Kendimize rağmen ‘umutlu’ olmak…

Mois GABAY Köşe Yazısı
17 Mayıs 2017 Çarşamba

Hahambaşılık seçimi sonrası Türk Yahudi Toplumu üzerine bir inceleme

“Türk Yahudi Toplumunun her bireyi kendi perspektifinden daha az veya daha çok da olsa kimlik anlamında muhafazakârdır. Çünkü her bir kardeşim farklı bir açıdan Yahudiliği, bu topluma aidiyetini muhafaza eder.”  Hahambaşılık seçimlerinden bir hafta evvel Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın yeni döneme ilişkin düzenlediği soru-cevap toplantısında Türk Yahudi Toplumu Başkanı İshak İbrahimzadeh toplumu bu sözlerle ifade etmekteydi. Nitekim Başkan, bazı dindaşların “Madem tek bir aday var, o zaman neden oy kullanıyoruz?” sorularına da cevap verirken; oy kullanmanın toplumumuza olan aidiyetimizin bir göstergesi olduğunu özetlemekteydi. Kimi zaman özellikle kapalı gruplarda, bazı sosyal medya mecralarında yapıcı olmaktan uzak eleştirilere maruz kalan Hahambaşılık kurumunun tüm toplum bireylerine açık düzenlediği böylesi önemli bir toplantıya katılım ne yazık ki oldukça azdı. Bu toplantıda Hahambaşı İsak Haleva toplumun sorularını kimi zaman Tevrat’tan verdiği örneklerle cevaplarken, birçok konuda dindaşların resmi olmayan açıklamalara tenezzül etmemeleri ve eleştirilerini bizzat kendileri ile paylaşmalarını diledi. Hahambaşılık Seçim Komisyonu gerek farklı illerde ve sinagoglarda kurulan sandıklarla, seçim öncesi yaptıkları en son teknolojik imkânların kullanıldığı otomasyonlu seçim sistemi ve de seçim gününe özel gezici gönüllüleri ile birlikte ciddi bir iş başardı. Hafta içi farklı kanallardan yapılan duyurulara, tekrarlanan mesajlara rağmen 18 yaşını doldurmuş yaklaşık 13500 dindaştan oylamaya katılımın az olması toplumumuza aidiyet konusunda beni bu hafta düşünmeye itti.

Türkiyeli Yahudiler, son yıllarda gittikçe artan antisemitizm ortamında toplumun rahat bir şekilde hayatını sürdürebilmesi için kimi dönemlerde farklı formüller üretmişler ve her yeni koşula uyum sağlamayı başarabilmişlerdir. Şüphesiz burada toplum yönetiminin cesur kararları ve hükümet yetkilileri ile olan doğru iletişimi etkili olmuştur. Pazar günü Lag BaOmer Bayramı’nı kutlamak için Edirne’deki sinagogu dolduran toplum fertlerinin mutluluğu ve Edirne Sinagogu nezdinde buradaki Yahudi kültürünü yaşatmak için yapılan faaliyetler bunun en güzel göstergesidir. Ancak alınan tüm kararlarda toplumun tam bir katılım göstermesi ve bu aidiyeti hissettirmesi hem yönetimi daha da güçlü kılacak hem de zor zamanlarda demografik yapımızın azalmasına dair haberlere de en doğru cevabı verecektir. Rakamların söylediği gerçekler kadar, bizlerin ne kadar kendimizi bu topluma ait gördüğümüz ve toplum faaliyetlerine gösterdiğimiz katılım, bir anlamda geleceğe dair umudumuzun bir göstergesidir.  Kendimize “Ne kadar Yahudi’yiz?” diye soracak olsak toplumumuzun her bir bireyi Yahudi kimliğini farklı bir bağ üzerinden tanımlayabilir. Kimimiz için Yahudilik denince ilk akla gelen bayramlar iken, bir diğerimiz Yahudiliğini Sefarad kültürü, mutfağı ve geçmiş nesillerden aktardıkları ile anlatabilir. Bazılarımız için İbranice ve İsrail ile olan gönül bağı bu sorunun ilk cevabı olabilir. Ancak bizleri bir arada tutan en önemli olgu ve Avrupa’daki farklı Yahudi toplumlarından bile kimi zaman ayırabilen özelliğimiz günün sonunda anlaşamamak üzerine bile olsa anlaşabilmemiz ve toplum olarak tek bir vücut tehlikeler karşısındaki birlikteliğimizdir. Şartların gittikçe değiştiği ve yepyeni gerçeklerle yüzleşmek zorunda olacağımız ileriki yıllarda bizlere düşen görev, bayramdan bayrama sinagoga giden gençler olmaktan öte toplumumuza sahip çıkmamız ve her birimizin bir işin ucundan tutabilmesidir. İşte bu yüzden toplumumuza olan aidiyetimizin getirdiği maddi yükümlülüklerde kişisel egolarımızı geri planda tutmalı ve karşı tarafta bizleri arayan kişinin belki ilerde bizlerin yerinde olacağı bir gencimize veya yaşlımıza yardım götürmek üzere kapımızı çaldığını unutmamalıyız. Yönetimden aldığımız mesajlara “Zaten birileri o görevi yapar” deyip boş vermemeli, yöneticilerimizin o aşamaya gelene kadar katlandıkları zorlukları düşünüp, bunu bizlerin geleceği için bir görev bilmeliyiz. Farklı tercihi yüzünden kendini dışarda hisseden bir kardeşimizi tekrardan kazanmak için neler yapabileceğimizi düşünmeli, kurallardan ayrılmadan onlara bir yol gösterebilmeliyiz. Bizler yeter ki isteyelim, kendimize rağmen umudumuzu kaybetmeden ses verelim, “Buradayız” diyebilelim. Umut etmek halen mümkün!

 Değerli Hocam Türkiye Yahudileri Hahambaşısı Rav İsak Haleva’ya sağlık ve mutluluk dolu bizleri her daim aydınlatacağı yeni bir dönem dileğiyle…