İsrail’in altın kızı: GOLDA

Kadınların, çağlar boyunca dünya siyasi tarihine yön verdikleri bilindik bir durum; ancak bir erkeğin ardında durmayıp da bire bir ön saflarda yer alan kadınlar bir elin parmakları kadar… Rusya’nın bir kasabasında başlayıp Yeruşalayim’da sonlanan hayatı hiç de kolay olmayan ve dışişleri bakanı olarak çalıştığı dönemde politik arenada kadın olmak gibi ağır bir yük üstlenen İsrail’in ilk - ve henüz son - kadın Başbakanı Golda Meir, hayatını sürekli olarak çalışmaya ve üretmeye adamıştı.

Selin SÜAR ORAL Köşe Yazısı 0 yorum
7 Haziran 2017 Çarşamba

Kadınların, çağlar boyunca dünya siyasi tarihine yön verdikleri bilindik bir durum; ancak bir erkeğin ardında durmayıp da bire bir ön saflarda yer alan kadınlar bir elin parmakları kadar… Rusya’nın bir kasabasında başlayıp Yeruşalayim’da sonlanan hayatı hiç de kolay olmayan ve dışişleri bakanı olarak çalıştığı dönemde politik arenada kadın olmak gibi ağır bir yük üstlenen İsrail’in ilk - ve henüz son - kadın Başbakanı Golda Meir, hayatını sürekli olarak çalışmaya ve üretmeye adamıştı. Aşkenaz Yahudilerine ait bir özellikten olsa gerek, ağır koşullar ve zor ortamlar onun kafasına koyduğu her şeyi gerçekleştirmesini sağlamıştı. Akıcı bir şekilde İngilizceyi Amerika’da yaşadığı sırada öğrenen Golda’nın İsrail toplumuyla da entegrasyonu pek kolay olmaz. Evlendiği eşiyle birlikte kibbutza yaptığı başvuru reddedilmiş, ancak kişisel özverisi, pratik zekâsı ve sorunları çözme gayretiyle insanların kendisi hakkındaki önyargılarını kırmıştı. Golda’nın hayatı komün yaşam felsefesini ele alan tipik bir sosyalist kadın işçi hayatıyla bire bir örtüşmekteydi.

Artı değer üretimi ve çalışmak, onun için en önemli hayat felsefesiydi. Ben Gurion’la oldukça iyi anlaşmasının temelinde de aslında bu felsefe yatmaktaydı. İbraniceyi akıcı bir şekilde konuşamayan Golda, bu eksikliğini diplomatik manevraları ve pragmatik bakış açısıyla tamamlamıştı. Ülke savunmasına destek amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı yolculuk sonrasında kendisinden hiç beklenmeyen bir başarı göstererek ve Amerikalı kimliğini kullanarak Amerikalı Yahudilerden çok büyük bir meblağda maddi destek çıkarmıştı. Öyle ki, ülkenin kuruluşu sırasında yiyecek ve silah ihtiyacı için ilk etapta yardım yapmayı reddeden Yahudileri iyi hatipliğiyle ikna etmiş ve gerekenden de fazla destek almayı başarmıştı.

Dışişleri bakanlığından önce görev yaptığı çalışma bakanlığında yakın çevresine kendisini bir inşaat işçisi olarak tanıtmaktan hiç gocunmayan Meir’in bütün yaşam anlayışını, ilk gençliğini ve çocukluğunu geçirdiği Rusya’daki hayatı şekillendirmişti. Özel hayatını doyasıya yaşayamayan ve uzun bir süre yoklukla savaşan Meir, İsrail’i kendi çocuğu ve ailesi olarak görmekteydi. Golda’nın politik hayatında yaşamış olduğu bütün sorunların temelinde aslında Ortadoğu ve Asya ülkelerindeki bütün kadın siyasetçilerin yaşadıklarını görebiliyoruz. Ancak bundan öte bir kadının vatan sevgisi, ilerleme arzusu, bilime olan bağlılığının beraberinde getirdiği sonsuz özveri çoğumuza örnek teşkil edecek nitelikte. Bunu bir kez daha geçtiğimiz günlerde Alan Gibson’ın yönettiği 1982 yapımı ‘A Woman Called Golda /Golda Adında Bir Kadın’ isimli filmi nihayet izleyerek daha çok kavradım. Ülkenin ilk Başbakanı David Ben Gurion’a da göre “kabinedeki tek adam gibi adam” olan, kadın sorunlarına yönelik kadınları özgürleştirici ve aktif kılan düşüncelerle1 öne çıkan İsrail’in altın kızının hayat hikâyesi, kimi zaman güçsüzlüğün, yılmanın eşiğine gelmiş tüm kadınların defalarca okuması gereken bir umut ışığı…

 

1Örneğin, kendisinin başbakanlık yaptığı yıllarda, artan tecavüz olaylarına karşı kadınlara sokağa çıkma yasağı uygulaması getirmesi istenmiş, ancak bunu reddederek “Kadınlara saldıran erkekler; eğer bir yasak getirilecekse evde oturması gereken erkeklerdir!” demişti.

 

 

2 Yorum