‘Fotoğrafçının Seyir Defteri’

Fotoğraf sevdalısı, İzmirli iş adamı Selim Bonfil, ‘Fotoğrafçının Seyir Defteri’ başlıklı son sergisini Manisa Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Mos-Art Galeri’de sanatseverlerle buluşturdu. Kadrajına daha çok doğayı ve gezdiği ülkeleri alan Bonfil, bu kez Gülbeniz A konteynır gemisinde geçirdiği bir haftalık süreçte çektiği 49 kareyi, 17 Şubat’a kadar fotoğraf tutkunlarıyla paylaşıyor.

TUNA SAYLAĞ Sanat
22 Ocak 2020 Çarşamba

 

IFOD bünyesinde katıldığı çeşitli karma sergilerin yanı sıra  ‘Venedik Karnavalı’ (2009), ‘Dünya Vatandaşları’ (2011), ‘Hong Kong Cityscape’ (2013), ‘Photokina Yüzleri’ (2014), ‘Fotoğraftan Tuvale’ (2014), ‘Hayvanlar Bir Alem’ (2017) ve ‘Kortejolar’ (2018) gibi birçok kişisel sergiye imza atan Selim Bonfil ile fotoğrafçılığı konuştuk.

Fotoğrafçılığın hayatınızdaki yerinden ve katkılarından söz eder misiniz?

Gençlik yıllarımda fotoğraf çeken bir ağabeyime çok özendim. Onu çok sevdiğim ve ona değer verdiğim için yaptığı işe benzer bir işi ben de yapmak istedim. Görsel bir kişi olduğum için fotoğrafçılık bana çok uygun geldi. Daha sonra lise yıllarında okulun fotoğraf laboratuvarında siyah beyaz baskı deneyimlerim oldu. Zamanla bu tutku gelişti ve hobim oldu.

İş hayatı bugün çok yoğun ve stresli. Her gün değişen politik, sosyal ve ekonomik ortama uyum sağlamak için çok çaba sarf etmeniz gerekiyor. Bu yoğun temponun içinde nefes alacak bir alana ihtiyaç olduğu yadsınamaz. Fotoğrafçılık benim kurtarıcım olduğu kadar büyük bir sevgi ve zevkle yaptığım bir hobi. 

Fotoğrafçılık sanata olan ilgimi artırdı. Sanat tarihini incelememi gerektirdi. Hatta resim ile fotoğraf arasındaki bağlantıyla ilgili bir sunum ve sergi hazırladım. Sergide amaç, aynı görüntüyü hem fotoğraf hem dijitalde işlenmiş şekli, hem de resim (bir grup amatör ressamın çalışması oldu) olarak vermekti.

Bir konteynır gemisinde çekim yapma fikri nasıl doğdu?

Her fotoğrafçı kendi özgün projelerini yaratmak ister. Bu konuda beyin jimnastiği yapmak gerekir. İşim dolayısıyla yıllardır ürünlerin nakliyesini gemiyle yapıyoruz. Bir kargo gemisindeki yaşamı hep hayal ve merak etmişimdir. Lucien Arkas Bey’i tanıdıktan sonra gemide bir hafta geçirebileceğimi düşündüm. Kendisine rica ettim, o da beni kırmadı ve bu projenin gerçekleşmesi için gerekli olanağı sağladı. Hem de kendi kamarasını vererek. Ona teşekkür borçluyum. 

Gemide günler nasıl geçti; rotanız neresiydi ve yolculuk kaç gün sürdü?

Sessizlik, sakinlik, derinlik, mavilik... Seyir halinde gemi hayatını anlatmak istersem bunları söylerdim. Bir hafta boyunca çok sakin bir zaman geçirdim. Doğa-insan-zaman ilişkisi üzerine düşündüm. Gemideki disiplinli çalışma ve dayanışma beni oldukça etkiledi. Ayrıca fotoğraflarımla bol bol ilgilenme fırsatı elde ettim. 

Bu yolculuğa başlamadan önce beni en çok tedirgin eden çalışanların beni nasıl karşılayacağı idi. Bunu tesadüflere bırakmak istemedim. İlk önce karada kaptan ile görüştüm. Gemideki hiyerarşi, hitap şekli gibi konularla ilgili sorular yönelttim. Örneğin, kaptana, Süvari Bey, diye hitap edildiğini bilmiyordum.

Tüm personel beni çok sıcak karşıladı. Çok yakınlık gösterdi. Ben de onlara sık sık çektiğim fotoğrafları gösterdim. Fotoğrafçılık ile ilgili bildiklerimi anlattım. Bu şekilde onlar ile arkadaş, abi-kardeş olduk.

Geminin rotası İzmir-Valencia-Castillon-Barcelona-Fosse idi. Bir hafta içinde Fosse’a varıp oradan da Marsilya üzerinden Türkiye’ye dönecektim. Ancak kalkıştan önce İspanya’da bir fırtına oluştuğundan bütün program aksadı. Kendime ayırmış olduğum bir haftayı Castillon limanında doldurdum. Oradan Barcelona’ya geçip uçakla İzmir’e döndüm.

Sergi daha çok siyah-beyaz fotoğraflardan oluşuyor; tercihiniz neden bu yönde oldu?

Fotoğrafın siyah-beyaz veya renkli oluşunu projeye göre seçmeyi tercih ederim. Bazı fotoğrafçılar gibi gerçek fotoğraf, yalnız siyah-beyazdır gibi bir saplantım da yok. Venedik Karnavalının şaşaalı renklerini, güzelliğini, muhteşemliğini siyah-beyaz ile veremezsiniz. Gemide geçen zamanın durgunluğunu, sessizliğini, sonsuzluğunu da renklendiremezsiniz. Bu yüzden fotoğrafların siyah-beyaz olmasını tercih ettim.

Manisa’da sergiyi olan ilgi nasıl buluyorsunuz? Çalışmalarınızı İstanbullu sanatseverlerle paylaşmayı düşünmez misiniz?

Mos-Art, Manisa Organize Sanayi Bölgesinin içinde bulunuyor. Çalıştığım işyeri de orada. M.O.S.B. (Manisa Organize Sanayi Bölgesi) Mos-Art’ı açtığı zaman, galeriye benim de bir katkımın olmasını ve fotoğraflarımı oradaki sanayicilerle paylaşmayı arzu ettim. Bunu gerçekleştirmiş olmaktan dolayı büyük mutluluk duyuyorum. Üstelik buradaki sanayiciler de nakliyelerini kargo gemileriyle taşıttıkları için bu serginin konusu itibariyle bölgede çalışanların ilgisini çekeceğini düşünüyorum. 

Açılışa T.C. Manisa Valisi Ahmet Deniz, Yunus Emre Belediye Başkanı Dr. Mehmet Çerçi, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Ahmet Ataç, Eski Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu, Moris Bencuya, Manisa OSB Yönetim Kurulu Başkanı Sait Türek, Yönetim Kurulu Başkan Vekili Murat Çam, Yönetim Kurulu Üyesi Erdal Haspolat ve Denetim Kurulu Üyesi Doğan Çelik katıldı. Serginin açılışını Sait Türek ve Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas yaptı. Ayrıca İzmir ve Manisa fotoğraf dernekleri üyeleri, çeşitli kurum ve kuruluş yetkilileri ve dostlar büyük ilgi gösterdi.

İstanbul’a davet edilir veya sergileme olanağını bulursam gelmeyi çok arzu ederim. Bu hobimi gerçekleştirirken beni en mutlu eden paylaşımdır.

Fotoğrafçının Seyir Defteri’nde vermek istediğiniz mesaj neydi? Serginin kurgusu nasıl oluştu?

Fotoğraf çekerken güzeli yansıtmayı seçiyorum. Savaş yerine barışı, acı yerine mutluluğu, öfke yerine sevgiyi, verimsizlik yerine tutkuyla çalışmayı... Severek, özenle, tutkuyla çalışıp üretmek ve topluma faydalı olmak... Arkas kargo gemisiyle yaptığım yolculukta gözlemlediğim ve yansıtmak istediğim aslında buydu.

Fotoğrafların lacivert duvar üzerine çok büyük ebatlarda (100 x 140 cm) siyah-beyaz görseller olmasını tasarladım. Bu şekilde açık denizde bir kargo gemisindeki yaşamın izleyiciye daha güçlü bir duyguyla ulaşmasını hedefledim.

Öncelikle belgesele benzer, insan odaklı, gemideki hayatı anlatan bir seri fotoğraf olmasını istedim. Limanda yük alıp boşaltmayı, limana yanaşmayı, limandan ayrılışı, günlük hayatı kurguladım vb. Tesadüf, gemide iki tatbikata şahit oldum. Bu da anlatıma renk kattı. Her bir fotoğrafın yanına koyduğum açıklamalar da o fotoğrafta yapılan işi tarif ediyor ve tarihini belirtiyor.

Selim Bonfil son sergisi ile Manisa Mos-Art’ta

Bir fotoğraf çekerken neye daha çok odaklanmalıyız; ışığa, kompozisyona mı yoksa anlatmak istediğimiz hikâyeye mi?

Bu yaptığınız tip fotoğrafa göre değişir. Mesela belgesel fotoğrafın kompozisyon kurallarına uyması beklenmez. Orada ne söylemek istediğiniz önemlidir. Stüdyoda portre çekimi yaparken ışık, kompozisyon ve insanın ifadesi ön plana çıkar.

Günümüzde fotoğrafçılık daha çok dijital makinelerle yapılıyor; ‘Tüfek icat edildi mertlik bozuldu’ diyebilir miyiz?

Her çağda yeni teknolojiler ortaya çıkar. Resim sanat tarihinde en önemlisi fotoğraf ve fotoğraf makinesi oldu. Bu buluş resmi bambaşka yerlere götürdü. Fotoğrafta da dijital aynı rolü oynadı. Dijital makineler, photoshop fotoğraf çekmektense fotoğraf yapmaya yardımcı oldu. Bana göre dijitalin analoğa kıyasla en büyük avantajı baskıyı yapan kişinin renk ve kadraja olan müdahalesini ortadan kaldırması, dolaysıyla fotoğrafçıya özgürce yaratıcılığını kullanabileceği bir alan açmasıdır.  Fotoğrafçı istediğini çekip, istediği şekilde baskıya hazır hale getirebiliyor.

Fotoğrafçılıkta kendinize özgü bir dil yarattığınızı düşünüyor musunuz?

Bu soruya fotoğraflarımı seyredenin cevap vermesi daha doğru olur. Size çalışma prensiplerimden bahsedeyim. Daha önce söylediğim gibi fotoğraf çekerken güzeli yansıtmayı seçiyorum. Naif bir çekim tarzını yakalamayı tercih ederim. Yani daha çocuksu bir gözle bakmayı yeğlerim. Mesajı basit ve direkt olmasına özen gösteririm. Tematik çalışmayı tercih ederim. Venedik Karnavalı, Hong Kong Cityscape, Şaşırtıcı Tayland, Kortejolar gibi…

Yakın gelecekte gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni çekimler var mı?

Uzun vadede devam eden projelerim var. İş veya gezi amaçlı yaptığım seyahatlerde fotoğraf çekerken bu projelerin çerçevesinde kareler yakalamaya çalışıyorum. Ciddi bir birikimim söz konusu oldu. Zamanı geldiğinde teker teker onları fotoğrafseverlerle paylaşmayı ümit ediyorum. Kısa vadede ise bazı sanatçıların sahne ve sahne arkasında, provada, mümkünse kendi mekânlarında fotoğraflarını çekmek istiyorum. Bakalım bu düşüncemi gerçekleştirecek olanaklar bulabilecek miyim?

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün