Dört yıl evvel 11 Ocak ve 15 Ocak’ta radikal teröristler Paris’te karikatür dergisi ve kaşer markete düzenledikleri saldırıda 16 kişiyi katletmiş bir anda Avrupa’nın en büyük Yahudi cemaati güvenliğinden endişe duymaya başlamıştı.
Olaylardan sonra düzenlenen protesto gösterilerinde bir milyondan fazla kişi katılmış, radikalizmi, ırkçılığı kınamıştı.
Sessiz yürüyüşü yapanların ellerindeki pankartlarda Ben Charli’yim, Ben polis memuruyum Ben Yahudi’yim ifadeleri yazıyordu.
Açıklamaları ile dünya gazetelerinde manşet olan Yahudi asıllı Fransız filozof Bernard Henri Levy, bir milyon kişinin nasıl toplandığına hayret etmiş, gelecek için ümitsizliğini bir anlamda ertelemişti.
Levy şöyle konuşmuştu: “Bu yürüyüş şimdiye kadar görmediğimiz bir büyük tepki. Bu ulusal tepki, birlik ve kardeşlik; Parislilerin sokaklara dökülmesi bir mucize.”
Ancak saldırılardan dört yıl sonra Yahudi filozof, sokaklara taşan birlik ve kardeşlik ruhunun yine ırkçılık ve antisemitizm söylemi ile kirlendiğini belirtiyor. Dört yıl sonra bazı sarı yeleklilerin ellerinde “Macron: Yahudilerin kuklası” pankartı vardı.
Levy şöyle konuşuyor: “ O bir milyon kişinin yerine bugün sokaklarda yürüyenler, (Sarı Yelekliler) güya pahalılığı protesto eder gibi gözükürken, ırkçı bir davranış sergiliyorlar.
Sokaklar şimdi devlete karşı, polise-kanuna karşı, Müslümanlara karşı, homoseksüellere karşı. Sanki bu göstericiler için Charlie Hebdo ve HyperCacher Kaşer Marketi katliamı hiç yaşanmadı.”
Fransa’nın antisemitizmi takip eden ofisi (National Bureau for Vigilance Against Anti-Semitism) sarı yelekliler arasındaki radikallerin marjinal bir grup olduğunu belirtiyor.
Ancak bu yine de endişeleri engellemiyor. Fransız Yahudi Cemaatleri Birliği CRIF’in eski Başkanı Roger Cukierman, 2015’ten bu yana Fransa’da Antisemitizmin daha da arttığını belirtiyor.