11 Temmuz: Şiva Asar Betamuz orucu

Oruç tutmak bir amaç değil, sadece amaca ulaşmaya yardımcı olan bir araç, bir hazırlıktır. Orucun asıl amacı kalpleri harekete geçirerek teşuva’ya ve pişmanlığa açmak ve bu sayede Tanrı Yolu’na dönüş ile dünyayı iyileştirmeyi sağlamaktır.

Nazlı DOENYAS Kavram
5 Temmuz 2017 Çarşamba

İbranice Tamuz ayının 17’si anlamına gelen Şiva Asar BeTamuz, İsrailoğulları için çok önemli ve çok hüzünlü bir gündür. Tarih boyunca bu gün başlayıp birbiri ardına gelen felaketler, Kutsal Tapınak Bet Amikdaş’ın yıkılmasıyla sonuçlanır.

Yahudilerin kaderini günümüze kadar etkileyen trajik olayların anısına, 17 Tamuz günü (bu yıl 11 Temmuz Salı), Şiva Asar BeTamuz orucu tutulur. Bu tarihten itibaren, Tişa BeAv bitimine kadar, üç hafta süren ve gittikçe yoğunlaşan bir yas dönemi başlar.

Şiva Asar BeTamuz orucu, 11 Temmuz Salı sabah gün doğmadan başlar ve aynı günün akşamı yıldızların çıkmasıyla son bulur.

17 Tamuz Olayları

ve Tanrı ile

İlişkimize Etkileri

Yahudi takviminde dördüncü ay olan Tamuz’un 17. günü farklı yıllarda gerçekleşen birçok felakete sahne olur. Bu günde gerçekleşen acı olaylar şunlardı:

1) On Söz Tabletleri Kırılır

Yahudiler Mısır’dan çıktıktan yedi hafta sonra, Sina Dağında, onlara 10 Söz’ü söylemeye başlayan Tanrı’nın Yüce Varlığı ile karşı karşıya gelir (Şavuot). Halk, şahit olduğu bu İhtişam’ndan son derece korkar. Bunun üzerine, Moşe Rabenu’ya, Tanrı’nın Sözleri’ni, kendisinin teslim almasını ve halka da Moşe’nin bizzat anlatması için yalvarır. Bunun üzerine, Moşe Sina Dağında, yazılı ve sözlü Tora’yı almak üzere Tanrı ile buluşur.

Kırk gün ve kırk gece sonunda, Moşe Rabenu, 10 Söz’ün yazılı olduğu tabletleri alıp Sina Dağından indiğinde, halkın, kendilerine bir Altın Buzağı yapıp, ona taptıklarını görür ve tabletleri kırar.

Kırılan sadece tabletler mi? Bu olayda asıl kırılan, Yahudi Halkı’nın Sina Dağında Tora ve Tanrı ile aralarında gelişen özel bağları olur. Altın buzağı günahı sonucunda Sina’da Tanrı’nın Görkemi ile Yahudi halkı arasında oluşan benzersiz ve özel ilişki zayıflamaya başlar. Talmud’a göre, daha sonra Yahudilerin işlediği her günah,  içinde Altın Buzağı günahının izinden bir parça barındırır.

2) Kutsal Tapınak’ta Korban Tamid Durdurulur

Babillerin Yeruşalayim kuşatması sırasında, Kutsal Tapınak’ta sürekli yapılan kurbanlar-korban tamid- kurbanlık hayvan bulmanın imkânsızlığından dolayı durdurulur.

Tanrı ile bağlantımıza etkisi: Gerek Sina Dağında, gerek çöl yolculukları boyunca, gerek İsrael topraklarına yeni girildiğinde ve hatta düşman işgalleri sırasında bile her gün düzenli olarak yapılan bu korbanlar, Yahudilere, günde iki kez, Tanrı ile bağlantılarının Tora kurallarına uymaları ve kendi uluslarıyla bütünleşmeleri ile mümkün olabileceğini hatırlatıyordu. Bu korbanlar Yahudi milletine her gün, Tanrı’ya somut bir sunu yapma fırsatı veriyor ve böylece Tanrı ile olan özel bağlarının gerçek, anlamlı ve gözle görülür bir şekilde ifade edilmesini sağlıyordu. Yeruşalayim’in kuşatılmasının sonucunda uygun hayvan bulunamadığından,  günlük korbanın yapılamaması, Yahudilerin Tanrı ile olan benzersiz ilişkilerini ve bağlılıklarını da ciddi ölçüde zedeler.

3) Kumandan Apostemos Kutsal Tora’yı Yakar

Romalıların işgali sırasında zalim kumandan Apostemos, İsrail halkının içinden Tora’yı koparıp atmak, kutsallığını aşağılamak adına alenen bir Tora’yı yakar.

Yakılan Tora, çöken Sina deneyimi: Tora ruloları, Tanrı’nın Kendi Halkı’na ilettiği bilgileri, açıklamaları, talimatları içerir. Bir Tora’nın gözler önünde alenen yakılması, Yahudi halkı ile Sina deneyimi arasındaki bağın çöküntüye uğramasını temsil eder.

4) Kutsal Tapınak’a Put Yerleştirerek Tapınağın Kutsallığı Murdar Edilir

Bilgili ve akıllı olduğu halde iyi bir namı olmayan Yahudi kral Menaşe, Tapınakta Kutsalların Kutsal’ına (Kodeş Akodaşim) bir put yerleştirir.

Bunu yapanın Yeuda Krallarından biri olması: Sina Dağında, geçmiş ve gelecek tüm Yahudiler, Tanrı’nın Sesin’den, O’nun tek olduğunu ve ondan başka Tanrı olmadığını bizzat kendi kulaklarıyla duymuştu.

Tanrı ile ilişkimizin temeli, evrende hiçbir gücün Tanrı’dan bağımsız olarak var olamayacağı ve herhangi bir şeyin var olmasının, varlığının devam edebilmesinin, Tanrının İsteği’ne bağlı olduğu gerçeğine dayalıdır. On Emrin ilk ikisi de, Yahudi inancının bu temel prensibini vurgular.(Şemot 20:2-3)

Kral Menaşe, Tanrı’nın Tapınağı’nın en kutsal yerine bir put yerleştirdiği zaman, bu, direkt olarak tek Tanrı’lığa karşı yapılan bir saldırı niteliği taşır. Başka ulusların kendi putperest inançlarını Yahudi halkına kabul ettirmeye çalışmaları, çok şaşırtıcı bir durum değildir. Fakat Yeuda krallarından birinin, Tanrı’nın Tapınağına bir put yerleştirmesi, Yahudi ulusunun Sina Dağında bizzat yaşayarak deneyimlemiş olduğu Tanrı ile özel bağlarının gittikçe parçalandığının açık bir göstergesidir.

5) Yeruşalayim’in Surlarında Gedik Açılır

Romalılar, üç yıl süren bir kuşatmadan sonra, Yeruşalayim’in surlarında gedik açmayı başarır. Bu olay sonucunda, tam üç hafta sonra, 9 Av-Tişa BeAv’da II. Bet Amikdaş yıkılır.

Birlikteliğimizde açılan gedik: MÖ 586 yıllarında Babil Kralı Nevuhadnetsar’ın ordusu aylar süren kuşatma sonucu, Yeruşalayim’in surlarında gedik açmayı başarır. Bu da, Yeruşalayim ve Bet Amikdaş’ın yıkılışına giden yolun başlangıcı olur.

II. Bet Amikdaş zamanında, Romalı General Titus, şehir sakinlerini açlık, hastalık ve türlü zorluklarla karşı karşıya bırakan aylar süren kuşatma sonucu Yeruşalayim’in surlarında gedik açar. Bu da II. Bet Amikdaş’ın yıkılışıyla sonuçlanır.

Bu gedik, sadece gözle görülen fiziksel bir olay değildi. Yeruşalayim’in surları, ulusun bütünlüğünü, surlarda açılan gedik de ulusal ‘bir’likte oluşan gediği simgeliyordu. Yahudi halkı, Sina Dağında Tora’yı almaya hazırlandığı zaman, tek ulus ‘tek kalp, tek insan gibi’ydi. On Söz’ü almanın önkoşulu da, bu ‘bir’likti. Yeruşalayim surlarında, ulusal ‘bir’likte açılan gedik, Sina Dağı öğretilerinden daha da uzaklaşmayı temsil ediyordu.

Üç Haftalık Yas Dönemi

Yahudi Bilgeler’in inancına göre, Şiva Asar BeTamuz’dan Tişa BeAv bitimine kadar, üç hafta süren ve gittikçe yoğunlaşan yas döneminde Kutsal Tapınak Bet Amikdaş’ın yıkılışının yasını samimi olarak tutan kişiler, III. Bet Amikdaş’ın kurulduğu günü görmeye hak kazanacaklardır.

İki Bet Amikdaş’ın da yıkılması kademeli bir şekilde, adım adım gerçekleşirken, bunun durdurulması, değiştirilmesi her adımda, insanlar Tanrı Yolu’na döndükleri takdirde mümkündü. Tanrı insana her adımda pişman olma ve dönüş yapma fırsatı verir. ‘Oruç tutmak’ bir amaç değil, sadece amaca ulaşmaya yardımcı olan bir ‘araç’, bir hazırlıktır. Orucun asıl amacı kalpleri harekete geçirerek teşuva’ya ve pişmanlığa açmak ve bu sayede Tanrı Yolu’na dönüşü sağlamaktır.

Oruç tutarken seyahate çıkılıp, keyifli günlük aktivitelere devam edilip boş şeylerle zaman geçirildiğinde, orucun ancak alt seviyesi benimsenip, ana ve temel amaç bir kenara bırakılmış olur. Oruç günlerinde; neden böyle bir oruç günü olduğunu hatırlamak, anlamını kavramak ve bu oruç zamanını doğru amaç için, pişmanlık ve teşuva için kullanmak gerekir. Rambam’a göre hepimiz, geçmiş nesillerde yaşanmış olan bu üzücü olayların sorumluluğunu paylaşıyoruz. Her birimiz karşımızdakinin, başkasının ne yapıp yapmadığına bakmadan, kendinden sorumlu olarak kendi içindeki eksiklikleri düzeltmekle yükümlüdür.

 

Bet Amikdaş Neden Yıkıldı?

I. Bet Amikdaş’ın yıkılmasının sebeplerinin en önemlileri, o neslin Tora’daki mitsvaları yerine getirmemeleri ve getirseler bile gereken şevki göstermemeleri, puta tapmaları, adam öldürmeleri ve cinsel ahlaksızlıktı.

II. Bet Amikdaş’ın yıkılma sebebi ise, o nesildeki sebepsiz nefret- sinat hinam idi. Ayrıca insanların kibiri, başarılarının kendi çabaları ve yetenekleri sonucu gerçekleştiğine inanmaları, her şeyin Tanrı’dan geldiğini unutmaları, II. Bet Amikdaş’ın yıkılma sebeplerindendi. “Bolluğa eriştiğinde içinden ‘Bana bu serveti kuvvetim ve kol gücüm sağladı’ deme.” (Devarim 8:17)

Rabbi Yaakov Hillel der ki: “Tora’nın bizden beklediği davranış biçimini elde edecek şekilde karakter özelliklerimizi geliştirmek, farkındalık seviyemizi yükseltmek, sadece Tora öğrenimi ile gerçekleşebilir. Tora öğrenimi, hem kendisi bir mitsvadır, hem de diğer mitsvaların anahtarıdır.”

 

Çözüm

I.Bet Amikdaş Dönemindeki günahları işleyen nesil, 70 yıl sonra kurtularak tekrar Bet Amikdaş’ı inşa etmişti. Ancak, kibir ile sebepsiz nefret, Tanrı tarafından ne kadar ciddi boyutta bir suç olarak kabul edilmektedir ki, o kibir ve nefretin nesli hala kurtuluşun gelmesini beklemektedir.

Bilgeler, “Kendi zamanlarında III. Bet Amikdaş’ın kurulmadığı her nesil, sanki Bet Amikdaş o nesilde yıkılmış gibi kabul edilir” der. Buna göre, her Yahudi, kendi kişisel Bet Amikdaş’nı kurmak, Tanrı’nın Yüce Varlığı’nı Şehina’yı, kendi içinde barındıracak seviyeye gelmekle yükümlüdür. Ancak Tora öğrenimi ile kişi kendi Bet Amikdaş’ını ‘kendi içinde’ kurarak, kendini yeniden yapılandırabilir ve bu şekilde dünyaya mükemmelliği getirme yolunda ona düşen adımı atabilir.

Tarihte bu döneme iz bırakan trajik olaylara bakıp bunu bir uyarı, uyanış için bir alarm saati gibi alıp ona göre davranışlarımızı içtenlikle gözden geçirmeliyiz.

Uykulu halimizi, duyarsızlığımızı, ilgisizliğimizi bir kenara bırakıp, teşuva yapıp Tanrı Yolu’na döndüğümüzde, bu günlerin üzerindeki yas damgası kalkacak, bu günler, Zeharya Peygamber’in dediği şekilde mutlu bayram günlerine dönüşecektir. “Yüce Tanrı diyor ki: Dördüncü, beşinci, yedinci ve onuncu ayların oruçları, Yahudi halkı için sevinç, coşku dolu mutlu bayramlar olacak. Bu nedenle gerçeği ve barışı sevin.” (Zeharya 8:19)

Şiva Asar BeTamuz Hakkında Ek Bilgi: http://www.sevivon.com/index.php?option=com_content&task=view&id=2701&Itemid=211#Content

 

Önemli Not: Yazıda kısa bir özet olarak verilmiş olan bilgiler: Gateway to Judaism, El Gid Para El Pratikante (Gözlem) kitaplarından ve www.chabad.org, www.torah.org, www.torahtots.com, www.ou.org, www.ahavat-israel.com, www.jsn.info.com, www.morashasyllabus.com sitelerinden, okuyucuya bu konular hakkında fikir vermek amacıyla derlenmiştir. Cemaatlerin farklı gelenekleri ve uygulamaları olabildiği için, yas dönemi ve oruç ile ilgili yasaklar ve kısıtlamalar hakkında en doğru ve detaylı bilgiler için, cemaatin kendi Rabi’lerine başvurması gerekir.

*Katkıları için Rav İzak Peres’e teşekkür ederiz.