Web´den Seçmeler

• “Hayatta kalabilmemizin tek yolunun sürekli bağırmak olduğunu söylüyordu. Bu şekilde uykuya dalmazdık. Çünkü uyursak bir daha hiçbir zaman uyanamayacaktık. Bu bankta omuz omuza verip bütün gece bağırmıştık. Ve gece gündüze, gündüze döndüğünde bağırmaktan tükenmiş, bitmiştik. Ve bir an geldi ki durduk… Ve ben artık omzumun arkasında olmadığını hissettim. Arkama döndüm. O, banktan güverteye düşmüştü ve başı suyun içindeydi... Göbeğinin üstünde gibi… Başka bir değişle, artık nefes alıp vermesi mümkün değildi artık. Ölmüştü. Ve… ama o bana çok yakındı, ama sadece bir ceset.” - DAVİD STOLİAR https://www.ushmm.org

İzak BARON Diğer
21 Şubat 2018 Çarşamba
  • POLONYA HÜKÜMETİ SÖZ KONUSU YASA İLE HOLOKOSTA İLİŞKİN MUHTEMEL SUÇLAMALARIN ÖNÜNE GEÇMEYİ PLANLASA DA, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE ANTİSEMİTİZM KONULARINDA ULUSLARARASI KAMUOYUNDA ZOR SINAVLAR VERECEĞE BENZİYOR

Yaşanan gelişmeler İsrail tarafından antisemitizm ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması olarak yorumlandı ve ciddi bir tepkiyle karşılandı. Tasarı yasalaşmadan önce, İsrail’in Varşova Büyükelçisi Anna Azari tasarıda değişikliğe gidilmesi gerektiğini, mevcut haliyle bu tasarının ifade özgürlüğünü kısıtlayacağını ifade etti. Aynı zamanda Polonya’nın Tel Aviv Büyükelçi Yardımcısı da İsrail dışişleri bakanlığına çağrılarak tasarıda yer alan ifadelerin değiştirilmesinin Polonya hükümetinden beklendiği bildirildi.

İsrail’in tepkilerinin ardında yatan, sadece söz konusu yasanın çıkarılması değil, zamanlama açısından da 27 Ocak Uluslararası Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü’ne yakın bir zamanda meclise sunulmuş olması. Dolayısıyla Netanyahu yasanın Senato’da engellenmesi çağrısında bulunsa da, bu çağrı Polonya milliyetçileri tarafından Polonya’nın içişlerine müdahale olarak algılandı ve yasalaşma aşamasındaki eleştirilere karşı tasarı meşru bir zemin buldu.

Polonya tarafı, söz konusu yasanın amacının soykırımın reddi veya yok sayılması değil, Polonya devletinin Almanya tarafından işlenen savaş suçuna katıldığı yönündeki iddiaların önüne geçilmesi olarak anlaşılması gerektiğini düşünüyor. Basında yer alan haberlere göre, konunun çözümüne ilişkin Başbakan Morawiecki’nin mevkidaşı Netanyahu ile telefonda görüştüğü ve konunun iki taraflı olarak ele alınması için bir ekip kurulduğu ve bu ekibin gelecek hafta İsrail’den bir heyeti kabul edeceği söyleniyor. Fakat söz konusu tasarının Senato’dan geçmesinin ardından İsrail’in karşı hamlesi gecikmedi. İsrail meclisine sunulan ve muhalefet partilerinin de desteğini alan tasarıda, Polonya meclisi ve senatosu tarafından kabul edilen yasa tasarısının “Yahudi soykırımını inkar” kapsamına girdiğinin belirtilmesi, Polonya-İsrail ilişkilerinin ciddi bir yara aldığını gösteriyor. Söz konusu tasarının Avrupa Birliği’nin de gündemine girmesiyle, Almanya başta olmak üzere Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Litvanya gibi ülkelerde de tarihi olaya ilişkin tartışmalar yeniden başladı.

Polonya hükümeti söz konusu yasa ile Holokosta ilişkin muhtemel suçlamaların önüne geçmeyi planlasa da, ifade özgürlüğü ve antisemitizm konularında uluslararası kamuoyunda zor sınavlar vereceğe benziyor. Bu gelişmeler akabinde, Polonya antisemitizminin Katolik kökenlerinin sorgulanması da ayrı bir başlık olarak önümüzde duruyor.

Emrah Dokuzlu

http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/polonya-ile-israil-arasinda-soykirim-tartismasi/1064953

 

  • PASTADAN EN BÜYÜK PAYI KAPMA YARIŞINDAKİ İSRAİL “MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGE” ANLAŞMALARIYLA BİR ADIM ÖNDE

İsrail’in 2009’da kuzey sahili açıklarında Dalit ve Tamar olarak adlandırılan alanlarda trilyon metreküplük doğal gaz yatakları keşfedildi. 2010’da ise Leviathan diye adlandırılan alanda yüksek miktarda doğal gaz ve petrol bulundu. Güney Kıbrıs’ın İsrail’in Leviathan parselinin hemen yanında bulunan “Afrodit” sahasında ilk tespitlere göre 200 milyar metreküp doğal gaz olduğu saptandı. Mısır’ın MEB’inde kalan Nil Deltasında da verilere göre 200 milyar m3 gaz 1,8 milyar varil petrol bulunuyor. Bu keşifler, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ın tarihin seyri içinde sahip olduğu jeostratejik ve jeopolitik önemine, jeoenerjik önemi de ekledi.

Avrupa’nın uzun yıllar petrol ve doğal gaz gereksinimlerini karşılayabilecek potansiyelin Doğu Akdeniz havzasında olduğunun anlaşılması iştahları kabartırken, Mısır, Türkiye, Güney ve Kuzey Kıbrıs, Lübnan, Suriye, İsrail ve Gazze Yönetimi bölgedeki petrol ve doğal gazda hak sahibi olduğunu açıkladı. Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesine göre, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) adı verilen deniz alanlarının devletlerin kendi aralarında yapacakları anlaşma ile belirlenmesi gerekiyor. 1982 tarihli sözleşmeye göre bir kıyı devletin, kara sularının kenarından 200 deniz miline kadar münhasır ekonomik bölge ilan etme hakkı bulunuyor.

(…) Pastadan en büyük payı kapma yarışındaki İsrail “münhasır ekonomik bölge” anlaşmalarıyla bir adım önde. Benzer şekilde Mısır yönetimi de hak iddia arayışında. Kahire geçen günlerde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Mısır ve Kıbrıs arasında imzalanan münhasır ekonomik bölgelerin belirlenmesine ilişkin anlaşmanın uluslararası hukuka göre herhangi bir geçerliliğinin bulunmadığı yönündeki açıklamalarına sert yanıt verdi. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, "Söz konusu anlaşmanın geçerliliğini hiç kimse tartışmaya açamaz. Zira anlaşma, uluslararası hukuk normlarına uygun ve BM'ye teslim edildi" dedi.

İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs, 2013’te vardıkları anlaşmadan da yola çıkarak çıkaracakları doğalgazı önce Girit adasına, oradan da Yunanistan’a taşıyacak bir boru hattı için çalışmalara başladı. Üç ülke arasında imzalanan ‘Lefkoşa Bildirisi’nde “İsrail ve Güney Kıbrıs’ın hidrokarbon yataklarını birleştirerek Yunanistan üzerinden Avrupa’ya taşıyacak bir boru hattı oluşturulması” ve “üç ülke arasında elektrik bağlantısı sağlanması” kararı alınması bunun somut göstergesi oldu.

Hattın adı, Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı. Avrupa Komisyonu’nun çalışmasına göre, henüz planlama aşamasında olan Doğu Akdeniz Doğalgaz Hattı’nın yıllık 16 milyar metreküp doğalgazı Avrupa’ya taşıması öngörülüyor. Avrupa Komisyonu ‘Ortak Çıkar Projesi’ kabul ettiği projeye mâli destek taahhüt etti. İsrail Enerji Bakanlığı’na göre hattın uzunluğu 1300 kilometre. Bunun 200 kilometresi Leviathan’dan Güney Kıbrıs’a, 700 kilometresi Kıbrıs’tan Girit’e, 400 kilometresi de Girit’ten Yunanistan’a uzanan bölümde olacak.

İbrahim Varlı

https://www.birgun.net/haber-detay/kibris-ve-dogu-akdeniz-gazi-nasil-paylasilacak-dogu-akdeniz-de-enerji-savaslari-204256.html

 

  • “RUSLAR İSRAİL'İN HAVA SALDIRILARINA VE İRAN'IN SURİYE'DEKİ FAALİYETLERİNE SES ÇIKARMIYOR”

DW: Esad rejimi gerçekten İran'ın Suriye topraklarında İsrail ile savaşabilecek duruma gelmesine göz yumabilir mi?

Murciano: İlk bakışta İran ile Esad rejiminin tam uyuştukları sanılabilir. Ancak biraz derine inildiğinde görüş ayrılıklarının olduğu görülür. Birkaç ay önce İranlı bir kurmay ekonomi ve güvenlikle ilgili taleplerin bulunduğu bir mesajla Suriye'ye gitti. İran, Suriye'de uranyum madeni işletmek ve askeri üsler kurmak istiyordu. Şam rejimi bu talepleri geri çevirebildi. Esad rejimi bu kritik ortamda İsrail ile doğrudan çatışmamaya ve İran'ın nüfuzunu sınırlı tutmaya özen gösteriyor. Ayrıca Rusya da böyle davranıyor.

DW: İran ile İsrail arasındaki anlaşmazlıkta Rusya nasıl bir tavır alıyor?

Murciano: Ruslar İsrail'in hava saldırılarına ve İran'ın Suriye'deki faaliyetlerine ses çıkarmıyor. Rusya taraf olmak istemiyor. Asıl amacı, Esad rejimini güçlendirmek. Rusların Suriye'de kazanacakları bir şey yok. Amaçları kayıpları sınırlı tutmak. İlerde hiçbir tarafı tutmamaya gayret göstereceklerini tahmin ediyorum.

DW: İsrail, Suriye'de İran ile doğrudan savaştığı takdirde ABD'nin desteğine güvenebilir mi?

Murciano: Eskiden İsrail'in Suriye ve Lübnan politikalarında ABD önemli bir faktördü. Günümüzde ise Suriye söz konusu olduğunda ABD'nin çekingen davrandığını görüyoruz. ABD meydanı Ruslara bırakıyor. İsrail'in iki yıldır aktif Rusya politikası uygulamasının nedeni burada yatıyor. ABD dış politikada Suriye meselesine önem vermiyor.

http://www.dw.com/tr/israil-iran-anla%C5%9Fmazl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-t%C4%B1rmanabilir/a-42579699

 

  • İSRAİL’İN DAVRANIŞLARI, BAZI AÇILARDAN TÜRKİYE’NİN “İŞİNE GELİR” NİTELİKTE. ANCAK, İTİRAZ ETMEMENİN KARŞILIĞI OLARAK “KUDÜS” KONUSUNA DA “TAMAM” DEMEZ

İsrail’in Suriye meselesine daha fazla dahil olması önemli. Zira İsrail diyor ki “aradaki yerel oyuncular çıksın, hangi devletin ne meselesi varsa, savaş arenasında görelim”. Kabul etmek gerekir ki, bu yaklaşıma Türkiye de hiç itiraz etmez. Zira Türkiye, vekalet savaşlarına en fazla karşı çıkan ülke.

Ancak sorunlar karmaşık. İsrail’in davranışları, bazı açılardan Türkiye’nin “işine gelir” nitelikte. Ancak, itiraz etmemenin karşılığı olarak “Kudüs” konusuna da “tamam” demez. Dama değil Satranç oynandığına göre, o zaman sahaya başka oyuncuların sürülmesi gerekir.

Sahadaki dengeyi İran-İsrail-Türkiye, hatta genişletelim Suudi Arabistan düzenleyecek olsa, satrancın zemini öngörülebilir bir zemin olur. Ancak tokmak ile davul başka ellerde. Dolayısıyla bölge ülkeleri esasen ABD ile Rusya’yı daha açık, daha tanımlanır bir tavır almaya zorluyor gibi. Eğer haklıysak, artık bölge ülkelerinin büyük güçleri yönlendirme kapasitelerinin arttığı bir döneme girdiği söylenebilir.

O zaman, belki de en pratik çıkış, Rusya ve ABD’nin denetlenebilir rekabetlerine bölge ülkelerinin öneri sunmaları ve çözümlerdeki ağırlıklarının artırılmalarını sağlamaları olabilir.

Buradaki kilit eşik ise kullanılabilir ülke olmayı seçmek ya da seçmemekle ilgili. İsrail, kullanılmaya hazır olduğunu ima eden hamleler yaparak İran’ı da aynı yola sürüklüyor. Dolayısıyla da Türkiye için mükemmel bir fırsat doğuyor.

Beril Dedeoğlu

http://www.star.com.tr/yazar/yoksa-her-sey-iranisrail-mucadelesi-yuzunden-miydi-yazi-1309333/

 

  • “BAKIN BEN YAHUDİ DEĞİLİM AMA BİR TUTUMLARI HOŞUMA GİDİYOR”

Sohbetimizde Hamdi Akın, ‘şirketin hisselerini satabilmenin önemini’ vurgularken, Yahudilerin ticaretteki maharetlerini hatırlatarak konuya ilginç bir bakış getirdi: “Bakın ben Yahudi değilim ama bir tutumları hoşuma gidiyor. Biliyorsunuz, inançları gereği toprak sahibi olamıyorlar. Tevrat’a göre toprağın sahibi Allah’tır. Sen ancak işleyen kişi olursun. 7 yıl bir ‘şabat’ yılıdır. 7 şabat yılı da, yani 49 yıl da ‘jübile’ yılıdır. Bugün neredeyse bütün dünyada uzun kiralamalarda süre neden 59 değil de, 49 yıldır diye hiç düşündünüz mü? Bugün dünyada büyük bankaları yöneten genellikle Yahudilerdir. Kültür öyle oluşmuştur. Finansman buna göre belirlenir. Birinci yıl Allah için, ikinci yıl fakirler için çalışılır. Üçüncü yıldan sonrası sizin içindir. Onun için bakın birçok kredi 2 yıl ödemesiz 7 yıllıktır. Yatırım fonlarının da bir çoğu öyle. Bir yatırıma 7 yıllığına girer sonra çıkar. Yaklaşım şu: Senin hayatında verimli olarak kullanabileceğin 7 tane 7 yıl var. Kendini 7 yılda bir yenileyeceksin...”

Hakan Güldağ

https://www.dunya.com/kose-yazisi/bunlar-turkiyeyi-ucuracak-isler/403823

 

  • İKİ ÜLKE ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN EN GERİLİMLİ OLDUĞU DÖNEMLERDE DAHİ, İSRAİL “ERMENİ KOZU”NU KULLANMAYI DÜŞÜNMEDİ

Meseleye biraz uzaktan bakanlar için, oylama sonucu belki biraz şaşırtıcı gelebilir. İsrail’in, “Türkiye aleyhine” bir tasarıyı şevkle kabul edeceği de düşünülebilir. Oysa öyle değil. Söz konusu tasarı, Knesset gündemine daha önce de getirilmiş ve yine reddedilmişti. Son girişimin de aynı şekilde başarıya ulaşmayacağı, daha oylama başlamadan biliniyordu. Bunun başlıca üç sebebi var:

İsrail yönetimi, Türkiye’nin hassas olduğu böylesine bir meselede, Ankara’yı karşısına almak istemiyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin en gerilimli olduğu dönemlerde dahi, İsrail “Ermeni kozu”nu kullanmayı düşünmedi. Benyamin Netanyahu gibi ülkesinin dış ilişkilerinde özensiz ve başına buyruk davranmayı adet haline getiren bir başbakan döneminde bile bu olmadı. Türkiye’yi tamamen kaybetmek, Ortadoğu’nun mevcut şartları içinde, İsrail’in işine gelecek bir şey değil. Bu nedenle, Ermenilerin bütün isteklerine ve çağrılarına rağmen, “soykırım tasarısı” ciddiyetle ele alınmadı.

Taha Kılınç

https://www.yenisafak.com/yazarlar/tahakilinc/en-cok-ben-2044465

 

Netten okumalar

  • SOBİBOR İSYANI

http://www.yeniduzen.com/sobibor-isyani-98718h.htm

 

  • İZİ MADEM KİMDİR?

http://turizmguncel.com/editor/izi-madem-kimdir-e61.html

 

  • 5 SORUDA İSRAİL BAŞBAKANI NETANYAHU HAKKINDAKİ SUÇLAMALAR

http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43072751

 

  • İSRAİL ORDUSUNDAN GAZZE ALARMI – BEN CASPİT

https://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2018/02/israel-netanyahu-al-sisi-sinai-isis-egypt-cooperation.html

 

  • NAZİ SS’LERİN MARŞINI BAĞLAMAYLA ÇALDI

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/nazi-sslerin-marsini-baglamayla-caldi-40732348

 

  • “SOYKIRIMI İNKAR YASASI”NIN YARATTIĞI ÇİFTE KRİZ"  - DENIZ BERKTAY

http://avim.org.tr/Blog/SOYKIRIMI-INKAR-YASASI-NIN-YARATTIGI-CIFTE-KRIZ-SOYLEDIK-15-Subat-2018

 

Arşivlerden - Struma

 

  • 73 YILDIR KANAYAN YARA: STRUMA FACİASI – AYŞE HÜR

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse-hur/73-yildir-kanayan-yara-struma-faciasi-1303687/

 

  • STRUMA SEFERİ — TANIKLIKLAR

“Hayatta kalabilmemizin tek yolunun sürekli bağırmak olduğunu söylüyordu. Bu şekilde uykuya dalmazdık. Çünkü uyursak bir daha hiçbir zaman uyanamayacaktık. Bu bankta omuz omuza verip bütün gece bağırmıştık. Ve gece gündüze, gündüze döndüğünde bağırmaktan tükenmiş, bitmiştik. Ve bir an geldi ki durduk… Ve ben artık omzumun arkasında olmadığını hissettim. Arkama döndüm. O, banktan güverteye düşmüştü ve başı suyun içindeydi... Göbeğinin üstünde gibi… Başka bir değişle, artık nefes alıp vermesi mümkün değildi artık. Ölmüştü. Ve… ama o bana çok yakındı, ama sadece bir ceset.”

https://www.ushmm.org/wlc/tr/media_oi.php?ModuleId=10005410&MediaId=2296

 

Takılan tweetler

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 17 Şub

Anlatılan Bergamalı Nesim'in hak ettiği kadar anlatılmayan hikayesidir. 15 Mayıs 1919. Yunan ordusunun İzmir'i işgal ettiği gün. İşgal komutanı Albay Zafiryu ile askeri vali Steryadis üst düzey Rum, Levanten, Musevi ve Türkleri Kramer Palas'tabaloya davet eder.

https://twitter.com/TrakyaBalkan/status/964984710500896769

 

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 17 Şub

İzmir'in işgali ile tüm şehir Yunan, İngiliz ve Amerikan bayraklarıyla donatılmıştı. Rumlar sevinç gösterileri yapıyordu. Kramer Palas'taki davete Rumlar koşarak gitse de, şehrin diğer önde gelenleri belki de biraz zorunluluktan katılıyordu. Nesim de davete icabet etti.

 

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 17 Şub

Kramer Palas'a girince Nesim'in gözüne ilk çarpan salona asılmış dev Yunan bayrağı olur. Bu sırada Albay Zafiriu işgal bildirisini okur: "Türkler artık İzmir'de söz sahibi değil. Yunan kralı canınızın, malınızın ve geleceğinizin garantörüdür; artık İzmir ve Ege Yunan toprağıdır"

 

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 17 Şub

Nesim bir vatanseverdir. Yunan işgal kuvvetleri komutanın söyledikleri üzerine öfkesine hakim olamaz. Yunan bayrağını asılı olduğu yerden çeker düşürür ve üstüne basarken de bağırır: “Burası Türk toprağıdır, burada ancak Türk bayrağı dalgalanır. Türkler geri gelecek!”

 

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 17 Şub

Tabi ki bu olay İzmir'de duyulur. O sırada İzmir'in Osmanlı valisi olan (Sakallı) Nurettin Paşa ertesi gün Nesim'e bir tebrik mektubu yazar. “Azizim Nesim Navaro” ile başlayan mektup, “Gözlerinizden öperim” diye bitmektedir

 

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 17 Şub

Ancak Yunanlar bu hareketi cezasız bırakmazlar. Nesim, askeri mahkemece yargılanır ve idama mahkum edilerek asılır! Nesim Navaro, Musevi mezarlığına gömülür. Çünkü o 400 yıl önce İspanya'dan Osmanlı'ya sığınan Sefarad Yahudilerinden biridir.

 

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 17 Şub

Bazı notlar: 1) Nesim Navaro hakkında çok kaynak yok. Olanların bazısında hakkında idam kararı verildiği yazılı, bazısında ise asıldığı da yazıyor. Belge aradım, bulamadım. 2) Zafiru, Attila İlhan'ın Karantinalı Despina şiirinde Despina ile İsplandid Palas'ta sevişen miralaydır.

 

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 17 Şub

3) Kramer Palas, M.Kemal'in İzmir alındıktan sonra gelip rakı içtiği ve garsonla arasında şu muhabbetin geçtiği iddia edilen otel: M.KEMAL: "Kral Konstantin İzmir'e gelince buraya oturup rakı içti mi?" GARSON: "Hayır efendim" M.KEMAL: "Madem rakı içmeyecekti, niye aldı İzmir'i?"

 

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 17 Şub

4) O dönem İzmir valisi Sakallı Nurettin Paşa, Kurtuluş Savaşı sonramı önce padişah ve İngiliz yanlısı gazeteci Ali Kemal'i İzmit'te; sonra da İzmir Metropoliti Hrisostomos İzmir'de linç ettiren kişidir.

 

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 17 Şub

5) Birinci Dünya Savaşı sonrası bu topraklarda kimin vatansever kimin vatan haini olduğunu ortaya çıkarması açısından turnusol dönemidir. Musevi Nesim Navaro'nun eylemi nerede, İngiliz parası ile Yunan ordusuna destek olmak için şeriat adına Milli Mücadele'ye savaş açanlar nerde?

 

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 17 Şub

6) Acı gerçek: Nesim Navaro (muhtemelen Musevi olduğu için) bugün "Keşke Yunan kazansaydı" diyen Müslüman'ın (!) binde biri kadar bile tanınmamakta, saygı görmemektedir. Hangisi daha vatanseverdir, sizin takdirinize bırakıyorum.

 

TrakyaBalkan‏ @TrakyaBalkan 17 Şub

7) Anlatılanları doğrulatmak için araştırma yaptım. Sanırım Nesim Navaro'nun aynı ismi taşıyan torununu buldum. İsrail'de Türk lokantası işletiyor galiba. Twitter'ı var ama kullanmıyor çoktandır: @nesimnavaro Youtube kanalı: https://www.youtube.com/channel/UCJ8EiXle3ZUNR5-dx90BC8w

Ulaşabilen sorsun haber etsin.

 

Baris Cayli‏ @DrBarisCayli 17 Şub

Baris Cayli Retweetledi: TrakyaBalkan

Nesim Navaro'dan bahsettiğiniz için teşekkürler. Osman Nevres kadar bilinmeyen fakat vatanını cesurca savunan kıymetli bir diğer Musevi.

  • Mois Gabay’ın kaleminden Nesim Navaro

http://arsiv.salom.com.tr/news/print/16118-Bu-topraklar-icin-SAVASANLAR.aspx

 

Önder Cırık‏ @GezsenAnadoluyu 14 Şub

Hangi devlet soy sop yayınlar ki diyen gerizekalı var ya? Kaydı olan her devlet yayınlar. Dedesi 1498’te İzmir’e sürülmüş Sefarad arkadaşım gidip Portekiz vatandaşlığı aldı geçen benim ecdadımı buradan kovdunuz diye. Şimdi AB vatandaşı.

 

Serkan Eser‏ @SerkanEser 15 Şub

Şam'da yaşayan musevi bir aileye ait olan kabul salonu süsü. Stalaktikli Mihrap. / Bergama Müzesi – Pergamonmuseum adlı yerde