Geç açılanlar

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
20 Eylül 2017 Çarşamba

 

Geç açılanlardan bahsetmek istiyorum. Doğuştan yetenekli olanların aksine, iyi oldukları hüneri zaman içinde deneyleyerek, arayarak ve geliştirerek bulanları. Bu kategorideki insanlar içindeki yeteneği geç fark ediyor sanmayın. O yetenek geç gelişiyor. Tam tersi olan dehalar ise yetenek ile doğuyorlar. Örneğin Picasso kariyerine genç yaşta parlak bir deha olarak başlayarak henüz 20 yaşında en önemli sembolizm eserini resmediyor. Yakın arkadaşı olan Casagemas’ın intiharını bir ruh çağırma seansı olarak sembolize ediyor ve Mavi dönemine başlıyor. Ruh halini yetenekle birleştirip bir şaheser yaratıyor. Cezanne ise genç Picasso gibi erken yaşlarda resim yapmaya başlasa da elle tutulur bir eserle ortaya çıkması onlarca yıl almış. Cezanne, becerisini geç geliştiren, ama belli süreden sonra konusunda usta olanlar için iyi bir örnek oluşturur. İnsan durup düşünüyor, iyi ki Cezanne’in kolej danışmanı, ilk çizimlere bakıp hadi oğlum seni muhasebeci yapalım dememiş…

Geç açılan olmak zordur. Etraftan koşulsuz müsamaha ve kör bir sadakat görmezse ustalaşmaya çalıştığı alanda istediği kadar deney yapamaz. Kendisine inanan ve destekleyen bir çevresi olmayan kişiler yeteneğini su yüzüne çıkaracak kadar deney yapamayacağı için sonuçta yok olmaya mahkûmdur.

Neden insanlar geç açılır? Bazılarının maddi durumu yoktur yeteneğini deneylemeye vakit ayıracak kadar. Örneğin Silvester Stallone çok fakir olduğu için yıllarca 200 dolar karşılığında porno içerikli filmlerde oynadı. Bazıları ise başka işlere girişip bir de başarılı olunca gerçek yeteneklerini deneylemeyi kendileri ötelediler. Örneğin Robert Lisesi yıllarımdan tanıdığım Özlem Alkan, dergi yöneticiliği gibi işlerde kariyer yaparken asıl yapmak istediği roman yazma işini ötelemiş oldu. Bazıları yanlış coğrafyada dünyaya geldi. Örneğin Joseph Conrad Polonya’da dünyaya geldi, İngiltere’ye yerleşip İngilizceye hâkim olması zaman aldığı için eserlerini geç yaşta vermeye başladı. Bazıları ise asıl tutkularını geç keşfediyorlar. Örneğin Henry Miller’in, cinsellikten nefretini yazması için öncelikle hayatını deneylemesi gerekiyordu. Yaşamı kendisi için önemli olduğu için hayal ürünü kişiler ve olaylar araması gerekmiyor.

Geç açılanları kendim de bu gruba ait olduğum için sevgiyle karşılıyorum. Kendimde bir yetenek ışıltısı sezmezken briç sporu ile tanışıp, öğrenmek ile ilgili deneyleri zamana yayarak ve etrafımdakilerin sonsuz tahammülünden faydalanarak geç de olsa ürün vermeye başlamamın, doğal yeteneği ile yükselen kişilerin yanında yavan göründüğünün farkındayım. Ama bu deneyimden yola çıkarak geç açılanlar ile ilgili şu sonuçlara varabilirim:

Geç açılanlar başarıyı çantada keklik olarak görmez. Başarısızlığın acımtırak tadını bildiği için başarıyı güzel karşılar… Ayrıca geç açılanlar, asıl tutkularında ezildikçe, başka konularda başarılı olmak gibi istem dışı bir yola girer. Bu da günün sonunda daha çeşitlilik arz eden bir kişi yaratır. Ve geç açılanlar yolculuk uzun ve çetrefilli olduğu için ‘deha’ların başarısızlıkta takındığı ‘mağdur’ rolüne hiç sığınmaz. Dış mihraklarda kabahat aramaz.

Kısacası,  dehaların ve geç açılanların başarılı olmasında süreç fark etse de ürün açısından pek bir fark yoktur. Başarı benim, başarısızlık başkasının yüzünden demeyip deneylemeye devam…