Köprüden önce son çıkış

Alber NASİ Köşe Yazısı
3 Mayıs 2017 Çarşamba

ABD Başkanı Donald Trump, geçen hafta zar zor son bakanını Temsilciler Meclisi ve Senato’ya kabul ettirerek başkanlıktaki yüzüncü günü sona ermeden kabineyi oluşturmuş oldu. Ancak bütçeyi henüz onaylatamadığı için ABD bir kez daha ‘kapatılma’, diğer bir deyişle federal devlet olarak hiçbir şey yapamama riski altında. Hatırlanacağı üzere Başkan Obama yönetiminde, Senato ile fikir ayrılığı üzerine borç tavanı krizi yaşanmış ve ABD Hükümeti bir aydan fazla kepenk kapatmıştı.

Trump’ın vergi reformunun temelinde ise Obamacare’in kaldırılması var. Demokratlar, Obamacare sağlık sisteminin kaldırılmasını veya değiştirilmesinin gündeme getirilmemesi karşılığında Trump’ın bütçesine destek vereceklerini bildirdiler.

Trump’ın vergi reformu, çoğu çevreler tarafından korkunç olarak nitelense de, Amerikan şirketlerini kat ve kat güçlü yapacak cinsten. Trump kurumlar vergisini yüzde 15’e düşürmeyi hedefliyor. Bunun yanı sıra çok uluslu şirketlerin ABD dışında tuttukları rezervlerini geri getirmeleri durumunda uygulanan verginin yüzde 35’ten 10’a düşürülmesi de planlanıyor. Bu değişikliklerin Amerikan ekonomisi ürerindeki negatif etkisini hesaplamaya çalışırken Trump, ABD şirketlerinin yurtdışında park ettikleri 2,8 trilyon dolara gözünü dikmiş durumda.

Düşük vergiden yararlanmak isteyecek Amerikan şirketlerinin yanı sıra yabancı sermayenin ABD’ye olası ilgisinin Amerikan ve dünya ekonomisine etkisini hesaplamak ise oldukça güç. Böylesine radikal bir değişiklik hiç şüphesiz küresel ticaretini temelden etkileyecek. Diğer ülkelerin vergi oranlarının çok daha yüksek olması, yabancı menşeili çok uluslu şirketlerin ABD’ye kayması oldukça olası. Böylesine düşük vergi oranları ister istemez vergi cennetlerindeki tasarrufların ABD’ye akmasıyla sonuçlanacaktır. Daha önce farklı şekillerde değerlendirilen likiditenin artık ABD’de değerlendirilecek olması, diğer ülkelerdeki Dolar likiditesinin azalmasına sebep olacak. Öte yandan, Amerikan Merkez Bankası FED’in faizi arttırması ve bilançosunu yarıya düşürecek olması dünya üzerindeki ABD dolarının hem azalmasına, hem de ABD’ye akmasına sebep olacak.

Vergi indirimi ilk bakışta ABD’de bütçe açığına sebep olacakmış gibi görünse de, ABD dolarının kendi memleketine dönmesi ister istemez Amerikan ekonomisini istenenin üzerinde canlandırarak, bütçedeki negatif etkiyi yok edebilir.

Son yüz günde Trump, artık işleri kendi bildiği gibi yönetemeyeceğinin farkına vardı. Yapmak istedikleri ya mahkemeden ya da Senato’dan dönen Trump, yavaş yavaş politikayı öğreniyor. NAFTA’ya dokunamayan, Meksika sınırına duvar öremeyen, Obamacare’i değiştiremeyen Trump’ın önümüzdeki günlerde yapmak istediklerini başarabilmek için daha fazla pazarlık etmek zorunda kalacak.

Obama’nın Trump’ın kucağına bıraktığı Kuzey Kore konusunda da ilk başta çok agresif mesajlar veren Trump geri adım atmış görünüyor. Kim Jong ile teke tek görüşmekten şeref duyacağını bildiren Trump’ın olası bir krizden kaçındığı belli oluyor. Bu durum ister istemez bölgedeki tansiyonu da düşürüyor.

ABD’den Fransa’ya geçtiğimizde ise, Avrupa Birliği fikrine sahip çıkan Macron’un Fransa Cumhurbaşkanı seçilmesine günler kaldı. Ancak Le Pen karşıtları o kadar güçlü ki, Macron’un seçilmemesi ihtimal olarak dahi görülmüyor. Fransa gibi sosyalist temellere oturmuş bir ülkede, seçimlerin ikinci turuna sosyalist bir adayın taşınamamış olması ise oldukça düşündürücü. Fransız tarihinde seçmen belki de ilk defa sağcılarla aşırı sağcılar arasında tercih yapacak. Macron ise son şanstır. Öte yandan not etmek gereken bir konu daha var. Macron’un selefi Hollande gibi bir performans göstermesi halinde aşırı sağ daha da güçlenecektir.