Web´den Seçmeler

Yaşanmış acıları inkâr etmeden, yaşanmış acıları ille de mukayese etmeden konuşmak, tartışmak zorundayız. Veyahut: Önyargıları ve inkârcı bakış açılarını tarihin çöp tenekesine atmak zorundayız, eğer bu dünyada barışı içtenlikle istiyorsak... Gaz odasından çıkan Yahudilerin yakıldığı o korkunç fırınların oraya kocaman yazmışlar:Tarih hatırlanmazsa, çaresiz bir daha yaşanır! HASAN CEMAL – www.t24.com.tr

İzak BARON Diğer
4 Nisan 2018 Çarşamba

Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • GAZ ODASINDAN ÇIKAN YAHUDİLERİN YAKILDIĞI O KORKUNÇ FIRINLARIN ORAYA KOCAMAN YAZMIŞLAR:TARİH HATIRLANMAZSA, ÇARESİZ BİR DAHA YAŞANIR!

Filmlerden, belgesellerden ezbere bildiğim yer, Auschwitz’in girişi:

Arbeit macht frei!

O irkiltici kapı, o irkiltici slogan. Hemen altında, o orkestranın siyah beyaz fotoğrafı. Gaz odalarına uygun adım gitsinler diye kamp sakinlerinden oluşturulan orkestra devamlı marş çalıyor.

Balyoz gibi söz:

Soykırım Avrupa’nın işidir, Yahudileri

Müslümanlar kesmedi!

Türkiye doğumlu bir Yahudi’ye ait bu söz. Lyon’da yaşarken komünist olmuş, savaş sırasında direnişe katılmış, sahte kimlik basarken yakalanmış, Auschwitz’den de canlı çıkabilmiş, böyle diyor.

İkinci Dünya Savaşı’nı, Hitler’i ve Nazizm’i insanlığın başına saran milliyetçilik elbette Avrupa işi.

Ama unutmayın:

Demokrasi de, hukuk da, özgürlük de, eşitlik de Avrupa işi.

Milliyetçilik belasını aşmak için, tarihin en büyük barış projesi olarak savaş sonrası tarih sahnesine çıkan Avrupa Birliği de Avrupa işi.

Ama şimdi tekliyor bu proje.

Ne yazık ki öyle.

Avrupa Birliği'ni, özgürlükçü demokrasi ve hukuku, Müslümanları sevmeyen, ırkçı ve yabancı düşmanı milliyetçilikAvrupa'da yine güçleniyor.

Ve Avrupa'da milliyetçi çığırtkanlık  barış ve demokrasinin temellerini fena hâlde kemiriyor.

“Avrupa kendi değerlerine sırtını dönmeye başladı” diyenler haksız değil.

Avrupa'daki Yahudi düşmanlığıyla, Müslüman düşmanlığı ya da anti-semitizm ile İslamafobi tek yumurta ikizidir demek bir gerçeği yansıtıyor.

Gaz odalarında hayata veda edenlerin deri bavulları toplanmış kocaman camekânın içinde.

Else Meier, Köln, 1892 doğumlu...

L. Grootkern, Hollanda, 1905...

Herman Pasternak, 1900 doğumlu...

Babam da 1900 doğumluydu.

Ne diye geldim ben Auschwitz’e?

Başka sorular da aklıma takılıyor.

Yahudiler, İslamafobi konusunda ne kadar duyarlı? Yahudilerdeki ebedi mağduriyet duygusu, Filistinlilere karşı duyarsızlığın kapısını mı açıyor?

Kendi kendime konuşuyorum:

Ne Yahudiler canidir, ne de Müslümanlar terörist!

Yaşanmış acıları inkâr etmeden, yaşanmış acıları ille de mukayese etmeden konuşmak, tartışmak zorundayız. 

Veyahut:

Önyargıları ve inkârcı bakış açılarını tarihin çöp tenekesine atmak zorundayız,

eğer bu dünyada barışı içtenlikle istiyorsak...

Gaz odasından çıkan Yahudilerin yakıldığı o korkunç fırınların oraya kocaman yazmışlar:Tarih hatırlanmazsa, çaresiz bir daha yaşanır!

Hasan Cemal

http://t24.com.tr/yazarlar/hasan-cemal/krakowdan-hatirlanmayan-tarih-bir-daha-yasanir,19418

 

  • AVRUPA'DAKİ AŞIRI SAĞCILARIN YANI SIRA AŞIRI SOLCULARDA DA BULUNAN YAHUDİ NEFRETİNE, SON YILLARDA İSLAM DÜNYASININ RADİKAL KESİMİNDEN GELEN ANTİSEMİTİZMİN EKLENDİĞİ DE DOĞRU

Avrupa'daki aşırı sağcıların yanı sıra aşırı solcularda da bulunan Yahudi nefretine, son yıllarda İslam dünyasının radikal kesiminden gelen antisemitizmin eklendiği de doğru. Bu nefret İsrail'e yönelik olsa da, bunun şiddeti ve sertliği nerede yaşarlarsa yaşasınlar bütün Yahudileri etkiliyor. Yıllardır bu konuda uyarılar yapılıyor. Bunun mağdurları yıllardır okullarda yaşananları ve sorumluların gösterdiği zayıf tepkiyi dile getiriyorlar.

Almanya'da yıllardır Müslümanlar arasındaki küçük ama giderek büyüyen kesimin açıkça saldırgan tutumu ile karşılaşılıyor. Alman devletinin her şeyi gören gözü, yıllardan beri bu gençleri Suudi Arabistan veya Türkiye'den gelen saldırgan ve demokrasi düşmanı imamlara bırakıp, bu gençler radikalleştiğinde de yalandan şaşırmış gibi yaptı.

Mültecilerin bir kısmı da Yahudi düşmanı. Halkını baskı altında tutan, İsrailliler ve Yahudilerden nefret edilmesi gereken Arap diktatörlüklerinden geliyorlar. Bu durumu açıklıyor ama özür olamaz.

Artık yeter!

(…) Burada söz konusu olan sadece Yahudilerle dayanışma değil, burada bu ülkeyi özgür kılan herşey için mücadele söz konusu. Artık harekete geçilmesi için daha ne olması gerekiyor? Yaşanan değişimleri Pazartesiden cumartesiye kadar kıllarını kıpırdatmadan izlemelerine rağmen utançtan hâlâ susmayan vaizler, "bir daha asla” veya "işin başında önlem almalı” gibi sözler içeren daha kaç Pazar vaazı verecek?

Failler demokrasiyi, çoğulculuğu, özgürlüğü, bağımsızlığı ve aydınlanmayı hiçe sayıyorlar. Biz bu değerlerimize yeterince sahip çıkıyor muyuz? Bu değerleri aklımız ve kalbimizle yeterince savunuyor muyuz? Veya nefret duyanların sesi diğerleri sessiz kaldığı için mi daha çok çıkıyor?

Bunları bir Yahudi olduğum için değil, bir insan olduğum için yazıyorum. Bu metni okuyan sizin gibi bir insan. Kaygı duyuyorum. Sizin için de.

Artık yeter!

Michel Friedman

http://www.dw.com/tr/yorum-avrupada-yahudi-d%C3%BC%C5%9Fmanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1na-art%C4%B1k-yeter/a-43216484

 

  • BUGÜN İSRAİL, DİLİ HALA ANLAYAN VE KONUŞAN YAKLAŞIK 200 BİN KİŞİYLE EN FAZLA LADİNO KONUŞAN NÜFUSA SAHİP ÜLKEDİR, ANCAK ONLAR BİLE ÇOK SINIRLI VE TEMEL BİR LADİNO BİLGİSİNE SAHİPTİR

Yahudi İspanyolcası olarak da bilinen Ladino, İspanya'daki Yahudilerin sözlü ve yazılı Hispanik dilidir. 1492 yılında İspanya'dan sürüldükten sonra, Ladino Yahudilere özgü bir dil haline geldi, o zamana kadar sadece bulundukları ilin diliydi. Aynı zamanda Judezmo, Dzhudezmo veya Spaniolit olarak da bilinir. Yahudiler, İspanya ve Portekiz'den sürüldüklerinde, dilin gelişimi kesintiye uğrasa da göçtükleri topluluklarda ve ülkelerde bu dili konuşmaya devam etmişlerdir. Bu nedenle Ladino 14. ve 15. yüzyıl İspanyolcasının dil bilgisini ve kelimelerini yansıtmaktadır. Göçmenler, İspanya'dan uzaklaştıkça dildeki gelişmelerle bağları daha fazla kopmuş ve Ladino yaygın olarak konuşulan Kastilyan İspanyolcasından daha çok uzaklaşmıştır.

Amsterdam, İngiltere ve İtalya'da 'Ladino' konuşmaya devam eden Yahudiler İspanya ile sürekli temas halinde olduklarından temelde zamanın Kastilyan İspanyolcasını konuşmaya devam etmişlerdir. Ancak, Osmanlı İmparatorluğundaki Seferad topluluklarında, dil İspanyolcanın eski biçimini korumanın yanı sıra İbranice'den, Arapça'dan, Yunanca'dan, Türkçe'den ve hatta Fransızca'dan çok sayıda kelime almıştır. Yine de iyi derece Ladino bilen birisi bugün hala modern İspanyolca'yı özellikle Latin Amerika'da konuşulanı anlayabilir. Ladino çeşitlilik konusunda Yiddish'e yaklaşamasa bile, yine de konuşanların kaynaklarının farklılığına bağlı olarak iki farklı diyalekti bulunmaktaydı. 'Oryantal' Ladino Türkiye ve Rodos'ta konuşulurdu ve Kastilyan İspanyolcası'nı yansıtırdı. Diğer yandan Batı Ladinosu Yunanistan, Makedonya, Bosna, Sırbistan ve Romanya'da konuşulur ve kuzey İspanyolcası'nın ve Portekizce'nin karakteristiklerini korurdu. Ladino kelime hazinesinde, günümüz İspanyolcası'ndan silinmiş yüzlerce arkaik İspanyolca kelime bulunur ve aynı zamanda Ladino konuşan Yahudilerin yerleştiği çeşitli yerlerde konuşulan farklı dillerden de çok sayıda kelime İspanyolca kelimelerin yerine geçmiştir. Bazı terimlerse, ticari veya kültürel ilişkilerle bir topluluktan diğerine aktarılmışsa da diğerleri belirli topluluklara özgü kalmaya devam etmiştir. Bu yabancı kelimeler genel olarak, İbranice, Arapça, Türkçe, Yunanca, Fransızca ve az da olsa Portekizce ve İtalyanca'dan alınmıştır. İsrail'de konuşulan Ladino'da bazı kelimeler Yiddiş'ten alıntıdır. Ladino, tarihi boyunca çok uzun bir süre İbrani alfabesinin Raşi ve Soletreo biçimlerinde yazılmıştır. Ladino, 20. yüzyılın başlarında Latin alfabesiyle yazılmaya başlanmıştır.

Ladino, çeşitli dönemlerde, Kuzey Afrika'da, Mısır'da, Yunanistan'da, Türkiye'de, Yugoslavya'da, Bulgaristan'da, Romanya'da, Fransa'da, İsrail'de ve daha az da olsa Birleşik Devletler'de (en çok Seattle, Los Angeles, New York ve Güney Florida'da) ve Latin Amerika'da konuşulmuştur. Bu yüzyılın başlarında, ülkelerin resmi dillerinde zorunlu eğitimin başlamasıyla, Ladino dağılmaya başladı. Balkanlardan İsrail'e göç de Doğu Avrupa ve Türkiye'de Ladino'nun düşüşünü hızlandırdı. Naziler, birinci dilleri Ladino olan Yahudi topluluklarının büyük bir kısmını yok etti. Yahudi Soykırımından kurtulan Ladino konuşan nüfus, Latin Amerika'ya göç edip normal İspanyolca'yı kolaylıkla öğrenirken, diğerleri de gittikleri ülkenin dilini öğrendi. Bugün İsrail, dili hala anlayan ve konuşan yaklaşık 200 bin kişiyle en fazla Ladino konuşan nüfusa sahip ülkedir, ancak onlar bile çok sınırlı ve temel bir Ladino bilgisine sahiptir.

Karen Gerson Sarhon

http://www.haberekspres.com.tr/yavas-yavas-olen-dil-ladino-roportaj,253.html

 

  • HAMAS YÖNETİMİ, YALNIZCA MALİ BİR KRİZ DEĞİL, İDARİ BECERİKSİZLİĞİNİN VE GAZZE’DE DAHA RADİKAL DİNCİ AKIMLARIN BASINCI ALTINDA BİR MEŞRUİYET KRİZİ YAŞIYOR

Her yıl, “Toprak Günü”, 1948 yılında İsrail kurulurken, 1.9 milyonluk Filistin nüfusunun 700 bininin topraklarından sürülmesini betimleyen Nakba’nın, 15 Mayıs’taki yıldönümüne kadar süren protesto eylemleri sezonunu başlatıyor. Bu yıl 5 nedenle olayların tırmanma eğilimi, yeni bir İntifada’ya dönüşme olasılığı daha güçlü.

Birincisi, artık ufukta hiçbir çözüm umudu yok. Dinci Hamas, İsrial’in de onayıyla kurularak Filistin ulusal hareketini böldüğünden bu yana, Filistin halkı, İsrail ile pazarlık yapabilecek bir birleşik liderlikten yoksun. Gazze’de Hamas, Batı yakasında Filistin yönetiminin basiretsizlikleri, İsrail’i yeniden masaya oturmaya zorlayacak bir güç birliğini engellediği, bu durum da iktidardaki İsrail sağının işine geldiği için, iki devletli çözüm umudu giderek gündemden düştü.

İkincisi, Trump yönetimi, Tel Aviv’deki büyükelçiliğini, 15 Mayıs’ta, İsrail’in ‘Bağımsızlık’ ilanının 70. yıldönümünde, Kudüs’e taşıyacağını açıkladı. Böylece, ABD Filistin halkının taleplerini, haklarını yok saymış oluyordu.

Üçüncüsü, Başbakan Netanyahu’nun, 3 bin 736 adet yeni yerleşimci biriminin kurulacağına ilişkin açıklamaları, İsrail devletinin işgali genişletmeye kararlı olduğunu gösteriyordu. Filistinli toprak ve konut sahiplerinin sistemli olarak mülksüzleştirilmesi, evlerin ve toprakların, toplumunun en dindar kesimlerine verilmesiyle oluşan alanlarda, yoğun güvenlik önlemleri altında halen 600 bin İsrailli yerleşimci yaşıyor.

Dördüncüsü, Filistin göçmen kamplarındaki insani kriz artık dayanılamaz bir noktaya ulaştı. Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün, ocak ayında yayımladığı bir rapora göre, Gazze şeridinde içme suyunun yüzde 97’si insan tüketimine uygun değil, Sağlık bakanlığı gerekli ilaçlar stokunda yüzde 48’e, gerekli tıbbı aletler stokunda da yüzde 28’e ulaşan açıklar var. Yetişkin nüfusun yüzde 44’ü, gençlerin yüzde 60’ı işsiz. Ailelerin yüzde 65’i, balıkçı ailelerinin yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Beşincisi, Hamas yönetimi, yalnızca mali bir kriz değil, idari beceriksizliğinin ve Gazze’de daha radikal dinci akımların basıncı altında bir meşruiyet krizi yaşıyor. Bu krizi aşabilmek için toplumu yeniden harekete geçirerek liderliğini yenilemeyi denemekten başka bir çaresi yok.

Ergin Yıldızoğlu

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/952204/Filistin_sorunu_yeniden_gundemde.html

 

  • GAZZE HALKININ YAŞADIĞI MAĞDURİYETLERİN MERKEZİNDE OLAN HAMAS, KENDİ SORUMLULUĞUNU GÖLGELEMEK İÇİN YÜRÜYÜŞÇÜLERE TEZAHÜRAT YAPACAK, ABBAS İSE HALKIN MAĞDURİYETİNİ KENDİ SİYASİ AMAÇLARI İÇİN KULLANACAK

Yahudilerin Hamursuz Bayramı’nın arifesi olan 30 Mart’ta Hamas, Toprak Günü vesilesiyle Kitlesel Dönüş Yürüyüşü adı altında bir yürüyüş planlıyor. Filistinliler, Toprak Günü’nde İsrail’in 1976’da Celile’de el koyduğu toprakları anıyor. Yürüyüş kapsamında Hamas, halkı sınıra yürümeye çağırıyor. Bu etkinlik, Hamas’ın 14-15 Mayıs için planladığı asıl kitlesel gösterilerin provası olarak düşünülüyor. Bu tarihlerde üç önemli olay söz konusu: İsrail’in 70. Bağımsızlık Günü (Gregoryen takvime göre 14-15 Mayıs’a tekabül ediyor, İsrail’deki resmi kutlamalar ise İbrani takvimine göre 18-19 Nisan’da yapılıyor.), Filistinlilerin 15 Mayıs’taki Nakba Günü (“Nakba” Arapçada “felaket” anlamına geliyor.) ve ABD Büyükelçiliği’nin 14 Mayıs için planlanan Kudüs’e taşınması.

Hamas on binlerce insanın sınıra yürüyeceğini umuyor, İsrail ise kanlı çatışmalara hazırlık yapıyor. Savunma yetkilileri çatışmaların kaçınılmaz olduğundan emin. Tek soru Hamas’ın siyasi amaçları doğrultusunda planladığı bu “öfke günü” kaç ölü ve yaralıya mâl olacak. Bedeli ne olursa olsun Hamas, kitleleri sınırdaki tellere tırmanmaya teşvik etmeye hazırlanıyor.

İnsanların umutsuzluğu ne kadar artarsa İsrail’le sürtüşme noktalarına yönelme ve İsrail askerleriyle çatışma ihtimalleri de o kadar artıyor, kaybedecek bir şeyleri kalmıyor.

İsrail savunma teşkilatının değerlendirmesine göre rencide edilmiş ve öfkeli olan Abbas, bu hissiyattan faydalanmayı ve onu kendi lehine kullanmayı düşünüyor. Abbas, Hamas’ı cezalandırma ve Gazze halkının hayatını iyice zorlaştırma kararını kendisine en yakın isimlerden biri olan istihbarat şefi Macid Farac ile istişare ederek verdi. Filistin lideri bu güvenilir müttefikine danışmadan nadiren önemli bir operasyonel veya diplomatik karar verir.

Abbas’ın açıkladığı yaptırımlar hemen geçerli olacak. Bunların neticesinde Filistin Yönetimi’nin Gazze’deki memurları yeniden maaşsız kalacak, Gazze’nin zar zor çalışan hastaneleri daha da büyük sıkıntılar yaşayacak, ciddi elektrik kesintileri yaşanacak. Birkaç hafta içinde tam da kitlesel yürüyüşün tarihi yaklaşırken Gazze’nin elektriksiz kalması bekleniyor. Bu da insanların ayaklanıp sınıra yürümesi için ilave bir sebep olacak. Gazze halkının yaşadığı mağduriyetlerin merkezinde olan Hamas, kendi sorumluluğunu gölgelemek için yürüyüşçülere tezahürat yapacak, Abbas ise halkın mağduriyetini kendi siyasi amaçları için kullanacak.

Shlomi Eldar

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2018/03/israel-palestinians-us-hamas-mahmoud-abbas-speech-gaza-strip.html#ixzz5BYFoANia

 

Netten okumalar

 

  • YAHUDİLER HAMURSUZ BAYRAMI'NI KUTLUYOR

http://www.dw.com/tr/yahudiler-hamursuz-bayram%C4%B1n%C4%B1-kutluyor/av-43227058

 

  • 150 BİN YAHUDİ’Yİ KURTARAN OSMANLI PADİŞAHI

http://haberinduragi.com/tarih/150-bin-yahudiyi-kurtaran-osmanli-padisahi/

 

  • VATANINI HİTLER’E SATAN NORVEÇ BAŞBAKANI ‘QUİSLİNG’

https://haber.bursadanerede.com/2018/04/02/vatanini-hitlere-satan-norvec-basbakani-quisling.html

 

Takılan tweetler

 

Curly in Red‏ @CurlyInRed 2 Nis

Curly in Red Retweetledi: Azmibey 

haklısınız, devletin malı deniz demedi, gayrimüslimlerin malı deniz dedi, varlık vergisiyle her birinin hayatını kararttı

 

 

Bir Türk Yahudisi‏ @TurkiyeYahudisi 30 Mar

Yildiz tilbe yi sevmemek icin 1 sebep yeter bana ... hala nazi hayrani antisemit irkci kisiligi aklamak icin neler neler yapiyorsunuz ...@Hurriyet utanma yok mudur ?

http://www.hurriyet.com.tr/galeri-yildiz-tilbeden-inciler-40788158

 

Selin Sevindiren‏ @selinsevindiren 30 Mar

 

Annemleri bize getiren taksi şoförü ile bu akşam yaşanan muhabbet: Babam: Neden bu kadar trafik var? Şoför: Yahudilerin bayramı da ondan Babam: Olur mu ülkede topu topu 15 bin Yahudi var. Şoför: O zaman 10 bini bu semtte yaşıyor. #pesah #hagsameah

 

Aykan Erdemir‏ @aykanerdemir 30 Mar

 

Paris’te Müslüman komşusu tarafından hunharca öldürülen Holokost kurtulanı #MireilleKnoll’un Tournelles Sinagogu’ndaki anmasına katılan #LassanaBathily, 2015 yılında Paris’te kaşer bakkala yönelik cihatçı saldırıda çok sayıda Yahudi’nin hayatını kurtaran kahraman bir Müslüman.