Flüt sanatçısı Barış Zilberman ile müzik sevdası üzerine

‘Dere Geliyor Dere’ parçasına yaptığı düzenlemeyle adını duyuran Barış Zilberman, kariyerini oluşturan en önemli iki etmenin küçüklüğünden beri müziğe duyduğu ilgi ve bu konuda aldığı eğitim olduğunu ifade ediyor. Mesleğinde emin adımlarla ilerleyen Zilberman müzik yolculuğunu, öğretmenlik yaşamını Şalom okurlarıyla paylaştı.

Dora NİYEGO Sanat
18 Temmuz 2018 Çarşamba

- Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

1993 yılında İstanbul’da doğdum.  İlk müzik çalışmalarıma ortaokul yıllarında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda başladım. Daha sonra, üç yıl İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuar’ında flüt eğitimine devam ettim. Üniversite eğitimimi Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü’nde yaptım ve buradan mezun oldum. Halen Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde yüksek lisans yapıyorum. Bunun dışında, özel okul ve üniversitelerde enstrüman, ayrıca anaokullarında ORFF (müzik) öğretmenliği yapıyorum.

- Müzik enstrümanı olarak neden flütü seçtiniz?

Çok küçük yaşlardan beri piyano eğitimi almak için yanıp tutuşuyordum. Deyim yerindeyse bunun için evdekilere yalvarıyordum. Ailem isteğimi destekleyince, müzik kurslarında piyano eğitimi almaya başladım. Ama o küçük yaşlarda bile aklımda bu işi hobi olarak değil, profesyonel olarak yapmak vardı. Bu dileğim, konservatuara hazırlanmamı ve bu alanda ilk büyük adımı atmamı sağladı. Konservatuara tam zamanlı kabul edildiğimde, sınav heyetinde bulunan hocam, fiziğimin flüt için çok elverişli olduğunu düşünerek, beni kendi sınıfına davet etti. Yani başlangıçta, ben flütü değil, flüt hocam beni seçti. Yardımcı enstrüman olarak piyano eğitimi de verileceği için, iki eğitimi birden almak bana çok cazip görünmüştü.

- Kaç yıldır flüt çalıyorsunuz?

On dört yıldır bu işin eğitimini alıyorum ve bu süreç halen yeni şeyler öğrenerek devam ediyor. Bunların dışında, farklı enstrümanlar üzerinde de çalışmalarımı sürdürüyorum. Flütün yanı sıra saksafon ve piyano dersleri veriyorum. Bu sene başladığım gitarı ise, kısa bir sürede ilerletmeyi planlıyorum.  

- Neden öğretmen olmayı istediniz?

Aslında beni öğretmenliğe iten ve çalışmalarımı bu yönde ilerletmemi sağlayan unsur, öğrencilerime bir şeyler katmak, onlara öğrettiklerimle bir enstrüman çaldıklarını görmek oldu. Ayrıca, konserlerde öğrencilerim çalarken sanki ben çalıyormuşum gibi heyecanlanmak, hatta bu işi profesyonel olarak yapmak isteyenlere yol göstermek, onların hayallerine giden yolda yardımcı olmak ve en önemlisi onlardan gördüğüm muhteşem sevgi de bu işi çok severek yapmamı sağladı.  

- Kaç yıldır öğretmenlik yapıyorsunuz?

Öğretmenliğe üniversite yıllarımda özel bir kursta başladım. Yaklaşık üç yıldan beri çeşitli özel okul ve anaokullarında öğretmenlik yapıyorum. Yine üç senedir İstanbul Teknik Üniversitesi Anaokulu, Yılmaz Anaokulu, Türk-Amerikan Derneği Anaokulu, Mavi Dalga Montessori Anaokulu’nda Orff (müzik) öğretmenliği, Yönder Koleji, Çevre Koleji, Koç Üniversitesi gibi kurumlarda branş derslerine giriyorum.

- Anaokulları için farklı bir eğitim aldınız mı?

Anaokulları, çalıştığınız yaş grupları küçük olduğu için, farklı bir müzik eğitimi vermeyi zorunlu kılıyor. Eğer hedefinizde küçük yaş grupları ile çalışmak varsa, öncelikle çok sabırlı olmalısınız. Bu sebeple de özel eğitimler almanız önem taşıyor, çünkü karşınızda iki ile altı yaş arasında değişen bir öğrenci profili var ve bu yaş grubu çabuk sıkılıyor. Anaokulunda ders vermeye başladığım zaman, bu alanı çok sevdim; bunun üzerine Orff ve müzik için Montessori eğitimi almaya başladım. Türkiye Orff Merkezi’nin onayladığı Filiz Yaşar, Ayhan Öztürk, Onur Erol gibi değerli hocaların verdiği başlıca sertifika programlarına katılarak, kendimi bu konuda geliştirmeye devam ediyorum.

- Orkestralarda görev alıyor musunuz?

Bir dönem öğrenim gördüğüm okullarda ve bağımsız etkinliklerde, orkestralarda görev aldım. Cemaatimizin sahneye koyduğu (Masada, Büyük Hanuka Kutlaması, Kazablanka vs.) gibi birçok canlı orkestralı müzikal veya gösterilerde görev aldım. Ayrıca, İzzet Bana’nın kurduğu ve halen çalıştırmaya devam ettiği Estreyikas d’Estanbol ile Nes korolarının orkestralarında ve Dostluk Yurdu Senfoni Orkestrası’nda da yer aldım. Ayrıca, Estreyikas d’Estanbol’un İsrail’de düzenlenen Ladinofest yarışmasına katıldığı bir yıl, Jerusalem Senfoni Orkestrası’na konuk flütçü olarak katılma onuruna eriştim.  Bunlar dışında, gönüllü olarak katıldığım oluşumlar da oldu, fakat son zamanlarda yoğun bir çalışma temposu içinde olduğum için aktif olarak görev alamıyorum. 

- Kimlerle çalıştınız?

Akademik eğitim hayatım boyunca Erkan Alpay, Bülent Evcil, Sibel Kumru Pensel, Raffael Travisini, Vieri Bottazini ve Prof. Dr. Ece Karşal’dan flüt eğitimi; Doç. Dr. Koray Sazlı, Erdem Çöloğlu, David Walters, Mine Mucur’dan solfej, form bilgisi, analiz eğitimi; Didem Lopez, Metin Süner, Özlem Üstüner, Pınar Gülsüm Polat’dan da piyano eğitimleri aldım. 

- Milliyet gazetesinde, ‘Türk bestecilerden Barış Zilberman’ın ‘Dere Geliyor Dere’ eseri büyük alkış topladı’ şeklinde bir yazı okudum. Biraz bundan ve besteciliğinizden bahseder misiniz?

Bestecilik yönüm aslında lise yıllarımda gün yüzüne çıktı. Bu benim için büyük bir heyecandı. Her zaman bir filme veya diziye müzik yapmak hayalini kurdum. Şu sıralar, yoğun olarak öğretmenlik yaptığım için, besteciliğim ikinci plana kaymış durumda. Lise yıllarımda amatör olarak uğraştığım bestecilik, üniversite yıllarımda, okulumun (ana branş dışında) yan dal olarak kompozisyon dersi açması ile başladı. Akademik eğitimim boyunca flüte ek olarak kompozisyon ve müzik teknolojileri dersleri aldım.

Üç yıl boyunca farklı farklı eserler besteledikten sonra, son yarıyılımda flüt hocam, Marmara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimine bir projeyle katıldı. Proje onaylandığında, hocamın destekleri sayesinde ülkemize ilk kez kontrbas ve bas flütler geldi. Ama işin daha güzel tarafı, projenin tüm flüt türlerinin alınması için destek vermesi oldu. Böylece Türkiye’de ilk kez pikolo, soprano, alto, bas ve kontrbas flütler ile tüm flüt ailesini içeren bir flüt orkestrası kuruldu.

Bunlar dışında, yılda birkaç kez, cemaatimize ait özel gün veya açılışlarda, ağabeyim Vedat Zilberman ile birlikte Ladino ve Yidiş müziği yapıyoruz. Ufak dinletiler şeklinde gerçekleştirdiğimiz bu konserler, genellikle başta Neve Şalom Sinagogu’nda olmak üzere, gitar ve flüt ile gerçekleşiyor. Aynı repertuarı bazı kişiler düğünlerinde de istiyor ve canlı müzik eşliğinde bu özel gün, daha da özel oluyor.

Bu orkestra türü için yazılmış yabancı birçok eser varken, Türk müziğine ait herhangi bir düzenleme veya özgün bir eser bulunmuyordu. Flüt hocam Ece Karşal’ın ricası ve kompozisyon hocam Koray Sazlı’nın da uygun görmesiyle bir türkü seçmeye karar verdik. Türküler genellikle Türk müziği enstrümanlarına göre yazıldığı için, klasik batı müziği enstrümanlarına en uygun olabilecek olan ‘Dere Geliyor Dere’ türküsünü seçtik. Beş-altı aylık yoğun bir çalışmanın ardından düzenleme, kompozisyon hocamın yol göstermesi ile ortaya çıktı. Çok gururluyum ki, eser, İstanbul Flüt Topluluğu ve Marmara Flüt Orkestrası ile birlikte; Kadıköy Halk Eğitim Merkezi, Caddebostan Kültür Merkezi, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Pera Palas Oteli, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Kültür Sarayı gibi Türkiye’nin en büyük konser salonlarında dinleyiciler ile buluştu. Bunların dışında, ulusal medyada, TRT gibi kanallarda düzenlemeye yer verildi ve büyük beğeni topladı.

- Sadece klasik müzik mi, yoksa her türden müzik de çalıyor musunuz?

Müzik eğitimi almaya başladığım andan itibaren, konservatuar vs. kurumların müfredatları ağırlıklı olarak klasik batı müziğinden oluştuğu için, sahnede ve çalışmalarımda klasik batı müziği sıklıkla yer aldı. Ama arada sırada bile olsa, caz çalmaktan da keyif alıyorum. Çalıştığım bazı kurumlar ise, sene sonlarında klasikleşmiş pop parçalarından oluşan repertuarlar hazırlıyorlar, bunları çalmak da son derece keyifli.

Son olarak, ABD’nin başkenti Washington’da ilk kez gerçekleştirilen Uluslararası Büyük Flüt Festival programında düzenlemem yer aldı ve seslendirildi. Amerika’da beğeni toplayan düzenleme, yerel halkın flüt orkestralarının repertuarına da alındı. Kısa süre içinde bu orkestraların programlarında dinleyici ile buluşacağı için çok heyecanlıyım.

 

Aldığınız ödüller...

İlk beste çalışmalarıma lisede başladım. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen Atatürk Beste Yarışması’na katılarak ilk mansiyon ödülümü aldım.

Yine lise yıllarımda, Afyonkarahisar’da düzenlenen Marsyas Uluslararası Kültür-Sanat ve Müzik Festivali kapsamında; Ulusal Güzel Sanatlar Liselerarası Flüt Yarışması’nda Türkiye Birinciliği elde ettim ve bu birincilik sayesinde, Türkiye’nin ünlü flüt sanatçısı (İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve Borusan Filarmoni Orkestrası baş flütçüsü) Bülent Evcil’in öğrencisi olma şansını yakaladım.