Erol Güney, Türk Musevileri Müzesinde bir kez daha hatırlandı

Erol Güney’in hayatını anlatan ‘Yaşamın Sürüklediği Yerde Erol Güney’in Öyküsü’ belgeseli, 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesinde gösterildi.

Elda SASUN Toplum
11 Mart 2020 Çarşamba

8 Mart günü, 2009’da vefat eden yazar, gazeteci Erol Güney’i, hayatını anlatan filmi ile andık. Güney, Mişa Rottenberg adıyla Odesa’da dünyaya geldi. 1917 yılında ailesi Türkiye’ye göç etti. İstanbul’da Saint Joseph Lisesini, ardından İstanbul Üniversitesinde yeni açılan Felsefe Bölümü ile Fransız, İngiliz Edebiyat bölümünü bitirdi. Bu arada, Türk vatandaşlığına geçerek Erol Güney adını aldı. 1940’lı yıllarda Milli Eğitim eski Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından başlatılan dünya edebiyatının Türkçeye çevrilmesi projesinde görev aldı. Güney, Rusça, Fransızca, İngilizce ve Türkçeye son derece hâkim olduğu için Dostoyevski’den, Çehov’a, Moliere’den Plato’ya çok sayıda klasik eseri Türkçe’ye kazandırdı. Bunlar arasında Çehov’un ‘Vişne Bahçesi’, Gogol’un ‘Müfettiş’i ve Gonçarov’un ‘Oblomov’u sayılabilir. Çeviri Bürosunun da başında bulunan Sabahattin Eyüboğlu başta olmak üzere Azra Erhat, Cahit Külebi, Orhan Veli, Necati Cumalı, Melih Cevdet Anday, Mine Urgan gibi zamanın ünlü kişilerle yakın dostlukları oldu.

Erol Güney ekranda hayatını paylaşırken Cevat Şakir, Sabahattin Eyüpoğlu, Bedri Rahmi ile birlikte çıktıkları - daha sonra Mavi Yolculuk adını alan - tekne yolculuğunu, rakı içip, günde üç kez balık yediklerini, sanki hâlâ o günlerde yaşar gibi anlattı. Cevat Şakir eksik alışveriş yaptığı için erzakları tükenince, üç öğün tuttukları balıkları yemişler. Bütün bunları Erol Güney, ilerlemiş yaşına rağmen hayat enerjisiyle dolu, neşeli bir eda ile yorulmadan dile getiriyor. Gazetecilik mesleğini sürdüğü yıllarda “çok şey biliyor suçlamasıyla” ilk önce Yozgat’a sürülmüş. Sonra da hayatının geri kalan kısmını Tel Aviv’de, yine yazıyla geçirmiş. Filmin bir bölümünde Güney bize eşi Dora ile tanışması, onun güzelliğini anlatıyor. Oldukça meşgul bir yaşamı olduğu için, çocuklarına pek de iyi baba olamadığından bahsederek bizleri özel hayatına ortak ediyor. Evindeki mutfağında çay yapıp, televizyonda eski günlerinden kalan yaşamını bizimle paylaştığı filmde, eşi Dora ve kedileri Edibe de yer alıyor. Bu sevimli kedi onlarla birlikte 22 sene yaşamış.

Filmin başında yer alan ve aynı zamanda Türk edebiyatına konu olan Edibe, yakın dostu ve okul arkadaşı Orhan Veli’ye de iki şiirde konu olmuş:

“Bir erkek kediyle bir parça ciğer / Dünyadan bütün beklediği / Ne iyi!”

Erol Güney’in Kedisinin Hamileliğini anlatan diğer şiir ise

“Çıkar mısın bahar günü sokağa/İşte böyle oturursun / Böyle yattığın yerde / Düşünür düşünür / Durursun.”

 Silvyo Ovadya’nın da film gösteriminin sonunda belirttiği gibi, Şalom Gazetesine yıllarca yazılarını yollayan Güney ancak 1990’da Türkiye’den vize almayı başarmış ve sık sık İstanbul’u ziyarete gelmiş. Vefatından birkaç yıl önce Tel Aviv Üniversitesinde Ortadoğu Tarihi Bölümde yer alan bir konferansta kendisine rastlamış, yanına gidip sohbet etmiştim. Derya kadar bilgisi olan, entelektüel, zeki ve son gününe kadar merakından bir şey yitirmeden, çeşitli konularla ilgilenip biz, okuyucularını bilgilendiren bu değerli insanı, neredeyse iki saat süren filmde anmak, oldukça ilginç bir yolculuktu.

Güney, 12 Ekim 2009’da, 95 yaşında İsrail’de hayata veda etti.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün