Türkiye ekonomisinin geleceği

Sami AJİ Köşe Yazısı
31 Mayıs 2017 Çarşamba

Geçtiğimiz cumartesi günü Maliye Hesap Uzmanları Vakfının düzenlediği bir seminere, bir arkadaşımın haberi sayesinde katılmak imkânını buldum. Panelistler Alarko Grubundan Ayhan Yavrucu, Koç Grubundan Levent Çakıroğlu ve Sabancı Grubundan Mehmet Göçmen idi.

Katılımcıların her biri görüşlerini çok ilginç mukayeseler ve grafiklerle anlatırken, müştereken ve ısrarla üstünde durdukları konu, eğitim seviye ve niteliğinin yükseltilmesi idi. Buna paralel olarak, teknolojiye yatırım, yenilikçilik, hukukun üstünlüğü, demokratik ortamın iyileştirilmesi gibi ilkelere de vurgu ve atıflar yapıldı.

Enflasyon artışı, tasarruf oranının düşüklüğünden bahsedildi. Bazı yatırımlar yapılırken, koordinasyon ve planlama eksikliği yüzünden, atıl kapasitelerin yaratıldığından dem vuruldu. (Enerji sektöründe dahi atıl kapasiteler varmış).

Bilhassa, 4.0 olarak tanımlanan yeni bir sanayii devriminin başladığı ve hayatımızda çok büyük değişikliklerin olacağı ifade edildi ve buna hazırlık yapılması gereğine dikkat çekildi1

Soru cevap kısmına geçmeden evvelki sunumu yapan Göçmen konuşmasının sonunda ülkemizin bugünkü ve geleceğe dönük olarak rekabet edebilme yeteneğinin mutlaka ve yeniden araştırılması gerektiğini vurguladı. Diğer bir deyimle, Türkiye’nin küresel ekonomik ortamda diğer ülkelerle yarışabilmek için hangi avantajlara sahiptir? Göçmen’e göre bu konu özel sektör, kamu yönetimi ve üniversitelerimizin katkılarıyla kurulacak bağımsız bir heyet tarafından güncel bilgiler ışığında, yeniden araştırılmalı. (Bu meyanda Sabancı grupları içinde aynı maksada yönelik kendi çalışmalarından da bahsetti.)

Önerisi, bendenize göre çok ilginçti. Nitekim okuduğum uluslararası rapor ve istatistiklere bakarsak pek rekabetçi değiliz: 2015-2016 yılları itibariyle 144 ülke arasında 51. sırada gösterilmekteyiz.

Hakikaten bir düşünelim: Genel anlamda Türkiye’nin mukayeseli olarak ekonomik yönden üstünlüğü nereye dayanabilir?  

Sık sık dile getirilen faktör genç ve nitelikli nüfusumuzdur. Ancak dünya haritasına baktığımızda, pek bir üstün durumda olmadığımız anlaşılır. Başta İran olmak üzere, Hindistan, Tayland, Endonezya, Türki Cumhuriyetler, Güney Afrika, Venezuela, Peru aynı genç nüfus oranlarına sahipler. Brezilya ve Arjantin bizden sadece 0,4 yıl yaşlılar.

Kaldı ki, her türlü ağır veya hafif işin parmak dokunuşuyla yapıldığı ve yapılacağı bir dönemdeyiz. Üstüne üstlük, beyin hücrelerinin en üst yaşlarda bile yenilenebileceği, hatta arttırabileceği artık ispat edilmiştir. Yani zihinsel faaliyetimizi ne kadar sürdürürsek ihtiyacımız olan nöronlar o derece artar. Özetle, kulunuza göre genç nüfus artık çok büyük bir avantaj değil (sportif faaliyetlerin yatırımcılarını hariç tutuyorum). 

Tabiat zenginliğimizi ile övünüyoruz. Çok doğru. Anadolu’muzda dört mevsim neredeyse her an yaşanabilir ve keyfi de sürülebilir. Bitkisel çeşitlilik yönünden inanılmaz bir potansiyele sahibiz. Ancak, dünyamızda, gerek turizm gerekse beslenme eğilimlerinde şahit olduğumuz süratli ve şaşırtıcı değişiklikler bu avantajımızı da törpülemeye başladı.

Yukardaki maruzatımı uzatabilirim; bizim seviyemizde hatta bizden bir üst konumda bulunan ülkeler dahi, eğitim sistemlerini gözden geçirmekte, yenilikçilik, teknoloji, dijitalleşmede gelişmek ve üstünlüğü kapmak için büyük gayretler sarf etmekteler. Diğer bir deyimle, bu alanlarda da kalıcı bir mukayeseli üstünlükten bahsedemeyiz.  

Peki, sen ne düşünüyorsun diye sorabilirsiniz? Hemen kolaya kaçıp bu işi uzmanlarına bırakalım diyebilirim. Ancak yine hayal gücümü kullanarak bir öneri sunacağım: (lütfen bir fantezi veya yönlendirici fikir olarak kabul edin.)

“Ülkemizde istihsal edilen tüm mal ve hizmetlere verilen teşvik ve desteklerin kaldırılacağını, ithal edilen tüm mal ve hizmetlere tatbik edilen gümrük vergilerinin de sıfırlanacağını farz edelim. Bu şartlar altında ülkemizde hangi mal ve hizmetler rasyonel, ekonomik ve gerçek katma değerle üretilebilir?”

Böylesine bir analiz naçizane kanaatime göre çok çarpıcı bir tabloyu önümüze çıkarabilir. Hiç ummadığımız ve stratejik saydığımız bazı sektörleri tamamen terk etmemiz, bu sektörlere insan ve parasal kaynakları ayırmamak gereğini görebiliriz. Buna karşılık, beklenmedik sahalarda çok rekabetçi olduğumuz da ortaya çıkabilir.

Ezcümle ve tarihten ilham alarak, şunları ilave edeyim: Anadolu Yunancada güneşin yükseldiği yer demektir. Anadolu’nun batı bölgeleri hala etkilerini gördüğümüz Yunan medeniyetinin beşiğidir. Osmanlı Medeniyeti bu topraklarda doğmuş ve gelişmiştir. Dolayısıyla ülkemizin tarih ve coğrafyası bizi yepyeni atılımlara yönelmemiz için hem teşvik etmekte hem zorlamaktadır.                                        

Son verirken, çok faydalı, yapıcı ve ilham verici semineri tertipleyen Maliye Hesap Uzmanları Vakfına takdir ve teşekkürlerimi sunar, müspet sonuçlara vesile olacağına dair inancımı belirtirim.

***

1 4.0, tüm canlı - cansız nesnelerin belli cihazlarla donatıldıktan sonra, gerek bir merkezle gerekse kendi aralarında bilgi alışverişine girmelerini temin eden bir internet sistemi. Muazzam bir zaman ve personel tasarrufuna yol açacağı belirtilmekte.