“Cuntayla savaşım”

Ferhat ATİK Toplum
16 Mayıs 2018 Çarşamba

Melina Mercouri’nin Yunan Cuntası tarafından vatandaşlıktan atılmasından sonra yazmaya karar verdiği hayatını anlatan hatıralarının bulunduğu, 1988 basımlı bir kitap: ‘Cuntayla Savaşım’.

Bir sanatçı, sinema oyuncusu olarak döneminin en iyileri arasına giren Mercouri’yi bu yanıyla tanımamız mümkün. Ancak onun mücadele yılları var. Kazanımla sonuçlanan mücadele yılları.

Aşığı olduğu ülkesine (Yunanistan) bağlılığı yanında, ülkesinin demokratikleşme sürecindeki acılarını da yansıtmış hatıralarına. Çünkü bu acıları birey olarak en derinden yaşayanlardan biri.

Cuntanın yıldırmak ve vazgeçirmek için tüm yakınları ile birlikte kendi üzerine kurduğu yok edici baskıdan sıyrılmayı bilecek kadar dirençli ve inançlı olması, başka bir dikkat çekici yanı olarak karşımıza çıkıyor.

***

Mercouri 1994’te öldü. Ardında acılarına ve zorluklarına rağmen, yüksek devinimli bir yaşamı yaşayarak geride bırakmış olarak ve bu bıraktıklarının yanına demokrasi mücadelesini de ekleyerek.

Ülkesinin demokrasi mücadelesinde en ön saflarda yer alan Mercouri, bu vasfı sayesinde cuntanın hedefi olmuş ve Yunan vatandaşlığından atılmıştı.

Kararın verildiği gün kendini vatandaşlıktan atan cuntanın liderini hedef alan açıklamaları tarih önünde onu haklı çıkarmakla kalmadı, kozların değişeceği günleri görmesini de sağladı.

Melina, vatandaşlıktan atıldığı gün gazetecilere verdiği demeçte, “Yunanlı doğdum, Yunanlı öleceğim ama Albay Papadopulos faşist doğdu faşist ölecek” demişti.

Kitap yazıldığında Mercouri, acılarını yaşaya yaşaya geride bırakmış ve Yunanistan’ın kültür bakanı olmuştu. Aynı tarihlerde ise Albay Papadopulos, ömür boyu hapis cezasının ilk 14 yılını yatmıştı.

Kaderin döngüsü gibi görünse de, doğrunun biricikliği ile ilgiliydi aslında yaşananlar. Biri ülkesi için mücadele etmiş, bir diğeri bu mücadelede cunta zihniyetli bir felsefe ile diktatörlük yaratmıştı.

Hakkında; sanatı, sinema oyunculuğu, bakanlığı ve mücadelesi için yazılacak daha çok şey var Mercouri’nin. Okunacak da çok şey var.

↔↔↔

Kitabın ilginç tesadüfü ise bir kütüphanede bulduğumda bir ailenin o kütüphaneye armağan ettiği bir kitap olmasıydı. İlginç olan ise, armağan eden ailenin de faili meçhul bir kayıpları olması.