Getto Toplumu Psikolojisi ve KKTC seçimleri

Ferhat ATİK Toplum
10 Ocak 2018 Çarşamba

“Kıbrıs üzerine akademik ve politik yazında Kıbrıs’taki Türkiyeli göçmeler, Kıbrıs sorununda bir sayısal-demografik problem olma dışında -yokturlar-” der, Hatice Kurtuluş ve Semra Purkis, ‘Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a göç dalgaları: Lefkoşa’nın dışlanmış göçmen - enformel emekçileri’ başlıklı, -yazıları ile felsefesini yakından tanıdığım ve tanıdıkça derinden sevdiğim- Ulus Baker’e ithaf ettikleri makalelerinde.

***

Bir tek Lefkoşa’nın sorunu değil elbette bu durum. (Çalışma orijini o alan alınmış sadece.) Bu konu hem ekonomik hem de kültürel olarak Kuzey Kıbrıs’ın geneli ile ilgili sıkıntılar içeren bir durum. Çok yazıldı, çok söylendi. Hatta ‘popüler’ yaklaşımlarla çözüm; ‘sınır dışılar’, ‘kimlikle girişi engellemek’ gibi ifadelere kilitlendi.

Oysa şimdilik (!) dört evreden bahsedebiliriz. (Kimileri buna dalga diyor.)

İlki, Türkiye’nin hâlâ tartışılan (tartışıldıkça kısır döngüden çıkılmayıp, zaman kaybına neden olan) meşru askeri müdahalesi süreci ile başlayan göç evresi. İkincisi, ilk evrenin çekim alanında oluşan ekonomik fırsat tahmini evresi, üçüncüsü ucuz emek ihtiyacının sonucu olan göç ve şimdilik sonuncusu diye sıfatlandırabileceğimiz dördüncü göç evresi olan, sermaye gücünün transferi (göçü). (Kimi evreler, mütekabiliyet olmasa da tersine göç evreleri de içermektedir.) (Bu evreler üç başlıkla da anlatıldığı zamanlar olmuş olsa da dört ayrı evre ile belirtmenin daha etkin olacağı kanaatindeyim.)

***

Yüzeysel bir tespit ya da çözümsüz bir kritik olmaması nedeniyle önermeye ihtiyaç duyduğum an bu andır.

Öyle ki; ‘Getto Toplumu Psikolojisi’ni dağıtmak ve genel kültüre adapte etmek gibi bir seçenek, bu problemin çözümü için önemli bir adım olur kanaatindeyim. Kaldı ki kültürel çatışma, iki (veya belki daha fazla) blok kültür arasında yaşansa da, iç içeleştirilmiş ve blok kültürden uzaklaşarak ayrışık (heterojen) soğukluk yerine, bağdaşık (homojen) sıcaklıkla kültürleri -belki diğerine yendiremeyiz ama- birlikte bir dönüşüme yönetecek adım atabiliriz.

Biraz daha temel ifade etmem gerekirse, göçmen nüfusu yok saymak ve/veya bunu arzu etmek ancak rasizmi besler. Bunun kimseye yararı yoktur. Oysa varsayarak ve var kalacağını bilerek, önlem alma adımlarını başlatmak ve ‘Getto Toplumu Psikolojisi’nden çıkararak birlikte dönüşüme başlamak, hayatımızın ipoteği olan gelecek sorgularımızın ortadan kalkmaya başlaması demektir.

Elbette bir köşe yazısı sınırlarındaki bir makalede bu konunun detay tadına varmak mümkün değildir. Ancak, matematikle çözülemeyecek bir problemin kısmi açılımlarına, bu vesile ile not düşmüş olmak amacındayım.

KKTC’nin yeni seçiminde bunlar konuşulmadı. Az vaatli, ancak ‘değiştirme’ ana başlığında bir seçim geçti. Vaat yoktu, çünkü ülke vaatlere prim veren dönemlerden uzaklaştı. Değişim ön plandaki mottoydu, çünkü barış-antlaşma. Avrupa Birliği vb. argümanlar seçim sürecinde soğumuş yemeklerdi.

Netice olarak Getto Toplumu Psikolojisi bu seçimlerde de seçmendeki hakim bilinç altı bilgiydi. KKTC’de yaşayan likit toplumun, daha fazla ortak paydaları olmaması, hakiki değişimlerin ilerlemesini zorlaştıran bir gerçek.  

***

İsmini zikretmekle kalmak istemediğim Ulus Baker’in, ‘töz (substantia) sorunu’ ve bu eksende ‘varlık problemi’ne dikkat çekerek Baruch Spinoza’ya gönderme yaparak, bu makalemi ben de merhum Ulus Baker’e ithaf etmek istiyorum.