Bubi kafeslerden ibaret değil

Gotik sanatın ülkemizdeki ender temsilcilerinden Bubi, aykırı işleri ile İş Sanat Kibele Galerisine konuk oldu. Çok yönlü sanatçı Bubi ile sanatının farklı dönemlerini ve ‘Kafesleri’ konuştuk. Silvyo Ovadya’nın röportajı

Silvyo OVADYA Sanat
21 Mart 2018 Çarşamba

Yıllardır yakından tanımaya çalıştığım sanatçı (ressam veya heykeltıraş kelimelerini kullanmak istemiyorum çünkü kendisini çok yönlü bir sanatçı olarak tanımlıyorum) yıllardır özellikle ‘kafes” stilinde yaptığı eserlerle ünlendi. Sanatçının 12 Ocak 2018 tarihinde açılışı gerçekleşen “Bubi 6 Dönem” sergisinin açılışına katılmak için sabırsızlanıyordum. Aynı akşam önceden alınmış tiyatro biletlerimiz vardı eşimle. İşten erken çıktım ancak İstanbul trafiği yine beni çelmelemişti. 45 dakikalık yolu bir buçuk saatte alamayınca açılışa da katılma şansını bulamadım. Sonrasında katılan birkaç arkadaşım aradı ve bu serginin kesinlikle kaçırılmaması gerektiğini belirttiler. Hatta oğlumu da götürmemi önerdiler. Bunu da ancak serginin kapanacağı gün gerçekleştirebildim ve 3 Mart günü sergiyi büyük beğeniyle gezme olanağını buldum…

Bu ziyaret sırasında Bubi’ye de birkaç soru sorabilme fırsatı buldum.

 Sevgili Bubi, son dönemde peş peşe bir dizi sergi açıyorsunuz. Özellikle kafeslerle tanınmış olmanıza rağmen bu son sergilerde farklı tarzda vücuda getirdiğiniz eserleriniz yer alıyor…

Bubi genelde ‘Kafesler’ ile tanınıyor. Oysa kafesler dışında benim 23 dönemim daha var. Bu dönemleri yavaş yavaş ortaya çıkarmak ve izleyiciyle buluşturmak için 2016-18 yılları arasında, her biri beş - altı farklı dönemi kapsayan yedi büyük sergi açtım. (Akasya KSM-2016, Olcay SG-2017, Bandırma Belediyesi-2017, Ankara Sanat Fuarı-Portakal Çiçeği Sanat Kolonisi-2017 - 18, Ekavart Galerisi-2017 ve İş Bankası Kıbele Sanat Galerisi-2018. Ayrıca Galeri Baraz ile Contemporary İstanbul ve Tüyap Fuarlarında da yer aldım.

 Bu sergi furyasıyla birlikte bir de Bubi kitapları patlaması yaşandı veya yaşattınız…

İlk kitap Akasya KSM tarafından 2016’da, ikincisi Bandırma Kuş Cenneti Festivali vesilesiyle Bandırma Belediyesi tarafından 2017’de çıktı. Üçüncü kitap Corpus Yayınları tarafından hazırlandı ve tanıtımı Ekavart SG’deki sergimin açılışında yapıldı. Sonuncu kitap ise İş Bankası tarafından Kıbele Sanat Galerisinde açılan bu son sergim vesilesiyle yayınlandı.

 Akasya KSM’nin yayınladığı kitap dönemlerinizi sizin ağzınızdan ele alıyor.

Evet, bu kitap için Nilgün Yüksel ile dört - beş ay süren zorlu bir söyleşi dönemi geçirdik. Yaptığım çalışmaları birinci elden sorguladı. Bu uzun söyleşi dönemimde taşlar yerine oturdu ve tüm dönemlerimi tanımlama olanağım oldu.

 Zorlanmanızın nedeni geçmişinizin derinliği mi?

Geçmişe dönmek sanıldığı kadar kolay değil. Geçmişinizle yüzleşmek, hatta hoşlanmadığınız bazı anılar ile karşılaşmak o kadar kolay değil. Bu karşılaşmamak için karşı kaldırıma geçmek gibi basit bir durum değil. Bazı yüzler, olaylar ansızın kafanıza takılır. Çoğunu unutarak kurtulduğunuzu sandığınız anılar ansızın karşınıza çıkar, hatta hesap sorar.

 Akasya KSM’de hangi dönemleriniz sergilenmişti?

Motif tekrarları, aplike yüzeyleri, dikişleri, yamaları, elektrik İşleri, afiş üzerine müdahaleler, tabletler, kafesler, ikonlar ve heykelleri sergiledim bu sergimde.

 Benim gibi bu dönemleri pek bilmeyen veya tanıma olanağı bulmamış olan sanatseverlerden ve Bubiseverlerden nasıl tepkiler aldınız?

Kafeslerin dışında Bubi’nin yeterince tanındığı söylenemez. Kafesler denince de sadece ‘Rölyef Kafesler’im biliniyor. Rölyeflere nasıl ulaştığım ve öncesinde neler yaptığım pek bilinmiyor. Hiç unutmam, yıllar önce “Rölyeflere nasıl çıktınız?” sorusuna “Nışantaşı’ndan” yanıtını vermiştim ironik bir şekilde. 15 yıldan uzun bir süre boya ile kafesler yaptıktan sonra yavaş yavaş Rölyef Kafeslere ve Rölyeflere çıkabildim. Öyle “Gıt gıt gıdak, yumurtam sıcak” misali bir anda olmuyor. Her açılımın, dönemin bir geçmişi ve bir tarihi var. Olmalı da…

 2017’de Bandırma’da bir sergi açtınız…

Bandırma Kuş Cenneti Kültür ve Sanat Festivaline konuk sanatçı olarak çağrıldım. Sergim nedeniyle Ali Şimşek tarafından hazırlanan ‘Bubi-Kafesler’ kitabı yayınlandı. Aynı yıl Ekavart SG’nde ‘Düğüm’ ve ‘Örgüler’i de sergileme olanağı buldum.

 Sanat alanında kendinizi yetiştirdiniz. Eğitimini almamış olmanıza rağmen günümüzde Türkiye’nin önde gelen sanatçılarından birisiniz.

Evet, acemiyim ve acemi kalmakta da direniyorum. Cahil cesaretimle farklı oluşumları, yolları deneyebildim. Tecrübelerimin ayağıma engel olmasına izin vermedim.

 Bilgilenmeye ve tecrübe sahibi olmaya da karşı gibi duruyorsunuz!

Tecrübeler, önemli olmakla birlikte çoğu kez insana engel ve tuzak oluyor. Bulunduğunuz yere size hapseder. Neyi yapmanız gerektiğini fısıldar tecrübe… Bir tarihte, “Her sanat yapıtı, sanatçısı için bir intihar denemesi olmalı” demiştim. Sanatçı kimi zaman risk almayı göze almalı.

 Sanat yaşamınızda belirli bir süre sonra Kafesleri, sonra da Rölyefleri yapmaya başladınız. Sanatınızda önemli bir yeri olan Kafeslere nasıl ulaştınız?

Kafesler, Türk İslam mimarisinde sık kullanılan, ardındakini kısmen gizlemek için kullanılmış bir mimari elemandır. Başta camii olmak üzere hamam ve eski ahşap evlerde kafesler bulunur. Bunları görüp de kafes yapmamak şaşırtıcı. Her ne kadar kafes arkası bir tutsaklığı çağrıştırıyor ise de kimileri için kafeslerin arkası güvenli bir liman olarak algılanabilir.

 Sizin kafesleriniz Türk İslam mimarisindeki gibi ardındakini gizleme amacı güdüyor!

Evet, bu nokta önemli. Kafes kavramı hapsetme, ardındakini kısmen örtme gibi anlamlar için de kullanılır. 70’li yıllardan bu yana boşluğu geçmek için kafesler çizdim. 80’li yıllarda beğenmediğim işlerin üzerlerine kafesler yaparak çok iş ürettim. Ve bu bir buluş oldu. Bu üst üste örtme tekniği beni Rölyef Kafesler’e çıkarttı.

Bubi’yı tanıyanlar tabii ki genelde sanatçı yönüyle tanırlar. Kısıtlı vaktine, tüm yaşamı ve kazancı zamana bağlı olmasına rağmen bir dizi eserini eğitime ve öğrenciye hizmet veren kuruluşlara gözünü kırpmadan bağışlayacak kadar geniş yürekli olduğunu bilmezsiniz herhalde Bubi’nin. Bubi’yi çok uzun yıllar öncesinden tanımama rağmen sanat alanında bu denli başarılı olacağını öngörememişim. Ancak sınırsız çalışma azmi ile mütevazılığı ve kendisinin de belirttiği gibi kendini usta olarak kabul etmemesi sürekli yeni işler geliştirmesinde önemli bir rol oynuyor. Sevgili Bubi’ye yurt içinde ve dışında nice başarılar.

‘Bubi Yastıkları’ ve ‘Bubi Mücevherleri’ni de ilk kez Ekavart’ta mı sergilediniz?

Mücevherleri ilk kez 2017 yılında Contemporary İstanbul Sanat Fuarında, Baraz Galerisinde sergilemiştim. Daha sonra Ekavart ve Kıbele Sanat Galerilerinde hem ‘Bubi Mücevherleri’ hem de ‘Bubi Yastıkları’nı sergiledik. 14 Mart tarihinde Ankara Sanat Fuarı kapsamında Portakal Çiçeği Sanat Kolonisi standında ikonların yanı sıra Yastık ve Mücevher Koleksiyonumdaki belirli parçalar da satışa sunulacak.

Yastık ve mücevherleri de siz mi üretiyorsunuz?


Evet, bu işler de kontrolüm ve onayımla yapılıyor. Yastıkları Hilal Baran, mücevherleri ise Demet Gayitova el işçiliğiyle, benim kontrol ve onayımla yapıyorlar.

 

Kibele’deki son serginizde figüratif eserlerinizin ne denli çekici olduklarına şahit oldum. Hatta inanılmaz yüz ifadesini görünce sanki yapamazmışsınız gibi ilk başta “kolaj mı?” gibi bir tepki gösterdim kendi kendime!

Sadece soyut değil, çok sayıda figüratif iş de ürettim ve üretmeye devam ediyorum. 24 dönemim içinde ‘Kazımalar’, ‘Elektrik İşler’, ‘İkonlar’ ve ‘Portreler’ önemli figüratif ögeler taşımakta.