Gündemin en önemli maddesi

Alber NASİ Köşe Yazısı
1 Ağustos 2018 Çarşamba

ABD Başkanı Donald Trump’ın anlamsız ve gereksiz çıkışları, İsrail parlamentosu Knesset’in İsrail’in Yahudilerin devleti olduğunu bildiren, malumun ilanından öte gereksiz bir yasa çıkarmış olması, çocuk yaşta beyni yıkanmış, kimilerinin kahraman, kimlerinin terörist ilan ettiği, benim ise sadece acıdığım Filistinli genç bir kızın İsrail tarafından 8 ay hapis yatırıldıktan sonra serbest bırakılması… İsrail ya hiç hapsetmeseydi ya da hiç çıkarmasaydı demek geliyor… Tüm bu konular içerik açısından çok önemli gibi görünseler de, Yunanistan’daki yangın felaketiyle kıyaslandığında son derece yapay, tatsız haber ve olay niteliği taşıyorlar.

Kim ne derse desin gündemin en önemli maddesi Yunanistan’daki orman yangınıdır.

Ormanlar hiç şüphesiz insanoğlunun bu dünya üzerinde yaşamını idame ettirebilmesini sağlayan en önemli doğal kaynaklardan. İnsanoğlunun daha konforlu yaşaması için ihtiyaç duyulan enerjiye paralel olarak artan karbon salınımını dengeleyen en önemli unsurlardan biri olan ormanların türlü sebeplerle tahrip olması veya tahrip edilmesi meteorolojik dengeleri sarstığı gibi insanların ihtiyaç duyduğu oksijenin de azalması sonucunu beraberinde getirir.

Binlerce ağacın ve o ormanlarda yaşayan binlerce hayvanın, canlının yanı sıra son açıklamalara göre 91 kişinin Atina’daki orman yangınında hayatını kaybetmiş olması olayı daha da dramatik hale getirdi. Yangının kundaklama sonucu çıkmış olma ihtimali ise daha da üzüntü verici.

İnsanlar nesiller boyu başlarına gelen en önemli felaketlerin başlarına ekolojik dengeyi bozdukları için geldiğini anlayamadı. Çin Seddinin ekolojik dengeyi bozarak Türkleri göçe zorlaması, Batı’ya göç eden Türk boylarının kavimler göçünü tetikleyerek nesiller içerisinde Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasına sebep olması tesadüfi değildir. Benzer şekilde Katolik Kilisesinin 13. yüzyılda kedileri şeytan ilan ederek tüm kedilere ölüm emri çıkarması ve sonrasında artan fare nüfusuyla beraber vebanın Avrupa’da salgına dönüşerek halkın üçte birini öldürmesi yine ekolojik denge ile oynanması sonucu meydana gelmişti. Yakın geçmişe bakarsak Türkiye’de kümes hayvanlarının bir salgın sonucu itlaf edilmesi kenelerin artmasına, kenelerin artması ise kene ısırmaları sonucu Kırım Kongo kanamalı hastalığından ölenlerin sayısında patlama yaşanmasına sebep olmuştu.

Günümüzde insanoğlu doğaya verdiği zarara karşı doğanın verdiği tepkiyi şimdilik bertaraf ediyor gibi görünse de olabilecek ekolojik ve iklimsel değişikliklere tam anlamıyla hazırlıklı olduğu söylenemez.

Son yüzyıl içerisinde insanoğlunun doğaya verdiği zararın nesiller boyu verilen zarardan çok daha fazla olduğu göz önüne alınırsa, doğanın eninde sonunda beklenmedik ve başa çıkılsa bile çok ağır bedeller ödenmesi gerekecek bir tepki vereceğini öngörmek pek de zor değil.

Elbette tarihin her döneminde olduğu gibi, olan felaketlerden bir şekilde belli bir davranış şeklini veya grubu suçlayan takıntılı, çıkarcı tipler çıktığı gibi, bunlara inanacak, destekleyecek, bu çarpık düşünceyi yayacak yeter sayıda cahil ve bağnaz takipçiler de var olacak. Atina’daki yangınların çıkmasıyla Yunanistan Başbakanı Çipras’ın ateist olmasını bağdaştırmaya çalışan çıkarcı piskopos gibileri her zaman, her yerde karşımıza çıkıyor. Oysa unutulmamalıdır ki ekolojik değişimlerin olumsuz sonuçlarından belli bir grup veya bölge değil, dindarıyla ateistiyle, iyisiyle kötüsüyle, akıllısıyla aptalıyla tüm insanlık olumsuz etkileniyor ve etkilenecek.