İsrail’e boykot iki ünlüyü karşı karşıya getirdi

19 Temmuz’da Tel Aviv’de uzun zamandır beklenen, üzerinde çok konuşulan ve tartışılan bir açık hava rock konseri var. Dünyanın en ünlü ve prestijli müzik gruplarından olan Radiohead, 17 yıl sonra tekrar İsrailli hayranlarının karşısına çıkacak.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
7 Haziran 2017 Çarşamba

Lakin bu konserin başka bir anlamı daha var. Radiohead, İsrail’de konser vermemeye yönelik telkin ve baskılara karşın kararlarından vazgeçmeyip, Hayarkon Parkında yine unutulmaz bir konser vermeyi planlıyor.

Baskı o meşhur BDS hareketiyle alakalı. Bilindiği gibi BDS, 2005’te Filistinli kimi siyasi partiler, sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin başlattığı, İsrail’e karşı her türlü ekonomik, sosyal ve kültürel boykot hareketi ve zamanla dünyanın çeşitli bölgelerinde taraftar bulmuş bir inisiyatif. Hareketin kendine örnek aldığı ise, zamanında apartheid rejimi altındaki Güney Afrika’ya karşı yürütülen ve sonuç itibariyle başarıya ulaşmış boykot hareketi.

BDS (boykot, yatırımları durdurma, yaptırım) hareketi İsrail ilgili her türlü uluslararası ilişkilerde adeta bir polis gibi davranıp, ülkenin kurumları ve insanları ile ilişkiye geçmiş her dünyalıyı baskı altında tutarak İsrail ile her çeşit ortak etkinliği durdurmaya çalışıyor. Nihai amaçları, apartheid rejimi ile yönetildiğini iddia ettikleri İsrail’i dünyadan izole etmek; onu yalnız bırakarak, Filistinlilere haklarını geri vermelerini sağlamak.

BDS hareketinin çok ses çıkarmasına rağmen bugüne kadar elde ettiği ‘başarıları’nın sayısı az. Baskı altına aldıkları Elvis Castello veya Gorillaz gibi şarkıcı ve grupların İsrail konserlerini iptal ettirilmesi ve birkaç üniversitenin İsrail üniversiteleri ile akademik ilişkilerini kesmelerinin dışında başarıya ulaşamadılar.

BDS hareketine en büyük desteği veren Pink Floyd’un ünlü vokalisti Roger Waters ve ünlü din adamı Desmond Tutu önderliğinde bir takım ünlüler 23 Nisan’da Radiohead’e bir mektup yollayarak, “Konser iptali İsrail’i insan hakları ihlallerinden vazgeçirmeye yarayacak küçük bir adım olacaktır” sözleriyle konserin iptali yönünde karar almalarını isteyecekti.

Baskılarla alakalı olarak uzun süredir suskunluğunu koruyan grup üyelerinin ise geçtiğimiz hafta adeta patlayarak başta Roger Waters olmak üzere tüm BDS baskıcılarına sert yanıt vermesi BDS’cileri şaşkına çevirecekti.

Radiohead’in ünlü solisti Thom Yorke geçtiğimiz hafta Rolling Stones dergisine verdiği demeçte özetle şunu diyecekti:

 “Tek yaptıkları ortaya ‘apartheid’ kelimesini ortaya atmak ve sadece bununla yetinmek. Bu son derece rahatsız edici bir baskı. Benim saygı duyduğum birçok insan var ama ben hiçbir zaman onlara ne yapmaları gerektiğini söylemem. BDS hareketine inanmayan bir sürü insan tanıyorum. Biz de inanmıyoruz. Hele hele kültürel boykot fikrine hiç katılmıyorum.

Onlar her şeyi siyah ve beyaz olarak görüyorlar. Ve bize de toplumun içinde pislik atıyorlar. Bizim hiçbir şey bilmediğimizi veya kendi kararlarımızı alamayacak kadar cahil olduğumuzu ileri sürmek saygısızlığın dik alasıdır. Bir rock konseri vermenin veya bir üniversitede bir konuşma yapmanın neden problemli olduğunu anlamış değilim. İnsanlar sizi dinlemek ve bunu dünyanın en özgür kurumu olması gereken üniversitede istiyor, siz ise ‘hayır olmaz’ diyorsunuz. Bu, sorunlara yardımcı mı olacak? Gerçekten de bu yaklaşım lanet olası tuhaf bir davranış. Büyük bir enerji kaybı. Bu enerjiyi daha yapıcı bir şekilde kullanabilirlerdi…”

Yorke’un asıl hayal kırıklığı ise Waters ile alakalı olacaktı: “Yakın arkadaşımsın ama bu beni vurmak değil mi adeta?” diyecekti.

Yorke’un son sözleri ise bir hayli tartışmalı ve ilginç: “Bütün bunlar bölücü enerji oluşturuyor. Bu şekilde insanları birlik içinde tutamazsınız. Bu davranışla insanlarda birbirini anlama kabiliyetini geliştiremezsiniz. Ayrıştırma yarattığınızda elinize ne geçiyor biliyor musunuz? İşte alın Theresa May geçiyor, Netanyahu geçiyor, Trump geçiyor. Asıl bölücü olan da bu…”

BDS hareketi inişe geçmiş durumda bugün. Zaten dünyanın en iyi akademilerinden birine sahip İsrail’e kültürel ambargo koymak, boykot etmek, sadece ve sadece bilginin, inovasyonun ve yaratıcılığın paylaşılmasını geciktirecek, o kadar.

Eğer İsrail eleştirilecekse yapıcı olmak lazım. Ayrıca, hükümetlerini eleştireceğinize bir ülkenin insani ve entelektüel birikimini boykot ederseniz yanlış yapmış olursunuz.

BDS’nin amacı üzümü yemek değil, bağcıyı dövmek gibi görülüyor.