Web´den Seçmeler

• Ve son olarak da Molinas’ın çok yerinde ve haklı çıkışıyla bitirelim.‘Türkiye’de ne olsaydı bu topraklarda yaşıyor olmazdınız’ sorusu ve Molinas’ın katıldığım ve desteklediğim cevabı: ‘Ben buranın, bu ülkenin vatandaşıyım. Ve bir yere de gitmek istemiyorum. Niye gideyim.Sizden ne farkım var benim…’ Evet İvo Molinas.Ve Molinas gibi ülkemizde yaşayan bu ülkenin Sefarad olan Musevi vatandaşları.Sizler, bu ülkeye, bu ülke müslümanlarına, müslüman mahallesine gelmiş ve artık bizden olan ve eşit haklara sahip olan, bu ülkenin yerlisi ve vatandaşı olan insanlarımızsınız.Ve sizin bu mahallede yaşayan insanlardan farkınız yok. Sizler gibi farklı dinden, kültürden olan diğer bütün insanlarımızın da farkı yok. SİNAN ESKİCİOĞLU – www.ocakmedya.com

İzak BARON Diğer
24 Ekim 2018 Çarşamba
  • VE MOLİNAS GİBİ ÜLKEMİZDE YAŞAYAN BU ÜLKENİN SEFARAD OLAN MUSEVİ VATANDAŞLARI.SİZLER, BU ÜLKEYE, BU ÜLKE MÜSLÜMANLARINA, MÜSLÜMAN MAHALLESİNE GELMİŞ VE ARTIK BİZDEN OLAN VE EŞİT HAKLARA SAHİP OLAN, BU ÜLKENİN YERLİSİ VE VATANDAŞI OLAN İNSANLARIMIZSINIZ.

Benim mahalle dediğim de, müslümanların mahallesi. Ben o mahallede doğdum, büyüdüm. O mahallenin farklı farklı yerlere çıkan sokaklarını da çok iyi bilirim.

İşte o mahalleye bir misafir katıldı. İvo Molinas, Şalom Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni. Şalom, haftalık siyasi ve kültürel bir gazete.

İvo Molinas, Ülke TV’de bir programa katıldı. Ülke TV, malumunuz müslüman mahallesinin televizyon kanalı. İktidara yakın olarak bilinen bir kanal da diyebiliriz. Normalde Ülke TV’nin böyle bir programı düzenleyeceğini sanmıyorum. Bu yüzden de, Esra Elönü’yü cesaretinden dolayı kutluyorum.

Programda ele alınan konular çok önemliydi: İyilik-kötülük ikilemi, hakikat arayışı, haz ve tüketim kültürü. Aynı zamanda önemli filozofların fikirleri çerçevesinde gelişen hayatı, inançları, hakikatı arama yolu da konuşuldu. Bu bakımdan entellektüel düzlemde insan-aşkın varlık ve hayatla ilgili ufukların berraklaştığı bir program da oldu.

Esra Elönü’yü kutlarken, İvo Molinas’ı kutlamamak olmaz. Kendisine teşekkür ediyorum. Müslüman mahallesine girerek kendini açması, müslümanlar ve mahalle adına çok önemli ve sevindirici bir gelişme.

Nedeni de şu:

Tanımak, tanışmak ve ortak noktaları görmek ve farkında olmak.

‘İnsan bilmediğinin düşmanıdır’ sözü artık tecrübeyle sabit. Bilmeme halinden öğrenme, tanıma, görme ve farkına varma haline geçme adına sevindirici.

Programda ters ve garip sorular yok muydu, vardı tabii ki. Ama verilen cevaplar, soruların garip olduğunu ustalıkla gösterdi. Anlamak isteyene tabii.

İvo Molinas’ın entellektüel kimliği, gerçeği-hakikatı arayışı, ötekileştirmeyi küçük yaşlarından itibaren yaşadığı için ötekileştirmeden kaçınan kişiliği ve samimiyeti takdir edilmesi gerekir kanaatindeyim.

İki noktayı da ele almadan geçemeyeceğim.

‘Azınlık olma duygusu ile ilk olarak ne zaman yüzleştiniz’sorusuna verdiği cevap, ayrımcılığın farkına varılması adına önemliydi.

Molinas şöyle cevap vermişti: ‘Lisede iken edebiyat dersinde İstiklal Marşının ezberlenmesi için verilen ödevi hakkı ile yapıp 10 kıtayı da ezbere akıcı bir şekilde okuyup, bunu sınıfta yapabilen tek kişi olunca, hoca, sınıfa “yazıklar olsun size, bir musevi bunu sizden daha iyi okuyor” demesinden sonraki ‘Musevi’ ayrımcılığını hissettiğimde…’

İkinci nokta da Esra Elönü’nün şu sorusuydu: ‘İsrail’in yaptığı her davranış dünya üzerinde yaşayan 18 milyonun ortak düşüncesi mi? Bununla itham ediliyor musunuz?’

Molinas, tarafsız olduğunu vurgulayarak, müslümanların ve aynı mahallede yaşayanların da düşünmeye başlayacakları bir soru ile yanıtladı.

‘Pakistan’da ya da başka bir yerde müslümanların yaptığı çok yanlış bir iş yüzünden,  Türkiye’de yaşayan müslümanlardan hesap sorabilir miyiz?’

Bu soru, müslümanları düşünmeye sevkedecek bir soru.

Müslümanlar, bu mahalle musevi kökenli birisinden İsrail’in yaptıkları için hesap sorarken; acaba dünyanın başka ülkelerinde müslümanların yaptığı gayri islami ve bütünüyle yanlış olan işler yüzünden Türkiyeli müslümanlar ne düşünmekteler, ne hissetmekteler…

Ve son olarak da Molinas’ın çok yerinde ve haklı çıkışıyla bitirelim.

‘Türkiye’de ne olsaydı bu topraklarda yaşıyor olmazdınız’ sorusu ve Molinas’ın katıldığım ve desteklediğim cevabı:

‘Ben buranın, bu ülkenin vatandaşıyım. Ve bir yere de gitmek istemiyorum. Niye gideyim.Sizden ne farkım var benim…’

Evet İvo Molinas.

Ve Molinas gibi ülkemizde yaşayan bu ülkenin Sefarad olan Musevi vatandaşları.

Sizler, bu ülkeye, bu ülke müslümanlarına, müslüman mahallesine gelmiş ve artık bizden olan ve eşit haklara sahip olan, bu ülkenin yerlisi ve vatandaşı olan insanlarımızsınız.

Ve sizin bu mahallede yaşayan insanlardan farkınız yok. Sizler gibi farklı dinden, kültürden olan diğer bütün insanlarımızın da farkı yok.

Böyle düşünenler ve soranlar varsa, bu sizin eksikliğiniz değil, mahalledeki müslümanların Ecdadı tam manasıyla anlamamış olmasındandır….

Sinan Eskicioğlu

http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2018/10/23/guzel-gelisme-mahalleye-gelen-ivo-molinas-salomdan/

 

  • NETANYAHU HÜKÜMETİ ÜLKENİN KENDİSİNİ SAVUNMA HAKKI BULUNDUĞUNU, İSRAİL’E ZARAR VEREN HERKESLE MÜCADELE EDECEĞİNİ BİLDİRİYOR

Üye olduğu kurum-kuruluş İsrail’in uluslararası firmalar tarafından boykot edilmesi çağrısında bulunan kişilerin ülkeye girmesinin yasaklanabilmesini öngören bir İsrail yasası var. Böyle bir yasa, demokratik herhangi bir ülkede anayasa mahkemesi türü bir yargı organı tarafından anında geçersiz sayılır; çünkü suçlar şahsidir, bir kurumun veya derneğin yönetim kurulunun aldığı bir karar veya yaptığı çağrının başka bir ülke tarafından suç sayılması halinde dernek üyesi kişilerin bundan dolayı cezalandırılması düşünülemez.

Ne var ki İsrail, bir teröristin, bırakın terörü, sıradan bir protestocunun ve eylemcinin faaliyeti sebebiyle o kişinin oturduğu evi, hatta mahalleyi ve köyü imha etmeyi hukuki sayıyor. Çok az da olsa, böyle kolektif cezaların insan haklarına, İsrail yasalarına ve Tevrat’a aykırı olduğunu savunan Museviler var ama hiçbirinin İsrail’de siyasal temsil hakkı kazanması imkânı bulunmuyor. Bu inançta olan Museviler de toplumdan dışlanacakları korkusuyla ağızlarını açamıyorlar.

Lara’nın savunmasını üstüne alan Musevi avukat Yotam Ben-Hillel, durdurma kararı alamadı ama davanın görülmesini sağladı. ABD başta olmak üzere birçok ülkede Musevi diasporası bu gibi uygulamaların İsrail açısından bir halkla ilişkiler felaketi olduğunu bildiriyor ve İsrail hükümetini Lara’nın Kudüs’te okumasına izin vermesini, böylelikle ülkenin dışarıdaki görünümüne daha fazla zarar verilmemesini istiyorlar.

Netanyahu hükümeti ülkenin kendisini savunma hakkı bulunduğunu, İsrail’e zarar veren herkesle mücadele edeceğini bildiriyor. Oysa İsrail’e en büyük zararı İsrail veriyor. Barıştan ve haktan yana olan Musevilerin, İsrail’in kendisine gelmesini sağlayabilmeleri için uluslararası desteğe ihtiyacı var.

Hakkı Öcal

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/hakki-ocal/israil-in-silkinme-zamani-2762045/

 

  • TÜRKİYE’YE VE TAYYİP ERDOĞAN’A YAZIK ETMEK AMACIYLA YAHUDİLERİN 250 YIL ÖNCE KURDUĞU BANKA, ALLAH KORUSUN, AMACINA ULAŞMAK ÜZERE

Karşı karşıya olduğumuz komployu anlamayanlar olabilir. Şöyle anlatayım: McKinsey adlı şirketin amacı Türkiye’yi batırmak (ve böylece kendisi için çok büyük bir gelir kaynağını ortadan kaldırmak). Niye böyle bir amacı var bu şirketin? Çünkü Rothschild’lerin truva atı. Peki, aynen McKinsey gibi dev bir finans ve bankacılık kurumu olan Rothschild’ler niye Türkiye’yi batırmak istiyor? Çünkü 1760’larda Rothschild bankasını kuran kişi bir Yahudi!

Komplonun boyutlarını kavrayabiliyorsunuz, değil mi? Türkiye’ye ve Tayyip Erdoğan’a yazık etmek amacıyla Yahudilerin 250 yıl önce kurduğu banka, Allah korusun, amacına ulaşmak üzere.

Bu arada, Kemal Kılıçdaroğlu’nun itirazları da (saçma sapan komplo teorilerine dayanmamakla birlikte) özünde Dilipak’ınkilerden farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun hükümete yönelttiği on sorunun çoğu şöyle şeyler: “Koskoca TC ve 16 bakanlığı bir ABD şirketine denetletiyorsunuz,” “Kendi milletine güvenmeyip bir ABD şirketine güvenen bir hükümetin TC toprakları üzerinde yeri yoktur”...

Roni Margulies

https://marksist.org/icerik/Yazar/10574/McKinsey,-Dilipak-ve-Kilicdaroglu

 

  • “BİR ZAMANLAR TOPLAMA KAMPLARININ, ÖLÜM FABRİKALARININ GÜNÜMÜZDE MÜZE ADI ALTINDA GEZİLİYOR OLMASINI İLGİNÇ BULUYORUM.”

Mekân bir kişidir bazen. O kişiye dönüşür, “o”nun kimliğini alır, “o”nunla birlikte düşünülür, kişinin adıyla anılır, tek başına tanımsızdır. Tersi de geçerlidir ya da:  Kişiyi var eden, tanımlayan, tamamlayan, ona boyut kazandıran mekândır.  Bir mekânda var olur insan; “o” nsuz eksik bir addır. Polonya’ya, Varşova’ya yaptığım seyahatimden söz ediyorum. Mekân olarak Varşova. Varşova’nın sokaklarında gezinmem, o yollarda yürümem ve sonraki günlerde toplama kamplarına Birkenau’ya, Madjanek’e, Austwitch’e, Krakov’a yaptığım ziyaretler... Bir zamanlar toplama kamplarının, ölüm fabrikalarının günümüzde “müze” adı altında geziliyor olmasını ilginç buluyorum. “Müze” deyince akla hiç bir şeyin kaybolmadığı nesnelerin biriktirildiği mekândan söz ederiz. Müzelerde hiçbir şey hiçbir zaman donup kalmaz; her çağ, kendisi için gerekli olan çağları ve yapıtları geçmişin içinden çekip çıkarır; sonra, o nesneler yüzlerce ya da binlerce yıl sonra yeniden gün yüzüne çıkmak üzere sergilenirler. Müzelerdeki nesneler değer taşırlar. Oysa Auschwitz’te müze olarak adlandırılan gerçekte planlanmış, kurgulanmış ölüm tarlaları alanlarıydı. Korkunçtu. İnsanın hafızasına sığmıyordu, gerçek değil gerçekdışıydı. Anlamakta zorlanıyordunuz. Hiç yaşanmaması gereken yıllar, insan onuruyla bağdaşmaması gereken olaylar insanın yüreğini dağlıyordu. Milyonlarca çift ayakkabının, kesilmiş saç öbeklerinin, gözlüklerin, koltuk değneklerinin, protez bacakların, valizlerin ve daha birçok nesnenin sergilenmesini görmem, fırınları gördükten sonraki sarsıntımdı.”

Raşel Rakella Asal

https://kafekultur.blogspot.com/2018/10/gunumuzde-polonyada-hayatta-olan.html

 

  • KLARA, “BEN YAHUDİYİM. BEN BU MARŞI SÖYLEMEYECEĞİM DEĞİL Mİ“ DİYE SORDU

Sonra teneffüse çıktılar ve okul bahçesinin bir köşesinde Aydın, Klara ve Tuncay küçücük kafalarındaki kocaman soruya cevap aradılar.

Klara, “Ben Yahudiyim. Ben bu marşı söylemeyeceğim değil mi“ diye sordu. Aydın çok akıllı çocuktu, “Kızım, annem söyledi, Yahudilik din. Marşta Müslüman denmiyor ki…” Klara ikna olmuş gibi sustu ama Tuncay susmadı “E peki ben yapçek? Pomakız biz be”. Aydın çok akıllı çocuktu ama bu kadarına aklı yetmedi.

Gidip öğretmene sormaya karar verdiler. Gittiler ve sordular da. Somurtuk öğretmen hem somurtu hem bağırdı:

- Ne biçim soru bu be? Açın bakayım ellerinizi.

Açtılar. Öğretmen elindeki cetvelle üç küçük çocuğun avuçlarına hafifçe vurdu.

Çocukların elleri acımadı. Ama içleri acıdı. Soruları cevapsız kalmış, avuçlarına cetvelle vurulmuştu.

Aydın Engin

http://t24.com.tr/yazarlar/aydin-engin/cocuklari-cevapsiz-birakmayin-efendiler,20643

 

  • MANTIK ÇERÇEVESİNDE BAKTIĞINIZDA BİLE OSMANLI’YI GERÇEKTEN VATANI OLARAK GÖREN YAHUDİLERİN SAMİMİYETİNE İNANMAK O KADAR GÜÇ DEĞİL

Ancak görüyoruz ki bazı popüler tarihçiler, andımız tartışmasıyla birlikte alakasız bir şekilde tartışmaya açtıkları Türkçülük fikrine karşı bu argümanları öne sürüyor. Efendim, şu şu kişi Yahudi, şu şu kişi Yahudi okuluna gitmiş, şu şu kişinin dedesinin emmisi Yahudi. Zaten bir fikri ortaya attığınızda cümlenizde sadece bir Yahudi ifadesinin geçmesi o fikrinize birçok yandaş toplamanız için yeterli. Adam sıkışınca bir konuda, açıklayacak argüman bulamayınca “ama Yahudi” deyip konuyu bitiriyor. Pardon da, yavaş biraz! Bir kere andımıza insafsızca ırkçı yaftası yapıştırırken, Yahudilere karşı büyük bir ırkçılık örneği sergiliyorsun. Kendinle tenakuza düşüyorsun. Yahudi dedin mi hepsi mi art niyetli, kötü, Türklere ve Müslümanlara düşman be adam? Niçin İsrail devleti ile Siyonizm ile, Yahudi’yi, Yahudi bilim adamını, Yahudi yazarı birbirinden ayıramıyorsun? Keşke sen de en az Vambery kadar bilim ahlakına sahip olabilsen. Ki objektif bir bakış açısıyla -senin iddianla- düşman olduğu bir milletin tarihteki önemini ortaya koyabilsen. Yahudilerle ilgili bir diğer husus, 1948’e kadar Yahudilerin ortada bir vatanı yok. Mantık çerçevesinde baktığınızda bile Osmanlı’yı gerçekten vatanı olarak gören Yahudilerin samimiyetine inanmak o kadar güç değil. Gidecek alternatifleri yok çünkü. Bakın Avrupa neler yaptı Yahudi’ye? ABD’de değil 19. yüzyıl, 20. yüzyılın başları, bir zenciler bir de Yahudiler 1960’lara kadar kölelikten farklı olmayan muameleler gördüler. Bu kadar zeki bir kavim kendilerine başta Hıristiyanlar bu kadar önyargılı iken mensubu oldukları tek devletin yani Osmanlı’nın yıkılmasını ister mi? Elbette çürük elmalar olmuştur. Ama Osmanlı tebası olup da çürük elma olmayan başkaları yok muydu? Hem ne çok. Hem de bazıları Müslüman! Bunu o zaman salt Yahudilere bağlamak insafsızlık değil mi? Bu bakımdan antisemitizm kıyılarında gezen bu bakış açısının bir an önce terk edilmesini öneririm.

Nur Sümeyra

http://www.avazturk.com/turkculuk-ve-antisemitizm-1607yy.htm

 

  • İSRAİL'DEKİ YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ENDÜSTRİ VE ALTYAPI PROJELERİNE YAPTIĞI KAPSAMLI YATIRIMLAR ÇİN'İN İSRAİL’DEKİ NÜFUZUNU ARTIRMASINA YOL AÇTIĞI GEREKÇESİYLE BAŞTA ABD OLMAK ÜZERE ULUSLARARASI TOPLUMUN BÖLGEDEKİ GÜVENLİK KAYGILARINI ARTIRIYOR

1949'da kurulan Çin Halk Cumhuriyeti'ni Ortadoğu'da tanıyan ilk ülke olan İsrail, kuruluşundan sadece 100 gün sonra bu ülkeyi tanıdığını ilan etmişti ancak iki ülke resmi ilişkilerini bundan 43 yıl sonra tesis etmişti. O yıllarda Pekin yönetiminin Arap ülkelerine güçlü desteği ve İsrail'in ABD ile yakınlığı, diplomatik ilişki kurulmasını 1992 yılına kadar geciktirmişti.

Ancak Çin, askeri güçlerini modernize etme sürecine başladığı 1990'larda geniş bir silah ve teknoloji ithalatı yaptığı İsrail ile diplomatik ilişki kurmadan önce de özel bir ilişki geliştirmişti. İsrail, o dönemde Çin’in Rusya’dan sonra ikinci en büyük silah tedarikçisi konumundaydı.

ABD'nin yaptığı silah satışı, ticaret ve yatırım ilişkisini kesme çağrılarına rağmen İsrail, Çin ile ekonomik bağlarını giderek güçlendirdi.

Pekin yönetiminin tarihi İpek Yolu'nu yeniden canlandırmayı hedefleyen "Kuşak ve Yol" inisiyatifinin hayata geçirilmesi yönünden de İsrail, stratejik konumu itibarıyla kilit öneme sahip ülkelerden biri olarak görülüyor. Çin'i batıyla bağlayacak olan projenin deniz lojistiği ayağındaki önemli ülkelerden biri olan İsrail'deki Çin yatırımları dikkati çekiyor.

İki ülke arasındaki ticaret hacmi, özellikle son 10 yılda yaklaşık iki kat artarak geçen yıl sonu itibarıyla 13,1 milyar dolar seviyesine yükseldi. Burada Çin'in İsrail'e doğrudan yatırımları 7 milyar dolarla en büyük kalemi oluşturuyor. Çin, geçen yıl itibarıyla İsrail'in Asya'daki birinci, dünyadaki üçüncü en büyük ticaret partneri konumunda bulunuyor.

The Jerusalem Post'un bildirdiğine göre, Çinli Pan-Mediterranean Engineering Co. Ltd, Ashdod'un yeni limanının inşasında rol alıyor. Ayrıca, Sinohydro Corporation, ülkenin kuzeydoğundaki bir hidroelektrik santrali inşasına devam ediyor. China Railway Group Ltd ve Çin İnşaat Mühendisliği Şirketi konsorsiyumu ise Tel Aviv'de yeni bir tren yolu inşasını yürütüyor. Bunların yanı sıra Çinli otomobil üreticilerinden bazılarının, İsrail'de Ar-Ge merkezleri bulunuyor. Çin'in, İsrail'deki toplam yatırımlardaki payının, yaklaşık yüzde 5 olduğu kaydediliyor.

İsrail'deki yüksek teknolojili endüstri ve altyapı projelerine yaptığı kapsamlı yatırımlar Çin'in İsrail’deki nüfuzunu artırmasına yol açtığı gerekçesiyle başta ABD olmak üzere uluslararası toplumun bölgedeki güvenlik kaygılarını artırıyor.

Tevfik Durul

https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/cin-israilin-kapisini-inovasyonla-acmayi-deniyor/1289110

 

Netten okumalar

 

  • MOSSAD’IN GİZLİ OPERASYONLAR İÇİN YÖNETTİĞİ SAHTE TATİL KÖYÜNÜN HİKÂYESİ

https://medyascope.tv/2018/10/10/mossadin-gizli-operasyonlar-icin-yonettigi-sahte-tatil-koyunun-hikayesi/

 

  • FİLİSTİN MESELESİ(1)- TARİHSEL ARKA PLAN

https://medium.com/@thecatay/filistin-meselesi-1-tarihsel-arka-plan-42d3a9adf4ae

 

  • TÜRKİYELİ GENÇ YAHUDİLERİN “AİLE YADİGARLARI” – SERDAR KORUCU

https://bianet.org/biamag/toplum/201837-turkiyeli-genc-yahudilerin-aile-yadigarlari

 

  • YAHUDİ MUHACİRLER-47 – ERALP ADANIR

http://www.yeniduzen.com/yahudi-muhacirler-47-13108yy.htm

 

  • İSRAİL’İN GÜNEY KAFKASYA ÇIKARLARI

https://www.star.com.tr/yazar/israilin-guney-kafkasya-cikarlari-yazi-1398136/

 

  • ABD'Lİ YAHUDİLERİN YÜZDE 56'SI ELÇİLİĞİN KUDÜS'E TAŞINMASINA KARŞI

https://tr.euronews.com/2018/10/22/abd-li-yahudilerin-yuzde-56-si-elciligin-kudus-e-tasinmasina-karsi

 

  • Bir cümlede…

“Geçmişte yaşanan tatsızlıkları, Aşkale sürgünlerini, 6-7 Eylül olaylarını sık sık pişirip öne sürmekle ne dünyada nede içimizde barışı sağlayabiliriz. İçimizde sayıca çok azalmış yaklaşık 2.000 Rum, 100 bin Ermeni(Bunların büyük çoğunluğu kaçak olarak Türkiye’ye gelerek çalışanlardır), 40 bin Yahudi’nin varlığı  konu edilir.

https://www.medyasiyaset.com/azinliklar-ve-ara-guler/

 

Takılan tweetler

Bülent Mumay‏ @bulentmumay 21Eki

Daha fazla

Adana havalimanına araçla girerken polis rutin güvenlik kontrolü için durdurdu. İşini bitirdikten sonra aynen şunları söyledi: “Kaşıkçı’yı kimler öldürttü biliyor musun? Yahudi lobisi, Rotschild ailesi var arkasında!” #İşteBunlarHepTakvimKafası

https://twitter.com/bulentmumay/status/1053956516607418369

 

Erdal Yanbuloğlu‏ @qujunil 18 Eki

Daha fazla

Ara Güler gözünden 6-7 Eylül

 

https://twitter.com/qujunil/status/1053018076386611201

 

Ada Nihan ن‏ @AdaNihan 17 Eki

Daha fazla

Ada Nihan ن Retweetledi: tv8

"Ben yerli dizi olarak saaadece Jet Sosyete izlerim şekerim, gerisine hiç tenezzül etmem" tayfası, Hitler hayranı bir kadını sorun olarak görmüyor belli ki. @gulseyazar zeki kadın. seyircisinin tepki vereceğini düşünse, bu mahluku dizisinde oynatmazdı. #AntiSemitism

 

https://twitter.com/AdaNihan/status/1052482368542527488

 

Natali AVAZYAN‏ @NataliAVAZYAN 17 Eki

Daha fazla

Kahvehane - 1932

 

 https://twitter.com/NataliAVAZYAN/status/1052634334778277889

 

RabbiJacob   🕎‏ @MayNeymIsBlond 20 Eki

Daha fazla

Nasıl yani? David Beckham'ın yahudi kanı taşıdığını bilmiyor muydunuz?

 

https://twitter.com/MayNeymIsBlond/status/1053603065767575552

 

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 22 Eki

Daha fazla

Bir zamanlar Kırklareli'de* Musevi mahallesi. Diğer Trakya Musevileri gibi Kırklareli Musevileri de 1934 yılında yaşanan olaylar** sonrası Trakya'yı büyük ölçüde terk etti. * O zamanlar ismi Kırkkilise. ** Trakya'nın geçmişindeki tek kara lekedir.

 

https://twitter.com/TrakyaBalkan/status/1054128019906936833

 

selamsızköyünsahibi‏ @acaytugce 22 Eki

Daha fazla

@cyaylazade @TrakyaBalkan adlı kullanıcılara yanıt olarak

Hocam yer Cumhuriyet Caddesi yani şu an çarşının bulunduğu mevki diye biliyorum. Zaten Kasaplar Arası olarak bildiğimiz sokakta da Musevi Vakfının tasarrufuna geçmiş sinagog hala ayakta. Kırklareli’deki ilk sinagog diye biliniyor.

https://twitter.com/acaytugce/status/1054346206602817536

 

Tarih Arşivi‏ @tariharsivi 23 Eki

Daha fazla

Pek çok Müslüman ve Yahudi göç etmeyi seçti. Göçlerin önemli bir kısmı da Osmanlı İmp'na oldu. Pek çok Yahudi Selanik, İstanbul, İzmir ve Edirne'ye yerleştirildi. Göç sırasında gelen Yahudiler, beraberlerinde ticari bağlantılarını, matbaalarını, tıp bilgilerini de getirdiler.

https://twitter.com/tariharsivi/status/1054601348803710976

 

Yesen Dursun‏ @YesenDursun 16 Eki

Daha fazla

1912/13 Istanbul´da Alman okuluna giden cocuklarin vatandasligi, konustugu dili ve dini kayit edilmis. 208 Osmanli, ve bunlardan 95´i Musevi ve sadece 53 Müslüman. Türkce dersinde kullanilan kitaplar da ilginc.

 

https://twitter.com/YesenDursun/status/1052306968550014977

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün