‘Soğan’ deyip geçmeyin…

Sami AJİ Köşe Yazısı
4 Temmuz 2018 Çarşamba

2011 - 2012 yılları… Gazete ve televizyonlarda çarpıcı görüntüler karşımıza çıkar. Çorum ve civarında soğan üreticileri adeta isyandadır. Müsait giden hava şartları sayesinde beklenenin çok üstünde soğan istihsal edilmiş ve fiyatlar aşırı derecede düşmüştür.

Mallar ellerinde çürümektedir. Zararına satışlarla dahi, stoklarını eritememektedir. Bazı çiftçiler tonlarca soğanı dereye dökmek zorunda kalmıştır.

Her zaman olduğu gibi, ziraat odaları devreye girerek hükümetin ihracat imkânlarını araştırmasını, yöreye soğuk hava depoları yapmasını ister. Fakat kısa vadede fazla bir şey yapılamaz; iş zamana bırakılır ve sonuçta piyasa koşulları ile arz talep dengesi sağlanır.

Aradan yedi sene kadar geçer. Bu sefer protesto sırası tüketicidedir. Soğan fiyatları aniden normal sayılan seviyenin üstüne çıkar. Soğan seçim konuşmalarının başköşesinde yer alır. Derhal tedbir alınması istenir.

Devlet devreye girer, ithalat kapısının açılarak fiyatların düşürüleceğini ilan eder. Ancak üreticiler bu tedbire karşıdır. Uzun zamandan beri nihayet daha kârlı bir konuma gelmişlerdir. Esasen bu durumun devam etmeyeceğini sadece hava koşulları yüzünden soğanların piyasaya sürülmesinin geciktiğini ifade ederler.

Uzun sözün kısası, soğanın bolluğu da boşluğu da bir dert…

Eğer bu derdin sadece Türkiye’ye ve sadece günümüze ait bir sıkıntı olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz…

Örnek mi? Gelin, Tora’mıza bakalım. ‘Bamidbar’ bölümünde şöyle bir olay anlatılır: İsrail halkı, çölde iken her gün aynı şeyi yemekten bıkmıştır. Nihayet dayanamazlar ve Moşe’ye serzenişte bulunurlar. “(Mısır’da iken) yiyecek etimiz vardı. Mısır’da bedavaya mal ettiğimiz balıkları, ayrıca salatalıkları, kavunları, pırasaları, soğanları ve sarımsakları hâlâ hatırlıyoruz…” Hadise büyür, neredeyse isyan çıkacaktır ama sonunda çözüm bulunur.

Anlayacağınız, soğan eksikliğinden dolayı kayda geçen ilk ‘maraz’ en az 3500 yıllık…

Biraz daha günümüze yakınlaşırsak, soğanın Kristof Kolomb tarafından, Amerika’ya götürüldüğünü ve orada yetiştirilmeye başlandığını görmekteyiz. Ünlü kâşif bilhassa dönüş seferlerinde gemicilerine soğan yedirmelidir. Ancak, bu bitkiler dönüş yolculuğuna başlayıncaya kadar çürümektedir. Bu yüzden tohumunu İspanya’dan getirtir ve Amerika’da yetiştirmeye başlar. Böylece tayfalar geri dönerken taze yetiştirilmiş soğanı tüketmek imkânına kavuşur. Bazı homurtu ve düzensizlikler böylece önlenir. En önemlisi tayfalar hastalıklara karşı daha fazla korunaklı hale gelmişlerdir. 

Eh artık, bu noktadan itibaren soğanın faziletlerinden bahsetmek artık farz oldu.

Yine de önce uyarımı yapayım: Soğanı, özellikle çiğ yemeye kararlı iseniz önce bu sebzeye alerjiniz olup olmadığınızı kontrol edin. Kısmen dahi alerjikseniz, hafif ama rahatsız edici durumlarla karşılaşabilirsiniz.

Şimdi daha rahatlıkla devam edebilirim.

Jean Carper’in1 ‘Food, Your Miracle Medecine / Gıdanız Mucize İlacınızdır’ adlı ünlü eserinin daha kapak resminde iki adet soğan resmi görürüsünüz. Şimdi sıkı durun ve neler yazdığına bakın:

“Hemen her derde devadır. Olağan üstü bir antioksidandır. Çok önemli miktarda kanseri önleyici unsurlar taşır. Özellikle hayvanlarda mide kanserini yok ettiği tespit edilmiştir. Soğan zengin bir quercetin (kersetin) kaynağıdır. Bu madde kanı inceltir, kolesterolü düşürür, bilhassa iyi HDL kolesterolü arttırır, kan pıhtılarına karşı korur, astımla mücadele eder, kronik bronşite, saman nezlesine, şeker hastalığına, damar sertliğine ve çeşitli iltihapları durdurmaya yararlıdır.

Buna paralel olarak, antienflamatuar, antibiyotik ve antiviral özelliklere sahiptir. Nihayet, kersetinin sakinleştirici, stresi azaltıcı dolayısıyla uyku düzenleyici, etkilerinin de bulunduğu bilinmektedir.”

Şimdi, lütfen, hemen manava gidip evinizi soğanla doldurmaya kalkmayın. Bir kere, fiyatların daha da artmasına sebep olursunuz. Sonra da fazla kaçırırsanız, mide ve gaz sıkıntıları çekebilirsiniz (günde yarım soğan tavsiye edilmekte).

Yazımı, soğanın toplumdaki sosyal algısını çok güzel ifade eden bir İngiliz deyimiyle bitirmek isterim: “Gerçek dostlar, soğanı beraberce doğrarlar ve beraberce ağlarlar.”

1 Jean Harper (d.1932) Amerikalı sağlık ve beslenme uzmanı. Konu ile yazdığı kitapların çoğu daima en iyi satanlar listesinde yer aldı. NN’de tıp muhabirliği yaptığı yıllarda birkaç ödül sahibi oldu.