Komünist bir Yahudi: Jakub Mikanowski

II. Dünya Savaşı sayısız sessiz kahramanların da savaşı olarak tarihe geçmiştir herhalde. Bunca farklı cephelerde, bütün Avrupa’yı eline geçirmeye çalışan ve tarihin benzeri görülmemiş soykırımını hayata geçiren faşizme karşı verilmiş çok yönlü mücadelede arşivler açıldıkça birbirinden ilginç kahramanlık ve aynı zamanda hüzün hikâyeleri ortaya çıkıyor.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
9 Ağustos 2017 Çarşamba

Bunlardan yeni birisi geçenlerde ortaya çıktı. Kahramanımız Polonyalı bir Yahudi olan Jakub Mikanowski. Savaş esnasında faşizmle komünizm arasında sıkışan Polonyalı Yahudilerden, komünizmi bir kurtuluş, kozalarından kurtulmanın ve hayatta kalmanın yegâne dayanağı olarak gören bir bölüm dindaşlarının öne çıkmış olanlarından.

Mikanowski, 1939’un eylül ayında Alman ordusu Polonya’yı işgal ettiğinde Minsk’e kaçar. Orada partizanlarla işbirliği yaparak yaklaşmakta olan Alman Ordusuna karşı hazırlık yapan birliklerinden ayrılmış kim Sovyet askerleriyle birlik olur. 1941’in başında Almanlar geldiğinde yaralıları hastanelere taşıyan kamyon sürücülüğü bile yapıyordu. Yakalanır ama akabinde kurtulur ve Dinyeper Nehrini geçerek iki yıl boyunca Alman işgal topraklarında ve ormanlık alanlarda Polonyalı partizanlar ile Sovyet askerileriyle birlikte Almanlara karşı gerilla savaşı verir. Savaş tüm hızıyla devam ederken savaşçı ruhu onu Polonya Komünist Partisine başvurusunun kabulünü sağlar.

1943’ün ocak ayında ise, yönettiği bir gerilla grubuyla Belarus’ta, kıvrak zekâsı ve olağanüstü cesareti sayesinde arkadaşları ile birlikte Yahudi köle işçilerin bulunduğu Alman ölüm kampına saldırır, tüm kampı ateşe verir ve 200 Yahudi işçinin kurtarılmasını sağlar.

1945’te savaş bittiğinde kendisini hastanede bulur. Ağır yaralı olarak kurtulmuştur ve birkaç ay sonra doğduğu ama mahvolmuş kentine, Varşova’ya döner. Babası Minsk’te iken Almanlar tarafından öldürülmüş, iki kız kardeşini de birini Treblinka ölüm kampında, diğerini de gettoda vurulmak suretiyle kaybetmişti.

Jakub’un bundan sonraki hayatı ise bugün torunu olan ve büyükbabasının hayatının detaylarını ortaya çıkaran Jacob Mikanowski’nin blogunda işaret ettiği gibi kimilerine göre kabul edilemeyecek bir yöne kayar. Polonya’yı işgal eden komünizmin ve Polonya’daki partisinin önemli bir ismi olur, istihbarat hayatına adım atar. Savaştan sonra Batı dünyası ile başlayan Soğuk Savaş’ın Sovyetler kısmında mücadele eden bir Polonyalı komünist Yahudi olarak kayıtlara geçer. Ülke içinde komünizme karşı çıkan direniş örgütlerinin üzerine gider. 1950’de Batı dünyasına karşı gerçekleştirilen ünlü Sezar Operasyonu’nda başrolü oynar. Operasyonda Polonyalı anti-komünist bir grubu Batı’da casusluk yapmasına ikna eder. Grup, Batı topraklarında komünizme karşı mücadele veren bir direniş örgütü kisvesi altında CIA’dan milyonlarca dolar ve teçhizat alır ve sonra bu grup Varşova’ya başarıyla geri döner. Operasyonun başarıyla sonuçlanması Jakub’un ününe ün katar.

Jakub’un hayatının bundan sonraki bölümü öldüğü 1963’e kadar şimdilik bilinmiyor. Son on üç yılında Yahudi bir komünist olarak ne yaptığı, Sovyetlerdeki ve Polonya’daki antisemitizmden çekip çekmediği veya komünist sistemin totaliter yapısıyla herhangi bir sıkıntısı olup olmadığı pek ortaya çıkmış değil. Polonyalı anti- komünistlerin, Yahudilere atfen, Zydokomuna (Yahudi komünizmi) sözü, diğer bir deyişle, Yahudileri Sovyetlerle işbirliği yaparak Polonya’yı komünistleştirdiği ırkçı söylemi ve suçlaması bugün geçerliliğini yitirse de Polonya dilinde Yahudilere karşı bir hakaret ve giderek ırkçı bir söylemi içeriyor.

Jakup ve kimi dindaşları antisemitizmden ve Nazizm’den kaçmak için komünizme sığınırlarken tarihin tuhaf bir cilvesi olarak büyük savaştan sonra Yahudiler komünistler tarafından pek de rahat bırakılmayacaklardı.

Jakub Mikanowski, torunun dediği gibi savaşın doğru tarafında olup tarihin yanlış döneminde yaşamıştı muhtemelen.

Böylesi karakterleri bir çırpıda, kahraman, vatansever veya casus, hain olarak nitelemek mümkün değildi. Hem dönemin koşulları hem de değişen zamanın ruhu bize bu sessiz kahramanlar hakkında herhangi bir nihai karar almamıza engel oluyor.

Son tahlilde Jakub’un tek isteği hayatta kalmayı başarabilmekti o korkunç savaş zamanlarında.

Yoksa kim tarihin yanlış döneminde yaşamayı isterdi ki?