Sosyal Medya´dan seçmeler

• Eserinin kahramanı Don Kişot, İspanyolca ´Bay Zırh´ anlamına gelse de, kelime İbranice ´Keşot´ (İbranice ´hakikat´ anlamına gelir) olarak okunduğunda ´Bay Hakikat´ manasını kazanır. Buradaki ´hakikat´ şüphesiz Kabalacılıktaki tanrısal hakikati çağrıştırır. Don Kişot veya Don Keşot böylece hakikatin veya imanın sembolüdür. Mesih´in gelişini kolaylaştıran gerçeklik nesnesidir. Öte yandan bir başka mistik şifre, Don Kişot´un efsanevî ve ütopik sevgilisi Tobosalı Dülsine´dir. Tobosa, İspanya´da bir yer adı olsa da, Cervantes, İbranice tov (tob) ve sad kelimelerinden oluşan Kabalistik bir terim olan Tobosa (´hayırlı sır´) ile söz konusu şehir adı arasında bir benzetme kurgulamıştır. Tobosa veya ´hayırlı sır´ Kabalistik literatürde Tanrı´nın Şekina´sına denk düşer. Şekina, Tanrı´nın diasporaya dağılan Yahudi halkını koruduğu tecellisidir ve hayırlı bir sırdır. Don Kişot´un peşinden koştuğu hayırlı sır ise Dülsine´dir. (Şekina, Kabalacılıkta Tanrı´nın dişil yanıdır.) DR.KÜRŞAT DEMİRCİ – www.gzt.com

İzak BARON Diğer
22 Şubat 2017 Çarşamba
  • “MACCABİ HAİFA”LI YÖNETİCİLER YILLAR SONRA BİR ZAMANLAR “PAPAZIN ÇAYIRI” DEDİKLERİ VE BİRÇOK MÜSABAKAYA KATILDIKLARI SAHAYA, 1995-1996 YILINDA FENERBAHÇE’NİN AVRUPA KUPALARINDA EŞLEŞTİĞİ MACCABİ TEL AVİV İLE MÜSABAKASI VESİLESİ İLE GELİRLER

Hapoel Beer Sheva - Beşiktaş maçı vesilesi ile bizim asıl konuşmak istediğimiz 1913 yılında İstanbullu Musevilerin İstanbul’un Balat semtinde kurduğu Maccabi Spor Kulübü. Beşiktaş 95 yıl önce soğuk bir kış günü, 5 Şubat 1922 tarihinde Pazar Ligi’nde Taksim stadında işte bu takım ile karşılaşmış ve maçı 4- 0 kazanmıştı. Gelelim Maccabi’nin kuruluş öyküsüne... 19. yüzyıl sonu 20. Yüzyıl başlarında Avrupa’da esen antisemitizm rüzgarından Yahudi sporcular da etkilenir. Avusturya'da ve Almanya'da Musevi spor kulüpleri birer birer kapatılır. Kulüpler Yahudi sporcularla ilişkisini keser. Bu sıralarda İstanbul’da Tevtonia Jimnastik Kulübü çatısı altında sportif faaliyetlerini sürdüren bir grup Yahudi genci kapatılma olasılığına karşılık kulüplerinden ayrılırlar ve 1895 yılında Yahudi Jimnastik Kulübü’nü kurduklarını duyururlar.  Ancak Abdülhamit döneminin baskı politikaları sonucu 1908 Jön Türk Devrimi’ne dek kulüp fazla etkin olamaz. Yahudi Jimnastik Kulübü 1905 yılında adını "Maccabi" olarak değiştirir (Maccabi İbranicede beden eğitimi anlamına gelmektedir). Maccabi Kulübü İstanbul'da düzenlenen organizasyonlarda güreş, jimnastik, boks, eskrim, futbol, hentbol ve atletizm dallarındaki müsabakalara katılır. 1912 yılında kulübün faaliyetleri doruk noktasına ulaşır. 1 Haziran 1913’te ise Hasköy sırtlarında yer alan lokalde resmi olarak faaliyete geçtiğini duyurur. Bu resmiyete geçiş kulüp lokalinin yanındaki futbol sahasında İstanbul’un çeşitli semtlerinden gelen Musevi gençlerle birlikte bir festival havasında kutlanır. Kulüp renklerini lacivert - beyaz olarak belirler. Maccabi Kulübü’nün en önemli organizasyonunu 1914 yılında düzenler. Bugün Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nun bulunduğu, o dönemlerde "Papazın Çayırı" olarak anılan alanda "Maccabi" adı altında büyük bir spor organizasyonu yapılır. Bu organizasyonun İsrail’de 4 senede bir düzenlenen modern Maccabiatların temelini de attığı söylenir. Maccabi Kulübü 1919-1920 sezonundan itibaren Pazar Ligi’nde yer alır ve 1930’lara kadar gayrı federe bir şekilde futbol branşında da faaliyetini sürdürür.

Ancak kulübü asıl yıkıma götüren Türkiye’de 12 Kasım 1942 yılında uygulamaya konan Varlık Vergisi olacaktır. Bu yasayla birçok gayrimüslim çareyi göç etmekte bulur. Bunlar arasında Maccabi Kulübü’nün Musevi yöneticileri de vardır. Birçoğu o tarihlerde yeni kurulan ülkenin, İsrail’in yolunu tutacaktır ve 1953 yılında Maccabili yöneticiler bu sefer İsrail’de Haifa şehrinin takımını “Maccabi Haifa”yı kuracaktır. Ne gariptir ki İstanbul’dakinin aksine bu sefer futbolda daha başarılı olacaklardır. “Maccabi Haifa”lı yöneticiler yıllar sonra bir zamanlar “papazın çayırı” dedikleri ve birçok müsabakaya katıldıkları sahaya, 1995-1996 yılında Fenerbahçe’nin Avrupa Kupalarında eşleştiği Maccabi Tel Aviv ile müsabakası vesilesi ile gelirler. Ancak Papazın çayırı yerine, üzerinde Varlık Vergisinin mimarlarından Şükrü Saraçoğlu’nun isminin yer aldığı bir stad vardır artık. Belki o gün sahada babalarının, babalarının arkadaşlarının hayaletleri ile izledikleri maç 1- 1 sona erer.

Arat Saadetyan

http://www.demokrathaber.org/5-subat-1922-besiktas-4-maccabi-0-makale,9418.html

 

  • İSRAİL İLE KÖRFEZ ÜLKELERİNİN ARASI DÜZELMEDEN, İSRAİL’İN GÜVENLİK KAYGILARI KARŞILANMIŞ OLMAZ; BU KARŞILANMADAN İSRAİL YÖNETİCİLERİNİ, YENİ BİR “ARAP DEVLETİ” YARATMAYA İKNA ETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR

Obama, bizzat sebep olduğu Fetret (Bunalım) devrinin sonuna doğru, İsrail’i köşeye sıkıştıran ve kapsamlı bir Orta Doğu barışı için önemli iki adım atmayı nasılsa başarmıştı. Ancak bu adımların atılmasındaki taktik eksikliği, girişimini tümüyle etkisiz kılmıştı.

Bir Filistin barışı, BM’nin yıllar önce aldığı bölgede biri Musevilere diğeri Müslümanlara ait iki devlet kurulması kararıyla sağlanabilir; ancak bu çözüme imkan hazırlayacak olan önce İsrail ile bölgedeki bütün Arap komşuları arasında, adil ve mevcut sınırlara saygılı bir barıştır. İsrail ile Körfez ülkelerinin arası düzelmeden, İsrail’in güvenlik kaygıları karşılanmış olmaz; bu karşılanmadan İsrail yöneticilerini, yeni bir “Arap devleti” yaratmaya ikna etmek mümkün değildir.

Zor bir barış için başka bir zor barışı ön şart olarak ileri sürmek ise, sonuçta zorlukları katlamaktan başka bir şeye yaramaz gibi görünüyor. Genel Arap-İsrail barışı için atılacak önemli adım, İsrail’in Filistin’e ait topraklara, işgal altında tuttuğu yerlere yeni mahalleler kurarak ve bölgenin nüfus dengesiyle oynayarak sürdürdüğü yayılma siyasetine son vermesidir. Obama, BM’nin bu konudaki kararını veto etmeyerek, İsrail’in gerçeği kavraması için gerekli tokadı atmış oldu. Ancak bu tokat hem geç geldi hem de Trump’ın üç gün sonra devralacağı iktidarında bu kararları geri çevireceğini söylemesiyle tamamen etkisiz hale düştü.

Daha sonra yapılan açıklamalar gösterdi ki, Netanyahu, ABD’nin “genel barış” ısrarını anlamış görünüyor. Ancak Netanyahu bu genel barış için adımın, İsrail tarafından, Filistin’de atılmasını ve yayılmacı siyasetine son vermesini gerektiğini anlamazlıktan geliyor.

ABD Başkanı Kudüs’ün geleceğiyle ilgili pazarlığı başlatmış oldu. Lakin lafa “Bir devlet, iki devlet.. Her ne ise...” zevzekliğiyle başlarsanız, bu pazarlığın sonu gelir mi?

Hakkı Öcal

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/hakki-ocal/trump--kudus-pazarliginda-2399260/

 

  • İSRAİL’LE İLİŞKİLERDE “EYY” DİYE BAŞLAYAN AĞIR TAARRUZ DÖNEMİ KAPANMIŞ...

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın A330’da İsrail’de ezanın yasaklanması ve Mescid-i Aksa ile ilgili olarak arkadaşlarımıza yaptığı açıklamayı, kelimeleri tek tek süzgeçten geçirerek okudum. Cumhurbaşkanı çok dikkatli bir üslup kullanıyor. Duygusunu aktarmak için kullandığı en ağır ifade “Üzücü”.

Bu da gösteriyor İsrail’le ilişkilerde “Eyy” diye başlayan ağır taarruz dönemi kapanmış...

Umarım referandum propagandası sırasında yine açılmaz.

Şuna inanıyorum. Bu üslup ve yaklaşım, Türkiye’nin bölgede kaybettiği ağırlığı bir ölçüde yeniden kazandırabilir.

Ertuğrul Özkök

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ertugrul-ozkok/esad-rejimi-artik-dost-unsur-mu-40369422

 

  • İLK TEPKİYİ GÖSTERENLER EN ÖNCE MÜSLÜMANLAR OLDU. VE BU ÖYLE BİR TEPKİYDİ Kİ TÜRKİYE’DE YAŞAYAN MUSEVİ KARDEŞLERİMİZİN HERHANGİ BİR ÇIKIŞ YAPMASINA DAHİ GEREK KALMADI

MİZAHI severim. Hele de zekice yapılanına bayılırım. Ama zekice de olsa toplumsal değerlere saldıran mizaha hoşgörüm yoktur. Misal, hangi din olursa olsun fark etmez; dinlerle o dinlerin peygamberleriyle, ritüelleriyle alay etmeyi falan çok aşağılıkça bulurum. Biliyorsunuz. Avrupa’da yayın yapan bazı gazeteler ve mizah yayınları sık sık İslamiyet’le dalga geçer ve büyük çoğunluğu Hıristiyan olan Avrupalılar da bu tür yayınlara pek tepki göstermezler. Aksine tepki gösteren Müslümanlara tepki gösterirler. Çünkü onlara göre toplumsal bir değer de olsa dinlerin mizahını yapmak da demokratik yayıncılığın gereğidir filan.

Konuyu uzatmayayım. Geçtiğimiz hafta Türkiye’de Avrupalılara ders olacak çok güzel bir olay yaşandı. Gırgır Dergisi... Ben kendimi bildim bileli vardır. Eskiden çok popülerdi ama son yıllarda o popülaritesini yitirdi. Sanırım yeniden kazanmak hevesiyle içi bomboş ve anlamsız çok aptalca bir karikatür yayımladılar. Musa Peygamber’i küçümseyen, dalga geçen bir karikatür... Gördünüz mü bilmiyorum ama ben gördüğümde bırakın kahkahalarla gülmeyi falan hafif de olsa gülümseyecek herhangi bir espri bulamadım. Zekâ pırıltısı dahi olmayan bu karikatürü çizen şahıs Türkiye’de yaşayanların çoğunluğunun Müslüman olduğuna güvenle hareket etmiş herhalde. “Nasıl olsa” demiş, “Hz. Musa ile alay etmek, onu aşağılamak dolayısıyla Yahudilikle dalga geçmek Müslümanlar için pek bir anlam teşkil etmez, aksine keyif bile duyarlar bu çizdiklerimden” diye düşünmüş... Düşünmüş ama yanlış düşünmüş. Çünkü fena ters tepti! Hem de öyle böyle değil! Anbean takip ettim mevzuyu. İlk tepkiyi gösterenler en önce Müslümanlar oldu. Ve bu öyle bir tepkiydi ki Türkiye’de yaşayan Musevi kardeşlerimizin herhangi bir çıkış yapmasına dahi gerek kalmadı.

Neyse... Tepkiler üzerine Gırgır’ın yayın hayatına son verildi. Keşke kapatılmasaydı. Bir özür dileyip yayın hayatına devam etseydi ama kabul edilmeli ki büyük bir eşekliğe imza attılar. O nedenle de bizlere savunma hakkı bırakmadılar kendilerini. Fakat istemeden de olsa bir güzelliğe de vesile oldular. Gırgır olsun diye yaptıklarıyla Türkiye’de dayanışmanın, kardeşliğin ve beraberliğin hâlâ devam ettiğini ve çok diri olduğunu anlamamızı sağladılar. Ben şahsen gurur duydum. Ve dedim ki kendi kendime, “Keşke hep böyle olsak... Keşke her daim bizi biz yapan farklı değerlerimize böyle yüreklice sahip çıksak...“

Ne güzel olurduk değil mi?

Sevilay Yükselir

http://www.haberturk.com/yazarlar/sevilay-yaziyor/1397241-bir-eseklikti-ama-guzellige-vesile-oldu

 

  • KURTARICI, KAHRAMAN, YANİ DON KİŞOT, MİSYONUNA BAŞLAYACAĞI HANA GELİRKEN ONU KARŞILAMAK İÇİN ÇALINAN BORU, KURTULUŞUN YAKLAŞTIĞINI İŞARET EDEN ŞOFAR'IN ÇALINIŞINA (KABALİSTİK GELENEKTE MESİH, ŞOFAR'LA KARŞILANIR) DENK DÜŞER

Eserinin kahramanı Don Kişot, İspanyolca 'Bay Zırh' anlamına gelse de, kelime İbranice 'Keşot' (İbranice 'hakikat' anlamına gelir) olarak okunduğunda 'Bay Hakikat' manasını kazanır. Buradaki 'hakikat' şüphesiz Kabalacılıktaki tanrısal hakikati çağrıştırır. Don Kişot veya Don Keşot böylece hakikatin veya imanın sembolüdür. Mesih'in gelişini kolaylaştıran gerçeklik nesnesidir.

Öte yandan bir başka mistik şifre, Don Kişot'un efsanevî ve ütopik sevgilisi Tobosalı Dülsine'dir. Tobosa, İspanya'da bir yer adı olsa da, Cervantes, İbranice tov (tob) ve sad kelimelerinden oluşan Kabalistik bir terim olan Tobosa ('hayırlı sır') ile söz konusu şehir adı arasında bir benzetme kurgulamıştır. Tobosa veya 'hayırlı sır' Kabalistik literatürde Tanrı'nın Şekina'sına denk düşer. Şekina, Tanrı'nın diasporaya dağılan Yahudi halkını koruduğu tecellisidir ve hayırlı bir sırdır. Don Kişot'un peşinden koştuğu hayırlı sır ise Dülsine'dir. (Şekina, Kabalacılıkta Tanrı'nın dişil yanıdır.)

Romanda geçen bir başka şifreli kelime olan Kabelleria, adeta Kabala kelimesinin tam karşılığıdır. Kurtarıcı, kahraman, yani Don Kişot, misyonuna başlayacağı hana gelirken onu karşılamak için çalınan boru, kurtuluşun yaklaştığını işaret eden Şofar'ın çalınışına (Kabalistik gelenekte Mesih, Şofar'la karşılanır) denk düşer. Adeta misyonunun farkına vardığı Montesinos Mağarası, Mount Sinos, yani Musa'nın vahiy aldığı Sina Dağı'na yönelik üstü kapalı bir atıftır. Ayrıca romanda bir borç verme hikâyesi geçer. Bu da, Talmud, Nedarim 25'de geçen 'Kayna de Rabba' (Rabbinin değneği) hikâyesinin aynısıdır.

Başka örnekler de sıralamak mümkün. Özellikle 'cumartesi kaynayan kemikler' gibi birtakım ibareler, alışılmış Yahudi inançlarına gizli göndermeler taşır.

İspanya'dan ayrıldıktan sonra veya ayrılmadan önce Conversoların pek bilinmeyen bir literatürü vardır. Bu yazarlar İspanya'dayken, literatürlerinin şifrelerle dolu olduğunu ve Hıristiyan olarak tanınan pek çok kişinin söyleminde birtakım mistik referansların bulunduğunu biliyoruz. Cervantes'i etkilemiş olan Diego de San Pedro (1437-1498) ve Fernando de Rojas (1465- 1541) gibi romancıların eserlerinde de mistik referanslar mevcuttur. İtalyan Rönesans sanatında Maranoların etkisi ayrıca incelenmesi gereken bir konudur.

Osmanlı'daki Sabetay Sevi hareketi de doğrudan Marano kökenlidir. Sonuçları göz önüne alındığında Marano kültürünün Ortadoğu'daki mistik Yahudi inançlarını İspanya'ya taşıdığını ve daha liberal/Kabalistik bir perspektiften dünya tarihine mal ettiğini söylememiz mümkün. Cervantes'in Don Kişot'u bu açıdan değerlendirildiğinde bambaşka bir yüzle karşımıza çıkacaktır.

Doç. Dr. Kürşat Demirci

http://www.gzt.com/derin-darih/don-kisotta-gizlenen-yahudi-sirlari-2615176

 

Netten okumalar

 

  • ANADOLU'DA GİZLİ KALMIŞ MUSEVİ KÜLTÜRÜNÜN HİKAYESİ!

http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/anadoluda-sakli-kalmis-musevi-kulturu-40367298

 

  • SİLİKON VADİSİ YERİNE İSRAİL’E Mİ BAKSAK? – HAKKI ALKAN

https://www.techinside.com/silikon-vadisi-yerine-israile-mi-baksak/

 

  • CUMHURİYET’E SIĞINAN ALMAN BİLİM ADAMLARI - BURAK KAZİM YILMAZ

http://www.gazetebilkent.com/2017/02/15/cumhuriyete-siginan-alman-bilim-adamlari/

 

  • ÜÇ KURUŞUN HİKAYESİ - ZEKİ VARAN

http://www.anonsajans.com.tr/habertrak/kose-yazarlari/uc-kurusun-hikayesi.htm

 

  • DİSNEY, YAHUDİ KARŞITI VİDEOSU YÜZÜNDEN PEWDİEPİE’LA ANLAŞMASINI SONLANDIRDI!

http://www.webtekno.com/elveda-revelmode-disney-pewdiepie-in-yahudi-karsiti-videosu-yuzunden-anlasmayi-sonlandirdi-h25243.html

 

  • BEŞİKTAŞ'A GÖNÜL VERMİŞ BİR İSRAİLLİ

http://aa.com.tr/tr/yasam/besiktasa-gonul-vermis-bir-israilli/752414

https://www.youtube.com/watch?v=QaZf4ICor5A

 

  • ALBERT EİNSTEİN'IN HAYATI | BELGESEL FİLM

https://oggito.com/albert-einsteinin-hayati-belgesel-film-02201725563

 

  • TÜRKLERİN NAZİ FAŞİZMİYLE SINAVI -1- TÜRK NAZİLER TÜRKLERE KARŞI

http://www.egetelgraf.com/turklerin-nazi-fasizmiyle-sinavi-1-turk-naziler-turklere-karsi/

 

  • TÜRKLERİN NAZİ FAŞİZMİYLE SINAVI -2- HİTLER’LE BEŞ ÇAYI

http://www.egetelgraf.com/turklerin-nazi-fasizmiyle-sinavi-2-hitlerle-bes-cayi/

 

  • TÜRKLERİN NAZİ FAŞİZMİYLE SINAVI -3- ‘TÜRK TİPİ FAŞİZM’İN KISA TARİHÇESİ

http://www.egetelgraf.com/turklerin-nazi-fasizmiyle-sinavi-3-turk-tipi-fasizmin-kisa-tarihcesi/

 

Takılan tweetler

 

Ladinodersleri ‏@ladinogunlugu  18 Şub

Ken es el savyo? Elke se ambeza de kada ombre. Bilge kimdir? Her insandan öğrenen.

 

Baris ‏@baris_a  16 Şub

Besiktasa buyuk ask beslersin... ama ayni takimi tuttugun bazi adamlar yuzunden utanirsin!!!

 

Ali Murat Hamarat ‏@Alimhamarat  16 Şub

Azınlık takımlarında oynamak istemeyen Rober Eryol, 1947-1959 arasında Galatasaray'da görev yapmış, 1961'de İsrail ekibinin başına geçmişti.

 

Ali Murat Hamarat ‏@Alimhamarat  16 Şub

Rober Eryol'un dedesi Çanakkale Savaşı'nda şehit düşmüştü. Onu merak edenler şu yazıyı kaçırmasın derim..

https://www.salom.com.tr/haber/100550

 

Türk Yahudi Toplumu ‏@tyahuditoplumu  20 Sub

Toplumsal yaşamımızı tehdit eden Nefret söyleminin bu şeklini de kınıyoruz. @ikalin1 @myeneroglu @bybekirbozdag

http://www.yeniakit.com.tr/haber/erkan-tan-akite-konustu-asil-savas-medyada-281355.html

 

ishak ibrahimzadeh ‏@ishak5723  17 Şub

Nefret söylemleri ile mücadele ederken bu söylemleri bahane ederek provokasyon yaratanlara da tahammül edilmemeli.. onun için Eğitim & Hukuk

 

 

 

TürkMusevileriMüzesi ‏@muze500  14 Şub