Yolda Olmak

Avram VENTURA Köşe Yazısı
5 Nisan 2018 Perşembe

Bir yazar arkadaşımla konuşuyorduk. Söyleşi konumuz yazmaya, bunları yayımlamaya, okuyucuya ulaştırmaya geldiğinde, yakınmamız ortak bir noktada buluştu: Yazmaktan keyif alıyorsak, yakındığımız sorunlar, yalnızca birer ayrıntı olarak kalıyorlar!

Her zaman söylemişimdir: 

Benim için yazmak, hiç bitmeyen bir yolculuktur, yolda olmaktır. Yolda olmak da yaşamaktır, düşünmektir, sorgulamaktır, sürekli bir arayıştır.

Sanatın ya da edebiyatın herhangi bir dalıyla ilgileniyor olalım. Kuşku yok ki, her birimiz izlenmeyi, beğenilmeyi arzu ederiz; ama bunları istek sıralamasının ilk satırlarına koyduğumuzda, düş kırıklığına uğramamız kaçınılmazdır. Oysaki yazmaktan aldığımız keyfi öne çıkardığımızda, diğer isteklerimiz gerçekleşmese de, çabamıza bir anlam katmış oluyoruz.

Ataol Behramoğlu’nun dizelerinde dile getirdiği gibi…

“Bir yolculuktu bu ve yolun sonunda / Ulaşmak istediğim kendimdi”

Şair yolun sonunu işaret ediyor. Ne denli uğraşsak da, ulaşabilir miyiz, bilmiyorum. Oysaki benim için en önemlisi yolda olmaktır! 

Ünlü Alman düşünürü Jaspers’in bilinen sözüdür: “Felsefe yolda olmaktır.”

Düşünürlerin, sanatçıların sözleri bir yana… Hayatın her alanında bir arayışı sürdürmek zorundayız. Ulaşmak istediğimiz hedef bizim için eve varış değil, yeni bir arayış için bir soluklanma noktası olmalıdır.

Amerikalı şair ve yazar, aynı zamanda Beat Kuşağı öncülerinden sayılan Jack Kerouac‘a göre yolda olmak, yaşamı simgelemektedir.

Yol, atacağımız ilk adımla başlar. O ilk adım, bizim için o denli önemli ki… Öncesinde olası belirsizlikler, karşılaşabileceğimiz engeller, adı konmamış korkularla yola çıkmaktan kaçınırız. Her nasılsa bilinmeyen bir dürtü, yol gösteren bir rehber ya da adı konmamış bir tutku o ilk adımı atmamızı sağlar. 

Cebinde birkaç dolarla yola çıkıp, zekâsı ve hayalleriyle başarı basamaklarını hızla tırmanan, böylece büyük bir servet sahibi olan, yapımcı Mark Burnett şöyle diyor:

“İçinizdeki sesi dinleyip bunun işe yarayacağına güvenmek zorundasınız. Yol önünüze açıkça serilmemiştir. Bir rehberiniz olacaktır, ama yürümeye başlamadığınız sürece herhangi bir yere varamazsınız. Yürümeye başlayın, yolun nereye çıkacağını bilmeseniz bile.”

Yolda olmak öyle bir şey işte… İlk adımı atıyorsunuz, sonra yol sizi nereye sürüklerse… Bu arada gelişiyor, deneyim kazanıyor, yetkinleşmeye çalışıyorsunuz. Bir başka deyişle yaşamı anlamaya, kendinizi bulmaya doğru ilerliyorsunuz.

Pir Sultan Abdal’ın sevdiğim bir dörtlüğünü araya sıkıştırmak istiyorum:

“Pir Sultan Abdal’ım sürem bu yolu / İnsan-i kâmilin olurum kulu / İster yağmur yağsın isterse dolu / Nidem ben bu ummana daldıktan sonra”

Yazıdan yola çıktık, sözü uzattık; ama bu konuda söyleyeceklerimiz hiç bitmez! 

Değil mi ki yoldayız, soruyoruz, soruşturuyoruz; bu arayışımız son soluğumuzu verinceye kadar sürecektir. 

Dileriz öyle olsun!