Mississipi Balonu

Bitcoin heyecanı tüm hızıyla sürerken, tarihten bir örnek

Dani ALTARAS Köşe Yazısı
31 Ocak 2018 Çarşamba

Bitcoin finansal bir balon mu? Piyasa oyuncuları ve giderek genişleyen halk kesimleri son zamanlarda bu soruyla yatıp bu soruyla kalkıyor. Çok kısa sürede 3 – 4 binli fiyat seviyelerinden 19 binlere çıkıp ardından da yine çok kısa sürede 11 binlere çakılınca ilgi, merak ve heyecan daha da arttı.

 

The Economist son sayısında bu konuda yayınladığı makalede1 finansal balonların beş aşamada gelişen bir süreç olduğunu yazdı: Hareketlenme, fırlayış (boom), coşku, finansal kaygı ve iğrenme. Bugünlerde finansal balonlar arasında en çok dillendirilen örnek 1637’deki Hollanda lale çılgınlığıdır ama başka bir örnek var ki, daha az bilinmekle birlikte dönemine etkisi muazzam olmuştur: 1719 Fransa Mississipi Balonu. Bu olayı anlatan çeşitli versiyonlar var ama bu yazı Yuval Noah Harari’nin Sapiens’deki versiyonunu referans alıyor.
Dönem, Hollanda’nın, kendi yanlışları ve ihmalleri yüzünden dünya ticaretinde etkisini kaybettiği, İngiltere ile Fransa’nın, Hollanda’nın yerini almak için kıyasıya rekabet ettiği bir dönem. Başlangıçta Fransa daha avantajlı konumdaydı. İngiltere’den daha büyük, kalabalık ve zengin bir ülkeydi, ayrıca daha büyük ve deneyimli bir orduya sahipti.

Olay, tarihteki adını 1717’de Fransa’da kurulan Mississipi Şirketinden aldı. Şirket Amerika’da Mississipi vadisini kolonileştirerek New Orleans şehrini kurmuştu. Şirketin müdürü İskoç asıllı John Law idi ve Fransa kralı 15. Louis ile arası iyiydi. Law büyük planlarını finanse etmek için şirketi Paris borsasına açtı. Law aynı zamanda Fransa Merkez Bankasının başkanıydı. Kral bununla da yetinmemiş, onu çağımızın maliye bakanlığına eşdeğer Genel Finans Kontrolörü olarak da atamıştı.

1717’de Mississipi Vadisi timsahların yaşadığı bataklıklarla kaplı bir bölgeydi ama şirket burada büyük fırsatların ve zenginlik potansiyelinin yattığı efsanesini yaydı. Fransız aristokratları, işadamları ve şehirli burjuvazi buna inandı, şirketin hisseleri önceden 500 livreden alınıp satılırken 1 Ağustos 1719’a gelindiğinde 2.750 livre’ye yükseldi. 30 Ağustos’ta 4.100, 4 Eylül’de 5.000 livre’ye sıçradı. 2 Aralık’ta hisselerin değeri 10.000 livre’yi geçti.

Paris coşku içindeydi. Artık sıradan insanlar da fırsatı kaçırmak istemiyor, bütün mallarını satıp kredi alarak Mississipi Şirketinin hisselerini almaya çalışıyordu. Herkes zengin olmanın kısa ve kolay yolunu bulmuştu.

Ne var ki, birkaç gün sonra panik baş gösterdi. Bazı büyük yatırımcılar hisselerin ulaştığı seviyelerin gerçekçi olmadığını düşünüp satışa geçmişti. Fiyatlar düşmeye başladı. Bunu görenler ellerindeki hisseleri satıp kurtulmak istediler. Durum hızla kötüleşti. Fransa Merkez Bankası düşen fiyatları dengelemek için hisse alımına geçti ama panik o kadar büyüktü ki, bunu sürdüremedi, bir süre sonra da parası bitti.

John Law bu sefer de maliye bakanı sıfatıyla, çöküşü durdurmak niyetiyle hisse alımına devam edebilmek için para basılmasına izin verdi. Bu adım bütün Fransız finansal sistemini olayın içine sokmuş oldu. Fakat bu da çare olmadı, hisseler 10.000 livre’den 1.000 livre’ye düştü, sonra da tamamen sıfırlandı.

Balon patladığında merkez bankasının ve kraliyet hazinesinin elinde hiçbir değeri olmayan hisse senetleri vardı ama hiç nakit para yoktu. Büyük spekülatörlerin çoğu zamanında çıktıkları için zarar etmemişler fakat sıradan insanlar varlarını yoklarını yitirmişti. Aralarında yaşamlarına son verenler oldu.

Sonrasını Harari anlatsın: “Fransa Krallığının finansal sistemi bu çöküşten sonra hiçbir zaman toparlanamadı. Mississipi Şirketinin, siyasi bağlantılarını hisse fiyatlarını manipüle etmek için kullanması, insanların Fransız bankacılık sistemine ve Fransız kralının finansal becerilerine olan güvenini sarstı. Bunun bir sonucu olarak da 15. Louis giderek daha zor kredi bulabilir hale geldi. Bu, Fransa’nın denizaşırı imparatorluğunun İngilizlerin eline geçmesinin en önemli nedenlerinden biriydi. İngilizler kolayca ve düşük faizle kredi bulabilirken, Fransızlar zar zor kredi buluyor, bulduklarında da yüksek faiz ödüyorlardı. Nihayet 1780’lerde büyükbabasının ölümünden sonra tahta çıkan 16. Louis, yıllık bütçenin yarısının kredi faizlerine gittiğini ve iflasa doğru koştuklarını fark etti. İstemeyerek de olsa, 150 yıldır toplanmayan Fransa parlamentosunu 1789’da krizi çözebilmek amacıyla topladı. Fransız Devrimi de böyle başladı.”

The Economist ise Bitcoin ile ilgili makalesini şöyle bitiriyor: “Henüz finansal kaygı aşamasına gelmedik ama yakınında olabiliriz. (…) Gelir akımı olmayan dijital bir varlığın değerini belirlemek kolay değil. Bu, yukarı yönde bir fiyat hedefi belirlemeyi de, aşağı yönde bir zemin öngörmeyi de zorlaştırıyor. Fakat insanlar bunu görecek duruma geldiklerine, ‘iğrenme’ aşamasında olacağız.”

Yaşayanlarımız görecek.

1 https://www.economist.com/blogs/buttonwood/2018/01/tales-crypto-1?fsrc=scn/tw/te/bl/ed/