Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudi Toplumunun faaliyet gösterdikleri meslekler

Osmanlı ülkesinde özellikle İstanbul, Selanik, İskenderiye, İzmir, Edirne, Şam, Kahire ve Halep gibi önemli ticarî merkezler yerleşen Yahudiler, ticari hayatta önemli roller oynadı. 17. yüzyılda düzenlenen bir listeye göre Yahudiler tam 119 farklı meslekte çalışıyorlardı. Ticarî alanda Yahudilerin en etkin oldukları sahalardan biri dokumacılık sektörüydü.

Önder KAYA Perspektif
4 Ekim 2017 Çarşamba

Osmanlı ülkesinde özellikle İstanbul, Selanik, İskenderiye, İzmir, Edirne, Şam, Kahire ve Halep gibi önemli ticarî merkezlere yerleşen Yahudiler, ticari hayatta önemli roller oynadı. Osmanlı Devleti içindeki Yahudi toplumu büyük ölçüde şehirlidir. Van, Diyarbakır ya da Urfa gibi bazı şehirlerdeki nüfus bir tarafa bırakılırsa, pek çok yerde Yahudi nüfusunun yüzde 70-80 kadarı şehirde yaşamakta idi.

Yahudi toplumunun aktif olarak yer almadığı esnaf teşkilatı son derece azdı. Nitekim 17. yüzyılda düzenlenen bir listeye göre Yahudiler tam 119 farklı meslekte çalışıyordu. Ticarî alanda Yahudilerin en etkin oldukları sahalardan biri dokumacılık sektörüydü. Osmanlı ülkesinde dokumacılık alanında en önemli iki merkez konumundaki Safed ve Selanik’teki kayıtlar, burada faaliyet gösteren dokumacıların neredeyse tamamının Yahudi olduğuna işaret eder. Üçüncü bir merkez konumundaki İstanbul’da da Yahudi dokumacıların etkinliği son derece yoğundu.

Yeniçerilerle ilişki

Yahudiler dokumacılık sektöründeki etkinliklerini siyasî alana da taşımışlardı. Zira yeniçerilere ait olan elbiselerin dokunması işini uzun zaman Selanik Yahudileri tekellerinde tutmuş ve bu iş için tahsis edilen Ocak Bezirgânlığı vazifesi de yine Selanik Yahudilerinin uhdesinde bulunmuştu. Yahudiler bu yolla Yeniçerilerle kurdukları ilişkiyi duraklama ve gerileme döneminde daha da geliştirmiş, bu sayede önemli limanlarda vergi tahsildarlığı yapabilme ve sarraflık gibi işlerin yürütülmesi hakkını elde etmişlerdi. Bu ilişki, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasını müteakiben ters tepmiş ve ocakla ilintili olan pek çok Yahudi zengini ya sürgün ya da idam edilmişti. Öyle ki 19. yüzyıl ortalarında Kamondo Ailesi ortaya çıkana kadar cemaat uzun süre kendi içinden hükümet nezdinde bir hami çıkaramadı.

Harp teknolojisinde katkı

İspanya’dan göçen Seferad Yahudileri harp teknolojisi alanında da Osmanlı Devleti’ne olumlu katkılarda bulundular. Zira bu grup İspanya’dan ayrılmalarından yaklaşık yarım asır sonra Avrupa’nın en büyük gücünü oluşturacak olan ve güçlü donanması nedeniyle ‘Yenilmez Armada’ adıyla adlandırılan, denizcilik bilgisine sahip bir devletin yani İspanya’nın tebaası konumunda idiler. Harp sanatı alanında önde gelen Yahudi ustaları da Osmanlı ülkesine göç edenler arasındaydı. Nitekim 15. yüzyıl sonlarında İstanbul’a gelen bir İspanyol seyyah şu ifadelere yer vermektedir: “Konstantinopolis’te, Katolik Kral Don Ferdinand’ın İspanya’dan sürülmelerini emrettiği kimselerin soyundan gelme pek çok kimse var. Keşke buraya geleceklerine, bunların denizde boğulmalarını Tanrı sağlasaydı. Çünkü pirinçten dökme top ve tüfek mekanizmaları hakkında bildikleri her şeyi düşmanlarımıza öğretmişler.” Bu kişilerin birikimi Osmanlı ülkesinde de memnuniyetle karşılandı. Hatta bu konuda II. Bayezid’e atfedilen şöyle de bir söz vardır: “Benim gibi bir rakibin kuvvetlenmesine yol açacak bu kadar çalışkan bir tebaayı kovuyorsa Kral Ferdinand, dedikleri kadar akıllı biri olamaz.”

Kültürel yaşamın gelişiminde Yahudilerin etkileri

Osmanlı ülkesindeki kültürel hayatın gelişiminde de Yahudilerin etkilerine rastlanır. Resmî tarih her ne kadar ilk Osmanlı matbaasını İbrahim Müteferrika’ya 1728’de açtırmış olsa da, Yahudiler Osmanlı ülkesindeki ilk matbaanın kurucularıdır. Gutenberg’in matbaasından epi topu 40 sene kadar sonra yani 1493’te Yahudiler, Osmanlı mülkündeki ilk matbaayı açarlar. İbrahim Müteferrika öncesi Yahudi matbaacılığı üzerine gayet kapsamlı bir çalışmaya imza atan Yasin Meral, bu durumu Yahudilerin Osmanlı Devleti’ne göç etmeden önce de gerek İspanya, gerek Portekiz ve gerek İtalya’da matbaacılıkla uğraşmalarına, baskı için gerekli dökülmüş hurufata ve baskı deneyimine fazlasıyla sahip olmalarına bağlar. Matbaa ile bağlantılı olarak ciltçilik ve kitapçılık gibi alanlarda da Yahudilerin varlığı biliniyor. 

İspanya ve diğer Avrupa ülkelerinden göç eden Yahudiler beraberlerinde kendi kültürlerini ve sanatlarını da getirmiş, Osmanlı ülkesinde de bunları sergileyerek eğlence hayatında önemli rol oynamışlardı. İspanyol Yahudileri göç ederken beraberlerinde tiyatroyu da getirmişlerdi. Büyük kent merkezlerinde tiyatro esasen uzun bir süre Yahudilerin tekelinde kaldı. Bunlar çoğu Çingene olan pek çok oyuncu eğittiler. Sonraları Yahudiler tiyatro alanında Rumlar ve Ermenilerin gölgesinde kaldılar. 17. yüzyılda İstanbul’da bulunan oyuncu kollarından en önemli üçü Yahudi kumpanyaları idi ki bunlara Patak kolu, Haşuna kolu ve Samurkaş kolu denmekteydi. Bu topluluklar genelde Avrupa’da uğradıkları zulüm ve işkenceyi hicvedici oyunlar oynar ve halkı güldürürlerdi. Bazen bir kadının kafasına pis bir işkembe geçirirler, bazen de eşeğe ters bindirilmiş bir Yahudi’nin ölüme götürülüşünü hicvederlerdi. İspanya Yahudileri ‘moresko’ denilen yerel danslarının yanı sıra kılıç ve kama ile yapılan ‘mattesina’ dansını da Osmanlı ülkesine getirerek sevdirmişlerdi.

 

Tıp alanında hizmetler

Musevi tebaa Osmanlı Devleti’ne özellikle tıp alanında önemli hizmetler verdi. 15. yüzyıl sonlarında ve 16. yüzyıl başlarında İstanbul’daki hekimlerin önemli bir kısmını Yahudiler teşkil ediyordu. Osmanlı ülkesinde ünlenen ilk Yahudi hekim esasen İtalyan kökenli olan Giacomolu Gaeta olup, Fatih Sultan Mehmet’in özel doktoruydu ki bu zat Müslümanlığa geçmiş ve son nefesini Yakup Paşa adıyla vermişti. Kendisinin çok uzun bir süre kariyerini muhafaza ettiği ve tüm sülalesinin her türlü vergiden muaf kılındığı biliniyor. Gaeta, Fatih’e hekimliğin yanı sıra, tercümanlık ve malî danışmanlık gibi konularda da hizmet veriyordu. Onun ölümünden sonra saraydaki Yahudi hekim nüfuzu her geçen gün artmış ve 16. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı sarayında o kadar kalabalıklaşmışlardır ki, bu devirde saray erkânına ilişkin tutulan kayıtlarda Müslüman ve Yahudi hekimler ayrı ayrı zikredilmeğe başlanmıştı. Öyle ki 17. yüzyıla gelindiğinde sarayda 41 Yahudi hekime karşılık 21 Müslüman hekim bulunuyordu. Çoğu İspanya’dan göç eden bu hekimler İbranice, Yunanca ve Arapça biliyorlar ve bu nedenle de hem sahalarında yazılan bütün eserleri takip edebiliyor hem de mesleklerini en iyi şekilde uygulama imkânına sahip oluyorlardı. 16. yüzyılın başında İstanbul’un en meşhur tabibi Ammon adlı bir Yahudi hekim idi. Yahudi hekimler arasında ihtida ederek İslam’a geçenler de vardı. Bunlar arasında ilk akla gelenler IV. Mehmet’in hekimi Mustafa Hayatîzade Efendi ile hem II. Mustafa hem de III. Ahmet’e hekimlik yapan Nuh Efendi idi. 17. yüzyılda Osmanlı ülkesine seyahat eden Thevenot da sadece sarayın değil halkın da önemli oranda Frenk ya da Yahudi hekimlere itibar ettiğinden bahseder.  Bazı Yahudi kadınları da ebelik mesleğini icra ederlerdi.

Yahudi cemaatine mensup kadınların da ekonomik alanlarda zaman zaman etkin oldukları biliniyor. Özellikle dokuma endüstrisinde son derece etkinlerdi. Bunun en temel nedeni Yahudi cemaatinin kadınların toplum içinde görünür olmasına müsaade etmemesidir. Dokuma sektörü bir Yahudi kadının kendi evinden de katkıda bulunabileceği bir alandı. Kadınlar ayrıca çarşı-pazarda diğer kadınlara mal satardı. Bohçacılık da yaparlardı. Bu işleri icra ederken de yüzlerini ve hatta ellerini de kapayacak şekilde çarşaflanmaları gerekirdi.  

Tüm bu sektörler haricinde Yahudi zümrenin faal olarak uğraştığı marangozluk, kalafatçılık, meyhanecilik (ki özellikle Rumlar bu sektörde başı çekmekte olup Ermeni ve Yahudiler ikinci planda idiler) ve simsarlık meslekleri de zikredilebilir. Osmanlı yönetimi ile yabancı tacirler arasında aracılık yapan Yahudiler, gümrük, mal ve tekne vergisi gibi gelirlerin toplanması işini de tekellerine almışlardı. Tüm bu vergileri Osmanlı Devleti adına topluyorlardı. Yine saten, mücevher ve inci gibi değerli süs ve giyim eşyalarının ticareti ile de büyük ölçüde Osmanlı Yahudileri uğraşıyorlardı.

19. yüzyılda bankacılık ve finansman işlerin de özellikle Aşkenaz Cemaatine mensup insanların sivrildiği bilinir. Yine bu cemaat mensupları terzilik ve çantacılık işlerinde de uzmanlaşmıştı.

 

KAYNAKÇA

Mehmet AYDIN;  “İstanbul’un Fethinden Önce ve Sonra İstanbul’daki Yahudi Cemaati”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 14, Güz 2002, s. 5-25

Yaron BEN-NAEH; Sultanlar Diyarında Yahudiler, İstanbul 2009

Bernard LEWİS; İslam Dünyasında Yahudiler, (çev: Bahadır Sina Şenel), İmge yay., Ankara 1996

Robert MANTRAN; XVI-XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu (çev: M. Ali Kılıçbay), Ankara 1995

Yasin MERAL; İbrahim Müteferrika Öncesi İstanbul’da Yahudi Matbuatı (1493-1729), Ankara 2016

Özdemir NUTKU; IV. Mehmet’in Edirne Şenliği (1675), TTK. Yay., Ankara 1987

Minna ROZEN; İstanbul Yahudi Cemaati’nin Tarihi, İstanbul 2010

Stanford J. SHAW; Osmanlı İmparatorluğu’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde Yahudiler, (çev: Meriç Sobutay), İstanbul 2008