BES ve OKS Sistemine Dair Denemeler

Otomatik Katılım Sisteminde cayma oranı çok yüksek olunca sistemin yeniden gözden geçirilmesi gündeme geldi. Buradan birkaç madde ile biz de önerilerimizi katkı olarak yetkililere sunalım. Malum tasarruf ve sermaye birikimi ülkemizde önemli, BES ve OKS (sistemin)de bizim de tuzumuz olsun.

Cüneyt DİRİCAN Ekonomi
13 Eylül 2017 Çarşamba

 1- Öncelikle bireysel emeklilik sisteminde katkı payı ödemelerinin yatırıma yönlendirilme sürelerinde tasarrufların hızlı oluşumu adına bir gözden geçirme ihtiyacı bulunuyor. Mevzuat katkı payının tahsilinden itibaren 2 gün içinde yatırıma yönlendirilmesini şart koşuyor. Ancak kredi kartlarında bankaların fonlama veya Bankalararası Kart Merkezi (BKM) komisyon/maliyeti nedeni ile bu bankalarca üye işyerlerine yani emeklilik (ve hayat) şirketlerine bu maliyetler bloke gün sayısı (blokaj) olarak uygulanıyor. Dolayısı ile bu bloke gün sayısı +2 gün ile katkı paylarının yatırıma yönlenmesi demek. Mevcut durumda her şirketin bankalar ile kart tipi bazındaki blokaj süreleri farklı. İlişkili olduğu bankasının kartına 36 gün uygulayan da var, 30 veya 33 gün uygulayan da. Diğer banka kartlarına 40 gün uygulayan da var, web sitesinde bu süreleri hiç belirtmemiş olanlar da. Sistemdeki emeklilik (ve hayat) şirketleri genelde bankası olan bir gruba veya bankaya sermaye yapısı itibarı ile bağlı. Haliyle her bankanın şubeler cari faizi (fonlama maliyeti) farklı ve değişken, BKM takas komisyonu her banka için aynı ve sık değişmese de zaman zaman güncelleniyor. Kaldı ki BKM komisyonu sanal ve mail order işlemler için daha yüksek, bu da blokaj sürelerine ek maliyet ekliyor. Faizler ile bloke gün süreleri arasında ters orantı vardır. Faizler yükseldikçe bloke gün süresi azalır, daha doğrusu azalmalıdır. Fakat uygulamada blokaj süreleri aynı hızda değişime tepki vermekten çok bankaların emeklilik (ve hayat) şirketleri ile pazarlık gücüne tabi olarak durmaktadır. Çoğu emeklilik (ve hayat) şirketi kampanyalar ile ilişkisi olduğu bankanın kartlarının tahsilatlarda oranını çapraz satış, yenileme, farklı kampanya gibi ilerideki avantajlardan faydalanabilmek için arttırmak istiyor. Bu farklı blokaj süreleri ve durumu şirketler arasında katılımcının tercih faktörü ve rekabet unsuru olarak görülebilir ancak katılımcıların sözleşme transferi, fon değişikliği gibi konularda ne kadar bilinçli ve bilgili olduğu dikkate alındığında blokaj sürelerinin de katılımcının aleyhine, daha doğrusu ülkemizdeki tasarrufların hızla oluşumu aleyhine bir durum olarak görülmesi mümkün olabilecektir. Benzer bir durum oranı düşük olmakla beraber bankaların otomatik ödeme talimatı ile tahsile aracılık ettiği katkı paylarına uygulanan bloke gün süreleri için de geçerlidir. Konunun önemini bir örnekle aktarırsak; BKM komisyonuna göre 35 gün yerine 38 gün uygulanan bir sözleşmede katılımcının katkı payları yıllık toplamda 36 gün gecikmeli olarak yatırıma yönleniyor demektir. Bu katılımcının bir aylık katkı payının yaklaşık bir ay gecikmeli (getiri kaybı ile) olarak Takasbank hesaplarında görünmesi olarak düşünülebilir. Burada BKM ve BDDK ile koordineli olarak yeknesak ancak dinamik bir blokaj gün hesaplama formülü geliştirilebilir.

 

2- Fon getirileri bir dönem düşüklüğü nedeni ile radara takılmıştı. Enflasyon dikkate alındığında reel olarak çok az getiri sağlayan emeklilik fonlarının cazibesinde fon performansları önemli. Fonların çoğunun likit veya tahvil/bono ağırlıklı olması haliyle içinde barındırdığı kağıtların faizleri ile doğru orantılı getiriye neden oluyor. Bu getirileri arttırmanın yolu stopaj oranları ve portföy yönetim şirketlerine ödenen komisyonların gözden geçirilmesi ayrıca fon çeşitliliği ile mümkün olabilir. Emeklilik (ve hayat) şirketlerinin en az üç portföy yönetim şirketi ile çalışacak olması esneklik olarak bir fayda sağlayabilir ancak bunların seçim ve ihale şartlarının şeffaf olması ve kriterlerinin rekabete aykırı olmayacak şekilde Hazine ve Rekabet Kurumu tarafından düzenli olarak denetlenmesi önemli. Aslında daha önceki yazılarımızda önerdiğimiz üzere, katılımcı emeklilik sözleşmesini transfer etmek yerine aynı emeklilik (ve hayat) şirketinin dağıtım kanallarında başka şirketlerin emeklilik fonlarını alabilse sorun toptan çözülecek, hatta birden fazla sözleşmesi olanlara yatırım fonu alabilmek gibi ek esneklikler de dikkate alınabilir. Sonuçta yatırım fonlarının satışında bir bankadan başka bir kurumun yatırım fonunu alabiliyoruz. Niye emeklilik (ve hayat) şirketlerinde bu mümkün olmasın. Bu sözleşme transferlerinin yarattığı operasyonel maliyetleri ve müşteri şikayetlerini de azaltacaktır. Yatırım fonu demişken, örneğin altının onsunun 1.230’dan 1.270 dolara çıktığı bir zaman diliminde kıymetli madenlere dair bir yatırım fonunun daha düşük oranda bir getiri getiriyor olması da fonun tercihini ve yöneticilerinin performansını katılımcılar nezdinde sorgulatır.

 

3- Otomatik Katılım Sistemi cayılabilir bir tasarruf sistemi olarak çıktı. Şimdi beklenenden fazla olan çıkışlar nedeniyle gözden geçiriliyor. Sistemin amacı tasarrufları ve bundan hareketle sermaye oluşumunu teşvik etmek. Ancak OKS’de yatırımların tahvil/bono ağırlıklı fonlara yönlendirilmesi orta uzun vadede faizlere, oradan hareketle enflasyona baskı yaratabilir. Sermaye piyasalarının gelişimi adına A tipi hisse senedi ağırlıklı fonlara da belli bir oranda ve şartlara bağlı olarak imkân sunmak sisteme katkı sağlayacaktır. Hisse demişken Emeklilik Gözetim Merkezi’nin web sitesinde İMKB geçen yerler var. Sistemin sermaye piyasalarına katkı boyutu BİST’ten geçer.

 

4- Yabancılara (yurtdışı yerleşiklere) konut, hisse senedi, tahvil satabiliyoruz, mevduat açabiliyoruz. Ancak bireysel emeklilik sözleşmesi satılamıyor. Konu eğer yabancı sermayeyi çekmek boyutundan düşünülürse, belli şartlar altında, sektördeki şirketlerin sermaye yapıları da dikkate alındığında yurtdışı yerleşiklere de BES satışı olabilir mi? Benzer şekilde yurtdışındaki mavi kart (çifte vatandaşlara) sahiplerine sözleşme satılabiliyor. Geleceği için oy kullanan yurtdışındaki yurttaşların geleceğe dair yatırım planlarını burada yapabilmeleri özendirilebilir, SGK’ya ek yük bindirmek yerine emeklilik planları OKS’ye yönlendirilebilir. OKS’nin mantığında çalışılan şirketin maaştan kesinti yaparak çalışan adına katkı yapması söz konusu. Bu nasıl olacak, yabancı şirketlere yaptırımlar nasıl uygulanacak diye akla soru gelebilir. Burada kastedilen mavi kart ile Türkiye’de emeklilik hakkı kazanmak isteyenlere kademeli ve/veya şartlara bağlı bir ödeme planı ve şartı sunmak ve katkı payı havuzlarını OKS’den ayrı Takasbank nezdinde takip etmek şeklinde düşünülebilir. Benzer şekilde tamamlayıcı sağlık sigortası da pakete eklenebilir.