Belediye meclisi toplantılarının canlı yayınlanması üzerine

Perspektif
22 Mayıs 2019 Çarşamba

Meriç Aytekin


31 Mart yerel seçimlerinden beri İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri başta olmak üzere belediye meclisi toplantılarının canlı yayınlanması gibi bir uygulama bir süredir muhalefet tarafından sürdürülüyor ve destekleniyor. Bu canlı yayınlar siyaset ve medya/iletişim arasındaki ilişkiyi tekrardan düşünmek için önemli bir fırsat.
İstanbul’da seçimlerin yenilenecek olmasını bir kenara bırakırsak seçildiği günden bu yana gerek Ekrem İmamoğlu’nu gerekse de Mansur Yavaş’ı sık sık belediye meclis toplantılarının canlı yayınlarında görür olmuştuk. Muhalefete göre çeşitli mecralarda hayli ilgi gören bu canlı yayınlar şeffaflık ilkesini kuvvetlendirdiği gibi AKP’li ve MHP’li meclis üyelerini de bir biçimde disipline etti.
Buraya kadar her şey oldukça makul görünüyor. Hem belediye meclis çoğunluğunu elinde bulunduran AKP-MHP hattının ağırlığını izleyiciler aracılığıyla hafifletmesi hem de herkese belediye meclisinde alınan kararları an ve an takip edebilme şansı vermesi açısından canlı yayınlar gayet makul.
Yine de siyaset yapabilme çerçevesi açısından bu canlı yayınların belli sorunları olduğunu düşünmekteyim: İlk olarak bu canlı yayınları izleyiciler bir belediye meclisi oturumu gibi değil adeta bir TBMM oturumuymuş gibi izliyorlar. Daha doğru bir ifadeyle canlı yayın denilen aracın kendisi bu algıyı yaratıyor veya en hafif ifadeyle yaratmaya son derece müsait. Bir belediye meclisinde alınan kararlar TBMM ile karşılaştırıldığında görece daha yerel olup şehrin sakinlerini ilgilendirmektedir. Ulaşım ücretlerinden altyapı çalışmalarına, kültür sanat etkinliklerinden çevre düzlenmesine kadar çeşitli alanları kapsayan kararlardır bunlar.
İstanbul gibi Türkiye ekonomisinin can damarı olan bir şehir düşünüldüğünde şehirde yaşayanların ihtiyaçlarına yönelik bir yerel yönetim tartışmasının çok ötesine geçmek zorunda olsak da prensipte büyükşehir belediye meclisi hâlâ şehir sakinlerinin ihtiyaçları için toplanıyor diyebiliriz.
Peki, AKP-MHP hattına oy vermeyen vatandaşlar neden bu canlı yayınları bir TBMM oturumuymuşçasına izliyor? Veya neden bu oturumlar neredeyse bir TBMM oturumu gibi algılanıyor? Çünkü muhalefet partilerine oy veren vatandaşlar TBMM’yi artık çok sesli, demokratik ve adil söz hakkı olan bir siyaset alanı olarak görmüyor.
Meclis denildiğinde akıllarına yayını tamamen keyfi bir şekilde kesilebilen TBMM TV, telefonları ve tabletleriyle canlı yayın yapmak zorunda kalan veya mikrofonları kapatılan milletvekilleri, yüksek ses ve hatta bazen kaba kuvvet ile susturulmaya çalışılan bir muhalefet geliyor. Haliyle muhalefet partilerine oy veren vatandaşlar için meclis zaten fazlasıyla tek sesli bir yer haline getirildiği için sembolik açıdan belediye meclis oturumları parlamentonun bir ikamesi halini alıyor.
Muhalefet özellikle de CHP bu canlı yayınların seçmeni üzerinde böyle bir etki yarattığının farkında çünkü vatandaşların daha şeffaf bir meclise ihtiyaç duyduğunu çok iyi biliyor ancak ne yazık ki bu siyasi ikameci tavır uzun vadede siyaset anlayışımıza zarar verebilir.
Zaten hem cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hem de belediye seçimlerinin genel seçim havasında geçtiği bir ülkede belediye meclislerinin sembolik düzeyde parlamento ihtiyacının bir ikamesi olarak sunulması bütün sosyal, kamusal ve özel alanların gittikçe tek bir birime indirgenmesine zemin hazırlamaktadır. Başka bir ifadeyle vatandaşların daha demokratik ve çoğulcu bir millet meclisine duyulan ihtiyacı karşılanmadığı için parlamento eksenli siyaset hayatın her alanına sirayet eder hale geliyor.
İkinci olarak canlı yayınların muhalefet partilerine oy veren vatandaşların ‘kendilerinden’ birinin yönettiği ve diğer üyeleri ‘hizaya getirdiği’ bir meclis görme istediğine hitap eden bir yanı da var. Genel seçimlerde kazanılamayan ‘zafer’ de belediye meclisleri aracılığıyla ikame edilmeye çalışılıyor. Bu da muhalefetin bir çeşit parlamentoyu zaten kaybedilmiş bir alan olarak kodlayarak yeni bir siyasi cephe açma girişimini kuvvetlendiriyor.
Belediye meclislerinin canlı yayınlanması işte böylesi bir ulusal meclis havası yaratıyor.
Belediye meclislerinde alınan kararlar şehrin sakinlerini ilgilendiriyor mu? Elbette.
Canlı yayınlar şeffaflık ilkesini her açıdan pekiştiriyor mu? Elbette.
Ancak bu canlı yayınların siyaseti anlamlandırma sürecimize zarar verdiği gerçeğini değiştirmiyor.
Belediye meclisleri ile ulusal meclis gerek sorumlulukları gerekse de işleyişi açısından iki farklı yapılanmadır. Belediye meclislerinden parlamentodan beklediğimiz siyaset yapma biçimini beklersek belediye meclislerinin şehir sakinlerine yönelik karar mekanizmasını zedelemiş oluruz.
Şüphesiz ki 23 Haziran’da tekrar yapılacak olan İstanbul Büyük Şehir Belediyesi seçimi hem gelecek genel seçime hem cumhurbaşkanlığı seçimine etki edecek ancak bu belediye meclislerini daha demokratik ve çoğulcu bir parlamento arzusunun ikamesi haline getirmemeli.
Mademki vatandaşların çok önemli bir kısmı parlamentoda arzu etti siyaseti göremiyor o zaman muhalefetin bu ihtiyacı başka bir alana kanalize etmek yerine o alanı yeniden yapılandırmaya çalışması gerekmez mi?
Muhtemelen önümüzdeki günlerde büyükşehir belediye meclislerinin canlı yayınlarını hem muhalefete hem iktidar bloğuna oy veren vatandaşlar izlemeye devam edecek ve meclis oturumları daha fazla gündem olacak. Canlı yayınların yarattığı bu siyasi atmosfere ve ikameci pozisyonlara karşı dikkatli olmak sanırım hepimiz için faydalı olacaktır zira belediye meclislerinin belediye meclisi olarak kalması bütün şehir sakinlerinin hayrınadır.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün