Yarından gelen sıkıntı

Ferhat ATİK Toplum
18 Nisan 2018 Çarşamba

Ansiklopedik bir bilgiye ulaşmak ne kadar kolaydır. Oysa o bilginin tanımlanması için geçen zamanlar, onu meydana getiren koşullar ve sonuçlar hiç de öyle değildir.

Örneğin ABD, köleliği kaldırıldığından övünçle bahsediliyor ancak, bunu yaptıkları yıllar boyunca olanlardan bahseden yok.

Kölelik: Bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması durumu.

Köleliğin ilk tarihleri ile edinebildiğimiz bilgi, savaşta esir düşenlerin, ağır suç işleyenlerin, borcunu ödeyemeyenlerin ve korsanlar tarafından kaçırılanların köle olarak adlandırılmasıyla bu durumun başladığı yönünde. En kabaca anlatımıyla kölelik bu.

Peki ya daha sonraki tarihlerde? Hatta şimdilerde durum nedir? Ya da bir düşünelim. Bugün, modern dünyada kölelik nasıl bir dönüşüm geçirdi?

1853 yılında New York Daily Tribune’de yayımlanan bir yazısında Karl Marx, Batı’nın ısrarcı politikalarıyla Çin’e afyon satışını eleştirirken bunun yeni kölelik anlayışı olduğu vurgusunu yapıyor, İngiltere buna görece ticaret dese de O, bunu insanları nasıl köle durumuna soktuğu konusuna dikkatleri çekiyordu.

↔↔↔

Modern zamanlarda insanları köle yapmanın yolları artık üç büyük kanaldan geçiyor. Bunlardan ilki; devletin kolluk güçleri. Bu güçler genel anlamı ile polis ve asker olarak tanımlansa da burada kastettiğim kolluk güçleri bunlardan daha güçlü olan, bilinç dahilinde değil, bilinçaltı ile baskı kuran aile ve eğitimdir. Bunun kullanılması yoluyla halka resmi politikaların enjekte edilmesi birinci kanalı oluşturuluyor.

Çok uluslu şirketlerin kapitalist yaklaşımları ile sermayenin sınırsız dolanımı ise bu kanallardan ikincisini oluşturuyor. Son kanalımız ise elbette medya yığını.

Kitle iletişiminin en güçlü aracı olan radyo, televizyon ve gazeteler aracılığı ile bu gücü elinde bulunduranlar, gücü oranında hükmetme eğiliminde bulunuyorlar.

Tüm bunların en büyük tehlikesi ise, köleliklerimizin adı konulmamış, anonim bir yerden gelmesidir. Kimin istediği gibi yaşadığımızı bilmiyoruz. Bunun tehlike oranını bilmiyoruz.

Eğitim ve aile konusunda yapılacak olanlar halkçı yaklaşımlarla yönetimlerin direnmesi üzerine ancak çözümlenebilir. Ancak medya yığını konusundaki önlemler, devlet eli ile düzenleme ve denetleme ile bir yere kadar varabilir. Asıl olan,  medya okuryazarlığının aileye ve temelde çocuklara benimsetilmesidir. Medya ile yaşamanın öğretilmesi ve öğrenilmesidir.

Bu yarından gelen bir sıkıntı.

Hatırlatmalarım da, yarına hatırlatmalardır. Ama düşülen notların hepsi, daha siz bu yazıyı okurken bile, bugüne düşülür gibi görünse de çoktan dünde kalmıştır.

 

——————————————————————————————