Yahudi-insandan, İnsan-Yahudi’ye

Metin SARFATİ Köşe Yazısı
18 Nisan 2018 Çarşamba

Asimilasyonların arasında ulusal olanı, en sinsi ve en tehlikelisidir.

Martin Buber

 

Bilgeliğin yollarını döşemek

İnsan olanı sonsuzluğun içinde, kozmosun derinliklerinde kavrama çabasına dönük değil midir bir anlamda, Hezekiel’in büyük sorgulaması? Bilge, evrenin sonsuzluğunda kavramaya çalışacaktır Yahudi’nin ve temelde insan ruhunun gizini. Ama insan-Yahudi’yi kozmosun içindeki yolculukta keşif, antikiteden bu yana Yahudi felsefesinin de büyük uğraşı olmayacak mıdır? Yarı kutsal, yarı metafizik dönemlerden itibaren, fakat özellikle modern zamanlarda bu süreç kuşkusuz çok zahmetli, kimi zaman savrulmalı, çoğunlukla çelişkili, gel-gitli ve kavgalı olacak ama her dönemeç yeni kazanımlarla Yahudiliğin bilgeliğini besleyecektir.

Maimonides bir yol ayrımı olacaktır bu anlamda. Buradan itibaren Yahudiliğin ama mutlaka önce insanlığın yer üzerindeki varolma biçiminde büyük bir kırılma yaşanacaktır; felsefe perspektifini genişletecektir. Spinoza bir yere kadar aynı fikirde olduğu Maimonides’ten yolunu ayırmaya karar vermiştir. Maimonides’ten kopuşla birlikte, Spinoza felsefeyi (ve doğal olarak Yahudi felsefesini) salt kutsalın yorumu olmaktan çıkaracaktır. Modern zamanlardan itibaren filozof projektörünün açısını büyütmek zorunda olacaktır. Gizem artık akıl ile de kavranmaya çalışılacaktır. İnsanlık – Yahudilik büyük bir yol ayırımındadır. Gerçeklik yeniden aranıp anlatılacaktır. Bilgeliğin dantellerini örmek artık kolay değildir. Bilge – Yahudi için hiç değildir.

Levinas uzun bir zaman sonra Spinoza’yı, Yahudi aydınını, ebedi olarak içine soktuğu karmaşa dolayısı ile suçlayacaksa da bilge – Yahudi (Yahudi - bilge değil) artık büyük insanlığın da bilgesidir. Aklın yeniden keşfi ve özgürleşme, gerçeğin ve doğrunun aranmasında kuşkusuz işini zorlaştıracaktır onun. Gerçeklik (tek veya çoğul) doğruluk, güzellik artık tek bir yolda değil sonsuz sayıda yolda ve almaşıkta aranacaktır. Ama zaten büyük bütünün ve kozmosun sadece bir noktacığı olan insanın kavranması en azından bu kadar çetrefil bir uğraşı gerektirmiyor muydu?

Sonuçta bilge-Yahudi artık biliyordu ki sonsuz özgürlük, kutsalın sonsuzluğu gibidir.

Modern zamanlara yelken açmak

Yahudiliğini ruhunun derinliklerinde bir yerlere gömmüş müydü Kristof Kolomb bilinmez ama insanlığın yer üzerindeki serüvenini etkileyecek büyük yolculuğuna ilginç bir tarihte çıkmıştı. Yeni dünyaya yelken tuttuğu tarih aynı zamanda İspanya kraliçesinin ülkedeki Yahudi varlığını sonlandıracak fermanının yürürlüğe girdiği tarihle çakışacaktı. Kaçan Yahudilerin kimilerini gemisine alacaktı Kolomb.

Gizli bir güç Yahudi’yi, insanın, renklerin, inançların çoğullaştığına tanık olmaya çağırıyordu sanki… Levinas kızsa da Spinoza’nın yolunu açan belki de Kolomb’lu bu Yahudi(ler) olacaktı.

Ama İspanya’da inancı yasaklanan Yahudi – insan geriye değil ileriye dönüyordu. İnsan-Yahudi olmaya dönüyor. Kendi ufkunu tüm insanlığınki ile birlikte sonsuza taşıyordu.

Maimonides’in bilgeliği ister istemez artık bu yeni ufuklarda büyüyecekti. Kendinden sonra gelenler onun söylediklerini yeni baştan gözden geçireceklerdi. Düşüncenin ama artık mutlaka özgür düşüncenin bayrağını Spinoza’ya devredeceklerden biri, Kolomb’dan hemen sonra değişik bir coğrafyada yaşayan başka bir “insan – Yahudi” olacaktır. Montaigne, insanlığı, özgürlüğün cezbeden fırtınalı denizinde yola çıkaran filozof olacaktır. Hem de kulesinden hiç çıkmadan yapacaktır bu işi.

İnsanlığın çiçeklerinin büyütülmesinde insan-Yahudi’nin (Yahudi-insandan çok) emeği büyük olacaktı bu dönemde de anlaşılan.

Bilge – Yahudi (Yahudi-bilge değil), yer kürenin dört bir tarafında kutsal bir misyonla yüklüydü sanki.

Akıl, özgürleşmeyi o da toleransı arayacaktı bu dönemde. Bilge – Yahudi bununla yükümlüydü sanki. Bir insan – Yahudi olarak insanlığın ışığı olmaya devam edecekti. Bu ışık insanlığa hediyesi olacaktı. Kendisi çünkü artık önce insandır. Özgür bir insan olarak modern zamanların toleransının harcında da katkısı, emeği olacaktır. Ve modern zamanlar açılacaktır; “insan olanın” varlığının nasıl mümkün olacağı yeni baştan düşünülecektir.

İnsan olandan, insan olana

Kolomb, Montaigne, Zweig, Wittgenstein, Buber ve sayısız düşünürle Yahudilik olsa olsa bilinmeze bir yolculuktur. Bu, yer üzerinde büyük yabancılığın ve yabancılaşmanın verdiği mutsuzluğun kavranmasıdır. Sözü edilen bilinç Yahudi – insanı insan – Yahudi yapacaktır. Onu her türlüsünden ama özellikle ‘seçilmiş olana’ ait olma gururundan kurtaracaktır.

Buber diyor ki: “Sonsuz acılar çekmiş insanlar olarak ulusal övünçlerin verdiği gururun Yahudi’nin ruhunu teslim almasını önlemek gerekir.” Gerçekten de bugün gururun, acının yerini hızlıca alıp kendini kişisel veya toplumsal egoya bırakması, Yahudi’nin kendi kimliğini insan olma sıfatının önüne koymasından kaynaklanmaktadır. Hezekiel’den Spinoza’ya oradan Montaigne’e insan – Yahudi’nin gözlüğü ile kozmosu anlamaya çalışmak bireysel – toplumsal egoyu toz duman edip sonsuzluğa savuracaktır.

Umulur ki bu sayede insanlık da Yahudi’yi artık anlama çabasına girecektir.  İnsanlığın ortak bahçesinin çiçeklenmesine büyük emekler veren bilge – Yahudi’ye, insan – Yahudi’ye ‘büyük felaketin’ yıldönümü olan bugünlerde verilebilecek en büyük hediye bu olacaktır.  Beklerken, insan – Yahudi’nin, kendi bilgelik tarihinden ders alıp, bir varoluş biçimi olarak Yahudiliği bildik ve muhafazakâr biçimlerin dışında düşünmeye başlamasının vaktinin geldiğinin anlaşılması gerekecektir.

Modern zamanların açılmasına, radikal dönüşümlerin gerçekleşmesine Musa, Hezekiel, Spinoza, Marx, Freud… ile büyük emekler veren bir toplum umulur ki kendi durumu üzerinde de düşünme cesaretini gösterebilecektir. Belki de böylece tarihsel olarak bu katkıyı verememiş Yahudi toplulukları da Yahudilik durumlarını tartışmaya açabileceklerdir.