Başarılar ve hatalar

Bu sene bir futbol taraftarı olarak belki de ligi en az takip ettiğim sene oldu. Sebebi ise Beşiktaş’ın yıllardır üstüne koyarak devam eden başarısına Fenerbahçe ve Galatasaray’ın ayak uyduramamasıydı.

Rıfat KARAKÖY Spor
17 Mayıs 2017 Çarşamba

Ligin sonuna geldik. Bu yazıyı yazmaya başladığımda Bursaspor-Beşiktaş maçı bitmişti. Beşiktaş, Busaspor’u 2-0 mağlup edip Başakşehir’in iki puan önüne geçerek ligin bitimine üç hafta kala şampiyonluk yolunda önemli bir avantaj elde etti.

Bu sene bir futbol taraftarı olarak belki de ligi en az takip ettiğim sene oldu. Sebebi ise Beşiktaş’ın yıllardır üstüne koyarak devam eden başarısına Fenerbahçe ve Galatasaray’ın ayak uyduramamasıydı. Hep derler “Fenerbahçe’siz Galatasaray, Galatsaray’sız Beşiktaş’ın pek bir anlamı olmaz” diye. Bu sezon aslında bu sözü teyit eden bir sezon oldu diyebiliriz.

Her zaman liglerden değişik şampiyonların çıkması gerektiğini savunurum ama kendi isteğimi çürütecek şekilde bir Beşiktaş-Başakşehir çekişmesinin, Fenerbahçe-Beşiktaş çekişmesinden çok daha az haz verdiğini itiraf etmek durumundayım.

PROJE TAKIMI

Başakşehir çok güzel bir proje takımı. Yıllardır İstanbul’un diğer takımlarına kök söktürdüler. Hem fizik olarak iyi durumdalar, hem özellikle Anadolu takımlarına karşı pozitif bir futbol oynamaya çalışıyorlar. Ayrıca güzel harmanlanmış bir kadroları var. Emre Belözoğlu gibi, Adebayor gibi çok tecrübeli isimlerle beraber Cengiz Ünder gibi genç yaşında fark yaratan bir kadro buraya kadar çok başarılı şekilde geldi. Abdullah Avcı etkenini de unutmamak lazım. Abdullah Hoca yıllardır bu başarıyı planlayan ekibin başında.

Başakşehir Futbol Kulübünün bu oluşumu ve yıllardır üst sıralara oynaması takdire şayan. Devre arasında yaptıkları Adebayor ve İrfan Can Kahveci transferleri, şampiyonluğu hedeflediklerinin net göstergesi. Ancak proje takımlarının ömrü maalesef bir noktaya kadar oluyor. Başakşehir ancak gerçekten potansiyeli olan şehir takımlarına örnek olabilecek bir kulüp olarak kalacaktır. Es kaza şampiyon olsalar bile bu böyle olacaktır.

Ligin en az gol yiyen takımı, milyonlarca Euro harcanarak kurulan Beşiktaş’tan bir gol eksik atmışlar. Son üç haftaya iki puan geride giriyorlar ama maçlarını boş tribünlere oynuyorlar. Böyle bir takım şampiyon olsa ne olabilir ki? Dediğim gibi sadece potansiyeli olan Eskişehirspor gibi, Sivasspor gibi, Göztepe, Karşıyaka gibi takımlara örnek bir oluşum olabilirler. Bu sebeple Başakşehir’in şampiyonluğu bu tarz potansiyeli olan kulüpler için çok değerli diye düşünüyorum.

Bunun dışında yine Fenerbahçe ve Galatasaray’ın ne kadar kötü yönetildiğini gördüğümüz bir sezon oldu. Fenerbahçe Vitor Pereira ile başladığı sezonu Dick Advocaat ile bitirdi. Geçen sene ikinci olan Vitor Pereira madem gönderilecekti, neden sezona onunla başlandı? Arthur Zico Şampiyonlar Liginde çeyrek final oynadıktan sonra o sezonu ligde ikinci bitirdi diye gönderilmişti. Vitor niye gönderilmedi? Bu sorulara maalesef bütün sezon yanıt bulamadım. Bir diğer yanıt bulamadığım konular Caner Erkin ve Gökhan Gönül konusuydu. Ekonomik olarak kötü girilmiş bir sezonda yıllardır bu kulübe hizmet eden adamlar neden gönderildi? Caner’i bir yıllığına bedava kiralamak, sonra 1 milyon Euro’ya bonservisini alabilme imkânı sadece bana mı çok cazip geliyor? Ya da Gökhan Gönül’e 500 bin Euro fazla vermeyip, Van der Wiel gibi bir adama dünya para vermek sadece bana mı çok mantıksız geliyor? Bu sorulara cevap bulamadım. Diego’yu gönderip yerine Salih’i koymayı düşünen yönetimin bunun olmadığını görüp devre arasında buna bir çözüm bulmaması da ayrıca şampiyonluğa ne kadar inandıklarının göstergesiydi diyebilirim.

GALATASARAY YÖNETİMİ

Galatasaray için de gerçekten kötü bir sezon oldu. Galatasaray camianın ağırlığına uymayan Riekerink ile başladı sezona, gönderdiler. Bu sefer camiaya yakışır bir isim gelir diye düşünürken Riekerink’den ağırlık olarak pek de farklı olmayan Tudor’u getirdiler. Bir kulüp ancak bu kadar vizsonsuzca yönetilebilir. Hasan Şaş, Ümit Davala yıllarca Fatih Terim’in yanında kulübede oturdular. Sezonun ortasında İgor Tudor yerine bu ikiliden birini takımın başına koysan Galatasaray’ın puan sıralamasındaki yeri ne kadar değişebilirdi acaba? Ya da geçici bir isim değil de bir sonraki sezonu onun üzerine planlayacağın bir isim getirilebilirdi. Maalesef bu da olmadı. Taraftar bir kulübün borcuyla, alacağıyla, vereceğiyle ilgilenmez. Taraftar bir kulübün mantıklıca yönetilip yönetilmediğiyle, sahadaki oyunla, takımın zevk verip vermediğiyle ilgilenir. Galatasaray taraftarının isyanını bu bağlamda çok iyi anlayabiliyorum. Kulüp mantık çerçevesinde yönetiliyor mu? Hayır. Sahadaki oyun zevk veriyor mu? Hayır.

Yeni sezonda Fenerbahçe ve Galatasaray’da pek bir şey değişir mi? Pek sanmıyorum çünkü bunun değişmesi için yönetimlerin değişmesi gerekir. Seneye Fenerbahçe ya da Galatasaray şampiyon olamaz demiyorum ama bu başarıların hiç biri kalıcı başarılar olmayacaktır. Kalıcı başarı Beşiktaş’ın yaptığı gibi FEDA sezonlarıyla başlar, Talisca gibi, Caner gibi oyuncuları çok düşük maliyetlerle takıma monte edebilecek yönetim mantaliteleriyle devam eder ya da Başakşehir gibi proje yapılarak yola çıkılır. Umarım önümüzdeki sezon herkesin daha çok zevk aldığı, hafta sonlarını iple çektiğimiz ve tribünlerin yeniden tıklım tıklım olduğu bir sezon izleriz.