Bir escinselin başarı öyküsü

Zamanla ve mekânla sınırlandırılamayacak bir büyüme hikâyesi anlatan ‘AY IŞIĞI’ yılın flaş filmlerinden biri

Viktor APALAÇİ Sanat
22 Şubat 2017 Çarşamba

Film, düzgün bir aile hayatı yaşayamamış, sevgiye aç, siyahi bir çocuğun kimliğini keşfetme çabasını, yüreklere hitap eden dokunaklı bir atmosfer içinde anlatıyor. Filmin merkezinde Miami’nin yoksul bir mahallesinde büyüyen bir çocuğun hayatının üç farklı dönemi var. Otobiyografik bir tiyatro oyunundan alınan film, Barry Jenkins’in alışılmadık şiirsel anlatımıyla, gay ilişkileri tasvirine yeni bir soluk getiriyor. Özgün, mesafeli sinema diliyle film, toplumsal kimlik, aile ve erkeklik üzerine çok ilginç şeyler söylüyor. En İyi Film dâhil Oscar’a 8 dalda aday olan ‘Ay Işığı’ ile Jenkins, En İyi Yönetmen ve En İyi Uyarlama Senaryo dallarında ödül kovalayacak. Kazanırsa Oscar tarihinin ilk Afrikalı-Amerikalısı olacak.

‘MOONLİGHT’

Yön: Barry Jenkins

Sen: B. Jenkins- Tarell Mc Craney

Kurgu: Nat Sanders, Joi Mc Millon

Müz: Nicholas Britell

Oyn: Threvente Rhodes- André Holland- Ashton Sanders- Mehershala Ali- Naomie Harris- Janelle Mone’a

 

37 yaşında, henüz ikinci uzun metrajlı filmini yapan bir yönetmenin elinden çıkma, otobiyografik bir tiyatro oyunundan alınan ‘Ay Işığı/Moonlight’ın kazandığı yüz ödülün içinde Drama Dalında En İyi Film Altın Küresi de var.

Oscar’a sekiz dalda aday olan filmiyle, Barry Jenkins En İyi Yönetmen seçilirse Oscar tarihinin ilk Afrikalı-Amerikalısı olacak. Filmin merkezinde Miami’nin yoksul bir mahallesinde büyüyen Chiron adlı çocuğun hayatının üç farklı dönemi ve kendini keşfetme çabası var.

Zamanla ve mekânla sınırlandırılamayacak bir büyüme hikâyesi aynı zamanda bir eşcinselin başarı öyküsü.

Film, düzgün bir aile hayatı yaşayamamış, sevgiye aç siyahi bir çocuğun, yetişkinliğe ulaşmasında kendi kimliğini keşfetme çabasını, yüreklere hitap eden dokunaklı bir atmosfer içinde anlatıyor.

Aktifinde henüz tek bir uzun metrajlı filmi olan genç bir yönetmenden beklenmedik bir başarıyla, Barry Jenkins’in alışılmadık bir şiirsel anlatımla, sosyo kültürel meselelerde ilginç bir söylem tutturduğuna tanık oluyoruz.

Büyümenin getirdiği tüm acıları, henüz iyileşememiş yaralar ve yasaklanmış ilişkilerin tekinsizliği ile harmanlayan ‘Ay Işığı’, gay ilişki tasvirlerine de yeni bir soluk getiriyor.

Barry Jenkins, özgün, şiirsel ve mesafeli bir sinema dili kullanırken, toplumsal kimlik, aile ve erkeklik üzerine çok ilginç şeyler söylüyor. Klişelerden uzak bir cinsel gerilim sağlayan mizanseni, Miami Liberty City’de büyüyen bu Afro-Amerikalı gencin kimlik mücadelesini ilginç kılıyor.

Senaryo yazılımına da katkı veren Tarell Alvin McCraney’in yaşanmışlık kokan öyküsünü, Barry Jenkins gergin ve şiirsel bir dünya kuran mizanseni ile anlatıyor.

Üç farklı oyuncunun aynı karakterin farklı dönemlerini canlandırdığı bu sıra dışı büyüme hikâyesini anlatırken, Jenkins amatör oyunculardan da verim almada çok başarılı.

Abdüllatif Kechiche’in Altın Palmiye Ödüllü ‘Mavi En Sıcak Renktir/La Vie d’Adèle’i akla getiren ‘Ay Işığı’ eşcinsel aşk üzerine yapılmış en etkileyici filmlerden biri.

Filmin hiç bir karesinde bir beyazın görünmediği bu siyahi melodram, Amerikan Bağımsız Sinemasından gelen yaratıcı ve incelikli, güçlü bir örnek.

Hüzünlü, kederli bir atmosfer içinde, kalplere seslenen bu film, duygu sömürüsünden uzak yorumuyla, bir yeniyetmenin cinsel kimliğini bulma sancılarını merkezine alıyor.

Her ikisi de Oscar adayı olan, görüntü yönetmeni James Laxton’un nefis görüntüleri ve Nichalas Britellin müzik çaılşmasından destek alan mizansen, klişelerden uzak duran tavrı ile beğeni kazanıyor.  

EVRENSEL BİR BÜYÜME HİKÂYESİ

Kederli, hüzünlü atmosferi ile seyirciyi baştan sona içine çeken, duygu ağırlıklı, sevecen ve içtenlikli anlatımıyla, sahici bir aşk öyküsü ile ‘Ay Işığı’ dinmez acıların filmi.

Film, ismini siyahi çocukların ay ışığında mavi görüldüğü inancından alıyor.

Siyahi sinemanın yeni kilometre taşı hüviyeti ile ‘Ay Işığı’ bazı eleştirmenlere göre yılın en iyisi.

Yoksulluğun, imkânsızlığın, çaresizliğin, dışlanmanın acısını, yüreklere hitap eden duygu yüklü bir dille anlatan film, yaklaşık 20 yıllık bir zaman dilimine yayılıyor.

Genellikle göçmenlerin yaşadığı, ABD’nin geri kalmış yoksul bölgelerinde iş bulamadığı için yasadışı işler, gangsterlik, uyuşturucu ve kadın satıcılığı yapan siyahi gençlerin dramını, film zorlu bir çocukluk dönemi geçiren Chiron üzerinden anlatıyor.

‘Ay Işığı’ çevresinden ezik, gay muamelesi gören, dostu gelince annesi tarafından evden kovulan, azgın mahalle çocukları tarafından sürekli taciz edilen, sokaklarda büyümüş, dışlanmış, sevgi ve şefkate aç bir çocuğun zorlu yetişme hikâyesi.

Çocukluğunda kendisine yol göstericilik yapan, onu kanatları altına alan Kübalı siyahi göçmen, torbacı Juan’ın ölümünden yıllar sonra aynı mesleği icra eden Chiron’un, yıllar önceki ezik halinden tamamen sıyrıldığını görüyoruz.

Hapishanede vücut yapıp karın kaslarını geliştiren, altın dişleri, kolyesi, lüks arabası ile yıllar öncesinin ezik halinden tamamen sıyrılmış gözüken, güçlü, zengin bir torbacıya dönüşen Chiron, lise yıllarında kendisine dokunan tek erkek olan, aşkı bulduğu Kevin’e döner.

GERGİN VE KAYGI DOLU BİR GAY ÖYKÜSÜ

İnsan ilişkileri ve insanın kendini keşfetmesi hakkında zamansız bir film olan ‘Ay Işığı’, genç ve siyahi bir adamın çocukluğundan yetişkinliğine kadar Miami’nin zor bir mahallesinde, hayatta kendine yer edinme savaşını ve büyüme hikâyesini odağına alıyor.

Satıcısı, torbacısı ve kullanıcısıyla, uyuşturucu trafiğini çok iyi bilen Tarell Alvin McCraney’in otobiyografik öyküsü ‘In Moonlight Black Boys Look Blue’ adlı tiyatro oyununa konu olmuş.

Yazar McCraney ile yönetmen Jenkins’in annelerinin uyuşturucu bağımlısı olması, öyküdeki olağanüstü Paula karakterinin çizimine yardımcı olmuş.

Filmin açılış sahnesinde, utangaç, içine kapanık ve ezik kişiliği sebebiyle ‘küçük’ olarak adlandırılan Chiron’un sınıf arkadaşları tarafından kovalanmasını görüyoruz.

Saklandığı yerde onu bulan uyuşturucu satıcısı Juan, onu sevgilisi Theresa ile yaşadığı evde koruması altına alır.

Babasını tanımayan Chiron, uyuşturucu bağımlısı, önüne çıkanla yatağa giren, ihmalkâr ve bencil annesi Paula’nın yanında sevgisiz bir hayat sürmektedir

Nefret ettiği annesiyle aynı çatıyı paylaşmaktansa Chiron kendisine şefkat besleyen Juan-Theresa çiftinin evinde yaşamayı tercih eder.

Filmin ikinci bölümünde Paula’nın oğlundan Theresa’nın verdiği paraları gasp edip uyuşturucu satın aldığını görürüz. Etrafındaki yaşıtları tarafından sürekli fiziksel ve sözlü tacize maruz kalan Chiron, sınıfın zorbası Terrel ve yandaşları tarafından sebepsiz dövülür.

İsyan eden Chiron’un ertesi gün sınıfa girip tahta bir sandalyeyi Terrel’in kafasında kırdığını görürüz. Okuldan kovulan, tutuklanan Chiron’un mahallede sempati duyduğu tek yaşıtı Kevin’dir.

Üçüncü bölümde, hapis yattığı yıllarda tanıdığı bir mahkûm sayesinde uyuşturucu trafiğine giren, bu sayede zengin olan, statü kazanan 20’li yaşlardaki Chiron’u izleriz.

Film, dışarıdan sapasağlam ve güçlü görünen birinin aslında içinde ne yaralar olduğunu ve ne kadar kırılgan olabileceğini anlatır.

Karşı cinse ilgi duymayan, çevresiyle iletişim kuramayan, yalnız yaşamayı tercih eden Chiron, uyuşturucu tedavi hastanesinde yatan annesini ziyaret eder ve kendisini affettiğini söyler.

Miami’de bir lokanta işleten arkadaşı Kevin’in (André Holland) davetini kabul eden Chiron, karısından boşandığını söyleyen bu kişinin geceyi apartman dairesinde geçirmesi için yaptığı teklifi kabul eder.

‘Ay Işığı’ konusu itibariyle kovboyluk yaparken birbirine âşık olan iki erkeğin karmaşık ilişkisini anlatan Ang Lee’ye 2005’te En İyi Yönetmen Oscar’ını kazandıran ‘Brokeback Dağı’ filmini akla getiriyor. Ancak ‘Ay Işığı’ bu filmden ve diğer klasikleşmiş gay ilişkisi tasvirlerinden ayrışarak, çok daha gergin ve kaygı dolu bir atmosfer yaratıyor.

Chiron’un olgunluk dönemini canlandıran Threvente Rhodes bu ilk aktörlük deneyiminde çok başarılı. Annesi Paula’yı canlandıran deneyimli aktris Naomie  Harris ile ‘Açlık Oyunları’ serisinden tanıdığımız, Juan’ı canlandıran Mehershala Ali, En İyi Yardımcı Oyuncu dallarının Oscar adayları.

En İyi Film, Kurgu, Görüntü Yönetmenliği ve Müzik dallarında Oscar adaylığı olan filmde Barry Jenkins Yönetmen ve Senaryo Uyarlama dallarında Oscar’ı kovalayacak.

Jenkins, ‘Ay Işığı’ndan önce yaptığı tek uzun metrajlı film ‘Medicine for Melancholy’de (2008) Afro-Amerikalıların dünyasına farklı bir kapı açmıştı.

 

 

 

****************************