Radyolarımızın vazgeçilmez sesi Jozi Zalma

İşe gidiş trafiğimizin, okul servislerimizin, kahvaltı saatimizin en keyifli, en enerjik, en komik arkadaşı… Uzun yıllardır sesiyle, sıcaklığıyla, samimiyetiyle radyolarımızda olan Jozi Zalma, nam-ı diğer Geveze ile hayatını, tutkularını ve en önemlisi yaşama bakışını konuştuk.

Dora NİYEGO Yaşam
7 Haziran 2017 Çarşamba

 Jozi Zalma kimdir?

1970 yılında İstanbul’da doğdum. İstanbul Üniversitesini bitirdikten sonra, bir süre rehberlik ve turizm işi yaptım. 1992 yılında radyo programı yapmaya başladım, o zamandan beri de aralıksız radyo programcılığı yapıyorum.

 Radyo programcılığına başlamanız, bu mesleğini seçmeniz nasıl oldu?

Bu meslek çocukluk hayalimdi. Bir gece kulübünde, ünlü bir radyocu olan Jerfi ile şarkı söylerken, “Yaptığınızın aynısını radyoda yapar mısınız?” şeklinde bir teklif geldi. Biz de, o vesile ile radyo programı yapmaya başladık. Aslında, mesleği ben seçmedim, meslek beni seçti gibi bir şey oldu. Yani, bunun için herhangi bir zorlamamız olmadı.

 Bildiğim kadarı ile mesleğinizi çeşitli dallarda devam ettiriyorsunuz. Biraz bu dallardan bahseder misiniz?

25 senedir çeşitli radyolarda program yaptım, hâlâ da yapıyorum. Bir dönem, Kanal D, Star ve Number One TV’de televizyon programları yaptım.

Son yedi senedir, Bahçeşehir Üniversitesinin İletişim Fakültesinde ders veriyorum. Ayrıca, müzisyenlik yapıyorum, şarkı söylüyorum. On-on iki yıldır, ‘Fazla Mesai’ grubumla birlikte 500’ün üzerinde performans yaptık. Bu arada, bir proje gerçekleştirdim; iki-üç yıl önce, Kuma adlı bir grup ile bir rock albüm çıkardım. Bu yıl itibarı ile beraberliğimizi taçlandırıyoruz. Bir albüm kaydediyoruz. Albümün, kendi bestelerimden oluşan dört şarkısını kaydettik.

 Herkes sizi ‘Geveze’ lakabı ile tanıyor. Bu lakabınız nereden kaynaklanıyor?

Eskiden kendi ismimle radyo programı yapıyordum. Sonradan ikinci radyo programı yapmaya başladım. Hem kendi ismimle, hem de başka isimle radyo programı yapmam gerekiyordu. Uzun süre ikinci isim aradık, bir türlü karar veremiyorduk. Toplantılarda, sürekli gevezelik yaptığım için, yayın yönetmenimiz beni ‘geveze’ diye çağırıyordu. Böylece, programın ismi ‘Geveze’ kaldı. Sonra da, ‘Geveze Show’ olarak, o günden bugüne süregeldi.

 Televizyonda şovmenlik de yapıyorsunuz. Biraz da şovmenlik deneyimlerinizden bahseder misiniz?

Şovmenliği çok seviyorum. En son NTV’de, Bay J ile ‘Fazla Mesai’ programını yaptık. Şovmenlik güzel ama biraz karmaşık. Radyo programcılığını daha çok seviyorum.

Şovmenliği yalnız televizyonda yapmıyorum. Özel gecelerde sahneye çıkıp sunuculuk, stand up da yapıyorum. Yazdığım oyun üzerinde oynadığım bir stand up’ım var. Sahnede yapılan her şeyi seviyorum; sahnede olmaktan keyif alıyorum.

 Mesleğiniz dışında birçok ilgi alanınız var. Bunlar neler ve bunları yapmak için nasıl vakit bulabiliyorsunuz?

Mesleğim dışında ilgilendiğim birçok şey var; meraklı bir insanım. İlgimi çeken şeyleri sonuna kadar öğrenmeyi seviyorum. Okumayı seviyorum. Birçok müzik aletim var. Hiçbir müzik aletinin uzmanı değilim ama müzik aletlerine ilgim var.

On beş senedir yelken yarışlarına katılıyorum. Ciddi başarılarımız var. Kitap yazmayı seviyorum. Derlemeyi seviyorum. Yağlı boya resim yapıyorum. Şimdiye kadar iki karma sergiye katıldım. Belki ilerde bir kişisel sergi hazırlarım. Ancak, daha kendimde o cesareti bulamıyorum. Fotoğraf çekmeyi seviyorum. Fotoğrafçılıkta bir-iki ödülüm var. Bunlar çok gururlandırıcı şeyler olduğu için, ödülüm var diyorum. Öğretmeyi, öğretmenliği çok seviyorum. Şimdiye kadar, 450 öğrenci mezun etmişim. Bilgiyi birileri ile paylaşmak ve bilgisinin bir işe yaradığını görmek, insanı çok gururlandırıyor, keyiflendiriyor. Yeni projeler üretmeyi seviyorum. Şarkı bestelemeyi seviyorum. Yakında ‘Geveze ve Fazla Mesai’ adında bir albüm çıkacak. İçinde on bir bestem var. Şimdi söz yazmaya da başladım. Pop Rock besteleri yapıyorum. New Age diye tabir edilebilecek besteler de yapıyorum.

 Müzik grubunuzla ne tür müzik yapıyorsunuz? Nerelerde müzik yaptınız? Ne tür müzik dinlemekten hoşlanırsınız?

Müzik grubumuzla Türkçe ağırlıklı, aynı zamanda İngilizce de olmak üzere, her şeyi söylüyoruz. Biz bir düğün grubuyuz. Türkiye’deki en büyük 500 şirketinin, en az 200-250’sinin gecelerinde çalmışızdır. Bizimkisi, Türkçe, İngilizce, her telden eğlence. İçinde stand up, eğlence, animasyon olduğu için, insanlar kurtlarını döküp eğleniyorlar. Programın sonunda, herkesin bildiği ama unuttuğu şeyleri, dilimin döndüğünce, kısa hikâyeler şeklinde anlatmayı seviyorum.

Ben ne tür müzik dinliyorum diye sorarsanız, her türlü müziği dinliyorum. Türkü de, caz da, blues da, klasik müzik de, deneysel müzik de, iyi olan her müziği dinliyorum.

  Çok yönlü bir insansınız. Ayrıca birçok hikâye kitabınız da var. Hikâyelerinizde ağırlıklı hangi konuları işliyorsunuz?

Zaman içinde, her programın bitişinde anlattığım hikâyelerden oluşan kitaplar yayınlamaya başladım. Şimdiye kadar dokuz kitap yayınladım: ‘Hayata Dair’, ‘Aşka Dair’, ‘Veda Hikâyeleri’, ‘Ateşle Yaklaşma’, ‘Tarihte Bugün’, ‘Siyah Beyaz Hikâyeler’, ‘Sonsuz’. Şimdi de, yeni bir kitap üzerinde çalışıyorum.

 Bu kadar karpuzu nasıl bir koltukta oturtabiliyorsunuz? Programlı mı yaşıyorsunuz, yoksa bu bir yetenek işi mi?

Programlı yaşamıyorum. Tamamen programsız yaşıyorum. Çok dağınık bir insanım. Bu kadar karpuzu bir koltuğa da oturtmuyorum. Olduğu kadar yapıyorum. Hayat çok kısa. Bu kadar organize yaşamaya değmez. Ölümün olduğu yerde, ne yapıyoruz, neyi konuşuyoruz? Her şey çabucak bitiyor, bu kadar dert etmeye değmez. Bir gün 24 saat, hızlı yaşıyorsanız, az uyuyorsunuz. Ben günde ortalama dört saat uyurum. Az uyursanız, bir şeylere vakit bulursunuz. Zaten yaptığım iş, bana istediklerimi yapmaya fırsat veriyor. Daha esnek çalışıyorum. Radyo programı bitince eve gelip yatan biri değilim. Eve gelip başka şeyler yaparım. Yoğun çalıştığım zamanlar ise, sabah 5.30’da evden çıkıp, gece 11’de eve girerim.

 

 ‘Her Şey Güzel Olacak’ başlıklı sunumunuzu izledim ve çok etkilendim. Okuyucularımızı bu sunumun ana fikri hakkında biraz aydınlatır mısınız?

 ‘Her Şey Güzel Olacak’ hayata başka bir yerden bakmanın mümkün olacağını gösteren bir anlatı. Geçen yıl, Ted Talks’un kapanışını yapma şerefini bana verdiler. Gerçekten benim için büyük bir onurdu. Sevgili Ali Üstündağ’a bir kez daha teşekkür ediyorum. İnanılmaz bir gün, inanılmaz konuşmalar ve kapanışı ben yapacağım. Eşe, dosta anlattığım hikâyeleri birleştirdim. Her şeyin güzel olacağına kalben inanan bir insanım. Hayata başka bir yönden, başka bir yerden bakmanın mümkün olduğuna da inanıyorum. Bize bazı şeyleri yanlış öğrettiklerine de inanıyorum. ‘Elalem ne der?’ kıskacının içinde yaşadığımızı görüyorum. Oysaki çok sevdiğim bir söz vardır: “Elalem ne der cümlesi dünyanın en yüksek hapishanesidir.” Çoğu zaman biz bu hapishanenin içinde kilitli kalıyoruz. Hayata başka bir yerden bakmanın mümkün olabileceğini, insanlara dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. Yoksa ‘guru’ falan değilim. Sadece bunun yöntemini öğrendim. Belki bunu benden daha iyi uygulayabilirler diye, insanlara da anlatıyorum.

 

 Meslek seçerken gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

Meslek seçerken gençlere tek bir tavsiyem var: ‘Ya sevdiğiniz işi yapın, ya da yaptığınız işi sevin’.

Ekşi Sözlük’ten:

“Her sabah Power fm’de program yapıp, program boyunca güldüren ama son anda gerçek ve hüzünlü bir hikaye anlatarak, tam evden çıkarken rimelimin akmasına neden olan dj..”