Geleneksel Antisemitizm Festivali 2017

Mois GABAY Köşe Yazısı
2 Ağustos 2017 Çarşamba

- Bir Yahudi öldürmek istiyorum.

- Müslümanlar, Yahudilere fiili müdahale etmedikçe, Yahudi’nin Müslümana olan zulmü bitmeyecek. İlk kurşun, ilk…

- Bir Müslüman’ın IŞİD’e bakışı neyse bir Yahudi’nin de İsrail’e bakışının o olması gerektiğini düşünenlerdenim.

- Geber Pis Yahudi ve s…. Git ülkemizden

- Emri verin sabahtan akşama taş üstünde taş bırakmayalım.

- 5700 senelik bir mikrop…

Geçtiğimiz iki haftada gerek sosyal medyada gerekse de yazılı ve görsel basındaki kimi mecralarda yukarda saydığım nefret söylemlerini yaşadık. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Türkiyeli Yahudileri eşit vatandaş değil de birer himaye edilen topluluk, misafir gören bir kitlenin 6-7 Eylül’ün, Trakya Olaylarının acılarını hatırlatırcasına iki en önemli mabedimize gelmeleri hepimizi derinden sarstı. Kendilerini Osmanlı ile bütünleştiren bir derneğin Osmanlı mirası bir sinagoga eylem düzenlemesinin anlamsızlığı bir yana, Türkiyeli Yahudiler bir kez daha bu vatanın birer evladı olmak yerine kimileri tarafından ülkeler arası bir pazarlığın parçası görülmenin acısını en derinden hissettiler. Bu karanlık günlerde toplumun her kesiminden dostlarımızın yapılan yanlışlığa gösterdiği tepkiler, siyasilerin anlamlı mesajları ise tek tesellimizdi. Bundan tam üç yıl kadar evvel yine yaz aylarında İsrail’in Koruyucu Hat Operasyonu adını verdiği savaş döneminde Türkiye ile İsrail arasında yaşanan gerginlik kendini sosyal medyada Türkiyeli Yahudilere yönelik  tehdit ve nefret söylemleri olarak göstermişti. Görünürde kısa bir sürede yaşanıp biten, hatta kimileri için haber niteliği bile taşımayabilecek bu operasyon etkisini uzun vadede göstermekteydi. Demografik yapısı gittikçe azalan bir toplumun özellikle genç bireyleri, çocuklarını bu nefret içerisinde büyütmek yerine farklı bir ülkede yeni başlangıçlar yapmayı deneyeceklerdi.

2017 yılında halen eğer birileri Türkiyeli Yahudileri ölümle tehdit edebiliyor, üç kez terör saldırısına uğramış en önemli sinagogunun kapısına dayanıp içeri girmeye çalışıyorlarsa birlikte bir gelecek inşa edebilmek için nasıl ümit taşıyabiliriz? Hele bir de, kendine gazete diyebilen ama her kelimesi nefret saçan kimi yayın organları bizleri açık hedef gösterip, yaşamamız için lütufta bulunuyor ve halen cezasız kalıyorlarsa ilerde bir adım ötesinin olmayacağını kim garanti edebilir? Siyasilerin hep vurguladıkları 500 yıllık misafirlikten çıkıp eşit vatandaş olma hakkımız halen gelmedi mi?

Sevgili kardeşim,

Bir daha medyadaki haberlere, farklı kesimlerin kışkırtmalarına kapılmadan evvel önce dur, bir düşün! O hep övündüğün Osmanlı, Yahudilerine senin gibi mi davranırdı? Koskoca Balat’ta artık mumla arayacağın, en yaşlı üç bireyi on sene evvel bu dünyadan göçüp gitmiş Balatlı Yahudilerin tek aktif ibadethanelerinde onlara endişe vererek ne kazandın? Bu topraklardaki tüm camilerimiz, kiliselerimiz gibi sinagoglarımız da senindir. Sana ait olana, öfkeyle saldırmak düşmanlarını sevindirir. Zorluklarla ayakta tuttuğumuz bu mirası reddetmek yerine semtini bilinçlendir. Yıkık durumdaki ibadethanelerimizi ayaklandır ki, ecdadının zamanında yaptığı gibi hem yönetimin hem de diğer toplumlara tavrınla adaletinle örnek olasın. Unutma ki Allah katında yapılan her iyiliğin bir yeri vardır.

Dileyelim ki bu geçirdiğimiz korku dolu yaz ayları artık son olsun. Türkiyeli Yahudilerin geleceği iki ülke arasında pamuk ipliğinde gidip gelmesin. Yarınlarımıza ümitle bakıp, ülkemizdeki çoğulculuğumuzu koruyabilelim.