Schindler’in 25. yılı

Selin SÜAR Köşe Yazısı
5 Eylül 2018 Çarşamba

Hollywood sinemasının en fazla ilgilendiği konular arasında Şoa, Holokost veya İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan olaylar yer almaktadır. Hollywood’da yer alan büyük yapımcıların birçoğunun Yahudi kökenli olması bu filmlerin yapılmasını ve savaş esnasında yaşanan vahşetin bütün dünya tarafından bilinmesini sağlamıştır. Sonuç olarak hem Holokost, hem de ellili yılların başlarında İsrail’in kurulmasıyla ilgili yapılan tarihi biyografik filmler dünyanın toplumsal hafızasında yer etmiş ve sinemanın ‘Oscar’larını büyük ölçüde toplamıştır.

Son 25 yıl içerisinde Yahudi yönetmenler arasında Spielberg’ün yönetmenliğini yaptığı Schindler’in Listesi filmi ayrıca değerlendirilmeli. Kökleri Aşkenaz Yahudiliğine dayanan Spielberg, Yahudi toplumuna olan borcunu ödemek için önce Schindler’in Listesi’ni, daha sonra da uyarlama bir eser olan Münih’i çekti. Çekilen her iki film de gerek sinematografik açıdan, gerekse tarihsel olayları objektif bakış açısıyla vermesi açısından sinema eleştirmenlerince iyi bir yerde kategorilendirilmiştir. Schindler’in Listesi’ne dönmek gerekirse, halen bu filmle ilgili hatırladığımız en önemli sahneler Liam Neeson başarıyla canlandırdığı çapkın Oscar Schindler, psikopat Nazi subayını canlandıran Ralph Fiennes, her işi halleden muhasebeci Ben Kingsley ve hafızalarımızdan atamadığımız Varşova Gettosu olaylarında öldürülen kırmızı mantolu küçük kız… Her şeyden önce yönetmen zamanına uygun olarak bu filmi siyah-beyaz çekti.

Schindler’in Listesi filminin bir önemli rolü de günümüz İsrail Devleti’nin var olma sebeplerini seyirciye dolaylı yoldan anlatmasıdır. Örnek verecek olursak, filmin son sahnelerine giderken toplama kampının önünde bekleşen Yahudilerin karşılaştığı Rus subaya “Nereye gidebiliriz?” sorusunun yöneltilmesi üzerine subayın, “Batı’da Almanlar sizden nefret ediyor, Doğu’da ise Ruslar. Tek gideceğiniz yer Güney” demesi, seyirciye bu devletin kurulma sebeplerinden birini dolaylı yoldan göstermesidir. Buna ek olarak filmde toplama kampına girerken Yahudi mezar taşlarının yol yapım malzemesi olarak kullanılması bir toplumu sembolik olarak aşağılamanın en kısa, basit ve en anlamlı yöntemi olarak seyirciye gösterilmekte. Ancak bir izleyici olarak tüm filmin dışında aklımdan çıkmayan tek bir sahne var ki, filmin günümüze dönüp filmi canlandıran karakterlerin kendileri veya torunlarının Oscar Schindler’in Siyon Dağı, Roman Katolik Mezarlığında bulunan mezarına akın akın gelerek Yahudi adetlerine göre sonsuz yaşamı temsil eden taş koymaları ve ona olan saygılarını belirtmeleri olmuştu.

Film, yirmi beşinci yılına özel olarak yeniden sinemalara geliyor. 4K çözünürlük, yeni nesil ses teknolojisi Dolby Atmos ve Vision desteği ile 7 Aralık’ta karşımızda olacak. Şimdiden iyi seyirler!

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün