla işlenmiş kaftan, mücevher, antik halı ve Fas Yahudiliğinin kültür mirasına ait sayısız obje içeriyor. Kral Muhammad, ayrıca Cape Verde’deki Yahudi gömü alanları için maddi olanak sağladı. Kent, bir aralar görkemli bir Fas Yahudileri cemaatine yurt olmuştu.

2011’deki referanduma istinaden Fas Anayasası, ülkenin birliğinin şu öğeler tarafından sağlandığına işaret eder: “Arap-İslamBerberi ve Saharan-Hassani unsurlar, bunun bir müşterek halitasıdır. Bu birlik, AfrikalıAndalusyalıİbranive Akdeniz etkileri tarafından beslenmiş ve zenginleşmiştir.” Anayasa, açıklık, uyum, hoşgörü ve dünyanın tüm kültürleri ve uygarlıkları arasındaki anlayış için gerekli diyalogu vurgular.

Mart 2009’da kültürler arası diyalog amacıyla Aladdin Projesi’ni tanıtmak için yaptığı bir konuşmada Kral Muhammed, Yahudi Soykırımını, “Holokost modern tarihin en trajik safhalarından biridir” şeklinde tanımladı. Bu, bir Arap devletinin Holokost ile ilgili sergilediği tavır açısından bir ilkti! Birleşmiş Milletlerde 27 Ocak 2010’da Uluslararası Holokost Kurbanları Anma Gününde yayınladığı mesajda Kral Muhammed, Holokost’u anımsamanın, “…eşitlik, paylaşılmış adalet ve asalet üzerine kurulmuş – ve Filistin ve İsraillilerin çoğunun arzuladığı barışa yarınlarda gerçek güvenceler oluşturacak etik, ahlaki ve siyasal standartları güçlü bir şekilde dayatacağını” ifade etti. 

Sonuç

Bir kültüre antropolojik, hatta kültürel açıdan bakıldığında; başka kültürlerin birbirleri üzerindeki etkileşmeleri hakkında güçlü bir akım söz konusudur. Bu, globalizasyon, teknoloji, sürtüşme, göç veya din olabilir. Bu durumda bütün bu etkileşimlerin ışığı altında belirli bir yerde bir kültürü özgün kılan nedir? Bu, bir grup insanın veya bir ulusun; dinden, savaştan veya istiladan kaynaklanan etkileşmeleri, gelenekler ve kimlik oluşturmak için kullanma şeklidir - tıpkı bir kişilikte olduğu gibi… Kuşkusuz bu da, belirli bir yere ve halka özgün bir durumdur. İşte bu da, Fas hakkında ilginçlik, cazibe, hatta akıl karışıklığı yaratır. Fas, bütün bunları yapmayı sağlayabilmiş bir yerdir ve bu doğrultuda da gelişmesini hâlâ sürdürmektedir.

Bu denli çeşitlilik arz eden bir geçmiş, günümüz Fas toplumunun sergilediği zıtlıkta da kendini gösterir. Fas, Yahudi halkı için güvenilir sığınma mekânı olan tek İslam ülkesi olmuştur. Dahası Fas Yahudileri, bugünkü Fas kültürünün derinliğinin delili olduğu üzere, Araplar ve Yahudiler arasında pekâlâ mümkün olabilecek barışçı ve güzel bir birlikteliğin şahididir. Fas toplumunun derinliği, güzelliği ve hoşgörüsü kesin bir olgudur. Çünkü bu beraberce yaşamış olan birçok kültürün öğrendiği, tam bir uyum ve birliktelik için ciddi çaba harcayan bir insanlık deneyimidir.

Yazar Dr. Mohamed Chatou

Dr. Mohamed Chatou, Rabat’taki Mohammed V Üniversitesinde profesördür. Fas, Suudi Arabistan ve İslam ile ilgili siyaset ve kültür konusunda bir analisttir. Amerikalı öğrencilere Toplum Temelli Öğrenim ve Amazigh öğrenimleri hakkında ders verir. Kendisi, Taza’nın kuzeyindeki Amazigh köyünde bir Fransız Koloniyal tutukevinde 1952 yılında dünyaya geldi. ebeveynleri, Fas Özgürlük Ordusu için çarpışan Kurtuluş Birliği’nde subaydı. Mohamed Chatou, 1976 yılında iftihar derecesiyle Mohamed V Üniversitesinin İngilizce Öğrenim bölümünden mezun olduktan sonra Londra’daki University College’den nazari dil bilimciliği dalında MPHİL General Diploma ile mezun oldu. 1980’de Amazigh Araştırmaları hususunda University of London’da Doğu ve Afrika Araştırmaları Fakültesinden (SOAS) MPhil derecesini aldı; 1982’de de Amazigh lisanı ve antropolojisi branşında doktora sahibi oldu. 1983’ten 1987’ye Fas Barış Gönüllülerinde (Peace Corps) lisan ve kültürler arası koordinatörü ve proje yöneticisi olarak görev yaptı. 1987’de Islamic Educational, Scientific and Cultural Organization (İslam Eğitimsel, Bilimsel ve Kültürel Organizasyonu) ISESCO’ya katıldı ve 2013 yılına dek işlevsel okuryazarlık, kadınların güçlendirilmesi, eğitim planlaması, müfredat dizaynı, öğretmenlik eğiticiliği, taşra kadın ve kızlarının eğitimi konularında çalıştı. 1984’ten beri Mohammed V Üniversitesinde ders veriyor. Lisan ve kültür konularında kitaplar, Arapça, Fransızca, İngilizce, İspanyolca dillerinde ve kendi ihtisas dallarında sayısız makaleler yayınladı.

bitti

Kaynakça

‘The Judeo Amazigh Substratum of the Moroccan Culturel/Jewish Website’

https://jewishwebsite.com/opinion/the-judeo-amazigh-substratum-of the moroccan-culture/47 130/?utm

    


Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün