Virginia’da Naziler

Umut UZER Köşe Yazısı
23 Ağustos 2017 Çarşamba

Soner Yeler’in anısına…

 

 

Charlottesville…

Amerika Birleşik Devletleri’nin Virginia eyaletinde bulunan ve Virginia Üniversitesini barındıran küçük kasaba…

Yıllardır ABD’nin en mutlu ve huzurlu kasabalarından birisi seçilen Charlottesville, 12 Ağustos günü, ırkçılık karşıtı bir grubun gösterisine düzenlenen bir saldırıyla gündeme geldi. Bugün benim de yakından tanıdığım bu kasabada olanlar hakkında yazacağım.

Tarihte Virginia eyaleti, 1861-1865 yılları arasında vuku bulan Amerikan İç Savaşında, Güney Kuvvetlerinin merkeziydi. Bu eyalette bulunan Richmond kenti ise, kölelik yanlısı Amerika Konfedere Devletlerinin başkentiydi.

Bugün ise, büyük çoğunluğu kırsal olarak kabul edilen Virginia’nın kuzeyi Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington DC’nin dış mahalleleri olarak sayılır, hatta Pentagon ve CIA gibi Amerikan federal binalarının bir kısmı buradadır. Burada özellikle daha eğitimli ve liberal dünya görüşlerine sahip kişiler oturur. Bununla birlikte, ABD’de kırsal bölgeler genellikle muhafazakârdır ve Cumhuriyetçileri destekler. Buralarda Jerry Falwell ve Pat Robertson gibi ünlü papazlar da oldukça etkilidir. Bu açıdan da bakıldığında Virginia ilginçtir. Çelişkileri içinde barındırır.

 12 Ağustos 2017 günü Charlottesville’de ırkçı beyaz göstericiler ile anti-faşist grupların çatışması sonucu bir kadın Nazi taraftarı bir genç adam tarafından arabasıyla ezilerek öldürüldü. Charlottesville tıpkı diğer üniversite kasabaları gibi, filozof Richard Rorty’nin bu kasabada yaptığı bir konuşmada söylediği gibi, muhafazakâr denizlerin içindeki liberal adacıklardan biriydi. Nitekim 2016 başkanlık seçimlerinde Hillary Clinton oyların yüzde seksenini kazanmıştı. Ayrıca hem şehrin belediye başkanı hem Virginia Eyaletinin Valisi Demokrat Parti’den seçilmişlerdi.   

Virginia Üniversitesi (University of Virginia- UVa) ise, Amerika’nın kurucu babalarından ve anayasasının yazarlarından Thomas Jefferson tarafından 1819 yılında akıl ve bilimin ışığında iyi vatandaşlar yetiştirmek amacıyla kuruldu. Bu üniversitede Jefferson, ‘akademik köy’ (academical village) adını verdiği bir bilim merkezi kurmayı hedefliyordu. Kamu üniversiteleri arasında en seçkinlerden biri olan bu üniversitede ben de siyaset bilimi doktorası yaptım. Bu bağlamda bu bölümden doktorasını alanlar arasında ODTÜ’den Süha Bölükbaşı, Boğaziçi Üniversitesinden Mine Eder ve Marmara Üniversitesinden Mahmut Aykan’ı hatırlatmakta fayda görüyorum. Tabi UVa’in diğer bölümlerinden de birçok Türk’ün mezun olduğu, bunlar arasında Eczacıbaşı’nda yakın zamana kadar CEO olarak görev yapan Erdal Karamercan’ı da zikretmek gerekir.  

Çatışmaları körükleyen olayın Güney’in önemli generallerinden Robert Lee’nin heykelinin kaldırılması kararı olmuştu. Bu kararı protesto etmek için aşırı sağ unsurlar 11 Ağustos 2017 gecesi meşalelerle kampüs içinde gösteriler yaptı. Atılan sloganlar arasında Nazi döneminden kalma “Kan ve Toprak / Blood and Soil”, “Yahudiler yerimize geçemeyecekler” gibi sözler sarf edildi. Göstericiler arasında eski Ku Klux Klan (KKK) mensubu David Duke ve ırkçı kesimin yeni nesil temsilcilerinden Richard Spencer boy gösterirken karşılarında Harvard’da ırk çalışmaları alanındaki araştırmaları ile tanınan ve Matrix filmindeki kısa oyunculuk deneyimden hatırlanan Cornel West ırkçıları protesto ediyordu.

Bu bağlamda görüşlerini aldığım Virginia Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünden Profesör Robert Fatton, kendisinin Nazi yanlısı gösterileri bizzat gözlemlediğini, bunun da hayatında yaşadığı en ürkütücü anlardan birisi olduğunu vurguladı. Aynı zamanda karşıt gösterilere katıldığını da söyleyen Fatton, kendisini 1960’lı yıllardaki savaş karşıtı gösterilerdeymiş gibi hissettiğini ifade etti.

Bu küçük ve huzurlu kasabada bu olayların yaşanması insanları şaşırtsa da, güneyin ırkçı geçmişi akılda tutulursa, son olaylar bazı yorumcular için o kadar da sürpriz olmadı. Asıl şaşırtıcı olan Amerikan Başkanı Donald Trump’ın her iki tarafı da yani neo-Naziler ve Ku Klux Klan ile onları protesto eden grupları şiddete karışmakla suçlaması oldu.

Bu yaklaşım Amerika’yı daha da böldü ve geleceğin ırk ilişkileri açısından endişelere yol açtı. İşin doğrusu Trump’ın seçim kampanyasından itibaren aşırı sağ kesimler cesaretlenmiş ve daha görünür olmuşlardı.

Buna mukabil, Trump’ın bu yaklaşımına dünyadan eleştiriler geldi. İngiliz Başbakanı Theresa May, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve birçok uluslararası siyasetçi Trump’ın bu iki kesimi eşdeğer olarak görmesini eleştirdiler. Günümüzün en önemli Holokost uzmanlarından ve IHRA Fahri Başkanı Yehuda Bauer da endişelerini belirtip olayları kınarken bu tür ideolojilerle dünyanın her yerinde mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.

Charlottesville olayları Amerika’da ırk ilişkilerini derinleştirebileceği gibi ırkçılık karşıtlarını daha da birleştirip uzun vadede bu ciddi meseleyi yumuşatmak, hatta çözmek için açılımlara yol açabilir. 2050 civarında artık beyazların çoğunluğunu kaybedeceği öngörülen bu ülkede ırklar arası uyumlu ilişkiler kendilerinin çıkarına olacaktır.