Biz büyüdük ve kirlendi dünya

Yakir MİZRAHİ Köşe Yazısı
5 Temmuz 2017 Çarşamba

Evet, bir zamanlar küçüktük ve o zamanlar tuttuğumuz takıma transfer olan futbolcuların isimlerini, kariyerlerini önemserdik ilk önce. Şimdiki gibi ilk olarak alacağı ücreti veyahut hak edeceği primleri değil; önceki takımında attığı gol sayısını, edindiği tecrübeyi ve giydiği forma numarasını merak ederdik. O zaman; orijinal forma diye bir şey yoktu. Olsaydı da; şimdiki gibi önü-arkası-sağı-solu her tarafı farklı şirketlerin isimlerinin yazılı olduğu reklam panosu gibi bir tişörte 180 Lira bayılmazdık. Dikilen formalarımız vardı bizim. Zar zor bulunan ya da yaptırılan kulüp amblemleri o formaların üzerine nakış gibi işlenir ve 'orijinalinden de orijinal' formalarımız olurdu. Biz kaleyi; parktaki oturma banklarının altı diye bellemiştik. Şimdiki çocukların kalesi ise; konsol oyunundaki kumanda... Topu bin bir zorlukla oturma bankının altından sokmaya çalışırken tekniğimiz gelişirdi. Şimdiki çocukların tekniğiyse kumandada yer alan üçgen-kare ve yuvarlağı ne kadar iyi kullanabildiğiyle alakalı ne yazık ki... Dünden bugüne değişmedi elbet şartlar... Modern çağ bunu gerektiriyordu belki de; transferde önce para konuşulmalıydı, çünkü para her şeyden önemliydi!... Hah!...

Biz hangi ara böyle olduk bilmiyorum ama ben küçükken herkesin her şey hakkında bilgisi yoktu. Bilmediği bir şey olduğunda insan iki çift lakırdı etmeden önce kenara çekilir, ağzından çıkarmaya hazırlandığı cümleleri bir tartıya koyardı. Oysa şimdi... Baksanıza etrafınıza; herkes zaten her şeyi bilmiyor mu?... Ve hiç kimse hiçbir şeyden eksik değil, değil mi?... Sosyal medyada okuduğu ama doğrulatma ihtiyacı hissetmediği bir bilgiyi, fasikül fasikül Meydan Larousse okumuş bir şekilde kendi fikri gibi satan yok mu hakikaten çevrenizde?.. Ah yazık...

İsmi Ahmet veya Mehmet olsun, ya da bu transfer dönemindeki Valbuena, Dirar, Gomis, Maicon veya Belhanda olsun... Fark etmiyor, hangi futbolcu gelirse gelsin; yüzölçümü sınırlarına dahil olduktan hemen sonra alacakları ücretleri konuşuyoruz artık. Transfer oldukları takımlara ne katacaklarını, saha içi özelliklerini masaya yatırmak yerine ivedilikle sözleşme süresince hesaplarına geçecek dolarları, euroları çarpıp topluyoruz; cep telefonlarımızın hesap makinesi uygulamalarıyla...

Olmasaydı keşke akıllı telefonların hesap makinesi uygulaması ya da her şeyin doğrusunu (!) gösteren sosyal medya... Çünkü onlar çıktı, biz bozulduk. Biz, kalamadık biz gibi... Kendimizi geliştirerek değişeceğimiz yerde, kendimizi değiştirerek gelişeceğimize inandık. Oysa biz büyürken kirlenmişti bu dünya ve biz bunun farkında değildik...