Bir kitap üzerinden komplo teorileri

“Aklını merkebe teslim etme, çeker arpa tarlasına gider.” Anonim atasözü

Toplum
20 Eylül 2017 Çarşamba

Devrim Yılmaz

Kahvehane köşelerinde dönen birkaç zırva ile 235 sayfa bir kitap yazmak mümkün mü? El-cevap namümkün. Çılgın bir meçhul denemiş olmamış. Absürt olmuş. Kitap sitesinde gezerken şöyle bir kitaba denk geldim; ‘Atatürk’ün Yasaklanan Kitabı - Yahudi Casus Suzy Liberman’ın Anıları’ (Yazarı Hüseyin Hakkı Kahveci). Yasaklı kitap, hem de Atatürk’ün yasaklı kitabı, Ortadoğu ile ilgili. İlk anda kulağıma ilgi çekici geldi. Acaba Ortadoğu ile ilgili yeni bir şey mi öğrenecektim; sıra dışı hasıraltı edilmiş bir gerçekliğe mi erişecektim? Ya da Mustafa Kemal’in Ortadoğu ile ilgili değişik bir bilgiye sahip olabilirdim. Aldatıldım. Okur olarak. Aklımda eğlenildi. Kitapta Atatürk sadece son sayfada da geçiyor ve kitapla alakası yok. Kitaba iliştirilmiş. Bir sözü yok. Hatay ile ilgili sözü yazarının kendi sıkıntılı iç dünyasında, İsrail ve Filistin’e monte edilmiş. Asıl amacı o olmasa da, kitap bizi antisemit hezeyanların götürebileceği yeri göstermesi açısından dikkat çekici. Şöyle ki yazarın okuyucusundan beklentisi ‘oku geç, soru sorma!’ Bir insan ne pahasına olursa olsun antisemitizm yapacağım derse, pek tabi kendi tarihini (Osmanlı-Cumhuriyet) aşağılayabilir. Gerçeklere karşı hiçbir sorumluluk hissetmez. Yazar kafasında yarattığı hayali bir kadın Yahudi casusu karakteri (kötü kurgulanmış), Osmanlı’nın Ortadoğu’da İngiltere ile girdiği rekabette (İngiltere’nin) yenmesini sağlamış. Bunu yaparken de kahraman ama şehvet düşkünü Türk subayı karakteri kurgulamış (yazarın kurgusu). Bu kurguda o dönemki Araplar Türkleri o kadar seviyorlarmış ki, Türk subayları geçerken onlara muz, portakal gibi ne kadar tropik meyve varsa ikram ediyorlarmış. Lawrence diye birinin adı hiç geçmiyor zaten.

Kitap saçma’nın örnek modeli olarak incelemek için ortada duruyor. Kitap o kadar basit ki içeriği ile ilgili daha fazla yazmak istemiyorum. Sadece şu sıralar moda olan bilgiden kaçış ve komplo teorilerine sığınma deliliğine dikkat çekmek istiyorum. Öyle ki bu anlayış dünyanın düz olduğunu bile yüksek sesle dile getirecek kadar zıvanadan çıkmış görünüyor. Acaba günümüzde internet aracılığıyla yoğun bilgi bombardımanı karşısında bazı yetersiz beyinler savunma mekanizması olarak komplo teorilerini mi kullanıyor? Komplo ile teori kelimesinin yan yana getirilmesi bile sakıncalı bence. Çünkü bir teori üstünde çalışılmış bir konudur. İç tutarlılığı olmak zorundadır. Ama basit bir komplo dedikodusu içinde bunlar aranmaz. Komplonun sakıncası zayıf akıllar arasında (ikna edilmek için koşul aramayan) moda olma ve yaygınlaşma tehlikesidir. Kanaatimce bir delilik türünün en büyük tehlikesi bulaşıcı olmasıdır. Şimdilerde bende, doğru bilgiye erişimin bir internet bağlantısı ötede olduğu günümüzde normal ve üstü akılların bilgi ekonomisi içinde (çağında) hızla kalkınacağını, buna karşılık zayıf akılların ise kaplumbağa misali kabuğuna çekileceği ve bilgiden kaçıp karanlığa koşacağı kanaati ve öngörüsü oluşmaya başladı. Umarım yanılıyorumdur. Ama yaşamla ve bilgi ile ilişkiniz sağlıklı değilse ve hazır değilseniz, değişik kültürle ve bilgiyle karşılaştığınızda tepkileriniz de hastalıklı olacaktır. Yüzmeyi bilmiyorsanız içinize girdiğiniz su sizin sonunuz olacaktır. Boğulacaksınızdır. Yeni bir bilgiye / kültüre maruz kaldığınız da zihniniz belki evrimsel mirasınızı ya merak edersiniz, ya nefret. Bilgi çağında büyük bir sınav veriyoruz. Ya merak edip sevip öğreneceğiz, ya da kafamızı toprağa gömüp öleceğiz. Çatallı bir yoldayız. Bir tarafta sevgi, merak, öğrenme ve pozitif düşünme var, diğer tarafta ise nefret, komplo teorisi, (boş) slogan, kafa karışıklığı, kompleks, kaos karanlık…

Tarihimizi doğru okumazsak, tekrarlara düşeriz. Önümüzde çok ulusluluk çok kültürlülük felsefesi üzerine temellenip ve bu sayede koca bir imparatorluk haline gelmiş, ardından Alman ırkçılığı ve Fransız ulusçuluğu modasına meyledip, hiç ait olmadığı bir savaşın içerisinde küçülmüş bir imparatorluk var. Ki bu imparatorluk yazarın bir (nedensiz) olumsuzluk olarak irdelediği, en güçlü zamanlarını Yahudi anneden doğma Kanuni, Fatih zamanlarında yaşamış. Şimdi içinde yaşadığımız Cumhuriyet de yine çok uluslu, çok kültürlü bir yurt. Yine varlığını hoşgörüyle sürdürecek, hoşgörüsüzlükle tehlikeye atacak. Yanlış varsayımlar, hastalıklı düşünmeler dramatik toplumları dramatik sonuçlara götürmekte. Bu çıplak sosyolojik gerçeklik Amerika için de böyle, Rusya ve Avrupa için de. Kaos istiyorsan nefreti örgütle, huzur istiyorsan sev.

Bize böyle yüksek seviyeli bir gazete armağan eden, kültürlü Yahudi toplumumuzu sevmeyi onur addediyorum. Moda ideolojilere, hasta fikirlere teslim edecek bir aklım yok. Yazmak kolay, yazarlık zordur. Okurunu ciddiye almanı, bilgi sahibi olmanı gerektirir. Sağlıcakla ve sevgiyle kalın.