Cambaz ip üstünde

İzel ROZENTAL Köşe Yazısı
4 Temmuz 2018 Çarşamba

Bazen çizdiğim bir karikatür için kimi basın organlarında ya da sanal ortamda sertçe eleştirildiğim olur. Olsun, eleştiri sanatçının yakıtıdır, heyecanını artırır, boşa yazıp çizmediğini anlar. Üstelik eleştiri ne kadar acımasız olursa bende o kadar ters etki yapar, adrenalinimi artırır. Mazoşist miyim ne?

Ama yine de bazen kafam karışmıyor değil. Bazı basın organlarında çıkan eleştirilerde adımın önüne alışageldiğimiz niteleme sıfatı olan “Yahudi” yerine “Siyonist” sözcüğü kondurulur. Önceleri buna pek anlam veremiyordum ama “her şeyi bilen” arkadaşlarımdan biri duruma açıklık getirdi: “Oğlum sen Şalom’da yazıp çiziyorsun, Şalom Siyonist gazetedir anlasana!” dedi.

Oysa kafamın karışması Şalom’un ya da benim Siyonist olarak tanımlanmış olmamızdan değil, Siyonizm kavramından... Bir arkadaşım diyor ki, “Siyonizm, vatanından sürgün edilmesine rağmen özgün kimliğini muhafaza etmeyi becermiş bir halkın kendi kaderini kendi öz toprağında siyasi bağımsızlığını tekrar kazanarak tayin etme ülküsünün adıdır.” Bir diğeri ekliyor: “Bu gerçekleşmiştir ve dosya kapanmıştır.” Yani Siyonizm akımı sona ermiştir demeye getiriyor.

İlk arkadaşım bu yoruma şiddetle itiraz ediyor: “İsrail’in varlığı tartışma konusu edilmeye devam ettikçe Siyonizm’in misyonunu tükettiği söylenemez!”

Anlayacağınız durum karışık. Bu mesele zaten akademik seviyede tartışılıyor; bir sonuca varılıyor mu? Şüpheli... Zaten üç Yahudi’nin bir araya geldiği yerde bir meseleden üç ayrı mesele çıkar! Ama o kadar da önemli mi? Değil çünkü o yayınları yapanların yargısı değişmez: Yahudi demek Siyonist demek!

Madalyonun öbür yüzüyse farklı: Gün gelir çizdiğim bir karikatür bazı Yahudi soydaşlarımın hoşuna gitmez. Oysa karikatür muhaliftir; güldürürken acıtır. Gel gör ki bu gerçeği bir türlü sindiremeyenlere göre karikatür, çoğunluğun benimsediği görüşleri dile getiren basit bir iletişim aracı olmalıdır. Tıpkı savaş dönemlerinde ya da otokrasiyle yönetilen kimi ülkelerde sıkça görülen propaganda karikatürleri gibi.

2001 yılında Şalom’daki onuncu yılımı 50+10=30 başlıklı bir kolaj sergisi ile kutlamıştım. Tahmin edebileceğiniz gibi 50 sayısı yaşımı, 10 ise Şalom’daki yıllarımı simgeliyordu. Bu iki sayıyı toplayınca da 1991 - 2001 yılları arasında çizdiğim 30 siyasetçinin portreleri sergide boy gösteriyordu.

Ecevit’ten Demirel’e, Clinton’dan Bush’a, Gorbaçev’den Putin’e... otuz siyasetçi sergime konu olmuştu. Doğal olarak İsrail Devletinin Şamir, Rabin, Barak, Şaron gibi dönem başbakanları da bu kolaj-portre sergisinde yerlerini almışlardı. Meraklısı, sergiyi internette

 http://www.izelrozental.com/tr/Urunler/SERGILER.html adresinde görebilir.

Şamir ile Şaron’un bendeki yerleri ayrıydı. En büyük tepkiyi onları çizdiğimde alıyordum. Şamir’i çirkin, Şaron’u ise şişman çizmekle suçlanıyordum. Sanki ilki dünya güzeli, diğeriyse sırım gibiymişler gibi... Ama daha tuhafı, kimi okurlar beni İsrail düşmanlığı yapmakla suçlamakta beis görmüyordu. Onlara göre Türkiye’de yaşayan bir Türk Yahudi’sinin İsrail’i eleştirmeye hakkı yoktu. Bunu yapan antisemit değilse bile, “kendinden nefret eden” unvanına layık görülüyordu. Bir ara tepem iyice atmış olmalı ki bir açık mektup yazdım. ‘Değerli kardeşim’ diye başlayan ve Şalom’un 12 Şubat 1992 tarihli sayısında yayınlanan mektubumun son paragrafını aynen aktarıyorum:

“Senin mutluluk ve barış içerisinde, huzurlu bir yaşam sürmen benim en büyük arzum ve dileğimdir. Çünkü seni çok seviyorum. Bana kızsan da, darılsan da ben seni hem seviyor, hem sayıyorum. Ah, ne olurdu sen de beni birazcık anlamaya çalışıp, iyi HABER’lerinle mutlu edebilseydin!”

Mektubun yayınlanmasıyla birlikte çok sayıda destek mesajı almış, rahatlamıştım. Son yıllardaysa yeni bir akım baş gösterdi: Sosyal medya trolleri! Misyonları usandırmak olan bu klavye teröristleri bizim cenahta da baş gösterdi.

Bir tanesi, geçenlerde gördüm, Netanyahu’lu oldukça da masum bir karikatürümü sanal ortamda paylaşan bir vatandaşın sayfasına, “İzel, midemi bulandırıyorsun” diye yazmış. Aman ne iyi! Hazır miden bulanmışken kus bari! İçindeki safrayı dök, rahatlarsın. Sonrasında bana teşekkür etme, değmez...

Anlayacağınız zor iş, bir elde kalem diğerinde fırça, “kendinden nefret eden bir Siyonist” olarak ip üstünde cambazlık yapmak!