Trump’ın Amerika’sında Nazizm hortladı

ABD Virginia’da ırkçı grupların düzenlediği ve Nazi sloganlarının atıldığı gösteri tüm dünyanın tepkisine neden oldu.

Dünya
16 Ağustos 2017 Çarşamba

Dünya Yahudileri tepki gösterdi

Yaşananları kınayan ABD’li Yahudi lider ve gruplar, Donald Trump’ı da, ilk açıklamasından dolayı eleştirdi. ADL Başkanı Greenblatt, “Bu ahlaki liderlik isteyen bir zaman. Başkan Trump’ın, yaşananları benzer sıkıntılara sahip iki grup arasında gelişen ve eşitlik talep edilen sıradan bir olay olmadığını kavraması gerekir” dedi.

 

Reform Judiasm Birliği (Union for Reform Judaism) Başkanı Rabi Rick Jacobs cumartesi gecesi yaptığı açıklamada, “Hafta sonu Charlottesville’deki neo-Naziler’in korkunç varlıkları ve söylemleri bize, iyi niyetli insanların nefrete karşı sağlam duruşlarına ve seslerini güçlü bir şekilde duyurmalarına hâlihazırda ihtiyaç duyduğumuzun adeta bir kanıtı oldu. Ayrıca ulusumuzun refahına ve nefret mesajlarının hedefi olan kişilere yönelik yapılan saldırıların, verilen zararların bir an önce azaltılması gerekli. Bir kez daha nefret kazandı” diyerek sözlerine devam etti.

Rick, “Başkan Trump’ı yaşanan nefret ve bağnazlık dolu korkunç olayları kınadığı ilk açıklamasından dolayı takdir ediyoruz. Ancak Başkan’ın bugünkü ahlaki eşitlikten bahseden açıklaması karşısında ciddi anlamda üzüntü duyduk. Beyazların üstünlüğünü savunanların Nazi bayrakları taşımaları ve ırkçı söylemleri özellikle kınanmalı, sadece ‘şiddet ve nefret birçok farklı yönden geliyor’ şeklinde ifadeler kullanılmamalı. Eğer liderlerimiz, bu nefret dolu, zehirli ifadeleri kullananları ifşa etmezlerse, bizler kesinlikle bunları durduramayız” dedi.

Trump tatilde olduğu New Jersey’de, Twitter üzerinden olayları eleştiren bir paylaşım yaptıktan sonra bir basın toplantısı düzenlemiş ve eleştiri tweet’lerinden birinde şu ifadelere yer vermişti: “Hepimiz bir olmalıyız ve nefreti kınamalıyız. ABD’de bu tarz şiddet olaylarına yer yok. Hepimiz birlik olalım!”

Dünya Yahudi Kongresi (World Jewish Congress) Başkanı Ronald Lauder da Charlottesville’da meydana gelen akıl almaz şiddet olaylarını sert bir dille kınadı. Lauder, “Ülkemizde hâlâ bu tarz nefret dolu şiddet olaylarının yaşanması oldukça üzüntü verici. Demokratik bir toplumda bu tarz şiddet dolu bağnazlığa, hoşgörüsüzlüğe yer bulunmamakta. Hepimiz birlik olup böyle iğrenç nefret olaylarına karşı uyanık olmalıyız.”

İftira ve İnkârla Mücadele Derneği (Anti-Defamation League – ADL) CEO’su Jonathan Greenblatt de olayları kınamak için pazar günü bir tweet paylaştı. Greenblatt’ın mesajında, “#charlottesville’de kargaşa. #violence (şiddet) kurbanları için dua ediyoruz ve sokaklarda #hate (nefret) dolu söylemleriyle dolaşanları kınıyoruz” yazdı. Daha sonra ADL adına açıklama yapan Greenblatt, “Bu ahlaki liderlik isteyen bir zaman. Başkan Trump’ın, yaşananları benzer sıkıntılara sahip iki grup arasında yaşanan, eşitlik talep edilen sıradan bir olay olmadığını kavraması gerekir. Beyazların üstünlüğünü savunanlara hak verilmesi gerektiği kadar karşıt grupların acımazsız şiddet içerikli saldırılarına da izin verilmemeli. Bu hareketler anti-Amerika hareketleri olup tereddütsüz kınanmalıdır” dedi.


Bennett ABD’li liderleri antisemitizmi kınamaya çağırdı

İsrail’de Yahudi Evi Partisi lideri ve İsrail Milli Eğitim Bakanı Naftali Bennett, Pazar günü, beyaz ırkın üstünlüğü için Charlotsville’de gerçekleştirilen yürüyüşü kınayarak, bu tip antisemitizm görüntülerinin ABD’li liderler tarafından da kınanmasını istediğini belirtti.

Açıklamasında Bennett, “ABD topraklarında rahatça sallanan Nazi bayrakları ve sembolleri, sadece Yahudi halkına ve diğer azınlıklara bir hakaret değil, aynı zamanda ABD’yi ve tüm dünyayı Nazilerden korumak ve kurtarmak için can vermiş milyonlarca Amerikan askerine de saygısızlıktır” dedi. 

 

Charlottesville zanlısı Hitler sempatizanı çıktı

Cumartesi günü, Charlottesville’de arabasını protestocuların üzerine sürüp 32 yaşındaki kadını öldüren James Alex Fields, polis tarafından 2. derece cinayetle tutuklandı. Fields’ın lise öğretmeni, Alex’in Nazi Almanya’sına ve beyazların üstünlüğüne büyük ilgisi olduğunu söyledi.

Beyazların üstünlüğü için yürüyüş yapanları protesto eden insanların üzerine araba süren genç adamın Nazizm hayranı olduğu, Adolf Hitler’i idol olarak gördüğü, 9. sınıfta ırkçılıkla ilgili ‘sıkı, radikal’ fikirleri olduğu ortaya çıktı.

Kentucky’nin Union şehrinde yer alan Randall K. Cooper Lisesinde okuyan zanlı Alex Fields’ın son senelerinde sosyal bilimler öğretmeni olan Derek Weimer, Fields’ın ‘ortalama’ bir öğrenci olduğunu, askeri tarih, Hitler ve Nazi Almanya’sına karşı çok ilgili olduğunu söyledi ve şunları ekledi: “James ile bir süre konuştuktan sonra Nazizm’e karşı olan hayranlığını, Hitler’i idol olarak gördüğünü ve beyazların üstünlüğüne inandığını görürdünüz... Sizi ürkütmeye başlardı.”

Cumartesi günü, Charlottesville şehrinde, gümüş rengi Dodge Challenger arabasını protestocuların üzerine sürüp 32 yaşındaki kadını öldüren ve en az 19 kişiyi yaralayan Fields, polis tarafından 2. derece cinayetle tutuklandı. Yaşanan şiddet olaylarına müdahale etmek için görevlendirilmiş bir Virginia Eyalet Polis helikopteri ise kasabanın dışındaki ormanlığa düştü; olayda iki polis de hayatlarını kaybettiler.

 

Almanya “kan ve toprak” siyasetine nasıl yanıt veriyor?  

(Kaynak: The Economist, 13 Ağustos 2017   Derleyen: Dani Altaras)


Neo-Nazi ideolojisine sıfır tolerans nasıl olmalı?

Charlottesville’de kalabalıkların Nazi sloganları atmalarını ve Swastika bayrakları dalgalandırmalarını izlemek her yerde üzücüdür. Ama bunları Almanya’dan izlemek özellikle üzüntü vericidir. 2017 Amerika’sı 1933 Almanya’sı değildir. Ama “kan ve toprak” için atılan sloganlar, meşaleler, Nazi selamları, muhaliflere yöneltilen haydutluk ve şiddet – etnik milliyetçiliğin bütün kızgın görüntüsü – yine de ürpertici bir andırmadır. Donald Trump ve medyasındaki amigolarının çelişik duygulu tavırları da öyle. Bunlar işlerin burada (Almanya’da) nasıl yapıldığıyla daha fazla çelişemezdi: Bugün Almanya, karanlık ‘Blut und boden /kan ve toprak’ politikalarına taviz vermemenin bir vaka çalışması gibidir.

Bu, bu tip politikaların geçmişte nelere yol açtığının hatırlamaya verilen önemle başlar. Her Alman öğrenci, okuma ve yazmayı öğrenmek gibi, tedrisatın temel bir bölümü olarak bir Nazi ölüm kampını ziyaret eder. Ülkedeki şehirler birer hatırlama anıtıdır. Sokaklara ve meydanlara direnişçilerin adları verilmiştir. Yollarda küçük pirinçten döşeme taşlarında bir zamanlar o adreslerde oturan Yahudi Soykırımı kurbanlarının adları yazılıdır. Sokaklar çeşitli anıtlarla doludur: Zulme uğramış grupları anan plaketler, (“hiç bir zaman unutmamamız gereken dehşet yerleri” olan) ölüm kamplarının isimlerini gösteren tabelalar, Berlin’de Holokost’a şahitlik eden, gri sütunların olduğu devasa meydan…

Almanya’da muhafazakâr merkez ve PEGİDA gibi İslam karşıtı bir grup olan kategorik aşırı sağ ile radikal NPD partisi arasındaki – Trump Bölgesi olarak tanımlanabilecek – karanlık çatlak alan kamuya kapalı gibidir. Kıyaslamak, ima veya ihmal etme suretiyle desteklemek, ‘irony’ türü aşırı sağın kullandığı semboller, belli gruplara mesaj veren türden kaçamak sözler ve hafife alma nadiren hoş görülür. Buna örnek olarak, AB karşıtlığından milliyetçi hüviyete dönüşen, daha ılımlı bazı üyelerinin rahatlıkla Amerika’nın Cumhuriyetçi veya İngiltere’nin Muhafazakar partilerine uyabileceği ama Almanya’nın hatırlama kültürüne meydan okuyan daha sağdaki, Thuringia bölgesi lideri Björn Höcke gibi revizyonist figürler yüzünden artık tamamen zehirli hale gelen AfD’yi, yani ‘Almanya İçin Alternatif’ Partisini ele alalım. Kabul edilebilir olan ile kabul edilemez olan arasındaki çizgi kesindir. Angela Merkel Almanya’nın geleceğinin, Holokost’un “uygar değerlere yönelik nihai ihanet” olarak algılanmaya devam edilmesine bağlı olduğunu söyledi. Netanyahu, Hitler’e Yahudi halkını yok etmeyi Kudüs Müftüsü’nün önerdiğini iddia ettiğinde, Merkel kendisini kibarca ama kesin bir üslupla düzeltti: “Almanya Holokost’taki sorumluluğunun idrakindedir.” Gelecek ayki seçimde Merkel’in rakibi olan Martin Schulz sık sık gürler: “AfD Almanya için bir alternatif değildir, Almanya için bir utanç kaynağıdır!”

Yorumcular ve siyasetçiler aşırı sağın söylemlerinden kaçınarak bu sınırları dikkatli bir şekilde korurlar. Kendilerini eleştirenleri veya muhaliflerini ‘hainler’, ‘sabotajcılar’ ve benzeri şekilde etiketlememe eğilimdedirler. Göçmenler nadiren ‘sürüler’ olarak adlandırılır. Almanya’nın en çok okunan sağcı tabloid gazetesi Bild hükümetin sığınmacı krizini yönetmesini eleştirdi. Fakat muhtaç durumda olan yabancıların kabulü lehine onurlu bir tavır sergiledi; 2015 yılında, o zamanın baş editörü anlamlı bir davranışla bazı sığınmacıları evine aldı. Sonuç, başka ülkelere oranla gösterişçi veya şiddetli tahkir ve hakaretlere daha az meyilli, ölçülü ve duygulardan arınmış şekilde kamusal tartışmalar oluyor. Geçen Aralık ayında Berlin’deki terörist saldırı basında gerçeklere dayanan ve paniksiz bir şekilde yansıtıldı; Anglo-Sakson basındaki (ve Trump’in tweet’lerindeki) köpürtülmüş tepkiler buradaki sosyal ruh haliyle tezat teşkil etti.

Özgür ifade korunuyor: PEGİDA’nın yürüyüşlerine ve bazen milliyetçi siyasilerin broşürle duyurulan etkinliklerine polis koruması sağlanıyor. Björn Höcke davetli olduğu bir televizyon programında (bir Nazi söylemi olan) ‘Almanya’nın 1000 yılı’na işaret etmek için bir Alman bayrağı açtığında sağ ve sol kanattan diğer konuklar kendisini ‘iğrenç’ olarak tanımladılar. Aşırı sağcı hareketler, zaman zaman Fransa, İngiltere ve Amerika’da sosyoekonomik kaymalar olarak görülmekten farklı olarak kültürel olgular olarak görülüp çok güçlü bir şekilde düzeltilmeye çalışılıyor. Alman kimliğinin çözülüp parçalandığını iddia eden Finis Germania isimli bir kitap çok satanlar listesinden çıkarıldı. İnsan, çok satanlar listesi vakasında olduğu gibi bu aşırı ihtiyatlı editoryal tarzın aşırıya kaçtığını düşünebilir ama aynı zamanda algı kaymasına veya normalleşmesine izin vermeyen esas kararlılığı da takdir eder.

Almanya tabi ki benzeri olmayan bir tarihsel yük taşıyor. Fakat her ülkenin milliyetçi geçmişinde karanlık dönemler ve siyasi bugününde revizyonistler olabilir. Charlottesville’deki Konfederasyon dönemi anıtlarını kaldırmaya yönelik tasarıya karşı Konfederasyon bayraklı protesto yürüyüşleri bunun karakteristik bir Amerikan örneğidir (gerçekten de Naziler Jim Crow kanunlarından esinlenmişlerdi ve ırk ayırımcılığını Alman toplumu için olası bir model olarak incelemişlerdi). Tarih kitaplarında Holokost bulunmayan ülkeler Almanya’nın yetişkin, her an tetikte olan ve görevine bağlı hatırlama kültüründen yararlanabilir. Amerika’da bu, Konfederasyon sembollerini kamusal alandan çıkarmak anlamına gelebilir (Lexington Belediye Başkanı Jim Grey bunun hızlandırılması planını duyurdu); Charlottesville göstericilerini (barışçıl gösteriler yapma haklarını savunarak) kesin bir dille, sınırı aşmış olarak ilan etmek anlamına gelir. Ve Trump’ın çift anlamlı açıklamalarını doğru tanımlamak anlamına gelir: Ahlaki bir iğrençlik.