Baba ve kızı hakkında herşey

Genç Alman kadın yönetmen Maren Ade’nin ‘TONİ ERDMANN’ı yılın en zeki ve en başarılı komedi filmi.

Viktor APALAÇİ Sanat
8 Şubat 2017 Çarşamba

Bu son derece esprili ve özgün komedide, senarist – yönetmen Maren Ade, işkolik bir kadın yönetici üzerinden, günümüz kapitalist sistemine etkili ve cesur eleştiri getiriyor. Film, başarılı bir iş kadınının iletişimsizlik yaşadığı babası ile mutlu sonla neticelenen yakınlaşmasını, zeki ve komik tespitlerle anlatıyor. Uzun zamandır bir filmde bu kadar çok gülmemiştim. Cannes’da iki kez izlediğim, 162 dakikalık uzunluğuna rağmen, hiç bitmemesini istediğim bir film oldu. Burada Uluslararası Eleştirmenler Birliği’nin (FİPRESCİ) En İyi Film seçtiği ‘Toni Erdmann’, Avrupa Film Ödüllerinde Yılın Filmi ilan edildi. Maren Ade En İyi Yönetmen ve Senarist, oyuncuları da En İyi Aktör ve Aktris seçildi. Film, En İyi Yabancı Film dalında OSCAR adayı.

 

Son Cannes Film Festivali’nin en büyük sürprizi bir genç Alman kadın yönetmenden geliyordu.

‘Berlin Okulu’nun önde gelen temsilcisi, 40 yaşındaki senarist-yönetmen Maren Ade, ‘Toni Erdmann’ adlı son derece zeki, esprili ve özgün komedisinde, işkolik bir kadın yönetici üzerinden, günümüz kapitalist sistemine etkili ve cesur bir eleştiri getiriyor.

Yılın en çok övgü toplayanlar arasındaki bu film, başarılı bir iş kadınının iletişimsizlik yaşadığı babası ile mutlu sonla neticelenen yakınlaşmasını, zeki ve komik tespitlerle anlatıyor.

Her anı sürprizlerle dolu, baştan sona delişmen ve izleyicinin son derece karmaşık ama o kadar da yoğun tepkilerle tanık olduğu bu sinema mucizesi.

Uzun zamandır bir filmde bu kadar çok gülmemiştim. Cannes’da iki kez izlediğim, 162 dakikalık uzunluğuna rağmen, hiç bilmemesini istediğim bir film oldu.

Cannes’da yarışma filmlerine not vererek değerlendiren Screen dergisinin, uluslararası eleştirmenlerden oluşturduğu ekip, filme son 10 yılın en yüksek puanını (4 üzerinden 3,8) verirken, Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği (FİPRESCİ) ‘Tony Erdmann’a yarışmanın En İyi Film Ödülü’nü layık gördü.

Filmi ödül listesinin dışında bırakan, George Miller başkanlığındaki Cannes jürisi, bu komik, özgün, eğlendirici filmin hasletlerini ıskalayan grup olarak festival tarihindeki yerini alacak.

FİPRESCİ’nin Yılın En İyi Yabancı Filmi seçtiği ‘Tony Erdmann’, Avrupa Film Ödülleri’nde Yılın En İyi Filmi ilan edildi. Maren Ade En İyi Yönetmen ve En İyi Senarist, oyuncular Sandra Hüller ve Peter Simonischek En İyi Aktris ve Aktör ödüllerinin sahibi oldu.

İnce bir mizahtan beslenen komik sahnelerin dışında, film baba-kız ilişkileri üzerinden günümüzün sosyal hastalığı iletişimsizlik sorununa sempatik çözümler üretiyor.

Beş yıllık bir çalışmanın ürünü olan projede Maren Ade, başarılı bir iş kadını olan İnes’in (Sandra Hüller), mizah duygusunu kaybettiğine inanan, yalnız yaşayan piyano öğretmeni babası Winfried’le (Peter Simonischek) yaşadıklarını anlatıyor.  

Çift kişilikli yaşlı bir adam olan Winfried, yetişkin kızıyla yeniden bağlantı kurabilmek için muzip bir tavır içine girer. Bir özelliği de sürekli farklı tiplemeleri taklit eden iflah olmaz bir şakacı olmasıdır. Dişlek Tony Erdmann ise, oynamayı en sevdiği karakterdir.


İKİ MUTSUZ İNSANIN YAKINLAŞMASI

Alaycı ve tasasız bir hayat görüşüne sahip, umursamaz bir şakacı olan Winfried, en yakını köpeğini de kaybedince hayatta yapayalnız kalır. Hayatını tekrar düzene sokmaya ise, Romanya’da bir danışmanlık şirketinde önemli bir pozisyonda çalışan kızı ile arasını düzeltip yakınlık kurmaya çalışarak başlamaya karar verir.

37 yaşındaki İnes, son derece bağlı olduğu iş hayatında yükselmeye çalışan, kariyerine odaklı, aslında babası kadar yalnız, ancak hayatı fazla ciddiye alan bir kadındır.

Bekâr olan İnes’in hissi ve sosyal hayatı pek renkli değildir. Gizli bir ilişki yaşadığı iş arkadaşından da pek memnun gözükmemektedir. Babasının sürpriz ziyareti ile özel ve iş hayatına müdahale etmesi İnes’i sıkıntıya sokar.

Peruk ve takma dişle değişik hüviyetlere bürünen babasını bir anda Romanya’daki iş yerinde görünce, kontrol manyağı İnes için işler dayanılmaz bir hal alacaktır.

Zira Winfried, kızının Rumen müşterilerine kendisini Alman Konsolosu Toni Erdmann olarak takdim etme oyununu ısrarla sürdürmektedir.

Birbirleri kadar yalnız, ancak birbirlerine tamamen zıt bu baba-kız için Romanya macerası hem ilişkilerini hem de hayatlarını sorgulayacakları, izleyeni kahkahaya boğan, ama o kadar da sarsıp duygulandıran bir sinema olayına dönüşecektir.

Baba-kızın 48 saatlik öyküsü, aralarındaki farklılıklara rağmen ortak bir noktada buluşmaya çalışan iki kişinin inanılmaz komik, ancak yine de hüzünlü öyküsüne dönüşüyor. Filmin, mutlu sonla biten finalinde, babasının müdahalesiyle İnes’in yaşama sevincine kavuştuğunu görürüz.

Film, yoksulluğun diz boyu sürdüğü, ekonomisi geri kalmış bir Avrupa ülkesinde dönem entrikalara da değinip, iş hayatının kirli yüzünü de sergiliyor.

Filmin unutulmaz iki sekansının birinde, evinde verdiği partide ne giyeceğine karar vermeyen İnes, misafirlerinin karşısına çırılçıplak çıkıp, onların da soyunmalarını sağlıyor.

Bu ‘naked party’ye uyum sağlayan patronuna İnes’in kapıyı açtığı bölüm filmin en komik anlarını oluşturuyor.

Diğer keyifli sekansta, baba-kızın davetli olmadıkları Bükreş’te, bir Ortodoks bayramı kutlaması yapan evde,  ikili Winfried’in piyano başında, İnes’in de mikrofonuyla doğaçlama söylediği Whitney Houston şarkısıyla davetlileri coşturuyorlar.


FİLMİN UZUNLUĞU SİZİ ÜRKÜTMESİN

Marjinal bir baba ile işkolik kızını anlattığı, 2 saat 45 dakikalık uzunluğuna rağmen nefes nefese izlenen ‘Toni Erdmann’ ile Maren Ade Cannes’a ilk kez geliyor.

Wim Wenders’ın 1984’teki ‘Paris, Texas’ından beri 32 yıldır Altın Palmiye kazanamayan Alman sinemasının bu filmle şeytanın bacağını kıracağını düşünenler vardı.

1976 yılında Karlsruhe’de doğan Maren Ade, Münih Sinema Okulu mezunu ve içlerinde Christian Petzold’un da olduğu ‘Berlin Okulu’ akımının önde gelen temsilcisi. Eski kocası Ulrich Kohler de, aynı akıma bağlı bir yönetmen.

Sundance’ta Jüri Özel Ödülü kazanan ilk uzun metrajlı filmi ‘’The Forest For The Trees”in (2003) ardından çevirdiği ‘Everyone Else’ ile 2009 Berlin Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü (Gümüş Ayı) kazandı. Filmin oyuncusu Birgit Minichmayer En İyi Aktris Gümüş Ayı’sını aldı.

Üçüncü filmi ‘Toni Erdmann’ın kazandığı başarıyla günümüz Alman sinemasının etkin yönetmenleri arasına giren Maren Ade, Cannes Film Festivali’ndeki basın konferansında: “Baba-kız ilişkilerini incelemeye çalıştığım bu filmi izlediğimde babamın ne diyeceği konusunda endişelerim var. Zira kendisi de en az filmdeki Winfried kadar muzip ve eksantrik bir insandır. Senaryomda bu karakteri yazarken, çok gelişmiş bir mizah duygusuna sahip babamdan ilham aldım.”

Elinden, iş görüşmeleri yaptığı telefonunu elinden düşürmeyen, kontrol manyağı kızını Winfried: “Onunla bununla uğraşırken, bakmışsın ki hayat geçmiş” diye uyarıyor.

Benimsediği kapitalist kurallara tutsak olmuş, kariyerine odaklanmış soğuk bir kadının hüzünlü ve elem dolu öyküsünü, sırtını mizaha dayayarak anlatan film dokunaklı olmayı da beceriyor.

Kurumsal yaşamın stresiyle boğuşan beyaz yakalı mutsuz kızına yardım etmek için kendine mizah yolunu seçen babayı, Maren Ade şöyle tarif ediyor: “Kendini gizlemek amacıyla mizahın arkasına sığınan Winfried için mizah bir tür saldırı aracıdır, zira yaptıkları oldukça saldırgan şeyler.”

Hayatın anlamsızlıklarını sergilerken, modern toplum reflekslerine ve kibirli kapitalist dünyasına isyan eden film kuvvetini M. Ade’nin müthiş gözlem gücünden alıyor.

Absürd ve kırılgan bir düzeni mizah aracılığıyla yeren film, beyaz yakalıların hayat tarzına da ciddi bir eleştiri getiriyor.

Zekası ile parlayan bu cesur, yalın ve eğlenceli film, keskin mizahıyla sinemaya yeni bir soluk getiriyor.

Filmin ödüllü başrol oyuncuları, Sandra Hüller ile Peter Simonischek, mükemmel bir uyum gösteriyorlar.

2006’da ‘Requiem’ filmiyle Berlin Film Festivali’nde En İyi Aktris (Gümüş Ayı) Ödülü’nün sahibi Sandra Hüller, mutsuzluğunun ve tatminsizliğinin acısını unutmak için işine sarılan hırslı İnes’te çok başarılı.

Kızının hayatına bir anlam katmak için elinden gelen her şeyi denemeye kararlı Winfried rolünde, Avusturyalı iri yarı komedyen Peter Simonschek, itici fiziğine rağmen, kendisini sevdirmeyi başarıyor.

Son yılların bu en özgün komedisini izleme keyfinden kendinizi mahrum etmeyiniz.