Türkiye’de tarihçilerin kaynak gösterdiği roman: ‘Yahudi Casus Jozef Nasi’

Aaron Nommaz, ’Kanuni’nin Yahudi Bankeri Dona Gracia’dan sonra ikinci kitabı ‘Yahudi Casus Jozef Nasi’ ile Türkiye’de yine bir ilke imza atıyor. Bugüne kadar hakkında hiç Türkçe kitap yazılmamış olan Jozef Nasi ile ilgili bu eseri, Türkiye’nin en büyük tarihçilerden İlber Ortaylı dahi kaynak gösteriyor. İkinci haftasında ‘en çok satanlar’ listesine giren kitabın ayrıntılarını esere büyük emek vermiş Nommaz’ın kendisinden dinliyoruz.

Işıl AMANOEL Sanat
7 Haziran 2017 Çarşamba

Aaron Nommaz, ’Kanuni’nin Yahudi Bankeri Dona Gracia’dan sonra ikinci kitabı ‘Yahudi Casus Jozef Nasi’ ile Türkiye’de yine bir ilke imza atıyor. Bugüne kadar hakkında hiç Türkçe kitap yazılmamış olan Jozef Nasi ile ilgili bu eseri, Türkiye’nin en büyük tarihçilerden İlber Ortaylı dahi kaynak gösteriyor. Aaron Nommaz bu yeni kitabında, Osmanlı’da çok etkin bir rolü olan, 16. yüzyılın en zengin ailesi Mendes’lerden, Dona Gracia’nın kuzeni Jozef Nasi’nin kim olduğunu, Avrupa’da krallarla olan ilişkilerini, engizisyon mahkemelerinden kurtulup servetini arttırarak korumasının hikâyesini anlatıyor. Bu kitap, aynı zamanda yazarın çıkartacağı üçüncü kitabına konu olacak Nasi’nin Osmanlı dönemindeki yaşamının temelini oluşturuyor. Daha ikinci haftasında ‘en çok satanlar’ listesine giren kitabın ayrıntılarını gelin esere büyük emek vermiş Nommaz’ın kendisinden dinleyelim.

   IŞIL AMANOEL

Fotoğraflar: Sara Kohen

Yeni kitabınız Jozef Nasi’yi yazmaya ne zaman karar verdiniz? İlk kitabınız Dona Gracia’yı yazarken bir devam kitabı yazmak aklınızda var mıydı?

Dona Gracia ile ilk tanışmam on beş sene önce oldu. Hakkında ilk okuduğum Cecil Roth’un kitabıydı. “Böyle bir insan var da, bizim nasıl haberimiz yok” diye düşündüm, çünkü Türkiye’de hakkında çok konuşulmuş bir insan değildi. Daha önce hiçbir yerde de rastlamamış olduğum için ilgimi çekti. Hakkında ne bulduysam okumaya devam ettim. Tarih hocalarımla konuştum. Aralarında Halil İnalcık da vardı. Kendisine bunları neden hiç yazmadığını sorduğumda Halil hoca bana “Aaron, bunu sen yaz” dedi. Daha sonra İlber Ortaylı da benim yazmamı önerince değerli hocaların bir bildiği olduğunu düşünüp bu konuda yazmayı kendime görev edindim. İlber Hoca’nın Osmanlı’nın bu dönemi ile ilgili bir şey yazılmamış olduğunu söylemesi de beni ayrıca motive etti, çünkü Nasi’nin hikâyesi Osmanlı tarihinin tamamlayıcısı.

Biliyorsun bir tarih kitabı yazmıştım başta. O kitapla dolaştığım kapılar tek tek yüzüme kapandıktan sonra bu kitabı romanlaştırma fikri ortaya çıkmıştı. Hiç beklemiyordum ancak Dona Gracia çok okundu. Her ne kadar kitap sadece 7-8 bin adet satmış olsa da anladığım kadarıyla 25-30 bin kişi tarafından okundu. Hayatımın hiçbir safhasında almadığım kadar övgü almak çok hoşuma gitti. İltifatı ancak güzel hanımlar alır, bize kalmaz. Bu yüzden gururum okşandı. Onun dışında da bunun bir ihtiyaç olduğunu hissettim. O dönemde çok önemli olaylara imza atmış bir kişinin Dona Gracia’nın gölgesinde kalmasını istemedim ve hakkında yazmaya başladım.

Osmanlı tarihine katkıda bulunmak ne haddime! Ama bir fırsat doğdu ve ben onu kullandım.

Sizce bu kadar önemli bir şahsiyetin Türkiye’de bu kadar az bilinmesinin sebebi nedir? Bildiğim kadarı ile bugüne kadar hakkında yazılmış hiç Türkçe kitap yoktu.

Evet, maalesef Mendes’ler hakkında yazdığım kitap Türkiye’de bir ilktir. Çıkaracağım tarih kitabı da ilk olacak. Değerli tarih hocalarım da bunun Osmanlı tarihinde ciddi bir eksik olduğunu söylüyorlar. Lego’nun bir taşı eksik. Hatta bu çok değerli hocalarım dahi kaynak olmadığından benim romanımı kaynak olarak gösteriyorlar. İlber Hoca iki televizyon konuşmasında, “Mecbur kaldım onu kullandım, başka kitap yok” diyor. Bir romanı tarih hocalarının kaynak göstermesi herhalde istisnai bir olay.

Zaten bilhassa Türkçe yazdım. Aslında İngilizceyi daha kolay yazardım ama bu bilgiler yurt dışında var, Türkiye’de yok. Bunca tarihçi duruyorken bu kitabı benim yazmış olmam da bu soruyu cevaplıyor aslında.

Kitabın araştırma sürecinden bahseder misiniz?

İlk başta yazdığım tarih kitabının araştırması üç-dört yılımı aldı. Üniversitelere gittim. Boston Üniversitesinin kütüphanesinden çok yararlandım. Dona Gracia’yı dünyada en çok tanıyan insan olan Yale Üniversitesinden Aelion Brooks’la çalıştım. Türkiye’de daha çok bilgi bulurum diye düşünmüştüm ancak hüsrana uğradım. Bir kere 16. yüzyılda Osmanlı’da tarih diye bir ilim yok. Savaş, tımar sistemi, asker devşirme gibi işlerle uğraşmışlar, tarihi kaydetmeye önem vermemişler. Sadece kadı kararları ve daha sonra yapılmış haritalar bulabiliyorsun. Yurt dışında literatüre ek bilgi aktaracağımı da düşünmüştüm ancak hayal kırıklığına uğradım. 16. yüzyıl Osmanlıcasını bilen çok az insan olması karşıma çıkan en büyük engeldi. O zaman tutulan kayıtlarda fihrist diye bir şey de yok. Dona Gracia’nın adı birçok kere değişmiş. Bula bula Jozef Nasi’nin yüksüğün çalınmasıyla ilgili bir kadı kararı buldum. Ancak, Ortaköy’deki Belveder Sarayının yerini tespit etmem, dünyada bu bilgiye ilk erişen olmanın hazzını bana yaşattı.

Kitabın adında ‘Yahudi’ ve ‘casus’ kelimelerinin yan yana olması yanlış anlaşılmalara yol açabilir mi?

Bu çok iyi bir soru. Esasen kitabın adını koymadan çok tartıştık. Sen dâhil birçok kişinin fikrini aldım. Medya ile ilgili olan herkes kitabın ismini çok beğendi. Provokatif bir isim olduğunu söylediler fakat yine de kullanmamı önerdiler. Eşim çok kızdı, beğenmedi. Cemaatten bazı arkadaşlar tepki verdi. ‘Çok doğru’ diyen de, ‘doğru değil’ diyen de oldu. Casus kelimesini neden kullandığımı biraz açayım: Jozef Nasi, Osmanlı’ya geldiğinde Rüstem Paşa ile çok yakın bir ilişki kuruyor. Biliyorsun ki, Dona Gracia Osmanlı’ya gelmeden önce Venedik’te tutuklanmış ve bir manastıra hapsedilmişti. Onu Osmanlı’ya getiren Kanuni’nin doktoru Moşe Hamon. Hamon, Kanuni’ye Dona Gracia’dan bahsediyor; Kanuni de Avrupa’dan Osmanlı’ya taşımış olduğu istihbaratlardan dolayı Dona’yı biliyor ve tebaası ilan ediyor. Şimdi Rüstem Paşa da aynı şekilde zenginliğinden çok sahip olduğu istihbarattan dolayı Jozef Nasi’ye önem veriyor. Nasi’nin istihbarat gücü nereden geliyor diye soracak olursanız, para hareketlerini çok iyi takip eden ve her yerde ajanları olan bir banker olmasından. İstihbaratı taşıyana da casus derler. Çok kibar bir kelime değil ancak kediye de kedi demek lazım. Casus kelimesi aslında Jozef Nasi’nin Osmanlı’ya taşıdığı bu bilgilerin önemini vurguluyor.

Bu ismi kullanmamdaki bir diğer sebep ise, Yahudilerle ilgili kalıplaşmış yanlış bilgilere sahip insanlara ulaşmak. Sahip olduğu yanlış bilgiyi doğrulamak için kitabı adından dolayı alan birinin okuyup da doğru bilgiye ulaşması benim için çok kıymetli. Sadece 20 sayfa bile okusa fikri değişebilir. Bu yüzden ismi seçerken o insanlara farklı bir pencere açabilir miyim, birilerini kazanabilir miyim diye de düşündüm.

Karar aşamasında örneğin Önay Bilgin çok destekledi; Sabah Gazetesi eski sahibi. Bir kitabın okunması çok önemli. Bu kitabın ismini bu amaca hizmet edeceğine inandığım için kullandım.

16. yüzyılda

dünyanın en büyük bankeri sana geliyor. O zaman Amerika yok, büyük bankalar yok. Sen neden o zaman bankacılığa başlamadın, neden bu işin ilmini almadın diye bir soru var hep kafamda. Dünyadaki ilk banka

bu topraklarda olabilirdi.

Mendes’ler karşılarına çıkan tüm dini, ekonomik, politik zorluklara rağmen Avrupa’da nasıl hayatta kalmayı başardılar?

Mendes’lerin yaptıkları, sıkıştıkları noktada kaçmak. Soydaşlarının paralarının transferini sağlayıp kendilerine yeni yerleşkelerinde veriyorlar. Örneğin Portekiz’den sizi kovuyorlar. Evinizi Jozef Nasi alıyor, satınca size paranızı veriyor. Canınızı kurtarmanın bile büyük nimet olduğu bir dönemde bu mucizevî bir şey. Dönemeyeceğiniz bir yerdeki mal varlığınızı kurtarmanız imkânsızken, Nasi bunu sağlıyor.

Banker olmanın bile sizi kurtaramayacağı bir dönemde Nasi çok zekice borçlanmalar yapıyor. Mesela ihtiyacı olmadığı halde Fugerler’den borç alıyor. Fuger’lerin kredi alacağı olan Kutsal Roma İmparatoru Şarlken de, Fuger’ler Nasi’den parasını almadan kredi alamayacağı için Nasi’ye dokunamıyor. Papa keza Hıristiyanlardan maddi destek istiyor fakat örneğin Portekiz Kralı’nın paraları Nasi’nin deposundaki mallarında olduğundan Mendes’lere bağımlı kalıyorlar. Nasi bu şekilde inanılmaz bir zincir oluşturuyor. Dona Gracia’yı direkt engizisyon mahkemesine çıkartmayıp manastıra kapatmalarının sebebi de bunun dünya ticaretini etkileyecek olması. Onların kurtulmalarını bu zincir sağlıyor. Kaçmak zorunda olduklarında, bu sistemi kullanarak zaman kazanıp varl ıklarını transfer ediyor sonra da kendileri gidiyorlar. Beş-altı kere ülke değiştirmek zorunda kalıyorlar, ta ki Osmanlıya gelene kadar.

Okulda tarih

böyle roman tadında bir altlıkla anlatılsaydı herhalde tarihe kendimi daha önce kaptırırdım. Öğrenmek çok önemli ancak bir hocanın en büyük başarısı meraklandırmak, ilgi uyandırmak… Tarihi enteresan kılacak enstrümanlar kullanmak

lazım.

Jozef Nasi’nin Osmanlı dönemini anlattığınız devam kitabı ne zaman çıkacak? Kitabı neden ikiye bölmeye karar verdiniz?

Öncelikle bu kitabın hakkını yememek lazım. Bu kitabı anlamadan bir sonraki havada kalacaktır. Jozef Nasi Osmanlı’ya nasıl geldi? Hangi bilgilerle geldi? O bilgileri nasıl temin etti? Avrupa’daki gücü nereden doğdu? Bu soruların cevapları bu kitapta. İkinci kitabın yüzde 70’i bitti; eylül–ekim gibi hazır olur gibi düşünüyorum. Acele etmiyorum. Çok değerli bir tez elime geçti. Tezdeki referanslarla görüşmeye gidiyorum. Kitabıma eklemek istediğim bölümler var.

Kitabı yazmaya başladım, 350, 500 oldu derken 600 sayfa oldu. Ben 600 sayfalık bir kitap görsem korkar, okumazdım diye düşündüm. Böylece hem ikinci kısmını yazmak için zamanım olsun diye hem de arkadaşlarımdan gelen ikinci kitap baskısından dolayı ilk bölümü bir an önce çıkarmak için kitabı ikiye bölmeye karar verdim. Kitabın ikinci bölümünde de hiç duyulmamış, çok değişik şeyler öğreneceğiz. Jozef Nasi’nin Osmanlı’daki etkin rolünü, Naksos’a dük tayin edilmesini ve en önemlisi Kıbrıs’ın fethindeki rolünü anlatıyor olacağım.

Kıbrıs Türk ise

Jozef Nasi’nin rolü büyük.

Jozef Nasi’den sonra roman dizinize devam edecek misiniz?

Jozef Nasi’nin devam kitabı çıktıktan sonra tarih kitabımın büyük çoğunluğunu aktarmış olacağım. Tarih kitabımın çalışmaları şimdi meyve veriyor. Sonrası şu an için soru işareti…