Aydın putlar

Araplaştırılmıyorsunuz, aptallaştırılıyorsunuz! Başını doğuya çevirdiğin için değil, doğuda kel kaldığın için… Esintinin yönü değiştiği için…

Bahar FEYZAN Köşe Yazısı 0 yorum
13 Eylül 2017 Çarşamba

Araplaştırılmıyorsunuz, aptallaştırılıyorsunuz!

Başını doğuya çevirdiğin için değil, doğuda kel kaldığın için… Esintinin yönü değiştiği için…

En problemli ilişki aslında başlıktaki iki kelimenin yan yana gelmesiyle başlıyor. Özellikle yer Türkiye ise aydın algısı eskiye özlem duyan, geçmişin hayaletlerini kovalayan, yeniye savaş açan insanlar halkası sanılıyor. Ne yazık ki Türkiye’deki adresleri toplum dışı sayılmak, üstelik toplumun en önünde gitmesi gerekirken!

Ülkede yön problemi yaratan siyaset sahnesinin yeni “aydınları” ise nice alkışlayanların arasından çıkıyor. Hep destek ve hatta tam destek, yeni model aydınlık sayılıp çokça karanlık noktaya fener diye tutuluyor. Lakin gözlerine tutulan aydınlıkla neye uğradığını şaşıran kalabalığı ileride kimler, nasıl tedavi edecek henüz bilen yok.

Muhalif sahnede kendisine rol verilmediği için küsen aydınların ise fikirlerini artık mezarlığa saklaması bir yana, aydın denen insan kumaşının cesaretten aldığı nasiptir asıl sorunumuz! Söylem tartışmasının ötesine geçemeyen öteki aydınların eylemsizliği de kahve köşelerine benzer. Anlatanı da bellidir, dinleyeni de, sonra çaylar gelir.

Diğer taraftan elini taşın altına koyma cesareti gösterdiği için parmaklıkların ardına koyulan aydınlarımız var. İşte onlar gerçekten önümüzde gidenlerden… Çünkü hepimizin başına gelebilme ihtimali en önce onların başına gelmiştir de ondan. Lakin yine susarız.

Yeni meşhur olmaya çalışanlar da var. Başka kontenjan bulamayınca aydın olma yolunda yürüyorlar. Emin adımlar atıyorlar mı bilinmez ama soruya cevap bulamazsa, “o değil de bu” taktiği yapıyorlar. Zaten onlar için ülkenin gittiği yer değil, her hangi bir ülkeden konuşmak önemli olduğundan yarın Uganda siyaseti de gündemini dolduracaktır… Meselesi özgün fikir üretimiyle ilgisi dahi olmayan “aydınların” kahvehanesidir artık televizyon köşeleri! Biri atar, öteki tutar sonra hepsini kim yakalar! Kalıpların içinden seslenen kimi aydınların konuştuğu arkaik dilin karşısında duran yeni nobranlık ise aslında kalıplara karşıdır. Lakin bu tartışmada kimsenin fikri kabul görmez. Aksine kimin sesi daha yüksekse en aydın da odur!

Kendi kaderlerini de ülkenin makul çoğunluğuna bağlayan aydınların yön işaret etmek güdüsü kalmadığı gibi ortaya vizyon koyabilmek, bugünün meselesi olmaktan çıkmıştır.

Oysa dünya siyasetinde yeni vizyon açan iki lider var. Biri Kanada Başbakanı Justin Trudeau diğeri ise Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron. Tahminlerin çok ötesinden geldiler. Yaşları genç olduğu için değil, değişimi okuyabilen enerjilere sahip oldukları için oradalar. Mevcudiyetin içine sıkışmadan sıyrıldılar. Dünyanın farklı kutuplarında açılan bu iki yeni kapıdan giriyor, değişim. Öyle ya da böyle tüm dünyaya yayılmak üzere…

Bugünün meselelerine eski kalıplarıyla aşırı kafayı yoran aydınlar ise geleceğin bir anda gelebileceğini dahi göremiyorlar. Bugün tartıştıklarımızı önümüzdeki sene unutacağımızı! Yahut dünya sahnesine şöyle bir bakıp bize denk gelecek resmin farkında değiller.

Bugünkü halimizin adı çürüme! Topluca, tek tek, genç yaşlı demeden herkes çürüyor. Çünkü ancak o zaman devam edebilmek mümkün bazılarına. Toplumu çürümeye yatırmak gerekiyor. İyice ayarlarını bozup tamiri mümkün olmayan değerlerle sarmak şart oluyor! Ölümsüzlük geçiyor çürümenin içinden, koltuk ölümsüzlüğü, iktidarın dayanılmaz ölümsüzlüğü.

Hepsi bu değil elbette! Çürüyen yerlerini iyileştirmeden kesen toplumun nesilleri yetişiyor. Haliyle tek tartışmada devleşip yine tek tartışmada yok ediliyor, her şey! İnsanlar, taraflara kurban edilirken sözler olgunlaşmıyor. Zaten aydınlar yine susuyor. Belki yeterince aydınlanmayan zihinlerinde korku ağır basıyor. Belki de sadece kendi ömrünü tamamlıyor.

Bu yazı ise sözünü karanlıktan geçirmeyenlerin aydın sayıldığı günlerden bildiriliyor.

1 Yorum