A Corner in The World Sahne Sanatları Festivali -3

Erdoğan MİTRANİ Sanat
30 Mayıs 2018 Çarşamba

Nacera Balaza ve ‘Sur le Fil’

“Yazının kalıcılığını sağlayan şey her bir icracının isteyerek aldığı risktedir. Hem beden hem de zihin pes edip artık herhangi bir sınır tanımayana kadar, bıkmadan usanmadan kendi ihlallerini de içeren katı bir biçim oluşturma yetisi. Bu sonsuz boyun eğme ve koy verme karışımı, ancak kurtulunması gereken alışılmış prosedürleri tespit edip ortadan kaldırmak için bedene ve zihne bir dizi kural katı uygulandığında mümkündür. Ancak o zaman kişinin kendinden kaçmak için izleyebileceği yolları buluruz ve bu bence tam olarak eserin yerini bulduğu noktadır. İzleyicide bu aşkınlığın bir aksini yaratmak için icracının bu dramatik gerilimin sürekli farkında olması gerekir ki bu gerilim yavaş yavaş kişinin kendi kenarlarında olduğu hissini, kontrolün ötesinde olanı anlama hissini verir. Bu hassas dengeyi korumak icracının kendi içinde neler olup bittiğine, ama en çok da dışarıda olanlara hassasiyetini en yüksek noktaya çıkarır. Performanstan faydalanarak etrafımızla kaybettiğimiz bağları yeniden ören yenilenmiş bir farkındalık. Ancak o zaman, belirsiz bir süre için bu ipin* üstünde yürürken, bilmekten vazgeçmeyi kabul ederiz.”   Nacera Belaza

Karanlığın çerçevelediği, kimi zaman hâkim olduğu dört köşe bir sahnede, bedenlerini belirsizleştiren biraz şekilsiz koyu renk giysiler içinde dört kadın dansçı, dengesizlikten doğan bir koşudaymışçasına durmaksızın dönerler. Biri alacakaranlığa karışır karışmaz yerini bir diğeri alarak aynı hareketleri tekrarlar. Jestlerin ve elbiselerin tekdüzeliği başta her birinin kişiliğini, biçemini, beden dilini ayrıştırır gibiyse de, giderek iyice yarattıkları bu girdaba kapıldıklarında, ışıklar azalıp dansları trans hâline dönüşmeye başlayınca bu farkındalık yok olmaya başlayacak, her beden diğerinin ikizine, aynasına dönüşecektir…

5 yaşından beri Fransa’da yaşayan, Cezayir doğumlu Nacera Belaza Université de Reims’de modern edebiyat eğitimi aldıktan sonra, kendini yetiştirerek dansa yönelmiş, 1989’da kendi dans grubunu kurmuş.

İçsel gelişiminden, beden, mekân ve içindeki boşluğa karşı duyarlı bir farkındalıktan yola çıkan bir koreografi oluşturan Belaza, dansçı ile izleyici arasında, sahnenin sınırsızlığına açık, doğrudan bağın geliştirilmesine yönelen çalışmalar ortaya koydu.

Jest tekrarları, muazzam yavaşlık, zamanın dışına doğru esneme, ışık, mekân, beden gibi çalışmalarının her bir öğesi sahnede birbirine cevap vererek, kişinin sakin, derin ve sürekli, “varoluşlarımızın kulakları sağır eden kavgası” ile karışan bir nefesi araştırması gibi, Nacera Belaza’nın bütün eserleri, hareketi araştırır.

İp üzerinde dengedeymişçesine, zaman ve mekânın dışına taşan büyüleyici bir gösteri.

Pantea Armanfar’dan ‘Video Call 2’

Yıllardır Tahran’da yaşamış Ramin ve Ava, artık aralarına coğrafî olarak kıtalar girdiğinden, sanal bir uzak mesafe ilişkisi yaşamaya başlamışlar. Bu tür ilişkiler çağımızda çok görülüyor olsa da gündelik bağlamda bu sanallık ilişkinin doğasını kısıtlamakta ve değiştirmekte. Ramin ve Ava bu kaçınılmaz değişimden bıkmış bir halde ilişkilerin korumaya çalışmaktadır.

Pantea Armanfar’ın yazıp yönettiği, bilgisayar programcı Parsa Jamshidi eşliğinde sahnelediği ‘Video Call 2’  kıtalar arasında sürdürülen bir görsel ilişkiyi anlatıyor. 

Mevcut medyaları karıştırarak yeni hikâye anlatma biçimleri araştıran 1992 doğumlu, Tahranlı sanatçı Armanfar, ses ve görüntünün birleştirildiği bu performansta, hem Ramin’le Ava’yı, hem de öykünün diğer karakterlerini canlandırıyor. Ramin ya da Ava’yı ekranların birinde canlı olarak yorumlarken, öbür ekranda diğer karakteri videodan izliyoruz.

Canlı performans olarak zor bir işin altından başarıyla kalkmış. Üstelik hem öyküsü, hem karakterleri çok sevimli.

Sorour Darabi ‘Farci.e’

Yanları ve arkaları siyah perdeyle sınırlanmış boş bir sahne. Önde, beyaz zemin üzerinde beyaz bir masa ve beyaz bir iskemle. Masanın üzerinde bir tomar kâğıt.

Sahnenin dibinden genç bir adam ortaya çıkıyor. Sarsak, kendinden emin olmayan adımlarla zar zor masaya yanaşıp, iskemleye oturuyor. Yaklaşık 50 dakikalık performans boyunca defalarca bacak bacak üstüne atmayı deneyip başaramayınca, herhalde pantolonunu da kendi başına giyememiş olduğunu düşündürüyor. Zorlukla, yarısını da dökerek bir bardağa su dolduruyor. İçerken bir o kadarını da tekrar döküyor. Tomar ıslanıyor, yazılar masayı boyuyor, kâğıtlar yumuşuyor. Yumuşayan kâğıtları hamur haline getiren genç adam yavaş yavaş parçalara böldüğü hamuru çiğnemeye, sonra da yiyip yutmaya başlıyor…  

Sorour Darabi Paris’te yaşayan ve çalışan İranlı alaylı bir sanatçı. İran’da aktif olarak çalışırken yeraltı örgütü ICCD’ye üyeydi ve Fransa’ya doğru yola çıkmadan önce çalışmaları bu örgütün düzenlediği Untimely (Tahran) festivalinde sahnelenmiş. Montpellier Ulusal Koreografi Merkezi’nde (CCN de Montpellier) aldığı eğitim sırasında zaman içindeki dönüşüm ve kişinin çevre ile beraber yaşamasını sorgulayan solo çalışması ‘Subject to Change / Değişiklik Yapılabilir’i üretmiş. ‘Farci.e’yi de ilk kez 2016’da, Monpellier Dans Festivalinde sahnelemiş.

Darabi, performans sonrası söyleşisinde Farci.e’nin, “Nötr bir dünyadan geliyor olsaydınız ve birdenbire her şey cinsiyetli hale gelseydi nasıl olurdu?” sorusuna kişisel bir cevap olduğunu anlattı. Farci’nin ana dili Farsça’nın Fransız imlâsında karşılığı olduğunu, e’nin ise aynı imlâda eril sözcüğü dişil hale getiren takı olduğunu belirtti. Anadili olan Farsçada dişil ya da eril bir biçim olmadığını, Fransa’da yaşamaya başladığından beri fiilen her şeyin, istisnasız her şeyin ya eril ya da dişil olduğu bir dünyaya ayak uydurmaya çalıştığını söyledi. Ayrıca spor salonuna gidip ne kadar ‘maço’ görünmeye çalışsa da kırık beden dilinin ‘gey’ kimliğini her zaman açığa vurduğunu, Farci.e’nin, dil cinsellik, cinsiyet kimliği ve içine alma kavramlarını ele alan bir solo çalışma olduğunu ifade etti.

Kişisel olarak izlediğim performansı Darabi’nin gözüyle gördüğümü söyleyemem. İzlerken, kâğıtlar da yazı dolu olduğuna göre, bu ‘tıkınma’nın belirlenmiş normları simgeleyen lisanın zorbalığına bir isyan olduğunu düşünmüştüm…

Arada midesi kaldırmayıp çıkanlar da oldu ama her hâlükârda, yarı spastik, yarı çıplak bir gencin koca bir tomar kâğıdı yemesini izlemek gerçekten de çok etkileyici bir deneyimdi.

 Hareket Atölyesi Topluluğu ‘El Yapımı’

Hareket Atölyesi, Zeynep Günsür tarafından 1999’un Kasım ayında kurulduğundan beri farklı yaşlardan ve altyapılardan gelen kişilerin her türlü bedenle, farklı disiplinler içinde araştırma çalışmaları yaptıkları bir atölye. Araştırmaların merkezinde bedenler ve hareket olsa da; insana ait her türlü ifade üzerine odaklanan bu çalışmalar, mekan/mimari-ses/müzik-hareket/dans-metin/edebiyat-film/medya alanlarının karşılaşmasından da yararlanıyor. Bu çalışmalar öncelikle bedenlerin kendi içsel tarihi ve hafızasına dayanıyor; yani zihinsel açıklık, fiziksel yetkinlikten önce geliyor. Hareket Atölyesi Topluluğu, ihtiyaçtan doğan kullanımlar, ihtiyaçtan doğan sanat üzerine düşünüyor ve üretmeye devam ediyor. Atölye’nin bir diğer amacı; katılan herkes için farklı yaratıcı alanlar oluşturabilme niyetidir. Dolayısıyla her beden kendi araştırma süreci içindedir ama bunu ortak bir alanda paylaşır.

Hareket Atölyesi Topluluğu, A Corner in the World Festivali için taze taze: el yapımı bir program hazırlamıştı. Bir asansörün durduğu her katta kapı açıldığında farklı ve müthiş keyif verici performanslardan, Bomontiada avlusunda halkın içinde minik minik ama etkileyici oyunlara keyifle izlenen işlerdi bunlar. Kendi ifadeleriyle: İyi kızmak, şefkatle dokunmak, yerinde eleştirmek, kahkahalar atmak, irkilmek, dikkatini çekmek, sessizce bakmak, şaşırmak, ruhu beslemek, bedeni ısıtmak, zihni yenilemek ve daha bir çok şey için el ele oyuna dalmak, oyun olmak, el-alem ne der demeden yabancı olana yaklaşmak, tanışmak, tanık olmak için el ele vermek, elden ele vermek, elinin hamuruyla vermek… El yapımı yaşama deneyimleri: birbirimize küçük hediyeler.

Heyecan verici, etkileyici, şaşırtıcı ve müthiş keyifli bir şenlik böyle geçti. Teşekkürler Fatih, Burcu ve Claire. Seneye buluşmak üzere.