Web´den Seçmeler

• Netta ´kamuflaj´ olarak görülüyor, İsrail´in imajını kurtaran önemli bir öğe olarak değerlendiriliyor.Bundaki en önemli dayanak ise elbette İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu´nun Netta´yı Eurovision finali sonrasında bizzat telefonla araması ve tebriklerini iletmesi; hatta ve hatta hızla sosyal medya hesaplarından paylaşması.Peki ya tüm bu teorilerin ötesinde bu yılın birincisi kim olmalıydı?Elbette İsrail.İsrail öylesine güçlü, orijinal ve dinamik bir şarkıyla yarışmaya katıldı ki...Rakiplerinin çok da şansı yoktu zaten. (…) Şaşıracak bir şey yok.İsteyen istediğine inanacak ancak gerçek değişmeyecek.Seneye Eurovision İsrail´de düzenlenecek. MAYK ŞİŞMAN – www.milliyet.com.tr

İzak BARON Diğer
16 Mayıs 2018 Çarşamba
  • 8 VE 9 MAYIS’TA İSRAİL SALDIRILARI 14 NİSAN SALDIRISININ DEVAMIDIR VE ARDI DA GELECEKTİR. BUNUN LÜBNAN SAHASINA DOĞRU KAPSAMLI BİR SAVAŞ OLARAK GENİŞLEMESİ KUVVETE MUHTEMELDİR

8 Mayıs 2018’de Başkan Trump’ın İran Nükleer Antlaşması’ndan çekildiğini duyurmasından kısa bir süre sonra İsrail, Suriye sahasına 1967’den bu yana yaptığı en kapsamlı saldırıyı gerçekleştirdi. Açıklamanın gecesinde Şam yakınlarında iki ayrı noktaya füze saldırısı gerçekleştiren Netanyahu’nun ordusu bir gece sonra (Rus Savunma Bakanlığı Kaynaklarına göre) tüm Suriye sahasına yönelik 70 ayrı füze saldırı gerçekleştirdi. Hatırlanacağı gibi 14 Nisan 2018’deki saldırı da 3 ülke toplam 102 füze ile saldırı gerçekleştirmişti. İsrail bu saldırıları işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’ndeki üslerinden gerçekleştirdi. İsrail Savunma Bakanı, atılan tüm füzelerin isabet ettiği ve Suriye’deki tüm İran askeri altyapısını çökerttiklerini ileri sürse de yayınlanan görüntüler füzelerin çoğunun hava savunma sistemi tarafından elimine edildiğini gösteriyor. İsrail 7 yılı aşan Suriye savaşında artık açık bir taraf olarak yerini almış görünüyor.

Bu bakımdan geçtiğimiz Nisan ayı artasında gerçekleşen (Doğu Guta’da Kimsayal kullanıldı yalanı) ABD-İngiliz-Fransız saldırısının İsrail için bir ön saldırı, bölgedeki dengelerin Batı ve İsrail lehine yeniden düzenlenmesi müdahalesi olduğu şimdi daha iyi görünür oldu. Keza neredeyse “laf olsun diye saldırıldı” yorumlarıyla sonuçlanan analizler ciddi şekilde yanlışlandı. İsrail cephedeki yerini aldı. ABD koruyuculuğunda bir yandan İsrail diğer yandan Suudi/Ürdün/Körfez cephesi Suriye’deki dengeleri değiştirmeye çalışacaklar. 14 Nisan 2018 şeklen 2017 Şayrat Havaüssü Saldırısı’na benzese de aslında yeni bir evrenin ilk saldırısı olduğunu tekrarlayalım. 8 ve 9 Mayıs’ta İsrail saldırıları 14 Nisan saldırısının devamıdır ve ardı da gelecektir. Bunun Lübnan sahasına doğru kapsamlı bir Savaş olarak genişlemesi kuvvete muhtemeldir. Ancak buna giden (Lübnan’da Hizbullah’a yönelik kapsamlı bir hava+kara harekatı) yolun Suriye’de provalar yapmaktan, uluslararası kamuoyunu hazırlamaktan ve Golan’a yönelik herhangi bir karşı hamleyi önleyecek şekilde Suriye cephesini sağlama almaktan geçtiği düşüncesi İsrail Genelkurmayı’nca benimsenmiş görünmekte.

Hakan Güneş

https://www.birgun.net/haber-detay/israil-cephedeki-yerini-aldi-215700.html

 

  • “ABD TEKNOLOJİSİYLE, BÖLGEDEKİ GÜCÜYLE BU İŞİN ÜSTESİNDEN GELEBİLİR AMA İSRAİL'İN BU İŞİN ÜSTESİNDEN GELEBİLMESİ VE VARLIĞINI KORUYABİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL. O AÇIDAN MESELENİN BÜYÜK SAVAŞ NOKTASINA GÖTÜRÜLMEYECEĞİ, GÖTÜRÜLMEMESİ GEREKTİĞİNİ EN ÇOK İSRAİL DÜŞÜNÜYOR VE BİLİYOR.”

ABD'nin 2003 Irak işgalinde İranlı diplomatlara uyguladığı şiddetin cevabının, İran'ın Irak'ta nüfuz sahibi bir devlet haline gelerek verildiğini söyleyen Dursunoğlu'na göre eğer durum savaş boyutuna varırsa İsrail'in varlığı ve yokluğu meselesiyle sonuçlanacak bir hale bürünebilir:

“İran'ın bu konulardaki limiti şu: ABD, Irak'ı işgal ettiği zaman Erbil'de İranlı konsolosluk görevlilerini örgüt üyesi gibi gözaltına aldı ve aylarca tutuklu olarak elinde tuttu. Bunlara işkence yapıldı. İran'ın buna sahada doğrudan karşılık vermesi, yani doğrudan bilinen bir karşılığı olmadı. Ancak şu an için Irak'ta gelinen noktaya baktığımız zaman -moda tabirle büyük fotoğrafa baktığımız zaman- 2003 yılındaki Irak ile -İran açısından- şimdiki Irak fotoğrafı çok şey söylüyor. 2003 öncesinde Irak, İran açısından potansiyel bir tehditti, Saddam oradaydı. Şu an için Irak, İran'ın çok önemli bir nüfuz alanı haline geldi. Suriye'de İsrailliler çeşitli yerlere saldırı yapabiliyorlar. Bunu da Tahran'dan gelen uçakların yoğun bir şekilde silah ve lojistik getirdiğini söyleyip, biz de onları vuruyoruz diyerek açıklıyorlar. Bu İsrail propagandası mıdır ya da gerçeklik midir bilemiyorum. Gerçek olsun; yani İsrail ben İran'ın askeri varlığına izin vermeeceğim desin. Buna ilişkin limit eğer savaş boyutuna taşınacaksa: Bu çok çok bariz bir şekilde İsrail'in varlığı yokluğu meselesiyle sonuçlanacak bir savaş olur. Bunu İsrail de istemez. Şu an için bunu gerektirecek şartlar da yok. Şu an için İran'ın yaptığı şey: Meseleyi savaş noktasına götürmeden Suriye'de elde ettiği kazanımları ve zaten yürümekte olan süreci tamamlamak. Dolayısıyla işin çok büyük bir savaş boyutuna gideceğini düşünmüyorum. Ama olabilir ABD'de Trump, İsrail'de Netanyahu, Suudi Arabistan'da Selman gibi yapabilecekleri öngörülemeyen siyasi liderler var.”

(…) Alptekin Dursunoğlu son olarak bölgede savaşın tek seçenek olarak ortaya çıkması halinde bundan en kırılgan taraf olarak zarar görecek ülkenin İsrail olduğunu belirtti:

“En önemli yerlerden birisi Lübnan. İsrail tarafında, ‘Hizbullah: Lübnan' oldu deniliyor. Bu gerçeklikten sonra artık Dimona'daki, Hayfa'daki amonyak tesislerine on binlerce füzenin düşmesi halinde orada ortaya çıkacak olan kimyasal kirlilikten dolayı İsrail diye bir varlık kalmaz. Orada zaten dışarıdan göçle gelmiş Yahudileri kimse tutamaz. Bu açıdan en başında İsrail, işi bu noktaya taşımayacaktır. Şu an onlar da İran'ın işi büyük savaşa götürecek adımlar atmayacağını tahmin ettiklerini için daha cesurca davranabiliyorlar. Ama iş eğer gerçekten de Hizbullah, İran ve Suriye açısından da büyük savaş meselesi tek seçenek gerçeklik olarak ortaya çıkarsa burada en kırılgan taraf İsrail olur. ABD teknolojisiyle, bölgedeki gücüyle bu işin üstesinden gelebilir ama İsrail'in bu işin üstesinden gelebilmesi ve varlığını koruyabilmesi mümkün değil. O açıdan meselenin büyük savaş noktasına götürülmeyeceği, götürülmemesi gerektiğini en çok İsrail düşünüyor ve biliyor.”

Ceyda Karan

https://tr.sputniknews.com/ceyda_karan_eksen/201805091033390688-israil-abd-israil-suudi-arabistan/

 

  • İSRAİL İÇİN ORTADOĞU DENGELERİNDE TÜRKİYE, YUNANİSTAN’DAN ÇOK DAHA ÖNEMLİYDİ

Türkiye’nin dış politikası bütün iktidarlar döneminde Filistin’i desteklemek, bu sebeple İsrail’i eleştirmek ama İsrail’le ilişkilere de önem vermek olmuştu.

Hatta o dönemdeki Başbakan Erdoğan, Amerika’daki Yahudi lobilerinden “cesaret madalyası” almıştı.

“One Minute” bir tarafa, sivil Mavi Marmara gemisine İsrail’in barbarca saldırısı elbette ilişkileri bozdu. Sonra Ankara ve Tel Aviv ortak çıkarların önemini dikkate alarak tazminat karşılığı uzlaştılar.

Uzlaşmanın olumlu olduğunu belirten yazımda “Doğu Akdeniz’de zengin doğalgaz yataklarının bulunduğuna” dikkat çekerek “İsrail doğalgazının Türkiye’den Avrupa’ya iletilmesi iki ülke için de önemli bir ekonomik projedir” diye yazmıştım. (27 Haziran 2016)

İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinits, İsrail doğalgazı için Yunanistan ve Türkiye alternatiflerinin düşünüldüğünü belirterek, Türkiye alternatifinin “çok daha ucuz olduğunu” söylemiş, Mısır’da da zengin yataklar keşfedildiğini hatırlatmıştı. (1 Ocak 2016)

Zira İsrail için Ortadoğu dengelerinde Türkiye, Yunanistan’dan çok daha önemliydi.

Fakat Mavi Marmara krizini sonlandıran uzlaşma, gerilimi sona erdirmedi; söz düellosu devam etti.

Netanyahu Yunanistan ve Rum kesimiyle görüşmelere hız verdi. Ankara’nın ise Ortadoğu’daki sorunları arttı. Geçen ay şöyle yazmıştım:

“Doğu Akdeniz’de keşfedilen zengin kaynaklarda Türkiye’nin etkin olması için siyaseten İsrail, Lübnan ve Mısır’la ilişkileri önemli olduğu gibi Batılı şirketlerden finansman sağlamak da gerekecektir.” (6 Nisan)

Elbette Mısır açıklarında keşfedilen doğalgaz rezervlerini de hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Mısır ve İsrail gazları birlikte çok büyük ekonomik potansiyeldir.Ama bizim Mısır’la da aramız açık.

Yine de Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervleri için Türkiye kesin kaybedilmiş değildir...

Taha Akyol

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/taha-akyol/ey-dogalgaz-40831614

 

  • “TRUMP'IN İRAN'A KARŞI GERGİNLİĞİ ARTIRMA SÜRECİNİ HAYATA GEÇİRİRKEN KULLANDIĞI İKİ FİGÜR VAR. BUNLARDAN BİRİ DIŞİŞLERİ BAKANI MİKE POMPEO VE KULLANDIĞI DİĞER BİR FİGÜR İSE İSRAİL BAŞBAKANI BİNYAMİN NETANYAHU”

Bölgenin ilerleyen günlerde, şiddeti gittikçe artan, gerginliği adım adım tırmandıran İsrail ve ABD politikalarına tanıklık edeceğine işaret eden Babüroğlu "Bu politikalar en çok Suriye ve Irak'a ama sonrasında da Türkiye'ye zarar verecek. Trump'ın İran'a karşı gerginliği artırma sürecini hayata geçirirken kullandığı iki figür var. Bunlardan biri Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve kullandığı diğer bir figür ise İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu var. Bu iki aktör Trump için bulunmaz iki oyuncu konumunda. Tam kendisi gibi düşünen bu iki aktör vasıtasıyla Trump söz konusu hamleleri atıyor" dedi.

Türkiye'nin süreçten doğrudan ve son derece olumsuz etkileneceğini söyleyen Babüroğlu "Türkiye'nin İran'la sınırları var ve yüzyıllardır burada barış var. Bugün İran'ın karışması, İran'da bir sosyal çalkantı yaşanması ve iç çatışma yaşanmasının etkileri, İran'ın komşularını Suriye'de yaşanan çatışmalardan çok daha fazla etkiler. İran köklü bir devlet, Pers İmparatorluğu. Oradaki çatışma çok daha fazla kanlı olur ve teslim olacak bir devlet değil. Böyle bir durumda sığınmacı akını Türkiye'ye gelir. Bu da Türkiye'yi demografik, kültürel, sosyal ve ekonomik anlamda olumsuz etkiler. Türkiye zaten 911 kilometrelik sınırında ateş çemberiyle karşı karşıya. Türkiye, güney sınırlarının ardından güneydoğu ve doğusunda da ateş çemberiyle karşı karşıya kalır. Terörist giriş çıkışları mı dersiniz, insan kaçakçıları mı…. Bu tehdit Türkiye'nin sınırlarının çok daha büyük bölümüne yayılır" diye konuştu.

Elif Sudagezer

https://tr.sputniknews.com/columnists/201805091033370724-abd-israil-iran-suriye-lubnan-savas-trump-ortadogu/

 

  • SUUDİ ARABİSTAN VE İSRAİL’E YÖNELİK BİR SALDIRGANLIĞA BAŞVURUP VURMAYACAĞI İSE TAHRAN’DA ELBETTE HESABI YAPILMAKTA OLAN BİR KONUDUR

Rusya, Suriye krizindeki müttefiki İran’ın, üstelik Suriye topraklarında açıktan saldırıya uğramasının hemen akabinde bu ziyaretçiyi kabul ederek herhalde bir şey amaçlamıştır. İlk akla gelen, Vladimir Putin’in bu şekilde olayların tamamen kontrolden çıkmasını engelleyebileceğini düşünmesidir. Ancak bunun gerçekleşeceğinin bir garantisi yoktur. Olaylar kolaylıkla çığrından çıkabilir. Moskova’nın sinisizminin bir diğer nedeni de Tahran ile arasında tam anlamıyla bir çıkar işbirliği olmadığından dolayı İran’ın bölgedeki ihtiraslarına ket vurulmasının Rusya açısından da istenmesi olabilir. Ne var ki İran’a yönelik saldırıların şiddeti arttığında sessiz kalması halinde Rusya’nın itibarı da zedelenecektir.

Trump’ın İran nükleer anlaşması kararı, ABD’nin uluslararası hukukla kendisini bağlı hisseden bir devlet olmadığının en açık göstergesidir. Bir bakıma Trump, George W. Bush yönetiminin 2003’te yaptığının ötesine gitmiştir. Uluslararası sistemi hiçe saydığını, NATO ittifakını önemsemediğini, müttefiklik hukukuna hiç prim vermediğini göstermiştir. Artık açıktan İran’da rejim değişikliği talep etmekte, bu uğurda savaşa girebileceği mesajını da vermektedir.

Trump ve yanındaki şahinler, yaptırımların yeniden devreye girmesiyle İran halkının rejimi devireceğini ya da İran’a yönelik bir askeri müdahalenin halkı ayaklanmaya yönelteceğini düşünüyorlarsa bambaşka bir evrende yaşıyorlar demektir. Bu gelişmelerin net sonucu, rejimdeki sertlik yanlılarının güçlenmesi olacaktır. Bunun ötesinde Suudi Arabistan ve İsrail’e yönelik bir saldırganlığa başvurup vurmayacağı ise Tahran’da elbette hesabı yapılmakta olan bir konudur.

Soli Özel

http://www.haberturk.com/yazarlar/soli-ozel/1959057-abd-israil-suudi-arabistan-ekseni

 

  • İSRAİL, HER NE KADAR FÜZE RESTLEŞMESİNİN ARDINDAN GERİLİMİ DÜŞÜRÜCÜ MESAJLAR VERSE DE SAVAŞIN TAHMİN EDİLMEYEN GELİŞMELERİNİN KRİZİ HER AN KONTROLDEN ÇIKARMA RİSKİ BULUNUYOR

ASLINDA geçen ay İsrail’in Suriye’deki askeri hedeflerini vurması, İran vatandaşlarının da hayatını kaybetmesi üzerine Tahran’ın tepkisinin ne olacağı tartışma konusu olmuştu. Bu nedenle İsrail, özellikle de Suriye’ye yakın bölgelerde, işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’nde alarma geçmiş, hava savunma sistemlerini güçlendirmiş, sığınakların açılması talimatını vermişti.

Trump’ın salı akşamı İran ile nükleer anlaşmadan çekildiğini ilan etmesi ve yaptırımlar için düğmeye basmasından saatler sonra İsrail, yine Suriye’deki hedefleri vurmuştu.

Ve İsrail’in iddiasına göre İran, önceki gece ilk kez Suriye üzerinden doğrudan İsrail’i hedef aldı. Sonrasında da İsrail’in 28 uçak ve 70 füzeyle gerçekleştirdiği belirtilen Suriye’de İran’a ait olduğunu iddia ettiği hedeflere yönelik saldırısı geldi.

SURİYE savaşının başladığı 2011’den beri İsrail ile İran arasındaki en gerilimli gecenin ardından krizin nasıl evrilebileceği merak konusu oldu. İsrail’in şimdiye kadar kendine tehdit gördüğü Suriye’deki hedeflere onlarca hava ve füze saldırısı düzenlediği, ancak bunları itiraf etmediği biliniyor.

Binyamin Netanyahu yönetimi, Hizbullah gibi İran’ın vekil savaşçıları aracılığıyla Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden Akdeniz’e ulaşacak bir koridor açıp kendilerine yönelik daha büyük bir tehdide dönüşmesinden kaygılı.

İsrail, her ne kadar füze restleşmesinin ardından gerilimi düşürücü mesajlar verse de savaşın tahmin edilmeyen gelişmelerinin krizi her an kontrolden çıkarma riski bulunuyor.

Nilgün Tekfidan Gümüş

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nilgun-tekfidan-gumus/yeni-savas-riski-40832817

 

  • BİLDİĞİMİZ HER NE KADAR İSRAİL ‘ANLAŞMALI’ DESE DE MOSKOVA’NIN İSRAİLLİLERİN SÜREKLİ İRAN’I SURİYE’DE VURMASINDAN RAHATSIZ OLDUĞU

Açıkçası şerh düşmekle birlikte kapsamlı savaş olası değil. Niye?:

• Trump’ın bir senelik icraatları, Suriye sahasında ‘kısa ve anlamsız vuruşlar’, Kuzey Kore’de tehditler savurup coşkulu müzakere naraları atmak. ABD’nin İran’ı vurması Üçüncü Dünya Savaşı’nı göze almak demek. Amerika’da anketler ahalinin nükleer anlaşmadan memnuniyetine işaret ederken, Trump sonbahardaki ara seçimleri riske atmış olur.

• İsrail ABD olmadan İran’ı vuramaz. Suriye’de sonbahardan beri ‘İranlı askeri eğitmenleri vurma’ temalı saldırıların geniş çaplı savaşa dönüştürülmesinin önünde Rusya engeli var.

• Geriye Lübnan kalıyor. Ancak 2006 savaşı İsrail açısından parlak değilken, Hizbullah’ın Suriye deneyimini hesap etmek gerekir. Lübnan’a açılan her savaşın Hizbullah’ı meşrulaştırıp güçlendirmesi de cabası. Tabii Suudiler üzerlerinde nüfuzları bulunan Sünniler ve nüfusun altıda birini oluşturur hale gelen Suriyeli sığınmacılar üzerinden gerilim kızıştırılabilir.

Bu koşullarda herkes Trump’a, İsrail ise Rusya’ya bakıyor. Netanyahu bugün iki yıldan az sürede sekizinci kez Moskova’da. Rusya lideri Putin’den talepleri var.

• İran’ın İsrail’in Suriye’deki saldırılarına misillemesini önlemek.

• Son FUKUS saldırısında eski modelleri prim yapmışken, Suriye’ye S-300 sevkıyatını engellemek.

• Golan’da kabul ettiremediği 70 km’lik tampon bölge.

Putin ne der ve karşılığında ne ister, bilmiyoruz. Bildiğimiz her ne kadar İsrail ‘anlaşmalı’ dese de Moskova’nın İsraillilerin sürekli İran’ı Suriye’de vurmasından rahatsız olduğu. Daha mühimi, Suriye’de Rusya’nın arzuladığı çözümü zorlaştırdığı.

Artık buna Lübnan’ı da katmalı. Zira yakılacak bir ateş sınır hattından Suriye’yi etkileyeceğinden Lübnan da Rusya’nın doğrudan ilgi alanında.

Ceyda Karan

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/971333/israil_in_yollari_Moskova_ya_cikiyor.html

 

  • PUTİN ‘NAZİLERE KARŞI ORTAK ANILAR’ BAŞLIĞIYLA 9 MAYIS TEMASININ DIŞINA PEK ÇIKMADI. SADECE ORTADOĞU’DAKİ HALİ ‘ÇOK GERGİN’ DİYE NİTELEYİP İSRAİL’LE BİRLİKTE TANSİYONU DÜŞÜRMEK VE ÇATIŞMAYI BİTİRECEK ÇÖZÜMLER GELİŞTİRME UMUDUNU İFADE ETTİ

Elbette İsrail’in askeri üstünlüğü ortada. Fakat saatler süren füze/topçu ateşli tansiyon, İsrail’in Şam’a “Bize yanıt verirseniz fena yaparız” demesiyle şimdilik bitti. Suriye hava savunması talim yapmış oldu. İran, aylardır hedef olmasına rağmen İsrail’e yanıt vermiyordu. Yanıtı Golan üzerinden mi oldu? Yoksa İsrail provokasyon mu yaptı? Aslını bilmek zor.

Aşikâr olan, Suriye üzerinde arzuladıkları statükoyu tesis edemeyenlerin hali. İsrail, Suriye’de açıkça cihatçı grupları destekledi, kapısında İran’ı buldu, ‘varoluşsal tehdit’ algısı had safhaya çıktı. ABD artık derdine deva değil, kilidi Rusya’da.

Bu yüzden Netenyahu, Trump’a nükleer anlaşmayı çöpe attırır attırmaz Moskova’ya gitti. Nazilere karşı 9 Mayıs Zafer Bayramı’nda Rusya lideri Putin ile birlikte durdular. Davet ‘hasımlarını kendine yakın tutmayı’ tercih eden Putin’den gelmiş. İki lider de İkinci Dünya Savaşı’nda ölen milyonların anıldığı‘Ölümsüz Alay’ın yürüyüşüne büyükbabalarının fotoğrafıyla katıldı. Netenyahu Kızıl Meydan’daki geçit töreninde S-400’leri izleme fırsatı buldu.

Kremlin’deki buluşmaya dair Ruslar yine ketum. Putin ‘Nazilere karşı ortak anılar’ başlığıyla 9 Mayıs temasının dışına pek çıkmadı. Sadece Ortadoğu’daki hali ‘çok gergin’ diye niteleyip İsrail’le birlikte tansiyonu düşürmek ve çatışmayı bitirecek çözümler geliştirme umudunu ifade etti. -Tabii çatışmaları çıkartan Putin değilken, Batılıların petrol fiyatları artınca ‘Rusya kâr ediyor’ diye bağırmaları manidar-.

Çok konuşan yine Netenyahu oldu. İranlıları yine Nazizm ve Holocaust’la andı. Rusya’nın İsrail’in Suriye’deki askeri eylemlerini sınırlandıracağı kaygılarının temeli olmadığını savundu.

 ‘Sınırlandırma kaygısının temeli yoksa’, o zaman Rusya, İsrail’e Suriye’de istediğini yapması için ‘yeşil ışık yakmış’ olsa gerek. Oysa önceki gece Suriye ile İran’ın İsrail’e verdikleri yanıt, Rusya’nın onları da ‘sınırlandırmadığının’ ispatı. İsrail ve ABD medyasında ise İsrail’in, Rusya’nın İran ile kapışmasına karışmaması karşılığında Suriye’deki stratejik çıkarlarını güvenceye alması için ABD ile çalışmasına yardım edeceği yorumları var. O zaman önce “Rusya’nın Suriye’de stratejik çıkarı ne” sorusu çıkar. Ve eğer bir ‘büyük koalisyon’ kurulmuyorsa bu işte bit yeniği var.

Bana kalırsa, Rusya’nın ‘eğer İsrail, Suudiler ve ABD cihatçılara desteği keser, Esad’ın zaferini kabul edip yanıltma harekâtlarına son verirlerse, İran’ın Suriye’deki varlığını azaltmayı’ önermesi daha mantıklı. İran, salt Suriye’de Rusya’nın müttefiki değil, Avrasya stratejisinde ortağı. Eğer bu durum ve Moskova’nın nükleer anlaşma ile rejim değişikliğine dair tutumu değişmediyse, aksini iddia etmek zor.

Ceyda Karan

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/972402/Suriye_uzerinden_iran-israil_kapismasi.html

 

  • TRUMP İLE NETANYAHU, İRAN’I YA AĞIR YAPTIRIMLAR YOLUYLA SİNDİRMEK, YA DA SİLAHLI ÇATIŞMA YOLUYLA YOLA GETİRMEK GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORLAR

 

Trump’ın kararını, Hizbullah’ın önde bitirdiği Lübnan seçimlerinden hemen sonra, Netanyahu’nun Moskova ziyaretinden hemen önce açıklaması tesadüf değil elbette. Böylece, kendi açısından, “Bakın, İran tehditi büyüyor, adamlar Lübnan’a iyice hakim oluyorlar” bahanesini kullanabildi. Netanyahu da Moskova’ya eli daha güçlü gitti.

Rusya şimdiye kadar hem İsrail, hem de İran ile yakın ilişkiler yürüttü. Bu iki ülke arasındaki hasmane ilişkilere de pek karışmak istemedi. Ancak, konu çok ciddi bir aşamaya taşındı. Bakalım, Rusya ne yapacak? Rusya’nın, iki tarafla da diyalogu olduğu için arabulucuk yapmasını bekleyenler var. Gel gör ki, Rusya, genellikle sorun çözmeye yönelik değil, sorunlardan yararlanmaya dayalı bir dış politika izler. Bu kez, yararlanması kolay olmayan bir sorun büyüyor. Rusya arabuluculuğa zorlanabilir. Bakalım, Rusya barış meleği olabilecek mi?

Trump ile Netanyahu ikilisi, İran’a karşı sert tavır izlemekte kararlı, hatta silahlı çatışmaya hevesli görünüyor. İsrail ile İran arasında Suriye toprağı üzerinde yapılan füze düellosu daha büyük çatışmaların habercisi olabilir.

Trump ile Netanyahu, İran’ı ya ağır yaptırımlar yoluyla sindirmek, ya da silahlı çatışma yoluyla yola getirmek gerektiğini düşünüyorlar. Bu ikiliye göre, İran, anlaşmaya rağmen çaktırmadan nükleer silah hazırlıyor. Ayrıca, anlaşmada yer almayan iki konuda İran’ı hedef alıyorlar. Onlara göre bu iki konunun eksikliği anlaşmayı yetersiz kılıyor. Birinci konu İran’ın balistik füzeleri. İkincisi de İran’ın bölgedeki askeri ve ideolojik faaliyetleri. Anlaşmanın yarattığı olumlu havadan İran’ın bu konularda daha ileri gitmek için yararlandığını öne sürüyorlar.

Oğuz Demiralp

http://t24.com.tr/yazarlar/oguz-demiralp-x/orta-dogu-iyice-karisiyor,19670

 

  • İSTEYEN İSTEDİĞİNE İNANACAK ANCAK GERÇEK DEĞİŞMEYECEK.SENEYE EUROVİSİON İSRAİL'DE DÜZENLENECEK

"İsrail'in tam da Kudüs tartışmalarının göbeğinde birincilik kazanması" epey 'zamanlama manidar' bulunuyor.

İsrail'in kuruluşu yani 14 Mayıs 1948'in üzerinden neredeyse tam 70 yıl sonra böyle bir zafer elde edilmesi de 'anlamlı' bulunuyor elbette.

Bunun da ötesinde "Gelecek yıl İsrail'deyiz" yerine "Gelecek yıl Kudüs'teyiz" gibi kafadan 'Kudüs' odaklı bir beyanatta bulunulmuş olunması da bu komplo teorisini güçlendiriyor.

İsrail'in son günlerde Suriye'nin güneyini vurduğu haberleri neticesinde İsrail'in imajını Netta'dan başka birinin kurtaramayacağı da komplo teorilerinin ve aynı zamanda sosyal medya kullanıcıların bir diğer iddiası.

Netta 'kamuflaj' olarak görülüyor, İsrail'in imajını kurtaran önemli bir öğe olarak değerlendiriliyor.

Bundaki en önemli dayanak ise elbette İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun Netta'yı Eurovision finali sonrasında bizzat telefonla araması ve tebriklerini iletmesi; hatta ve hatta hızla sosyal medya hesaplarından paylaşması.

Peki ya tüm bu teorilerin ötesinde bu yılın birincisi kim olmalıydı?

Elbette İsrail.

İsrail öylesine güçlü, orijinal ve dinamik bir şarkıyla yarışmaya katıldı ki...

Rakiplerinin çok da şansı yoktu zaten.

(…) Şaşıracak bir şey yok.

İsteyen istediğine inanacak ancak gerçek değişmeyecek.

Seneye Eurovision İsrail'de düzenlenecek.

Mayk Şişman

http://www.milliyet.com.tr/Eurovision-u-Israil-in-kazanmasi-ve-komplo-teorileri-molatik-7950/

 

  • TRUMP DIŞ POLİTİKADA, ÖZELLİKLE FİLİSTİN KONUSUNDA, FİLİSTİN TARAFINI BARIŞA ZORLAMA AMACIYLA ONU ZOR DURUMDA BIRAKMAK İÇİN DE ATTI BU ADIMI

ABD’li demokratlar, ABD Elçiliği’nin Kudüs’e taşınmasına başından beri karşı çıkıyorlardı, ama Cumhuriyetçiler içinde bu karar bir bölünmeye yol açmıştı. Bu bölünmeden yararlanan Yahudi Lobisi’nin Trump’ı söz konusu kararı uygulamak için ikna etmesi zor olmadı. Trump için Cumhuriyetçi seçmene kendini gösterme fırsatlarından biri de bu oldu. Önceki başkanların atmaya cesaret edemediği adımı atan Başkan olmak, istediği buydu. Zaten şova yatkın bir karakteri var Trump’ın, bilindiği gibi.

ABD iç politikasında, özellikle Cumhuriyetçiler arasında böylece zoraki de olsa bir tartışmayı/bölünmeyi ortadan kaldırmış oldu Trump. Dış politikada, özellikle Filistin konusunda, Filistin tarafını barışa zorlama amacıyla onu zor durumda bırakmak için de attı bu adımı. Buna karşı sessiz kalmayacak olan Filistinlinin göstereceği tepkinin İsrail tarafından bastırılacağını, dolayısıyla masaya gelmek zorunda olacağını düşünmüş de olabilir.

Ama hangi gerekçeyle yaparsa yapsın, bölgenin dinamiklerinden haberdar olmadığı, bu konuda uyarılsa bile aldırış etmediği ortada. Şimdi Gazze’de, Kudüs’te ABD Elçiliği’nin açılmasını protesto eden silahsız insanlar Trump’ın bu kararı hayata geçirmesi yüzünden canlarından oldular.

MUSTAFA K. ERDEMOL

https://www.birgun.net/haber-detay/abd-sadece-elcilik-degil-vicdanda-yara-da-acti-215902.html

 

  • İSRAİL’İN HUKUKİ VE DİPLOMATİK ZORLUKLARIN ÜSTESİNDEN GELMEK İÇİN SIKLIKLA BAŞVURDUĞU BİR DİĞER YÖNTEM DAHA VAR. YABANCI BİR ÜLKEDE YAŞAYAN, İSRAİL İÇİN TEHDİT TEŞKİL EDEN “TERÖRİSTLERİN” SUİKASTLA ORTADAN KALDIRILMALARI

Öte yandan, İsrail’in hukuki ve diplomatik zorlukların üstesinden gelmek için sıklıkla başvurduğu bir diğer yöntem daha var. Yabancı bir ülkede yaşayan, İsrail için tehdit teşkil eden “teröristlerin” suikastla ortadan kaldırılmaları. İstihbarat örgütlerinin gerçekleştirdiği bu tarz eylemler, kitaba göre, tipik bir “örtülü operasyon”. En önemli kural, her durumda yapılanı inkârdır.

İsrail, “terörle/düşmanla” mücadelede de bu yöntemin etkili olduğuna inanmaktadır. Bir yandan küresel istihbarat kapasitesine, bir yandan da planlama ve icra yeteneklerine güvenmektedir. İsrail’in örtülü operasyonla “düşmanlarını” ortadan kaldırma taktiği elbette yeni değil.

Her ne kadar son suikastın hedefi Malezya’da yaşıyor olsa da. Üç hafta önce, sekiz yıldır Malezya’da yaşayan Hamas üyesi, elektrik elektronik mühendisi Fadi Batsi iki Avrupalı “beyaz adam” tarafından suikastla öldürüldü. Fadi’nin füze ve insansız hava araçları konusunda uzman olduğu biliniyor. Malezya polisi, 25 Nisan günü yaptığı açıklamada suikastı gerçekleştirenlerin sahte Sırp ve Karadağ pasaportu kullandığını açıkladı. Aslında bu İsrail’in kaygı ve hassasiyetini gösteriyor. Daha önce de benzer şekilde Mossad, elektrik elektronik mühendisi Muhammet Zaurari’yi Aralık 2016’da Tunus’ta öldürdü.

Yine Hamas lideri Halid Meşal’in 1997 yılında Ürdün’de zehirli gaz kullanılarak öldürülmek istenmesi, 2010 yılında Mahmut Al Mabhuh’un Dubai’de bir otelde öldürülmesi operasyonlardan bazıları. Listeyi Avrupa’dan Lübnan’a, Irak’tan İran’a uzanan örneklerle çoğaltmak mümkün. En önemli konu, cezalandırıcı “suikastların” iş yapma süreçlerinde kötü örnek olması ve alışkanlık yapması. Daha fazlasını merak edenler için Ronen Bergman’ın kitabını öneririm: “Rise And Kill First” (İsrail Suikastlarının Gizli Tarihi, 2018).

Nihat Ali Özcan

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/nihat-ali-ozcan/israil-in-cezalandirici-seri-2668926/

 

Netten okumalar

 

  • LEVİ’NİN İSTANBUL’UNDA KÜÇÜK BİR KAYBOLUŞ…- JULİA KÜTNAROĞU

https://marmaralife.com/2018/05/09/levinin-istanbulunda-kucuk-bir-kaybolus/

 

  • YENİ BİR HAYAT - A.ÖMER TÜRKEŞ

http://www.hurriyet.com.tr/kitap-sanat/yeni-bir-hayat-40832527

 

  • İBRAHİM TATLISES’LE TANIŞMAK ONUR OLUR - İPEK YEZDANİ

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/magazin/ibrahim-tatlisesle-tanismak-onur-olur-40832431

 

  • 'LÜBNAN'DA SAVAŞ ÇIKARSA GÜNEYLE SINIRLI KALMAZ' – CEYDA KARAN

https://tr.sputniknews.com/ceyda_karan_eksen/201805081033376422-lubnan-savas-cikarsa-guneyle-sinirli-kalmaz/

 

  • DÜNYANIN EN GENÇ MİLYARDERLERİNİN SERVETİNİN ARKASINDAKİ NAZİ GEÇMİŞİ - AYŞECAN GÖREN

http://medyascope.tv/2018/05/08/dunyanin-en-genc-milyarderlerinin-servetinin-arkasindaki-nazi-gecmisi/

 

  • BİR “CUMHURİYET” KLASİĞİ: TOKATLIYAN OTELİ'NİN NAZİ BAYRAĞI – SERDAR KORUCU

http://marksist.org/icerik/Haber/9335/Bir-Cumhuriyet-klasigi-Tokatliyan-Otelinin-Nazi-bayragi

 

  • 70. KURULUŞ YILINDA İSRAİL'DE İKİ FARKLI VİZYON

http://www.dw.com/tr/70-kurulu%C5%9F-y%C4%B1l%C4%B1nda-israilde-iki-farkl%C4%B1-vizyon/av-43732591

 

Takılan tweetler

 

ümit kıvanç‏Onaylanmış hesap @umit_k 9 May

Daha fazla

ümit kıvanç Retweetledi: Sputnik Türkiye

yahu olmaz! “valla hitler’e hak vereceğim” filan diye konuştu kadın, özür de dilemedi

 

ümit kıvanç‏ @umit_k 9 May

Daha fazla

yıldız tilbe ile ilgili düzeltme: “valla hitler’e hak vereceğim” değil “allah hitler’den razı olsun” demişti. muhalefet onun şarkısını benimseyemez, O L M A Z

 

 

Türk Musevileri Müzesi‏ @muze500 9 May

Daha fazla

Şapka Atölyesi, Marta Behar 1925 ( Şalom Gazetesi Arşivinden) Hat Making Atelier , Marta Behar (Salom Newspaper Archive)

 

 

Mehmet Dilbaz‏ @mehmet_dilbaz 13 May

Daha fazla

Edirne'de 1554 senesinde Solomon ve Jozef Jabez kardeşler tarafından bir matbaa kurulduğunu biliyor muydunuz? Sadece 1 yıl faaliyet gösteren bu matbaada Jozef ibn Verga'nın She'erit Yosef isimli eseri ve Solomon ibn Verga'nın Shevet Yehudah isimli eseri yayınlanmıştı...

 

Israel in Istanbul‏ @IsraelIstanbul 13 May

Daha fazla

Başkonsolosumuz Sn. @LeviSfari ve Başkonsolos Yardımcımız Sn. @ShiraBenTzion #Edirne'de #Türkiye #Bahai Toplumu'nu ziyaret etti. İnançlar arası diyaloğa katkı sunan bu ziyaret çerçevesinde Türkiye Bahai Toplumu'na teşekkürlerimizi sunuyoruz.

 

 

Karel Valansi‏ @karelvalansi 10 May

Daha fazla

Türkiye-İsrail arasında barış boru hattı ihtimali şimdilik uçtu gitti. İkili ilişkilerde güven oluşturulmadıkça böylesi uzun vadeli bir işbirliğine imza atmak mümkün değildi, olmadı.

 

ayşe acar‏ @ayseacar_ 14 May

Daha fazla

İsrail'in Filistine saldırmasının acısını Türk Musevilerden çıkarmaya çalışan zavallılara; Bu topraklara Yahudiler 2500 yıl önce geldi, en son gelenler 500 yıldır burada. İsrail onların memleketi değil, onların memleketi Türkiye. Artık bunu öğrenin!

 

Mühdan Sağlam‏ @muhdansaglam 14 May

Daha fazla

İsrail Halkı Netanyahu ve Trump kafasından oluşmuyor. Özellikle genç kuşak devlet politikasına karşı sokaklarda. ABD’de de İsrailli gençler protesto gösterisi yapıyor. Irkçı, nefret ve kan kusmaya fırsat aramayın. Hele bu ülkedeki Yahudileri tehditten vazgeçin.

 

Avi Mayer‏ @AviMayer 14 May

Daha fazla

Cute: El Al, Israel's national airline, draped T-shirts reading "Mazal Toy" on the seats in the plane that flew #Eurovision winner @NettaBarzilai home from Lisbon earlier today. (El-Al Havayolları’nın Portekiz dönüşü Eurovision birincisi Netta Barzilai için hazırladığı sürpriz.)

 

 

 

Sephardiccenter‏ @sefaraditurkey 11 sa.11 saat önce

Daha fazla

Günaydın Sara nasılsın? Çok iyi, sen? İyi. Bugün biraz serin. Evet hala ilkbahardayız. Hava henüz serindir. En sevdiğim mevsim ilkbahardır. Bütün yeşil ağaçlar çiçekler ve güzel hava Ben yazı da severim. Güneş deniz bayılırım Yazın hava çok sıcak ben serin havaları tercih ederim.