İzmir Beit Hillel Sinagogundan geriye kalan defter

İzmir’in önemli sinagoglarından biri olan ve artık Rav Hayim Palaçi Anı Evi olarak hizmet veren Beit Hillel Sinagogu, Türk Yahudilerinin tarihine de ışık tutuyor.

Toplum
17 Mayıs 2017 Çarşamba

Dr. Siren Bora

Beit Hillel Sinagogundan Rav Hayim Palaçi Anı Evine

Beit Hillel, 19. yüzyılın ilk çeyreğinde Eliezer Hillel Behor (Behar) Menuah tarafından yeşiva olarak kuruldu. İlk yıllarda iki Rabisi vardı: Rabi Baruh Kalomiti ve 1820-1830 yıllarında burada eğitim veren, 1838 yılında ölen Rabi David Amado. Romanya (Bükreş) kökenli zengin ve hayırsever bir Yahudi olan Eliezer Hillel oldukça girişimci bir yapıya sahipti. 1841’deki büyük İzmir yangınında kül olan Beit Hillel’i tekrar inşa ettirirken, yangından etkilenen Beit Yaakov Ribi ile Avraham Matsliyah’a ait olan Beit Avraham’ın tamir ettirilip yenilenmesine katkıda bulundu. Hayim Palaçi’nin kitaplarının sayısız kez sponsoru olan Eliezer Hillel Behor Menuah, 28 Sivan 5622’de (26 Haziran 1862) İzmir’de öldü.

Beit Hillel Sinagogu, 2006’da çıkan bir yangın sırasında tamamen yıkıldı. 2013 yılında, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tarihi Agora Bölgesi ile sinagoglar ve çevresini rehabilite edip Kemeraltı Çarşısı ile bütünleşmeyi hedefledi. Bu amaçla personel ve malzeme desteği sağladı. Aynı yıl,  Beit Hillel Sinagogunda rekonstrüksiyon çalışmalarına başlandı. Çalışmalar 2015’te tamamlandı ve restore edilen Beit Hillel Sinagogu, Rav Hayim Palaçi Anı Evi olarak düzenlendi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, İzmir Yahudi Cemaati Başkanı Sami Azar, İzmir Yahudi Cemaati Vakfı Başkanı Avram Abuaf, İzmir Yahudi Cemaati mensupları, gazeteciler ve konuklar eşliğinde, 27 Nisan Perşembe günü açılışı yapıldı. Rav Palaçi Anı Evinde, Beit Hillel Sinagogunun tarihçesi, Rav Hayim Palaçi’nin biyografisi, Beit Hillel Sinagoguna, Rav Palaçi’ye ve ailesine ait fotoğraflar sergileniyor. Burada, İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivinden, Kudüs Yahudi Tarihi Merkez Arşivinden, Kudüs Yad Ben Tsvi’den, Ahmet Priştina İzmir Kent Arşivi ve Müzesinden, İzmir Yahudi Cemaati Arşivinden edinilen belgelerle Rav Hayim Palaçi’nin yaşamına ilişkin küçük çapta bir Palaçi Koleksiyonu oluşturulmuş. Koleksiyon içerisinde, Rav Palaçi’nin kaleme aldığı 72 kitap arasından seçilen Selanik ve İzmir’de basımı yapılmış üç orijinal kitap da yer almakta. Sergide, Beit Hillel Sinagoguna ait bir defter mevcut. Hem yazım tarihi hem de içeriği bakımından son derece önemli olduğu kanısına vardığım bu deftere ilişkin ayrıntılı bilgiyi paylaşıyorum.

Beit Hillel Defteri

İlk sayfasının fotoğrafını verdiğim defter, Beit Hillel Sinagoguna ait. Tarihi yok. Defter toplam 40 sayfa, 22 sayfası boş. Bu sayfalarda herhangi bir küçük not dahi mevcut değil. 18 sayfası ise, son derece düzgün bir İbranice ile kaleme alınmış olan Hanoten (Anoten) Teşuva Tefilasına (duasına) ayrılmış. Bu tefila, Hanoten Teşuva La Melahim ile başlayan ve krallara (hükümdarlara ya da devlet başkanlarına) kurtuluş getiren bir dua. Referans kaynağı ise Tora. Aslında Tora’da hükümdarlara ve hükümetlere dua etme fikrini barındıran pek çok ayet mevcut. Bu ayetlerden biri, Yeremya 29:7. Ayette şöyle deniyor: “Ve sizi sürmüş olduğum şehrin selametini arayın ve onun için RABBE dua edin, çünkü onun selametile siz de selamet bulursunuz.” Bir diğer ayet ise, Tekvin 47:7. “Ve Yusuf Babası Yakubu içeri getirdi ve kendisini Firavunun karşısında durdurdu ve Yakub Firavuna hayırdua etti.” Ayrıca Tefila, yine Tora’dan Mezmur 144:10 ile başlıyor: “Krallara kurtuluş veren, kulu Davud’u kötülük kılıcından kurtaran sensin.” Ve yüceltmeye, yükseltmeye ilişkin iyi dilekler ve dualarla devam ediyor.

Duanın başlangıç tarihi, kimilerine göre Büyük İskender Dönemi. Bu görüşe göre Kudüs’teki Süleyman Tapınağı, Yahudilerin Büyük İskender’in krallığının devamı için dua ettikleri yerdi. Böylece Tapınağın yıkılma riski ortadan kaldırılmıştı. Süleyman Tapınağı, Romalılar Döneminde de Roma İmparatorlarının esenliği ve imparatorluğun devamı için dua edilen yer oldu. Ta ki, İS 70 yılına, İkinci Tapınak Romalılar tarafından yıkılıncaya değin. Tapınak yıkıldıktan sonra Yahudi Diasporası, yerleştiği her ülkedeki sinagoglarında, sırasıyla hükümdarlar ve cemaat ileri gelenleri için bayram ve özel günlerinde bu duayı okumaya devam etti. Bayram ve özel günler içerisinde en ayrıcalıklı olan ise Yom Kipur’du. İbranice olan Teşuva “Şav” geri dönmek kökünden türeyen bir kelime. İma edilen ise, Tanrı’ya dönmek. Tora, “Efendin Tanrı’ya döndüğünde” dediğinde pişmanlığa atıf olarak algılanmış. Her yıl Roş Aşana’da başlayıp Yom Kipur’da noktalanan 10 günlük Tövbe Süresi mevcut.  Dolayısıyla özellikle her Kipur gecesi bu duanın okunduğunu söyleyebilirim.

Osmanlı Döneminde Hanoten Teşuva Tefilasına ilişkin en erken belge, Sultan Selim Dönemine ait. Ancak hangi Selim olduğu bilinmiyor çünkü duada, Selim adının önüne Birinci ya da İkinci tanımlaması ilave edilmemiş. Tefila, eğer hükümdar I.Selim ise, 1512-1520 yıllarına; II.Selim ise 1566-1574 yıllarına ait olmalı. O halde Osmanlı Yahudilerinin Hanoten Tefilasına ilişkin ilk belge, 16. yüzyıla ait.

Osmanlı Yahudileri, tahta çıkan her padişahın sağlığı ve esenliği için dua ettiler. Türkiye Cumhuriyeti Döneminde de dua etmeye devam ettiler. Hanoten Teşuva Tefila’sını, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a değin, dönemin cumhurbaşkanlarının adlarını zikrederek dile getirmeye devam ettiler. Bu gelenek hâlâ devam ediyor.

İlk sayfasına ait fotoğrafına yer verdiğim defterin, başlangıç kısmını çevirisini yaptım:

“Ha noten teşuva la melahim (vego) lemala lemala le adeynu Mustafa Kemal Paşa malka de alma u yevareh yethe ve yizke yethe ve ken yehi ratson ve nomar amen.”

“Hükümdarlara kurtuluş bahşeden ve (devamı) Efendimiz Mustafa Kemal Paşa’yı yücelere yükseklere yüceltsin evrenin hükümdarı onu bereketlendirsin ve onu muvaffak etsin ve (Tanrının) iradesi böyle olsun ve Amin dileyelim.”

Hanoten Teşuva, Mustafa Kemal Paşa’ya dua ile başlıyor. Mustafa Kemal Atatürk denilmemiş. O halde defter, Soyadı Kanununun yürürlüğe girdiği 24 Kasım 1934 tarihi öncesine ait. Öte yandan Mustafa Kemal Paşa’nın adının önünde herhangi bir unvan belirtilmemiş. Ona cumhurbaşkanı unvanıyla hitap edilmemesi önemli. Eğer defter, Mustafa Kemal’in cumhurbaşkanı olduğu döneme ait olsaydı, “nasi” yani başkan tanımlamasının yapılması gerekirdi. O halde defter, Cumhuriyet’in ilan edildiği 29 Ekim 1923 tarihi öncesine ait olmalı. Yani, İstiklal Savaşı’nda ve sonrasındaki günlerde Mustafa Kemal’e “Paşa” olarak hitap edildiği döneme ait olmalı. Kanımca bu tefila, 9 Eylül 1922 ile 29 Ekim 1923 tarihleri arasındaki döneme ait. Fikrimi destekleyen bir referans mevcut:

Defterin ikinci sayfasında, Beit Hillel Sinagogu Yönetim Kurulu üyelerinin adları yer alıyor: Hayim Hazan, Hayim Halevi, İtshak Krudo, Şlomo Şason, Yosef Hakohen ve Şimon Kalaçi. Hayim Halevi ve Yosef Hakohen’in kabirlerinin İzmir Gürçeşme Mezarlığında olduğunu saptadım. Hayim Halevi’nin ölüm tarihi 06/04/1929, Yosef Hakohen’in ise, 04/04/1928. Mezarlıkta, diğer dört yönetim kurulu üyesine ait bulguya rastlamadım. İzmir’den ayrılmış ya da göç etmiş olabilirler. Söz konusu iki yönetim kurulu üyesinin yaşlılık nedeniyle öldüğü varsayımından hareket edecek olursak, en son faal olarak çalıştıkları dönem, ölüm tarihlerinden 7-8 yıl ya da 5-6 yıl öncesi olmalı. O halde defterin tarihi, muhtemelen 1922-1923 yılları arasına denk geliyor.

Beit Hillel Sinagoguna ait bu defterin, tarihine ilişkin yaptığım saptamanın doğru olduğu varsayımından hareket ediyorum. O halde şu sonuca varabilirim: Bu defter aracılığıyla, Milli Mücadele’nin sona erdiği ve  Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamalarının başladığı yıllarda, İzmir Yahudilerinin Mustafa Kemal Paşa’ya ve Cumhuriyet’e olan bağlılığına ışık tutan önemli bir kaynağa sahibiz.